KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Çok teşekkür ederim.

Çok motivasyon oluyor, grup dinamizmi sağlanıyor, teşekkür ediyoruz.

Evet, 9'uncu maddede özetle ne diyorsunuz? Örneğin Hükûmet bir kanun tasarısı hazırlıyor, Meclise gönderiyor, Meclis Başkanı da bu gelen tasarıyı komisyonlara havale ediyor. Bir esas komisyon seçiyor kendine ya da daha fazla sayıdaki komisyonu tali komisyon olarak belirliyor, gönderiyor.

Örneğin, kamu-özel iş birliğiyle yapılacak şehir hastaneleri. Meşhur, efsanevi -tırnak içindeki- hastanelerinizi Meclis Başkanı esas komisyona, Plan ve Bütçe Komisyonuna göndermişti.

Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilen bu yasa tasarısının aslında Sağlık Komisyonunda tartışılması gerekiyordu çünkü konu doğrudan doğruya sağlığı ilgilendiriyordu ama Sayın Meclis Başkanı öyle münasip gördü ve konuyu Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderdi, biz de orada çalıştık.

Benim, Sağlık Komisyonu üyesi olarak, bu kanun tasarısının benim komisyonumda esas komisyon olarak görüşülmesini istemeye hakkım vardı ve benim, bu hakkımı üç dakika kullanarak Mecliste dile getirme hakkım vardı, şimdi bu hakkımı elimden alıyorsunuz. Peki, şöyle bir merak ettim, baktım: "Acaba bu hak kullanılmış mı?" 24'üncü Dönemde dört yıl içerisinde benim bildiğim bir kere kullanılmış, o da Özgür Özel kullandı yanlış hatırlamıyorsam. Değil mi Özgür Bey? Eczacılıkla ilgili bir şey vardı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Patent Yasası Sanayi Komisyonuna gitti, "Neden Sağlığa yollamıyorsunuz?" diye konuştum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Evet, bir kere.

Şimdi, deminden beri bakıyorum, saatlerdir biz bu konuyu konuşuyoruz. Ya, dört yılda üç dakika kaybetmişiz. Ya akıl... Dört yılda üç dakika kaybettik, burada saatlerce konuşuyoruz ki "Bu üç dakikayı bir daha kaybetmeyelim, aman ha." Ya, kendinize gelin arkadaşlar, yaptığınıza çocuklar güler , vallahi çocuklar güler ya. Yani şurada biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu günden bugüne kadar toplasanız harcadığımız zamanı, bu madde için harcamayız, harcamamışızdır. Yani ben anlamakta hakikaten zorlanıyorum ama düşünüyorum: "Ya, niye bunlar acaba bunu kaldırmak istiyorlar, neden?" Ya burada bir intikam var, başka bir şey yok. Burada bir intikam var, burada milletvekillerinin itibarının zedelenmesi var. "Siz kimsiniz?" diyor ya milletvekillerine. "Konuşmayacaksınız." diyor saray. Siz de "Peki efendim, konuşmayalım." Varsa başka bir sebebi, Allah aşkına -bakın şurada, şu saatte, gece saat biri geçmiş- bana bir anlatın, deyin ki: "Dört yılda üç dakika kazanmak için biz burada saatlerce konuşuyoruz, bunun mantığı şudur." Şimdi, Parlamentonun bir olgunluğu var, olgunlaşmış. "Ya, ben bunu gereksiz görüyorum, çok özel bir şey olmazsa bu üç dakikayı kullanmayacağım." demiş ve dört yılda bir kere kullanmış. Şimdi siz diyorsunuz ki: "Gelin bunu kaldıralım." Başka benim bilmediğim, kafamın çalışmadığı bir mantık varsa Allah aşkına bana söyleyin. Yani Parlamentoyu ve bizi, hepimizi -parti ayrımı yapmadan- milletvekillerini değersizleştirmeye değer mi bu konu? Değmemesi lazım ama öyle bir yola girildi ki "Bir dakika da olsa keseceğim bunların sesini." mantığıyla gidiyoruz.

Şimdi, işin daha komiği şu: Eğer AKP iktidarda kalırsa bu İç Tüzük'ü 2019'da bir daha değiştirecekmiş, Başbakan böyle söylüyor. Biz de diyoruz ki biz iktidara gelirsek vallahi de billahi de fena hâlde değiştireceğiz. Yani iktidara kim gelirse gelsin bu kadar emeğin, bu kadar kepazeliğin karşılığı... Şunun şurasında kalmış bir yıl, ondan sonra seçim havasına girer zaten. Şimdi, bir yılda ne kazanacaksınız da tekrar 2019'da bu iş değişecek de biz bu kadar burada eziyet çekiyoruz? Gülünç duruma düştük ya, vallahi gülünç duruma, vallahi gülüyorlar bize. Ama burada bu ısrarın sebebinin ne olduğunu üç aşağı beş yukarı tahmin ediyoruz. Saray dedi ki: "Bu İç Tüzük çıkacak." Bir kere çıktı adamın ağzından, çıktı yani o laf çıktı. Çıktı mı gereği yapılacak.

Arkadaşlar, bakın, zorlamayla, sopayla, zalimlikle bu dünyada hiçbir şey olmadı. Bakın firavun da kazançlı çıkmadı, bakın Yezid de Muaviye de kazançlı çıkmadı bu işten. Bu işi zorlamayla yapanlar da kazançlı çıkmayacaklar. Bakın, siz bizi zorlayın istediğiniz kadar. Bir ağız dalaşı aşağıda, geçmişte onlarca saat Meclisi kilitledi. Eğer uzlaşı olursa -yüz yüze bakıyoruz- birbirimize baktığımızda utanırız. Ama eğer uzlaşı olmazsa "Sen mi konuştun? Ben 5 katı konuşurum. Sen mi yiğitsin, ben mi yiğidim?" Bu, aşağıda Mecliste konuşmalarımızı, görüşmelerimizi kilitler. Ya, bunu denedik, gördük, yaşayarak öğrendik. Şimdi bir daha bunu bu şekilde zorlamanın bir mantığı yok. Umarım bu konuşmalarımız neticesinde Genel Kurul aşamasına kadar belki bir uzlaşı olur.

Allah aşkına Sayın Başkan, bana bir söyler misin: Alt komisyon dâhil şu dakikaya kadar -burada bu kadar beyin çalışıyor- ne değişiklik oldu, bizim hangi önerimiz dikkate alındı? Nerede uzlaşı aradınız? Bakın, bu yaptığınız ceberutluktur, bu yaptığınız gerçekten zalimliktir. Bu kadar insanın birikimini, eğitimi uç uca koysanız -hemen hemen herkes burada bir yüksekokul bitirmiştir- yüzlerce yıllık birikim yapar. Bir kelimesinden yararlanmaz mı insan ya? Bu kadar inat olur mu bir insan ya? Bu kadar kapalı olur mu ya? Bu kadar insan boşuna mı konuştu ya? Alt komisyon dâhil, şimdi dâhil yani bir kelime değişecek, "Akıl akıldan üstündür." diyecek bir durum hiç olmadı mı? Bu işte bir yanlışlık yok mu?

Teşekkür ederim.