KOMİSYON KONUŞMASI

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bu 6'ncı madde değişikliğiyle yasama organının çalışma düzeni açısından en önemli konularından biri aslında tırpanlanıyor ve oylama mekanizmasına ciddi bir engel getirilmek isteniyor. Aslında hem İç Tüzük'ün bütününe dair yapılan görüşmelerde, özelde de en çok tartışıldığı için oylamalara dair eleştirilerle ilgili bütün görüşlere ben katılıyorum, hepsi doğru, daha çok eleştirilmeye de devam edilecek, bundan sonra da eleştirilecek. Şu ana kadar, başından beri de söylediğimiz gibi, "iki partinin dayatması" diye tarifliyoruz çünkü bu değişiklik teklifi tartışılırken de diğer partilerin görüşleri alınmadı, evvelki süreçlerde yaratılan uzlaşı ortamından da faydalanılmadı; bunun tam aksine, yani o uzlaşmanın tam aksine bir uygulamanın ve değişikliklerin getirildiğini görüyoruz.

Burada birkaç gündür teklif savunucuları ve imza sahipleri de ısrarlı bir şekilde HDP'nin ve CHP'nin uzlaşmaya yanaşmadığını ifade ettiler. Bu aslında gerçek dışıdır, bu beyan doğru değildir; öncelikle bunu söylemek istiyorum. Grubumuz adına görüşmeye katılan Sayın Filiz Kerestecioğlu asla "Biz kesinlikle uzlaşmıyoruz." dememiştir. Teklifin getirilişi ve içeriğindeki maddeler itibarıyla bu anlamda biz böylesi bir uzlaşmaya yokuz. Yani hem dayatma şekliyle getiriyorsunuz hem de dayattığınız maddelere dair kabul oyu vermemizi bekliyorsunuz ve bunun da adının uzlaşma olduğunu, uzlaşma olması gereğini dayatıyorsunuz. Yani bu birbiriyle tamamen çelişik bir durum. Bu anlamda bizim tabii ki bir uzlaşmamız söz konusu olamaz. Yani siz görüşlere başından itibaren açık değilsiniz. Haa, başından itibaren açık değilsiniz madem, hâlâ "Uzlaşı ortamı yaratmaya çalıştık ama olmadı." diyebiliyorsunuz, öyleyse madem, bir kaygınız varsa bu anlamda, şu ana kadar getirilen önergelerden en azından biriyle ilgili bir olumlu düzenleme ya da bir değişiklik getirmiş olsaydınız yine bir uzlaşma arayışı var diye düşünecektik ama şu ana kadar getirilen hiçbir önergeye dair de herhangi bir geri adım ya da değişiklik ya da "Tekrar görüşelim.", bunu bile demiş durumda değilsiniz. Tek bir kaygınız var, bir an önce bu Komisyondan geçsin, Genel Kurula gönderelim.

Aslında bu, Sayın Erdoğan'ın talebiydi. Bundan kaç zaman önce, bayram öncesinde biz Meclisin bir anda üç buçuk ay boyunca tatile gireceğini önce duyduk, sonra bu fikirden vazgeçildi, "Birkaç yasa daha var, onları da görüşeceğiz denildi, sonra tekrar vazgeçildi, yine eylül ortasına, ekimin başına kadar bir tatil yapılacağı söylendi. Sürekli bu fikirden vazgeçildi, "Tatil olacak mı, olmayacak mı?" tartışmaları alıp gitti. En son, Sayın Erdoğan noktayı koydu bu tartışmalara. Yani Mecliste biz dört kere kararın değiştiğini biliyoruz. Sayın Erdoğan dedi ki: "İç Tüzük değişmeden hiçbir yere gitmek yok." Ondan sonra da hızlıca bir şekilde bu gerekçelerle, çok büyük tartışmalara vesile olan, daha da tartışılacak olan İç Tüzük değişiklik dayatması karşımıza çıktı.

Şimdi, oylama, gerçekten, yasama faaliyetinin en önemli mekanizmalarından biridir. Bizler burada halkın iradesini temsil eden, halkın vekâletini alarak buraya gelen temsilcileri olarak kanunları değişiklikleriyle halkın talepleri doğrultusunda düzenlemek zorundayız; bir yönetim faaliyeti de aslında icra ediyoruz. Biz üretiyoruz, burada siyaset üretmeye gayret ediyoruz ve elbette ki tabandan gelen talepleri değerlendiriyoruz, var olan sorunları gündemleştiriyoruz, var olan sorunların çözüm önerilerini sunuyoruz ve buna dair sağlıklı bir yasama faaliyetinin yürümesi için elimizden geleni yapıyoruz.

Normal usul izlenerek oylama aşamasına gelmiş bir yasama faaliyetini, yani normal koşullar altında düşünelim, halk talep etti, yasama organındaki bütün partiler anlaştılar ya da bir uzlaşma sağladılar, oylamaların belli usullere göre yapılması da sağlandı. Şimdi, normal olan, bu aşamaların hiçbirinde normal bir süreci biz şu ana kadar yaşamadık zaten. Şu ana kadar bütün gördüğümüz kanun teklifleri ya da tasarıları hep dayatmayla ya da siparişle geldi bize.

Ben 1 Kasımdan beri milletvekilliği faaliyetini yürütüyorum. 1 Kasımdan beri gördüğüm şey, işte, Bütçe Komisyonuna gelen alakasız birçok kanunu ilgilendiren, farklı farklı kanunları değiştiren düzenlemelere dair torba şeklindeki yasama faaliyeti. Bizim yasama faaliyeti olarak gördüğümüz tablo zaten hep buydu. Öte yandan, muhalefetin gündem yaratmak amacıyla halkın taleplerini ve sorunlarını gündeme bir şekilde taşıdığı grup önerilerindeyse yaklaşım, muhalefet partisinden geldiği için sadece iktidarın tamamen reddeden yaklaşımıydı. Şimdi, iki yıldır süren bu tablo karşısında aslında bir algı operasyonu içerisinde olduğumuzu çok net söyleyebiliriz. İki yıl boyunca yasama organının ne kadar işlevsiz olduğunu halka bir şekilde bu kompozisyonla anlatan bir yaklaşım var. Meclis ne de olsa anlamsız, yasalar geliyor, birkaç günde Bütçe Komisyonundan ya da birkaç günde ilgili komisyondan geçiyor. Zaten şu ana kadar birkaç tane komisyon çalıştı, o da zorunlu komisyonlar, onun dışında bazı komisyonların hiç toplanmadığını duyduk ya da gerektiği hâlde çalışmayan komisyonlar.

Her neyse, burayı geçiyorum ama yaratılan görüntü, Meclis işlevsiz, ne de olsa grup önerileri reddediliyor, hangi konu olursa olsun reddediliyor. İşte, iktidar partisinin "En iyisini biz biliriz; biz yapıyoruz, getiriyoruz zaten." şeklindeki çoğunluk tahakkümüne dayanan anlayışı, hiçbir zaman bu Mecliste sağlıklı, gerçekten bütün sorunlara temas eden, çoğulcu bir yönetim anlayışına dayanmadığını düşünüyoruz.

Şimdi, işlevsizleştirilen bir yaklaşımla "Zaman içinde uygulaması da kalmayan düzenlemeleri artık kaldıralım." diyorsunuz. Örneğin Anayasa değişiklik teklifi sırasında gensoru meselesi çok tartışıldı, "Gensoruyu kaldırıyoruz. Zaten şu ana kadar hiç uygulanmadı, hiçbir anlamı yok." dediniz. Oysa gensoru mekanizmasıyla bakan sorgulanıyor, yaptığı faaliyetlerden dolayı sorgulanıyor. Görevini gerçekten yapıyor mu, bütün ülkenin bakanı mı, değil mi; yaptığı uygulamalar, talimatlarıyla gerçekten o koltuğa layık mı, değil mi; halk onu aslında denetliyor, halkın temsilcileri denetliyor fakat şu ana kadar iktidar özellikle gensoru görüşmelerinde çok ciddi bir refleks oluşturarak kesinlikle gensoru görüşmelerinin gündeme bile alınmaması yönünde hep oy kullandı. Hiç, bir defa da demedi ki "Gerçekten muhalefet ne diyor?", "Bu uygulamalar neden aksıyor, neden bu kadar çok şikâyet var?" ya da "Bir bakanla ilgili neden bu kadar çok gensoru önergesi veriliyor?" diye bile hiç oralı olmuyor.

Değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Ertan, toparlayabilir misiniz.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Tamam, ben oylamaya dair bir şeyi söyleyeceğim.

BAŞKAN - Bir zahmet.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Sonuçta bir kanun oylanırken hangi partinin hangi tutum içerisinde olduğu oylamayla ortaya çıkan bir durumdur ve bu bir fotoğraftır ve genellikle de çok önemli bir fotoğraftır, çok önemli görüşmelere dair yapılan oylamalar Türkiye'nin tarihine bir fotoğraf olarak da yansımıştır ve hafızasında kalmıştır. Örneğin, Denizlerin idamına el kaldıranların resmi bugün Türkiye tarihinin en önemli ve unutulmaz fotoğraflarından biridir ya da çok başka oylamalarda, en referanduma gitmeden önceki Anayasa oylamalarında ya da dokunulmazlıkların kaldırıldığı oylamada gizli oylama ilkesine uyulup uyulmadığı çok açık bir fotoğraf olarak zihinlere not düşülmüştür, kazınmıştır.

Ben şu ana kadar yürüyen bütün faaliyetlere dair şunu söyleyebilirim ki yasama organının işlevini olması gerektiği şekilde işletmeye gayret eden kesim yine muhalefet partileridir, büyük bir gayret harcayarak yasama fonksiyonun yerine getirilmesi için büyük bir emek harcıyorlar ve bunlardan birisi de oylama mekanizmasıdır. Tek başına bunu kaldırmak İç Tüzük'ün bütünlüğünü, genel kurgusunu ve genel kompozisyonunu bölme amaçlıdır. Başka bir konuşmamda da belirtmiştim, şimdi yine tekrar ediyorum: "Dikensiz bir gül bahçesi" -herkes kullandı bu tabiri- canımızı sıkan her ne varsa, işte "CHP ya da HDP çok fazla oylama istiyor, süreleri uzatıyor, bu görüntü de bizim gözümüze batıyor." dediğiniz her ne varsa işte "Onları da araya sıkıştıralım, oylamayı da kaldıralım." şeklinde bir yaklaşım var. Görüntü bu hâle gelmiştir, Meclis aslında pek de önemli olmayan, iktidarın söylediklerinin, istediklerinin hayata geçtiği bir noterlik kurumu değildir. Bu halkın iradesinin yansıdığı ve tabii ki görüşlerinin de yansıması gereken ve demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından birisi bu Meclisteki oylama da dâhil bütün tartışmalardır ve bu kurgunun bu hâliyle değişmesi son derece sakıncalıdır. Biz buna toptan, tümden karşı çıktığımızı belirterek kaldırılmasını, çıkarılmasını talep ettik.

Ayrıca, Başkanlık Divanı üyelerinin toplantı yeter sayısına dâhil edilmesi meselesi, Başkanlık Divanının ve Başkanlığın tarafsızlığını yok eden bir uygulamadır, kesinlikle karşı çıkılması gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.