KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET AKIN (Balıkesir) - Şimdi, tekrar etmemeye çalışacağım dersem yanlış söylemiş olurum, biraz tekrar olacak maalesef. Ama, bir toparlama gibi en azından bir tekrar olsun veya içinde bazı eklemeler de olsun.

Öncelikle, maalesef, yine iktidarın dış politikadaki yanlış hatalarından bir tanesiyle daha yüz yüzeyiz hep beraber, yine hep beraber oturduk karşı karşıya kaldık.

Bakın, öncelikle bu anlaşmanın gündeme getiriliş biçiminde şüphe oluşturan unsurları biz özellikle kayda geçmek istiyoruz en başından beri. Ülkemizin dış politikası ve kamuoyumuz için kritik önemdeki bir anlaşmanın bu şekilde gündeme getirilmesi, çok hızlı şekilde ortaya konulmasını da doğru bulmuyoruz.

28 Haziran 2016 tarihinde Türkiye'yle İsrail arasında imzalanan anlaşmanın gerekçesinde Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerini normalleştirmek için ileri sürdüğü 3 tane şart listelenmişti. Bu listenin (c) bendinde şu ifadeler kullanıldı: "Gazze halkına yönelik sürdürülen yaptırımların hafifletilerek Gazze'deki insani koşulların iyileştirilmesine imkân tanınması." Ancak bilindiği gibi, Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerini normalleştirmek için ileri sürdüğü şartlar özür, tazminat ve Gazze ablukasının kaldırılmasıydı. İşaret edilen (c) bendinde Gazze ablukasının kaldırılmasına ilişkin İsrail tarafından verilen herhangi bir taahhüt olmadığı gibi, "Gazze'ye yönelik yaptırımların hafifletilmesi" ve "Gazze'deki insani koşulların iyileştirilmesi" gibi son derece muğlak ifadeler de yer almaktadır. Bunun anlamı, Türkiye'nin Mavi Marmara saldırısından sonra ilişkilerin normalleşmesi için ileri sürdüğü "Gazze ablukası kaldırılsın." şartını kendi isteğiyle iptal etmesi anlamına gelmektedir veya gelmekte midir net olarak bunun sorusunu sormuş olalım.

Öte yandan da yine gerekçe metninde Türkiye'nin Gazze'ye para yardımı yapacağı, altyapı ve imara yönelik projeler yürüteceği, Türkiye-Filistin dostluk hastanesini hizmete açacağı, Batı Şeria'da Cenin'de bir sanayi bölgesi kuracağına ilişkin ifadeler yer almakla birlikte, bütün bunların ilişkilerin normalleşmesiyle mümkün olacağı belirtilmekte ve bu hususların hiçbirisi bu maddelerin arasında yer almıyor.

Yine, gerekçe metninde, İsrail'in özür dilediği ve kalan iki şartı yerine getirmeyi kabul ettiği ifade ediliyor. İsrail şartlardan birisi olan Gazze ablukasını kaldırmayı kabul etmemiştir. İsrail'in kabul etmeyeceği hususları koşul olarak dayatıp sonra da Gazze ablukası kaldırılmalı şartını yumuşatmaya ve kabul edilmiş gibi göstermeye çalışmak, Türkiye'nin itibarına büyük bir gölge düşürmektedir. Anlaşmanın 1'inci maddesinde de İsrail'in Mavi Marmara saldırısında yakınlarını kaybeden ailelere tazminat olarak Türk Hükûmeti tarafından açılacak bir hesaba "ex gratia" 20 milyon Amerika Birleşik Devletleri doları ödeme yapacağı belirtiliyor. Öncelikle, bu konuda yakınlarını kaybeden ailelerin rızaları kesinlikle alınmamıştır, demin belirttiği gibi Sayın Başkanın. Mavi Marmara saldırısında yaralanan vatandaşlarımıza tazminat ödenmeyeceği anlaşılıyor. 20 milyon doların nasıl belirlendiği bilinmiyor. Bu maddede yer alan "ex gratia" İfadesi "lütuf yapılan", "yükümlülük olmadan yapılan", "mecburiyet içinde olmadan yapılan" anlamına geliyor. Bu, Türkiye Cumhuriyeti için aşağılayıcı ve kabul etmemizin mümkün olmadığı bir ifadedir. Ayrıca, anlaşmanın İngilizcesinin 1'inci maddesinde tazminat ifadesi yer almamaktadır. "Compensation" kelimesi "telafi etmek" anlamına geliyor. Hukuken kullanılması gereken ifade "indemnity" olması gerekiyor.

Anlaşmanın yine 3'üncü maddesinde 20 milyon dolar tutarındaki tazminatı Türk Hükûmetinin dağıtacağı belirtiliyor. Bu konuda herhangi bir izleme ve denetleme mekanizması kurulmuyor. İsrail 20 milyon dolar karşılığında işlemiş olduğu suçtan sıyrılırken, söz konusu miktarın dağıtımı konusunda herhangi bir düzenleyici, denetleyici mekanizma kurulmaması şüphe uyandırıyor.

Anlaşmanın 4'üncü maddesi uyarınca Türkiye İsrail'e Mavi Marmara saldırısı konusunda hukuki ve cezai sorumluluğu yükleyemeyecektir. Saldırıya karışan İsrail askerleri Türkiye'de her türlü hukuki sorumluluktan tamamen muaf tutulacaktır. Bu anlaşmanın kapalı pazarlığında doğal gaz var mıdır? Bu konuyla ilgili daha anlatacaktım ama anlatınca Sayın Başkanın üzerine gitmek istemedim. Doğal gaz konusundaki bağımlılığımızı, eksikliğimiz bu tür kapalı anlaşmalarla üstü kapalı bir şekilde mi götürülmeye çalışılıyor diye sorayım?

Bir de çok dikkatimi çeken bir konu Sayın Başkan: Netanyahu bu anlaşma olduktan sonra, dünya televizyonlarına yaptığı konuşmalarda, bunun sanki bir başarı hikâyesi ve bir başarı kazanmış gibi kendini lanse etti, onu da dipnot olarak sizlere bildirmek istiyorum. Yani burada kazanan değil, kaybeden ve fedakârlık yapan bir ülke durumuna düşmüş durumdayız.

BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.

Konuşmamış olan arkadaşları bitireceğim, konuşmuş olanlara ondan sonra geleceğim 2'nci turda, aksi takdirde çok...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Komisyon üyesi olmayanlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Komisyon üyelerini bitirdikten sonra onları düşünmeye başlayacağız. Söz veririz ama önce...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ben çıkacağım ama. Ben bu Meclisin üyesiyim ve bu Komisyona gelip konuşma hakkım İç Tüzük'te sabittir.

BAŞKAN - Tamam, ben bir şey demedim ki daha ya!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Komisyonların nezaketi de genelde şudur: Misafir milletvekillerine söz verilir, ben konuşmadan gideceğim.

BAŞKAN - Ben bir şey demedim ki yani, müsaade etseydiniz...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakan olmadan komisyon toplanmaz zaten, siyasi muhatabı yok, onun için ben çıkıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Tamam, biz teşekkür ederiz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama, Bakan olmadan bir komisyon toplanmaz arkadaşlar, siyasi muhatabınız yok.

BAŞKAN - Evet, tamam, bu sizin kanaatiniz, biz yani 32 toplantı yaptık.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Parlamento bir tek sizin Komisyonunuz değil, bu gelenekleri olan bir...

BAŞKAN - Yani şunu mu söylüyorsunuz: Diğer komisyonların tamamı bakanlarla mı toplanıyor?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakansız toplanmaz, Plan ve Bütçe Komisyonuna bakan gelmediğinde biz toplantıyı başlatmıyoruz.

BAŞKAN - Ha, öyle mi? O zaman biz yanlış biliyoruz.

AHMET AKIN (Balıkesir) - Ama, Sayın Başkanım, şimdi bir milletvekili arkadaşımızın konuşması gayet... Ya, biz her komisyona gidiyoruz, mesela ben Enerji Komisyonuna da gidiyorum devamlı.

BAŞKAN - Ahmet Bey, ben zaten söz verecektim yani, ben söz verecektim zaten, gelip oturmuşlar, gördüm zaten.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kabalık etmek istemem ama hani bu Parlamentonun gelenekleri var, şeyleri var. Ben baktım şöyle bir de bakan yok, neyine konuşayım ki yani.

BAŞKAN - Siz bilirsiniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakan olacak ki siz bakana derdinizi anlatın, bakansız komisyon mu olur!

BAŞKAN - Tamam, teşekkür ediyoruz, sağ olun.