KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Yemekten önce de çok fazla meşgul etmeden ama maddenin önemine binaen de grubumuzun görüşlerinin bir kez daha altını çizerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Aslında hem tümü üzerinde yaptığımız görüşmede hem 2'nci maddedeki yaptığımız görüşmede biraz bu maddeyi de kapsayan düşüncelerimizi ifade etme imkânı bulmuştuk ama bu madde şüphesiz, getirilen İç Tüzük değişikliğinin hem en tartışmalı maddesi hem en tartışmasız maddesi. En tartışmalı maddesidir, demokrasi açısından, iktidar, muhalefet ilişkileri açısından ele alındığında tartışılacak çok şey var, onları bir miktar tartışacağım ama en tartışmasız maddesidir çünkü böyle bir İç Tüzük değişikliği önerilemez; önerilemez, çünkü İç Tüzük, Anayasa'nın üzerinde bir norm değildir, Anayasa değiştiremez. Elimizdeki Anayasa'nın 96'ncı maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yapacağı seçimler dâhil bütün işlerinde üye tam sayısının en az üçte 1'iyle toplanacağını, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa'da başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla karar vereceğini ancak karar yeter sayısının hiçbir şekilde üye tam sayısının dörtte 1'inden 1 fazlasından az olamayacağını açıkça hükme bağlamış. Meclis açılırken Meclis Başkanı müşahedeyle yani bakıp Mecliste 184 kişinin olduğundan hiçbir tereddüdü yoksa oturumu açabilir, eğer tereddüt ederse yoklama yapabilir. 184 kişi Mecliste o salonda yoksa eğer, oturum başlayamaz. Kanun koyucu, anayasa yapıcı bütün demokrasi anayasalarında olduğu gibi şunun farkındadır: Anayasa niçin var? Demokrasi niçin var? Seçimler niçin var? Hepsi, bir tek kişinin, bir tek karar vericinin iradesi yerine halkın iradesinin yansıdığı bir meclisin karar vermesinin doğru olduğu savıyla ortaya çıkan siyaset üzerine bir kurgu söyler ve der ki: "Bir kişi karar vermeyeceğine göre bir kişiden daha doğrusu iki kişinin karar vermesidir, iki kişiden daha doğrusu daha çok kişinin karar vermesidir." Ülkeler anayasalarında bunu belirlerler. Bizim Anayasa'mızda bu rakam süreç içinde 400, 500, 550, 600'e son Anayasa değişikliğiyle gelmiştir. 600 kişi, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanların ve onlar adına oy kullanma yeterliliğinde olan kişilerin bir kritere göre belirlenmiş, Türkiye toplumunu temsil eden örneklemidir. Bu örneklemin en ideali hepsinin birlikte oturup karar vermesidir ama bu konuda teknik imkânsızlıklar vardır, elbette Parlamentonun içinde ve dışında yapılacak görevler vardır. Bu yüzden 550 kişinin tamamının orada bulunmasını beklemek ütopiktir ama hiçbirisinin olmadığı durumda da Parlamento yok demektir. Bunun için bir kriter getirmek lazım. Anayasa yapıcı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda buna "Her 3 milletvekilinden birisi salonda değilse Parlamento yasama için ve Parlamento denetim için, Parlamento seçim için teşekkül etmemiş olur." demiştir. Yani başta oturumu yöneten başkanın ve her bir milletvekilinin ve siyasi parti gruplarının öncelikle gözetmesi gereken şey, eğer darbeci değilseniz, eğer hak gasbı yapma niyetinde değilseniz, eğer size verilmemiş bir yetkiyi verilmiş gibi kullanma niyetinde değilseniz bugün için 184; yapılacak, birlikte yapılacak ilk seçimlerden sonra, bu elimdeki turkuaz renge bayrak renginden boyanmış Anayasa'ya göre de 200 milletvekilinin salonda bulunmasını gözetmeniz lazım. Siz 184 milletvekilinin yapacağı bir işi 150 milletvekiliyle yapmaya çalışırsanız Anayasa'ya aykırılıktır, Anayasa'yı ihlal suçudur; halktan, milletten almadığınız bir yetkiyi kullanmaya çalışmaktır. Bunun lamı cimi yok.

Bu yüzden, bu getirilen öneri şunu getiriyor şimdi: Meclisi açarken 184 olalım, evet. Daha sonra, Meclis bir kanun yaparken, maddelerine geçerken 184 olalım, evet. Diyelim ki 100 maddelik bir kanun beş günde görüşülecek, beş günün sonunda da bir kere 184 olalım, evet. Arada biz buradan kaybolalım ve bir başka denetime takılmazsa 50 kişiyle bile olur ama bir başka denetim var, o da karar yeter sayısı. Yani 139'un üstünde, 184'ün altındaki sayılarla da kararlar alabilelim, oysaki "Karar alamazsın." diyor. Mesela, diyorsunuz ki: "Maddeler görüşülürken 150 kişi salonda olsa olur." Olmaz, Anayasa bu kadar açık, Anayasa'ya bu kadar aykırı bir iş yapamazsınız. Bunu sağlatmak için öyle işler yapıyorsunuz ki... Bu Anayasa ve bu İç Tüzük şu imkânı veriyor: İşari oylamada -ki bunu çokça zorlayan bir uygulama da sizin yaptığınız torba yasa uygulamasıdır- kimin ne oy verdiğini görelim diye açık oylama talep edebiliriz. Elbette ki yapılmalıdır. Neden yapılmalıdır? Geçen gün birisi kendi seçim bölgesinden haklı bir örnek verdi: "Bir torba yasa var, 3'üncü maddesi mutlaka desteklemem gereken bir madde ama 4, 5, 6, 7 tamamen karşı çıkmam gereken bir madde. Ben 3'üncü maddede destek verdiğimi nasıl belli edeceğim?" İşari oylamada kimin ne oy verdiği belli değil. O zaman -mevcut değişiklik teklifinizden bağımsız söylüyorum- 15 milletvekilinin imzasıyla kimin ne oy verdiğini görebiliriz. Bu bir hak; bu, seçmene karşı bir sorumluluk; bu, tarihe karşı bir şerh düşme hakkı; bu, herkesin kendi ve partilerin kurumsal tutarlılıkları açısından, tarihte yer almaları açısından son derece de önemli kullanılabilecek bir argüman, bir kanıt. Şimdi, bu noktada, böyle bir hakkın kullanılmasını -ki torba yasa gibi son derece yasamayı da suistimal eden bir uygulamayı geliştirmiş ve hemen her gün kullanan bir iktidar olarak- maddelerde açık oylama talebini kaldırıyorsunuz. Daha sonra o da gelecek. Peki, bunun sebebi ne? Aynı mantık. Çünkü Anayasa'da bu yazarken açık oylama yaptığınızda, kaç tane oy verilmiş görüldüğü gibi, kaç kişi oylamaya katılmış o da görülüyor ve siz, 184'ün altında oylama yaptığınız ifşa olmasın, tutanağa geçmesin, denetime girmesin ve o yoklama geçersiz sayılmasın diye açık oylama hakkını dahi ortadan kaldırmayı göze alıyorsunuz. Niyet 184'ün altındaki sayılarla yasa çıkarmak yani Anayasa'yı ihlal etmeyi kafaya koymuşsunuz, çoğunluk oyuyla Anayasa'ya aykırı bir İç Tüzük değişikliği yaparak bunu kanun boyunca mümkün kılmaya çalışıyorsunuz. Aldığınız cesaret, yandaşlaştırılmış Anayasa Mahkemesinin bu başvuruyu reddedeceğini düşünüyorsunuz bu kadar açık bir aykırılığa rağmen ve bu meseleyi tam da bu noktada karda iz bırakmamak, yapılacak suistimalde parmak izi bırakmamak için kapıda açık oylamayı da kaldırıyorsunuz ki bunlar maddelerde yoklama isteyemezken açık oylama talep edip, içerideki kişi sayısını ortaya çıkarıp toplantı yeter sayısının ihlal edildiğini de suçüstü yapmasınlar. Bu iki maddenin birlikteki bu yorumuna karşı çıkan bir ilk imza sahibi varsa veya imza sahibi varsa bunu zevkle, merakla da dinlemek isterim ama bu konuda hiçbir şüphe olmadığı ortada.

Yoklama istenmesine kızılıyor. Bir kez daha tarihe not düşelim, yasama uzmanlarından yardım isterseniz önünüze net getirirler: Mesela, 50 maddelik bir kanunda teorik olarak başta, sonda, her maddede üçer önerge verildiğini kabul edelim muhalefet tarafından veya iktidar da verdi diyelim dörder, teorik olarak 202 kez yoklama talep etme imkânı var, 202. Bunu yüzdesel olarak söylediğimizde yüzde 35'lere çıkmış; üç muhalefet partisinin de geçen dönem size karşı çıktığı iç güvenlik yasa tasarısında MHP, HDP ve CHP farklı argümanlar, farklı yönelimlerle itiraz ediyordu maddeye ve bu durumda bile yüzde 35'i olmuş yani 202'den 70'i kullanılmış bu hakkın en yüksek. Bunun 202'den 120'sinin kullanıldığı örnek Fazilet Partisi muhalefeti döneminde ve yüzde 55'inin kullanıldığı örnek de Adalet ve Kalkınma Partisinin kısa muhalefet deneyimi sırasında, sizin grubunuz tarafından muhalefette olduğunuz o kısa, altı buçuk, yedi aylık sürede kullanılmış. Yani bir hakkın suistimaliyse bunun lideri, bunun şampiyonu sizin siyasi geleneğiniz, hatta sizin siyasi partiniz. İkincisi: Altın madalya Fazilette, gümüş madalya Adalet ve Kalkınma Partisinde. Şimdi, bu oylamaları kaldırmak... Eminim ki bir akıl hâkim gelecek ya burada ya Genel Kurulda ya Anayasa Mahkemesinde. Çünkü geçmişte şeytanlaştırdığınız, nefret objesi hâline getirdiğiniz, söylediğiniz ve iktidarın her dediğini yaptığını ve sizin karşınızda olduğunu düşündüğünüz Anayasa Mahkemesi dahi bunun üçte 1'i kadar Anayasa'ya aykırı olmayan hususlarda oy birliğiyle karar vermiş ve 2001 yılında sizin yaptığınız, Sayın Ahmet İyimaya'nın hazırladığı dilekçeye oy birliğiyle demiş ki: "Böyle şey olmaz. On dakikadan beş dakikaya grup süresi indirilemez Anayasa'ya aykırı." Üç tane madde saymış, açıp bakıyorsunuz sürelerle ilgili bir şey yok ama siyasi partileri tarif ediyor, "Bir parti öyle beş dakika konuşmaz." demiş, "Uluslararası anlaşmada önerge verilmesin." maddesini Anayasa'ya aykırı bulmuş. Bu kadar net, açık bir aykırılığı, ben inanıyorum, bir şekilde bir akıl hâkim olacak... Ama Parlamento pratiğini yaşayan hepimiz milletvekili olarak eğri oturalım, doğru konuşalım, yoklama isteniyor mu? İsteniyor. Ne zaman isteniyor? Sallantıdaysanız isteniyor. 200 milletvekilini oraya oturttuğunuzda orada Özgür Özel olsun başkası olsun allameicihan olsa iki kere ister, üçüncüde iflahı kesilir. Buradaki aslında mesele Sayın Genel Başkanınız Recep Tayyip Erdoğan'ın bir ifadesinin de tescili ve itirafı: Adalet ve Kalkınma Partisinde "metal yorgunluğu" var.

BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen toparlayınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Toparlıyorum ama bu kadar önemli bir konuda, bakın, tam da madde üzerinde konuşuyorum, bitiriyorum da, çok uzun sürmez.

BAŞKAN - Şu an bakın, yine başka bir gündeme geçiriyorsunuz.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - İnsanları takdir edecek sen değilsin ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, hayır, Genel Başkanınız takdir etmiş.

BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen toparlayınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Genel Başkanınız takdir etmiş, ben değil.

317 milletvekili var...

BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, ben size lütfen diyorum ya, bu kadar konunun üstündeyken ve bitecekken... Üç beş dakika içinde biter, sürmez bile.

317 milletvekili, Sayın Kahraman'ı ayırın, 316 milletvekili, imrenilecek bir rakam. 280'le gelen adam ülkeyi yönetmek için görevlendirilmiş ya.

BAŞKAN - Sayın Özel, biz de şunu biliyoruz ki AK PARTİ milletvekilleri olarak: Siz 20 milletvekilini kendi grubunuzdaki bir sistemle tutuyorsunuz, hakkınızdır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Anlatacağım.

BAŞKAN - Bizim arkadaşlarımızın iktidar milletvekilleri olarak gelenimiz gidenimiz çok oluyor, koşturuyoruz, inanın, siz yoklama istediğinizde koridorlarda koşan biri varsa o kesin iktidar milletvekilidir. Zorluklar var, sizin açınızdan da var, bizim açımızdan da var.

Lütfen toparlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Muhammet Bey, şuraya geçersiniz, söz alırsınız, bu konuyu anlatırsınız, ben buna itiraz etmem ama şu anda sizin öze yönelik bir değerlendirme yapmanız da doğru değil.

Şunu söylüyorum, müsaade etseniz bitecek, boşu boşuna yeni konular açılıyor.

BAŞKAN - Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 316 milletvekilinden 200 milletvekilini salona getirseniz böyle bir düzenlemeye ihtiyaç yok, 22'nci Dönemde ihtiyaç duymadınız, 23'üncü Dönemde ihtiyaç duymadınız, 24'te duymadınız ama Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın metal yorgunluğu tespiti dediği de bu. 316 milletvekilinden 184'ünü salonda tutamayıp Anayasa'yı aşacak, Anayasa'yı ihlal edecek bir iç tüzük değişikliği, bu çok net.

İkincisi, Sayın Başkan, Parlamentoyu işletmek iktidarın görevi, bunu söyleyerek talip oldunuz. Sizi denetlemek muhalefetin görevi, millet bu görevi verdi. Biz iktidar olsak roller değişmiş olacaktı ama bizim sizi denetleme gibi bir görevimiz var, sizin bizi denetleme, sizin bizi "Ya, efendim, 20 kişi..." Bana Anayasa, İç Tüzük 20 milletvekilin varsa bu denetimi yap görevini veriyor. Size İç Tüzük "Muhalefetin kaç milletvekili salonda, denetle." görevi vermiyor, sizin başka görevleriniz var, yol yapacaksınız, köprü yapacaksınız, iktidarsınız kardeşim. Şimdi, bakın, bu yüzden sakın burada samimi ve...

BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen toparlar mısınız, yemeğe gideceğiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tutanak var ama samimi bir şey söylüyoruz, şu acziyet içine girmeyin, yarın ben girersem benim karşıma bu tutanağı çıkarsınlar. Bir iktidar partisi: "Efendim, siz de 20 kişi tutuyorsunuz, gidiyorsunuz." Bunlar yönetememenin tescilidir. Yönetecekseniz nasıl yönetileceği belli, yönetemiyorsanız ki... Bir parti, bakın, karar yeter sayısında ve toplantı yeter sayısında aksıyorsa bu maçın 80'inci dakikasında yavaş yavaş aksayan futbolcu gibidir, emin olun bir sonraki maçta lif atar, kalıcı sakatlık yaşanır. O yüzden buna bu şekilde bir çözüm üretmeniz mümkün değil.

Son olarak da şunu söyleyeyim, son iki ve kısa hususu söyleyeyim: Bir konuyu tescil ediyorsunuz. Biz dedik ki: Anayasa değişikliğinden sonra daha zayıf Meclis, daha işlevsiz Meclis ve daha inisiyatifsiz bir Meclis yaratma çabasıdır, bugün atılan adım bunun ilk adımıdır. Burada çok net olarak görülecek bir şey var: Karar yeter sayısı olmasaydı ne olurdu? Ne olurdu biliyor musunuz, açık oylama isteme imkânı olmasaydı ne olurdu biliyor musunuz? Taciz ve tecavüzcülerin, sizin yaptığınız hatanın farkında olmadan, hatta bütün Türkiye dört gün söyleyip KADEM, Sayın Cumhurbaşkanının kızı "Çok büyük bir hata yapılıyor." deyince ayakların suya erdiği o süreçte eğer o imkândan yoksun olsaydık, siz birkaç bürokratın size söylediği "300 mağduru çözüyoruz." lafı içinde on binlerce taciz ve tecavüz suçlusunun sadece birini evlendirip diğerlerini salan meseleyi de çözmüş olacaktınız.

BAŞKAN - Sayın Özel, bu konuyu başka bir yere getirmeyin, lütfen toparlayın. Bu konuyla ilgili bizim de söyleyeceklerimiz var, lütfen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Söylersiniz.

BAŞKAN - Çünkü bakın, bu konuyla ilgili bizim milletvekillerimizin de zamanında yaptığı toplantılar var, talepler var, konuyu başka bir yere taşımayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, hayır, onu söylersin. Ya Başkan, sen şeye giremezsin, oradan otur konuş... Son söz...

BAŞKAN - Sayın Özel, toparlar mısınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tabii toparlıyorum.

Bakın, anlatmaya çalıştığım şey şu...

BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen... Sayın Özel, devam edin lütfen...

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Özel...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir sinir ucuna dokunduysa Sayın Cora söz al konuş ama çok net bir şey söylüyorum.

Bakın, şunu söylüyorum: Karar yeter sayısı, toplantı yeter sayısı, açık oylama talebi sadece ve sadece bir sayının aranması değil muhalefete verilmiş bir denetim imkânıdır, bir enstrümandır, hiç umulmadık bir yerde hiç umulmadık işlevler görür. Bunu örneklemek için söylüyorum yoksa öbür konunun üstüne... Dediniz ya siz "Ben ve benim yerime bu görevi yapabilecek 133 milletvekili aynı ısrar, aynı kararlılık, aynı yetenektedir." Bugün istediğiniz değişikliği yapın, istediğinizi yapın, yeni İç Tüzük'ü getirin bize. Bakarsın, "Kardeşim, bu deve bu delikten geçmez." dersin ama eğer davana inanıyorsan, konunun ciddiyetini biliyorsan, milletten aldığın sorumluluğun farkındaysan öyle bir geçer ki ya o deveyi küçültürler ya o deliği büyütürler. Bu sözümü de unutmayın.

Çok teşekkür ediyorum.