| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .07.2017 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum ben de Sayın Başkan.
Zor çalışma koşullarında özveriyle çalışan, çalışmalara katılan bütün milletvekillerimizi ben de saygıyla selamlıyorum.
Dün de konuşmam olmuştu, özellikle gerekçe üzerindeki tezatlıklar üzerine ağırlıklı olarak konuşmuştum. Bu tezatlıklardan bir tanesini bugün Sayın Başbakan konuşmasında bizzat doğruladı. Özellikle, ben, hangi sosyal ve siyasi ihtiyaçlar dâhilinde hazırlandığını sormuştum bu İç Tüzük çalışmasının. Aynı zamanda ben çalışmaları dikkatle takip ediyorum, birçok sorular soruluyor, çözüm önerileri getiriliyor ancak imza sahipleri, bu tüzüğü hazırladıklarını söyleyenler tarafından hiçbir açıklama gelmiyor. Tek açıklamayı Milliyetçi Hareket Partisinin değerli vekillerinin, Milliyetçi Hareket Partisinin -tırnak içinde söylüyorum- siyasi duruşuyla ilgili sorulara ya da görüşlere cevapları niyetinde oluyor.
Başbakanın açıklamalarına dikkat edersek nasıl bir konjonktürel Anayasa hazırlandığını biz de görmüş olacağız. Başbakan diyor ki: "2019'a kadar geçerli olacak bu İç Tüzük çalışması." "Niye yapıyoruz? Çok açık, Parlamentonun verimli çalışması için." diyor, "Bu, geçici bir İç Tüzük. 2019'daki cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi devreye girdikten sonra yeni bir İç Tüzük ihtiyacımız doğacak ve 2019 gelmeden yeni İç Tüzük de cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ruhuna uygun yeniden ve baştan yazılacak." diyor. Yani burada gerekçenin tam zıttı, tam da konjonktürel, günün, iki siyasal partinin siyasi talepleri doğrultusunda hazırlanmış bir İç Tüzük çalışması görüyoruz.
Buradan baktığınız zaman, dün şöyle bir Meclisi izleyenler, Türkiye Büyük Millet Meclisini izleyenler şu tabloyu gördüler, az evvel Sayın Murat Bakan da buna değindi: Bir taraftan bakıyoruz, Parlamentoda olağanüstü hâlin uzatılması görüşülüyor, bir yılı aşacak düzeye neredeyse ulaşacak. Diğer tarafta, iki siyasi parti tarafından, iktidar ve muhalefet partisi tarafından getirilen ve özü itibarıyla muhalefetin sesini kısan, tüm denetim araçlarını kısıtlayan ve tek gerekçesi de "Etkin ve verimli çalışma" olan bir İç Tüzük çalışması var. Diğer bir tarafa bakıyoruz, bir yıl boyunca, 15 Temmuzda gerçekten belki dünya tarihine demokrasi kazanımı olarak geçeceğimiz o kazanımları heba eden ve 20 Temmuz OHAL darbesiyle amacını aşan KHK'larla haksız yere, hukuksuzca ve masumiyet karinesinin altüst edildiği, açığa alınan ve bu açığa alınanların süreçlerini inceleyecek ve bir yıl sonra görüşmeye başlayacak bir OHAL komisyonunun göreve başladığını görüyoruz. Yine, aynı şekilde bir tarafa bakıyoruz, çok masum talepleri olan, işlerine geri dönme taleplerinde olan, hak taleplerine cevap verilemeyen iki insanın gözlerimiz önünde eridiğini ve iktidarın vurdumduymazlığını görüyoruz. Yine, aynı taraftan, yine aynı gece haksızca, hukuksuzca tutuklamaların hız kesmeden devam ettiğini görüyoruz ve -tarihin en kapsamlı- medya üzerindeki baskı ve tutuklu gazeteciler ve birbiri ardına uluslararası kurumların yayımladığı ve ülkemizin itibarının ve saygınlığının giderek zedelendiği raporlar. Evet, bu raporları mevcut iktidar yok sayıyor, çöpe atıyor, bununla meşgul. Bir öz eleştiri yapmak yerine, muhalefetin haklı eleştirilerini dikkate almak yerine muhalefeti topyekûn, tamamen ortadan kaldırma çabasını görüyoruz.
İşte, 8'inci madde burada karşımızda, ekranda görüyoruz, usul tartışmaları üzerine. Ben Parlamentoda iki yıldır görev yapıyorum, topyekûn, tamamen usul tartışması zaten on dakikayı geçmedi hiç, zaten bir teamül oluşmuş ve bu teamüller de -Başkan Vekilimiz de burada- genelde ikişer dakika veriyor gruplara, lehte, aleyhte konuşmalar oluyor. Gerçekten şunu gördük biz: Meclisteki teamüller yazılı yasalardan daha değerli ve bunlara gerçekten çok büyük bir saygı var ve daha etkin. Başkan vekilleri Meclisin o andaki çalışma ortamına, atmosferine göre bir karar veriyor ve bu, Başkanın tavrı da gruplar tarafından hakkaniyetle değerlendiriliyor, oylanıyor ve Meclis çalışmalarına aralıksız devam ediyoruz. Yani burada bir zamandan kısıtlama veya tasarruf gerektirici bir durum biz görmedik ama biz on beş yıldır şunu gördük: Ülkemizin yerleşmiş bütün demokratik ritüellerinin, değerlerinin bir bir yok edildiğini gördük, bu Parlamentoda devam etti.
İşte, teamüllerle ilgili -Grup Başkan Vekilimiz burada- bizleri sürekli uyarıyorlar. Özellikle, örnek veriyorum, Bütçede yoklama isteyemeyeceğimiz, muhalefet partileri arasındaki yerleşik o saygı. Mesela, yayınlarda çok görüyoruz, yasal bir düzenleme yok ama önergelerimiz çekiliyor, söz hakkımızdan feragat edip muhalefet partilerinden bir milletvekillinin de yayın saatinde konuşması bazen sağlanıyor. Yani birçok teamül ve ritüel gerçekten yazılı yasadan daha etkin.
Burada söylemler konusunda da bir iki bir şey söylemek istiyorum, dün tamamlayamamıştım: Gerçekten bizim söylemlerimiz çok değerli ve çok önemli. Gerek Meclis kürsüsünden gerekse Meclis dışındaki konuşmalarımız, söylemlerimiz, anayasal sorumluluklarımız, sınırlarımız belirli. Ben geçen hafta Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun Almanya'da bir çalışmasına katıldım. Burada oradaki insanların sorunlarını konuşurken onların hepsi, bütün o, gerçekten can alıcı sorunlarını bir kenara bırakıp dediler ki bize: "Lütfen, bizi yönetenlerin kullanacağı dil ve söyleme dikkat etmelerini istiyoruz, bizim buradaki komşularımızla ilişkilerimizi bozuyor, buradaki yaşamımıza zarar veriyor." Ki çok önemli sorunları var ve "Onlardan daha önemli olanı budur." dediler. Bu gerçekten bizim için önemli. Bu söylemle ilgili bir konu da Sayın Cumhurbaşkanının geçen hafta Millî Birlik ve Demokrasi Günü'ndeki söylemleri, oradaki konuşması, o topluluğa hitabında özellikle, millî birlik ve demokrasiden bahsederken, demokratik kazanımlardan bahsederken ana muhalefeti ve ana muhalefetin temsil ettiği topluluğu dışlaması, yuhalatması da yine Sayın Cumhurbaşkanının asıl kendisinin birlik ve beraberliğimize nasıl zarar verdiğini bir kez daha ortaya koydu.
BAŞKAN - Sayın Özdemir, toparlayabilir misiniz.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Toparlayacağım.
Üniversiteler susturulduğu, gazeteciler, yazarlar, tüm muhalif seslerin susturulduğu bir süreci yaşıyoruz ve antidemokratik, tek adam rejimini de tescilleyen, meşruiyeti de tartışmalı bir Anayasa sonrasında, işte, karşımızda da gerçekten, demokrasinin ve kuvvetler ayrılığının sacayaklarından bir tanesi olan yasama organımızın yetkilerinin nasıl alındığını, milletin vekillerinin sesinin nasıl kısıldığının sürecindeyiz. Ben şunu düşünüyorum: Demokrasi değerleri ve demokrasi kültürü olan olgun herkes şu elimizdeki düzenlemeye karşı çıkacaktır. Dayatmacı, çoğulcu, tek tip milletvekillerinden oluşan bir Parlamentonun ben milletimizin hiçbir sorununu çözemeyeceğini düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum, tekrar kolaylıklar diliyorum çalışmalarda.