KOMİSYON KONUŞMASI

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, 9'uncu maddeyi görüşüyoruz. Demin dediniz ya 12'nci maddeyi bitireceğiz. Psikolojide bunun bir adı var, bilmiyorum, aramızda hekimler, söylerler.

BAŞKAN - Yo, yo, estağfurullah.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bir de şunu diyorsunuz aslında. İster kısa konuşsun ister uzun...

BAŞKAN - Ben bir şey demiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hiç sorun yok yani 12'yi bitirene kadar...

BAŞKAN - Ben bir şey demiyorum, ben gayet iyi niyetli bir şekilde... Biz Başkanlık Divanı olarak hakikaten daha çok arkadaşın konuşmasını istiyoruz ama bir saatten sonra artık tekrara dönüyor. Müdahale de etmiyoruz, sadece toparlayın diyoruz, o da yanlış anlaşılıyor. Ben hani faturayı... Avukat olarak biz çizgiyi çizeriz, çizginin altına bakarız ya, avukat olarak çizgiyi çiziyorum, yukarının detayı size ait diyorum.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, ben 9'uncu madde üzerinde konuşmayacağım, o konuda Mithat Hoca'mın söylediklerine atıfta bulunuyorum, bir de genel söylediklerimiz var.

Yine 15'inci madde... 15'inci maddenin bu sefer şu cümlesini değerlendirmek istiyorum: "Anayasa'nın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen anayasal düzeni tahkir ve tezyif etmek..."

Şimdi, bu Anayasa'yı kim yaptı, tekrar hatırlayalım. Darbe anayasası, darbeciler yaptı, dört parti bildiğim kadarıyla ve izlediğim kadarıyla hem biz hem diğer üç parti seçimlerde bu Anayasa'yı değiştirme vaadinde bulunduk. Bu bir darbe anayasasıdır. Darbe anayasasıyla Türkiye yönetilmeyi hak etmiyor. Darbeciler bu ülkeye çok büyük kötülükler yaptılar, biz de aynı kanaatteyiz ve bu darbe anayasasını değiştirme konusundaki vaatler ve sözler halkın hafızalarında tazeliğini koruyor. Şimdi, biz değiştirmeye söz verdiğimiz... En azından biz kendimiz için söylüyoruz, Halkların Demokratik Partisi için, Türkiye'de demokrasinin tesisi, hak ve özgürlüklerin eşitlenmesi, huzur ve refahın vücut bulması için kesinlikle şu darbe konseyinin hazırladığı anayasadan kurtulmamız lazım. Bizim halkın iradesiyle, Mecliste grubu bulanan, hatta bulunmayan diğer partilerin de, halkın katılımıyla, toplumsal katılımla yeni ve demokratik bir anayasa yapmak dışında bir seçeneğimiz yok.

Peki, biz bu anayasayı değiştirmeye söz verdik, uzlaşma komisyonunda bütün partiler bu sözleri tekrar tekrar ifade ettiler ve şimdi değiştirmeye söz verdiğimiz bu Anayasa'yı eleştirmek İç Tüzük'le yasaklanıyor; şimdi biz bunu nasıl halka anlatacağız? Biz anlatırız da siz nasıl anlatacaksınız, bunu tartışalım bence.

Şimdi, bu darbe anayasasına ilişkin ilk dört madde... Doğrusunu isterseniz ilk dört maddeye, daha doğrusu ilk üç maddeye bir bakalım. İlk üç maddeye niye dokunamayalım? Mesela benim dokunmak istediğim yerler var.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yanarsın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Yanayım yani, ne olacak?

Diyor ki: "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı..." Niye saygılı olsun?

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Dayalı olsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - "İnsan haklarına dayalı" olsun. Ben bu maddeyi doğru bulmuyorum, gerçekten doğru bulmuyorum. Yani böyle laf olsun diye de söylemiyorum muhalefet etmek için. Darbeciler insan haklarıyla kendi aralarına bir mesafe koymak istemişler. İnsan haklarına dayanmak onların zihniyetinde yok çünkü insan haklarını yerle bir etmişler, bir silindir gibi toplumun üzerinden geçmişler. Yüz binlerce insan işkenceden geçti, bir o kadarı -rakamları söylemeyeceğim- mağdur oldu, işinden atıldı ve burada bulunan bütün partilerin önceki nesilleri bundan nasibini aldı, burada 12 Eylülde yargılanan, işkence gören milletvekili arkadaşlarımız var.

Şimdi, ben, 4'üncü maddeye göre "insan haklarına saygılı" kavramını eleştiremeyeceğim. Hayır, ben kendi partim adına insan haklarına dayanan bir anayasayı tercih ederim.

Peki, diğeri, devleti, ülkesi yani dille de falan bir sorunum var. Aslında, darbeciler "Dili Türkçedir." demiş. Devletin dili olmaz, devletin resmî dili olur ve AK PARTİ -çok iyi anımsıyorum- 2011'de Uzlaşma Komisyonuna sunduğu teklifte, "Devletin dili" yerine "Resmî dili Türkçedir." önermesinde bulunmuştu.

Şimdi, benim bu dil meselesiyle de sorunum var. Resmî dil olacak. Şimdi Türkiye'de tek dil Türkçe mi? Hayır, birçok dil konuşuluyor. Bir de teknik olarak da devletin dili olamaz zaten, resmî diller olur, gayri resmî diller olur, kullanılan diller olur. Şimdi derdimiz anayasa olmadığı için ayrıntılara girmiyorum.

Başkentle, marşla vesaireyle sorunumuz olması gerekmiyor bunu eleştirmek için. Biz, daha iyi bir anayasa yapmak için bunları eleştirebiliriz.

4'üncü maddede, akıllarına gelmiş, işte 1982 darbesi, darbeci generaller demişler ki "Ya, biz bu 3 maddeyi yazdık, bir de 4'üncü maddeyi koyalım, değişmesin." Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Asla kabul edilemez.

Peki, neden? Mesela iki öneri sunuyorum ben, diğerlerini tartışmayacağım konunun dışına çıkmamak için, "saygılı" yerine "dayanan" diyorum ve "Devletin resmî dili" diyorum. Ben bunu kürsüden de savunurum, savunabilirim yani. Bu, bırakın düşünce, ifade özgürlüğünü, bir parlamenterin zaten görevidir. Ben seçilirken, halka, bu Anayasa'yla sorunum olduğunu söylemişim, "Ben bu Anayasa'yı kabul etmiyorum." demişim ve demokratik bir anayasa vaadinde bulunmuşum.

1921, 1924 ve 1961 anayasalarında değiştirilemez maddeler yok. 1982 Anayasası'yla "değiştirilemez madde" kavramı girmiş, bu da darbe konseyi üyesi generallerin önerisiyle girmiş.

Şimdi, bu tartışma Türkiye'de şöyle yansıyor: "Biz 4'üncü maddeye karşıyız." dediğimizde "Ha, sizin ilk 3 maddeyle, cumhuriyetle sorununuz var."

Hayır, efendim, bizim cumhuriyetle sorunumuz yok, bizim cumhuriyetin demokratikleştirilmesi gibi bir amacımız var. Kuru kuru cumhuriyet değil, demokratik bir cumhuriyet istiyoruz ve bu nedenle bunu savunuyoruz, tabuları da tabii ki reddediyoruz.

Şimdi, 5 general, şu anda hepsi yaşıyor mu gerçekten bilmiyorum, 3'ünün yaşamını yitirdiğini biliyorum, bilen varsa, hani tutanaklara katkı diye söyleyebilir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - 4'üncüsü daha evvel ölmüştü.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sanırım çoğu yaşamıyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hiçbiri aramızda değil.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hiçbiri aramızda değil, vefat etmişler.

Kendileri yok ama kendilerinden sonraki nesillerin hayatını belirleyecek kurallar koymuşlar.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Fikirleri iktidarda.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Kendi düşünceleri şu anda iktidarda ve iki parti bunu savunuyor.

Böyle bir şey nasıl olur? Bir kere, biz, hiç kimsenin, hiçbir iradenin, hiçbir parlamentonun ve hiçbir dönemsel politikanın böyle bir gücü olduğunu kabul etmiyoruz. Böyle bir gücü olamaz. Böyle, yüzyıllar sonraki nesilleri kendi iradeleri doğrultusunda şekillendiremezler, bunu Anayasa'ya da koyamazlar, bu olamaz, bu kabul edilemez.

Niye bunları anlattım? Çünkü şu anda önümüzde bulunan İç Tüzük Teklifi'nde aynen şöyle diyor: "Anayasa'nın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen anayasal düzeni tahkir ve tezyif etmek."

Emin olun, ben kötü niyetli bir yargıç olsam, ben olumsuz düşünen bir yargıç olsam, hani, demin dedim ya, devletin dili olmaz, devletin resmî dili olur; "Sen aşağılıyorsun." diyebilir bana, karar da verir, istinaf da onaylar, Yargıtay da onaylar. Ya da ben darbeci generallere dair söylediklerini, yazıya döktüklerini söylesem "Sen tezyif ettin." diyebilir, "Hakaret ettin." diyebilir.

Hâlbuki benim böyle bir kastım yok. Ben milletvekili olarak diyorum ki: "Ben bu 4 maddeyi tabii ki eleştirme hakkına sahibim." Eleştirme yöntemini de benim kültürüm, okuma düzeyim, siyaseti yaşama biçimim ve partimin program ve ilkeleri belirler.

Şimdi, milletvekili olarak, benim bunu kürsüden eleştirme hakkımı Anayasa'yla değil, Tüzük'le değiştirmek istiyorsunuz. Anayasa'nın 126'ncı maddesi, diğer cümleye ilişkin, bunu da not edeyim.

Evet, merkezî idareyi düzenliyor, bunu diğer konuşmama bırakacağım ama bunu şu yönüyle söyledim...

Başkan, uyarmayın ne olur, siz hareketlendiniz...

BAŞKAN - Tamam, uyarmıyorum. Amaç hasıl olduğu için uyarmıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hayır, bu konuyu tam bitireyim nokta koyacağım zaten, derdimi anlatayım.

126'ncı maddeyi diğer bölüme bırakıyorum. Hani, uyarınca biz de cevap veriyoruz ve süre uzuyor.

BAŞKAN - Doğru.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Yani özetle şunu diyorum: AK PARTİ'ye hatırlatıyorum tekrar tekrar, MHP'den kimse yok, onlara da söylersiniz herhâlde.

Siz bu Anayasa'yı değiştirmek için söz verdiniz. Siz "Bu Anayasa demokratik değil, darbecilerindir." diye söz verdiniz ve Anayasa'nın 83'üncü maddesine aykırı, Anayasa'nın bütününe, buna rağmen darbe Anayasası'na aykırı bir şekilde İç Tüzük'le milletvekilinin konuşma özgürlüğünü, söz söyleme özgürlüğünü, düşünce ve ifade özgürlüğünü kaldırmaya çalışıyorsunuz.

Hani, bir laf vardır ya halk arasında: "Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır." Bu konuda iktidarın çok kötü bir sabıkası var, çok kötü bir sicili var. Neyi "yapmayacağız" dediyseniz yaptınız. Bunun hiç gizli saklısı yok, yüzünüze söylüyoruz. Bugün savunurken diyorsunuz ki: "Aman, tahkir ve tezyif böyle yorumlanamaz." Zaten iktidardan kimse de konuşmuyor ya, hani aralarda bir iki cümle konuştuğumuz arkadaşlar, işte, "Bu uygulama alanı bulmaz." diyorlar ya. Hayır, hayır, uygulanır.

Dokunulmazlıklar kaldırıldığında da dediniz ki: "Biz sadece yargı yolunu açıyoruz." Ama, şimdi, her gün bir milletvekilimiz hakkında yakalama kararı veriliyor, mahkûmiyet kararları veriliyor ve olabilecek en kötü şekilde yorumlanıyor. Burada güven değil yazılı belgelere göre, yazılı ilkelere göre ve değerlere göre hareket etmek lazım.

Bu nedenle, hâlâ yol yakınken gelin şu maddeleri geri çekin ya da ortaklaşa yeni bir İç Tüzük değişiklik metni hazırlayalım diyorum.

Teşekkür ediyorum.