KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sorularım var, önce onları mı sorayım, nasıl yapalım?

BAŞKAN - Nasıl arzu ederseniz, hem değerleme hem soru.

ERHAN USTA (Samsun) - Böyle paldır küldür girdik.

İsterseniz, mevcut sorular bir alınsın biz ondan sonra konuşalım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Soruların hepsine cevap verelim ondan sonra...

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, değerlendirmeyi sonra yaparız.

Şimdi, bize biraz bilgi verilmesinde fayda var. Bu etki analizi için Hazine Müsteşarına peşinen teşekkür ettik ama onun detaylarına bakmadık. Mesela, arkadaşlar ne diyorlar tasarruf üzerindeki etkisine bu sistemin? Ondan sonra, büyüme üzerinde, yatırım üzerindeki etkisine yönelik bir hesaplamaları var mı onları bir görmek isterim. Onun dışında da, mesela, şimdi buradaki en büyük şikâyetimiz biliyorsunuz fon işletim giderleri konusu. Mesela, sistemde şu anda fon işletim gideri olarak yıllık ne kadar para toplanıyor? Bunun haricinde başka kesinti var mıydı? Başka kesinti yok değil mi? Tek mi artık?

HAZİNE MÜSTEŞAR YARDIMCISI DR. AHMET GENÇ - Eski sistemde iki tane.

ERHAN USTA (Samsun) - Mevcut sistemde? İki tane miydi, iki kesinti mi vardı? O zaman her neyse onlar, onları tek tek bir alalım ve oradan yıllık toplanan parayı bir öğrenelim. Yani, sistemin, vatandaş gerek ilk girişte, gerekse fon varlığı üzerinden bir para ödüyor bu şirkete. Bu şirketler yıllık ne kadar gelir elde ediyor, bunu bir öğrenelim. İkincisi, bu şirketlerin buraya has yani diğer sigorta türleri itibarıyla değil de emeklilik sigortasındaki şey durumuna bir bakalım yani kâr etme, zarar etme durumu nedir, ona bir bakalım. Diğer husus da, toplamda -yani bunların hepsini icmal istiyoruz, şirket bazında istemiyoruz- bu fonlar nereye plase ediliyor yani ne kadarı yurt içi ne kadarı yurt dışı veya Hazine kârıdır, İMKB... Yani burada biz kimi fonluyoruz, nereyi fonluyoruz bunu bir görmekte fayda var. Yanlış hatırlamıyorsam, bildiğim kadarıyla, bu yüzde 25 devlet kesintisinde plase edecekleri yerle ilişkin bir sınırlamamız vardı diye biliyorum ben geçmişte de. Yani tutup da yabancı fonlara herhâlde bu yüzde 25'i kullanamıyorlar, orada bir sınırlama var. Bunun haricinde başka bir sınırlama var mı onları da bir alalım.

Bu soru kısmıydı benim.

Değerlendirme olarak da, Sayın Bakanım, az önce şeyi ifade ettiniz, Bülent Bey'in yaptığı hesap doğru, birazdan belki Müsteşarımız da o hesabı verecektir yani buna an itibarıyla ilk baktığımızda yaklaşık 5 milyar lira için ilk yıl bir sistemde ilave birikim olması öngörülüyor. Yani, 5 milyarı 2,1, 2,2'lik millî gelire böldüğümüzde binde 2 civarında bir tasarruf oranı etkisi var. Bunu da şu varsayımla: Yani, bu gelirin tamamını tasarruf etmesi varsayımıyla. Yani, buraya para kesildi fakat bir başka yerden alarak o parayı harcarsa yani diyelim ki prim esas kazancı aylık 2 bin lira olan biri buraya 60 lira verdi fakat diyelim ki parasının yüzde 100'ünü harcıyordu, şimdi 1.940 lira harcaması varsayımıyla yurt içi tasarruflar üzerindeki etkisi binde 2 olur ilk yıl.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Büyüyecek.

ERHAN USTA (Samsun) - İkinci yıl da çok fazla fark etmez, onu diyeceğim zaten, itirazım orada.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sürekli büyüyecek.

ERHAN USTA (Samsun) - Yok. Bakın, yurt içi tasarruf dediğimiz rakam akım rakamdır. Yoksa, burada fon miktarı 100 milyara, 200 milyara ulaştığında bunu tutup millî gelire bölüp tasarruf etkisi şu oldu diyemeyiz, burada kavram olarak bir hata olur o zaman. Yani ama neyi diyebiliriz? İlk yıl 5 milyardı, son yıl da ilk yıl fiyatlarıyla 10 milyara çıkarsa 10 milyar bölü millî gelir dersiniz, binde 2 olmaz da binde 3 olur, en fazla binde 4 olur, binde 4'ü aşmaz, zaten sizin varsayımlarınız sonunda 10 milyar diyor, 10 milyarı da 2017 millî gelirine bölmek lazım. 2017 millî gelirine de böldüğümüzde de o binde 2, binde 3 değişmez.

Yani, buradan hareketle, benim bu işe esas, temel itirazım şu: Bunu biz tasarrufları artırma konusunda... Özü itibarıyla sisteme benim felsefi olarak karşı çıkmışlığım yok ama yabancılar açısından itirazlarım var, işletim giderleri açısından itirazlarım var, devlet katkısının yüksekliği açısından itirazlarım var, anlatabiliyor muyum, bunlara iyi bakmamız lazım. Buralarda bence çok maliyetli bir sistem hâline gelmeye başladı bu sistem. Ama şimdi, bunun üzerinden biz tasarrufları artıracağız, bütün tasarrufları artırma işini buraya havale edersek... Ben size has olarak söylemiyorum, diğer konuşmalara baktığımızda, tasarrufla ilgili bir şey söyleyince bireysel emekliliğin dışında bir tane verilecek örnek yok. Bu sistemin yurt içi tasarruflara etkisi bindelerle ifade edilecek bir etkidir yani binde 2'lerle, binde 3'lerle yani yüzde bile değildir. 15'se yurt içi tasarruflarınız bu sisteme geçtikten sonra 15,2 olur. Yani 0,2 yurt içi tasarrufu arttıracağım diye sisteme, devletin sırtına 3-5 milyar yıllık yük getirirse bu çok maliyetli bir şey olur. Bu kaynak çok daha rasyonel bir şekilde bir başka yerde kullanılarak çok ciddi bir büyüme ve tasarruf etkisi yapabiliriz. Bunu muhalefetin sözü olarak tutmamak lazım. Benim sisteme en büyük itirazım burası.

Şimdi, diğer bir husus, özü itibarıyla söylemeye çalışıyorum Sayın Bakan, maliyetiyle birlikte düşündüğümüzde, bunun yurt içi tasarruf etkisini o kadar abartmayalım lütfen. Yani, burada, hakikaten maliyetiyle birlikte düşündüğümüzde çok sınırlı, o yüzden çok dikkatli bakmamız gereken bir şey olduğunu düşünüyorum ben bunun. Yani, zaten ilk konuşmamda söyledim, belki dikkatten kaçmıştır, tekrarlayayım: Yani, bu devlet katkısının vergiden düşme olduğu sistemde yani 2013 öncesi sistemde, sistemdekilerin yarısı -yaklaşık 3,1 milyon kişi diyoruz ya kabaca tam rakamları arkadaşlar verebilir ama hatırladığım kadarıyla yarısı- hiçbir şekilde bir vergi teşviki almadığı hâlde sistemdeydi. Yani, bu sistemin devlet katkısına duyarlılığı çok yüksek değil, o hassasiyeti çok yüksek değil bu sistemin. Buna ekonometrik olarak arkadaşlar baksınlar, onu göreceklerdir. Dolayısıyla, şimdi, devlet katkısına hassasiyeti çok fazla olmayan bir sistemi sürekli devlet katkısı üzerinden büyütmeye çalışıyoruz, yüzde 25'i veriyoruz, şimdi artı bini veriyoruz, diyoruz ki: "Bunu emekli aylığı olarak alırsan yüzde 5 ilave daha veriyoruz." Şimdi, bu milletin parası bu kadar ucuz değil, burada dikkat etmemiz lazım. Burada yani bürokrasinin biraz sistem üzerinde aşırı bir şeyi olduğunu düşünüyorum ve sistem üzerinde teşvikler üzerinde etkisi olduğu veya sektörde etkisi olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, bunun dışında, sınırlı şeylerle ilgili, az önce ifade edildi, bu kaynakların kullanılacağı yerlere ilişkin arkadaşlar bilgi vereceklerdi, soruları da sorduk ama bundan sonrasına ilişkin olarak da bu biriktirilen kaynakların nerelere plase edileceği konusunda... Özellikle zorunlu olan kısım için diyorum. Artık bu otomatik olmakla birlikte bir yandan da zorunlu bir sistem. Dolayısıyla, zorunlu diyerek bir sistem yapıp şirketlerin eline bir kaynak veriyorsam bu kaynakların kullanılacağı yerle ilgili sınırlama yetkisinin devletin üzerinde olması, Hazinenin üzerinde olması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu bizim borçlanma maliyetleri üzerinde de olumlu etkiler yapacaktır. Benim gördüğüm kadarıyla burada bir yetki yok...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yetki var.

ERHAN USTA (Samsun) - Var mı bir yetki. Yetki varsa o zaman tamam işimizi görür, o yetkinin kullanılması lazım.

Peki, bir de -sistemin maliyetine ilişkin itirazlarımı söyledim ama şimdi çalışanlar için bunu düşünüyoruz- çalışmayanlarda bin liralık teşvik benim bildiğim kadarıyla yok, çalışmayanlar sisteme girdiğinde onlar önceki şekilde giriyorlar, yanılıyor muyum?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok.

ERHAN USTA (Samsun) - Önceki sisteme giriyorlar. Yüzde 5 ilave de yok. Bu da bir adaletsizlik. Bizim amacımız tasarrufları artırmak. Çalışmayan da nihayetinde parayı diyelim ki bir rant geliri var oradan kısacak veya eşinin gelirinden kendi üzerine yapılacak oradan kısarak yani bir tasarruf etkisi... Eğer diğerinden tasarruf etkisi bekliyorsak bunun da tasarruf etkisini beklememiz lazım. Niye onları kapsama almıyoruz bunun üzerinde bir düşünmemiz lazım. Madem öyle onları da kapsama alalım. İkincisi de: Yine aynı şekilde yüzde 5 ilaveyi de onlar için de düşünülmesi lazım diye düşünüyorum ben, bu önemli bir husus. 45 yaşın anlamı sistemde en az on yıl kalınması için herhâlde yani kalışı biraz uzun tutmak için ama şimdi çalışma yaşını 65'e falan çekiyoruz. Daha ileriye doğru, önümüzdeki yılları düşünerek yapmamız lazım, daha ileriye doğru taşımaya çalışıyoruz. Dolayısıyla ben bu 45 yaşın düşük olduğunu düşünüyorum yani 45 yaşının üzerine bunun çekilmesi. Mesela 55 yaşına kadar bu olabilir çünkü 55'te asgari on yıl kaldığında 65 yaş. Yani, burada kalmak isteyen için, 60 yaşında emekli olacağını düşünen birisi için zaten zorunluluk yok, çıkabilecek ama 65 yaşına kadar çalışmayı hedefleyen birinin bu sistemde burada verilen teşvikler kapsamında sisteme girebilmesinin, sistemde kalabilmesinin olumlu olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ederim.