KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Lütfen, acelemiz yok, meramımızı bırakın, anlatalım.

Şimdi, değerli kardeşim, biz İsrail'le ilişkilerin normalleşmesini sizden daha fazla istiyoruz. Siz İsrail'e küfürler ederken, hakaretler ederken, bunu seçim malzemesi yaparken, ortalıkla sürekli İsrail aleyhtarlığını oya devşirirken, Filistin sempatisini oya devşirirken biz bunların hiçbirisini yapmadık.

Bizim şimdi önümüzde bir anlaşma var. Diyorsanız ki "Bunu hiç konuşmayın; biz o zaman öyle dedik, şimdi böyle deriz. Her dediğimiz doğrudur, siz inanın, en doğrusunu biz biliriz." Biz hiçbir şey konuşmayalım, hemen burada oylamaya geçin, kabul edin, bitsin. Hatta, Dışişleri Komisyonunun olmasına da gerek yok, niye getirdiniz ki? Madem böyle bizi küçük duruma düşürme niyetiniz var, o zaman müsaade edin...

AZMİ EKİNCİ (İstanbul) - Estağfurullah, siz kendi siyasi görüşlerinizi söylüyorsunuz, biz de kendi görüşümüzü söylüyoruz.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Muhalefetin ikiyüzlü olması değil, bakınız, ben kimin ikiyüzlü olduğuna, o konulara girip incitmek istemem yani daha diplomatik bir dil kullanmak isterim.

Şimdi, Talip Bey dedi ki: "10 şehidin hatırasını canlı tutmamız gerekiyor." Demedi mi? Biz de canlı tutmak istiyoruz. Tutmayalım mı? Yani 20 milyon...

AZMİ EKİNCİ (İstanbul) - Altı senedir neredesiniz?

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Söylüyoruz, bakınız, bu şartları koşan sizsiniz, biz koşmadık, biz bir şey söylemedik. Hatta, biz sizin bunları yapamayacağınızı, yerine getiremeyeceğinizi biliyoruz ama siz kendi kapasitenizi bilmiyorsunuz, realist davranmıyorsunuz. Yoksa, Gazze'ye ablukanın kalkması ne demek? Tanımayla alakalı bir konu, biz bunun olmayacağını biliyoruz, bunun mümkün olmadığını, buna kimsenin izin vermeyeceğini, İsrail ortada dururken böyle bir şeyin mümkün olmayacağını biliyoruz ama siz bunu bilmiyorsunuz, bilmediğiniz için de sürekli dış politikada duvara tosluyorsunuz.

Şimdi, "10 tane şehidin hatırasını canlı tutalım." Biz de canlı tutmak istiyoruz, diyoruz ki "Ya, 20 milyon veriyor diye bütün davalardan vazgeçiyorsunuz, İsrail'e garanti sağlıyorsunuz, İsrail askerlerine garanti sağlıyorsunuz, akabinde dava açılırsa Türkiye öder." diyorsunuz. Ya, bu kadar koruma yapıyorsunuz da biz şimdi bu 10 tane şehit hakkında hiçbir şey söylemeyelim mi? Onları garantiye alıyorsunuz, bunlar konuşuluyor bu anlaşmada da, yahu bunların da bir itibarı yok mu? Bunların hiçbir şeyi yok mu? Yani biz sonuçta bu ülkenin vatandaşlarıyız ve şunu söyleyeyim. Ölen herkes bizim vatandaşımız, biz burada muhalefet mantığıyla bunu reddedelim değil ki biz anlaşmayı, normalleşmeyi destekliyoruz, bunu zaten söyledik. Toplantının başında söyledik ama bu anlaşmanın içerisinde geçen hükümler gerçekten son derece tartışılması gereken konular.

Bir de başka bir konu var. Şimdi "Dilin ne önemi var canım, bunun ruhu önemli. Dilin ne önemi var?" diyorsunuz. Yahu bu nasıl bir bakış açısıdır? O zaman niye altı yıldır tartışıyorsunuz. Dil önemsiz değilse dersiniz ki "Bu amaç Türkiye ile İsrail ilişkilerinin normalleştirilmesidir, niyet budur." dersiniz, niye anlaşma yapıyorsunuz? Madem dilin önemi yok, madem kelimelerin, virgüllerin, madem şeylerin önemi yok, niye yapıyorsunuz? Ben şahsen... Bu konuda hata yaptınız, bakınız çok büyük, ağır 3 tane şart koştunuz ve 3'ü de yarı yarıya yerine geliyor ama karşı taraf kendi askerini koruyor, kendi güvenliğini sağlıyor, kendi çok büyük şeyler elde ediyor. Bırakın bunları da konuşalım, burada konuşalım.

BAŞKAN - Tamam, konuşalım.

Sağ olun, teşekkür ediyorum, açıklamalara cevap gelmiş oldu.