| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/754) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 17 .08.2016 |
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli üyeler, Mavi Marmara sivil bir hareketti ve ne yazık ki hepimizin de o dönemde lanetlediği gibi İsrail'in çok ağır güç kullanarak ve 10 vatandaşımızı katlederek bitirdiği bir süreçti. Bu konudaki tutumumuz değişmiş değil. Onu ifade etmekte yarar görüyorum. Mavi Marmara'da İsrail'i geçmişte de kınadığımız gibi, aynı şekilde orada yapılanı yine kınıyoruz çünkü böyle bir sivil hareketin güçle bastırılmasının doğru olmadığını ifade ediyorum. Ancak, diğer taraftan, az önce Sayın Eren Bey'in de söylediği gibi, bu meselenin özellikle kurbanlarının siyasete malzeme yapılmaması gerektiğini de düşünüyorum. Ama bizim tartışmalarımız, öyle görünüyor ki, anlaşmanın ruhundan çok, metnindeki birkaç kelime üzerinde duruluyor ve siyaset malzemesi de yapılıyor.
Şimdi, bu bir anlaşma ve her anlaşma bir müzakere demektir. Bunu ifade edelim. Burada anlaşmanın temel nedenlerinden bir tanesi şudur: Hem muhalefet partilerinin bizi sık sık eleştirdiği bir konu vardı; Türk-İsrail ilişkilerinin mutlaka normalleşmesi gerektiği. Bu bir normalleşme adımıdır ve bu amaç gerçekleşiyor. Yani dün muhalefet partisindeki arkadaşlarımızın önerdiği konu gündeme gelmiş oluyor. Aslında bunu alkışlamaları lazım ve buna memnun olmaları lazım.
İkincisi: Bu anlaşmanın amacı, Gazze'deki insanların hayatlarının kolaylaştırılmasıdır. Bizim Gazze'deki yaptıklarımıza bakıldığında bunu açık ve net bir şekilde görebiliyoruz. Yani amaç, Gazze'de, Filistin'de yaşayan insanların günlük hayatlarının mümkün olduğunca kolaylaştırılması ve ablukanın ideal olarak da elbette ki kaldırılması. Ama şunu da görmemiz lazım: Hiçbir uluslararası ilişkilerde veya özellikle bir başka ülkenin topraklarında, Filistin'de olan meselelerle ilgili çözümlerde bir ya da iki ülkenin müdahil olmasıyla çözülebilecek konular değil bunlar. Yani İsrail-Arap ilişkilerine bakıldığında, Filistin meselesine bakıldığında, 1940'lardan beri gelen ciddi bir problem ve bu problemin çözülmesini sadece bu anlaşmaya dayalı olarak görmeye çalışmak, bağlamaya çalışmak gerçekçi bir beklenti asla olamaz. Bunu da ifade edelim. Biz zannediyoruz ki, yani anlaşmanın şöyle bir gücü olacağını varsayıyoruz: "Türkiye bu anlaşmayı yapacak, Filistin meselesi çözümlenecek." Bu böyle kolay çözümlenecek bir mesele değil. Bunu herkes kabul ediyor. O nedenle, Mavi Marmara'nın ruhu şuydu, gidiş amacı şuydu: Filistinlilerin meselesini, Gazze'nin meselesini dünya gündemine getirmek ve mümkünse bu ablukayı kırmak, yani onların hayatını kolaylaştırmak. Bence bu amaç tam da buna hizmet ediyor. Ama ne yazık ki orada 10 insan şehit oldu, biz onları rahmetle anıyoruz ve bunların hatıralarının mutlaka canlı tutulması gerektiğini de ifade ediyoruz. Bunların ailelerinin hiçbir şekilde üzülmemesi gerektiğini, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesinin mutlaka bir makul çerçevesi olduğunun onlara da anlatılmasını ve onların da onayının alınması gerektiğini elbette düşünüyoruz. Yani, bunun, bu insanların kırılmasını, üzülmesini elbette biz de istemeyiz. Onu da ifade etmekte yarar görüyorum.
Ben, tekrar ifade etmek gerekirse, bu anlaşmanın bağlamına, ruhuna, amacına bakmak gerektiğini düşünüyorum, kelimeler üzerinde durmanın çok yararlı olmadığı fikrindeyim.
Bu özür meselesi, tabii, sık sık gündeme geliyor. Bununla da ilgili şu notu düşmek isterim: Bütün dünya medyasına bu özür olarak geçti arkadaşlar. İsrail'de hiçbir zaman, hiçbir İsrailli yetkili "Biz özür dilemedik." demedi. Yani, bu, artık, İngilizce tabirle herkes burada kullanıyor, "Common knowledge" yani. Bunun artık bir ötesine gitmenin veya aramanın bir manası yok. Diyelim ki, resmî olarak bize İngilizce özür mektubu da göndermiş olsalardı, sizin istediğiniz şekilde "apologies" kelimesi kullanılarak. Bu neyi değiştirecekti? Bu anlaşmayı değiştirecek miydi, Filistinlilerin hayatını değiştirecek miydi? Ki, zaten dillendiği herkes tarafından ifade ediliyor, Obama buna şahitlik ettiğini söylüyor ve hiç kimse de çıkıp "Biz bunu yapmadık, biz özür dilemedik Türkiye'den." demiyor. Yani bu kadar açık, net, 3-5 milyar insanın bildiği meseleyi tekrar tekrar gündeme getirip bunu siyaset malzemesi yapmamak gerektiğini düşünüyorum ben. O nedenle ben...
EREN ERDEM (İstanbul) - Niye Putin'e telefon açmadık Talip Bey? Putin'e telefon açsaydık.
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) - Bu bir bağlam meselesidir Eren Bey. O da olabilirdi. Yani, bunlar illa...
EREN ERDEM (İstanbul) - Peki, kabul görür müydü sizce?
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) - Ülkeler arasındaki ilişkilerle, gelinen noktalarla ilgili, bakın...
BAŞKAN - Kendi aramızda lütfen konuşmayalım.
Buyurun.
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) - Çok uzun yıllardır süren bir müzakere sürecinden bahsediyoruz ve hep şunu da ifade edelim: Bakın, burada çok tecrübeli bürokrat arkadaşlarımız da var diplomasiden gelen. Müzakere sizin pozisyonunuzun yüzde 100 kabul edilmesi anlamına gelmez. İsrail'in de, Türkiye'nin de bu metne ulaşabilmesi için bir müzakere yürüttüğünü ve müzakerenin ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz arkadaşlar. Lütfen bu müzakerenin ne anlama geldiğini de göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapalım. O zaman, aslında, burada açık ve net bir şekilde de görülüyor, yani muhalefetin bizi eleştirdiği konularda bir adım attık, bakın, muhalefet şu an tersini söylemeye başlıyor bize. Yani bu da kendi içerisinde bir tutarsızlık, onu da ifade edelim. Biz bütün iyi niyetlerinizi de kabul ediyoruz, kaygılarınızı da anlıyoruz, bunu da ifade edelim. Ama Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmanın sadece bu anlaşma metnindeki birkaç cümleye indirgenmesinin de doğru olmadığını söylüyorum ben.
Teşekkür ederim.