KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, İsrail'le ilişkilerin normalleştirilmesiyle ilgili AKP Hükûmetinin üç tane şartları vardı, yani AKP'nin kendi şartları. Uluslararası toplumun veya uluslararası mahkemenin Türkiye'ye öngördüğü "Bunları isteyin." diye dikte ettiği şartlar değil, AKP'nin bizatihi bu olaydan sonra ortaya koymuş olduğu, kamuoyuna deklare etmiş olduğu -bunu demin de arz etmeye çalıştım- iki üç seçim kampanyasına konu ettiği üç şartı. Bunu artık herkes ezberlemiş oldu.

"Özür" deniyor ama şifahi bir özrün olduğu söylendi. Bunun "apology" kelimesi mi yoksa "sorry for those who have been killed me" mi yoksa "I apologize for those who have been killed me" mi belli değil yani bize özel bir görüşmeden, Sayın Başbakan ile Sayın Netanyahu'nun, Sayın Başkan Obama'nın aracılığıyla yapılan görüşmeden aktarılan bu. Bizim bildiğimiz, üzüntü bildirmekle yani "regret" -İngilizceye girmek istemiyorum ama- "apology" kelimesinin kullanıldığını bilmiyoruz, sadece, söylendiği kadarıyla şifahi bir özür dilendiği söyleniyor.

İkinci konu, tazminat konusu. Tazminat... 20 milyon dolarlık bir tazminatın Türkiye'ye aktarılması, bir fona devredilmesi ve bunun kimlere ve nasıl dağıtılacağına Türkiye'nin karar vermesi ama burada da bu, şarta bağlanıyor yani tazminat bu anlaşmayla şarta bağlanıyor. Bu şart öyle hafif bir şart değil, olaya karışmış İsrail askerlerinin, İsrail komandolarının Türk yargı sisteminden bağışıklığını, affını öngörüyor çünkü her türlü cezai ve hukuki işlemlerden muaf tutuluyor. Bizim anladığımız şekliyle -Adalet Bakanlığımız da mutlaka cevap verecektir- yani bu tam manada bir bağışıklıktır, aftır.

Bu üçüncü konu, ablukanın kaldırılması ancak bu metne yansıyan hafifletilmesi yani bu hafifletilme olayı, İsrail'le yapılan bu gizli pazarlık bu anlaşmayla ilgili kamuoyuna yansıdıktan sonra olayın ne yönde cereyan ettiği anlaşılınca Hükûmet tarafından, ablukanın kaldırılması değil, hafifletilmesi. Şimdi, bizim anladığımız, burada da doğrudan Mavi Marmara'nın uyguladığı yol dikkate alındığında doğrudan Gazze Şeridi'ne denizden yanaşmayı öngörüyordu ama ortaya çıkan metinde Aşdod Limanı'ndan, kara üzerinden, İsrail denetiminde, İsrail norm ve kurallarına uygun bir şekilde gidecek sivil malların hızlı geçişini veya daha düzenli geçişini öngörüyor ama burada abluka da kalkmıyor. Yani üç şarttan özür ne tam özür -bilmiyoruz- tazminat şarta bağlanıyor, abluka da kalkmıyor, hafifliyor.

Şimdi, bu anlaşmada bizim dikkatimizi en çok çeken konu İsrail askerlerinin, bu olaya karışmış İsrail askerlerinin yargılanmasıyla alakalı. Yanlış hatırlamıyorsam, Konya'da ve Nevşehir'de iki dava sonuçlandı ve daha geçen hafta Dışişleri Bakanlığı kanalıyla da hatta bir dosya İsrail Büyükelçiliğine verildi tazminatla ilgili. Şimdi, bu davaların hepsi düşecek mi? Yani bu çok enteresan bir konu. Bu şahsi, bu sadece tazminat olayı değil ki, insanlar sırf gururları kırıldığı için de 1 dolarlık da tazminat davası açabilirler yani manevi tazminat. Bu maddi bir konu değil ki hemen af kapsamına girsin. Şahsi bir konu nasıl hemen böyle bir düzenlemeyle geçiştiriliyor? Doğrusu, onu anlayabilmiş değilim. Umarım ona sağlıklı bir açıklama getirilebilir.

Bir de dikkat ettiyseniz bu anlaşmada yani Anayasa'nın 90'ıncı maddesi çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylandıktan sonra kanun hükmünde olacak, kanun gibi olacak. Dolayısıyla bütün kurum ve kuruluşların uygulayacağı bu anlaşmada -Sayın İhsanoğlu Bey'in belirttiği gibi- abluka konusu düzenlenmiyor, bu belli ki ayrı bir metinde düzenleniyor, ayrı bir "memorandum of understanding"de düzenleniyor. Her ne hikmetse bunu buraya getirmediler. Nereden bileceğiz biz bunun düzenlendiğini, Aşdod Limanı'ndan geçildiğini, bütün orada elektrik, gaz olduğunu nereden bileceğiz? Niye saklanıyor ki bu? Yani Parlamentonun onayına tabi olmasa bile, "memorandum of understanding" olsa bile bunun mütemmim cüzüdür o. Burada tartışılması gerekiyor çünkü bu tabloyu bizim tam çekmemiz lazım. Nereden bileceğiz bunun olduğunu? Tamam, İsrail basınına, oraya buraya -diyelim- bu yansıdı ama biz bunu nereden bileceğiz ki bunun gerçekten yansıdığı şekliyle olduğunu? Sonuçta bir al ver sürecine girilmiş burada. Biz onu da görmek isterdik. Sayın Dışişleri Bakanlığımız temsilcisinin o konuyla ilgili de mutlaka söyleyeceği vardır diye düşünüyorum. Yani bu konu hiç düzenlenmedi mi, bir "memorandum of understanding" yok mu, tarafların imzaladığı bir metin yok mu mesela? Bu öylesine boş mu bırakıldı ablukanın kaldırılmasıyla ilgili veya sizin tabirinizle hafifletilmesiyle ilgili burada bir metin yok mu?

Bir başka konu, bu aileler. Şimdi, bu o kadar hassas bir konu ki burada bu aileler, bu kurbanların aileleriyle mesela ne kadar görüşüldü? Bunlar gerçekten bunu kabul ediyorlar mı? Bunlar etseler bile bunların hemen aileleri yani birinci aileleri, torunları örneğin bunu kabul etmiyorsa ne yapacaksınız? Yani 20 milyon dolar karşılığında bu davanın kapatılması ve bütün bu kanın temizlenmesi mi öngörülüyor, bütün maliyet 20 milyon dolar mı, bunun hiç manevi bir boyutu yok mu?

Bir başka konu -Adalet Bakanlığı temsilcimiz mutlaka onu açıklayacaktır- Mecliste bu beşte 3'le nitelikle çoğunlukla mı ele alınması gerekiyor, basit çoğunlukla mı? Çünkü bir nevi defakto bir af konusu var burada. Bunun da açıklığa kavuşturulması lazım.

Bunun bir de kamuoyu boyutu var. Kamuoyu boyutu hepsinden daha önemli. Şimdi, şu ana kadar, bu anlaşma az çok yansıdı basına, hiçbir kurban yakınının çıkıp bir açıklama yaptığına şahit olmadık. Bir baskı mı var? Mesela bunlara şöyle bir baskı hissettirildiği doğru mu: Mesela "Siz bu tazminatı alacaksınız ama belge imzalamak zorundasınız, bir belge karşılığında verilecek." Yani böyle bir şey, bu varsa, bu talep edilmişse, bu anlaşmada yoksa... Örneğin "memorandum of understanding"de olabilir. Orada mı var? Bu nedir? Bunu da açıklamalarını istiyorum.

Saygılar sunuyorum.