| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .07.2017 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu teklifin 6'ncı maddesi belki de iktidar kanadının bu teklif içerisinde getirmeyi en çok arzu ettiği madde olarak karşımıza çıkıyor. Yaklaşık altı yılı aşkın bir süredir Parlamentodayım ve iktidarın en zorlandığı anları yoklama olarak biliriz ve bu düzenlemeyle de yoklamalara bir sınırlama getirmek isteniyor. Elbette bunların hepsi tartışılabilir, elbette konuşulabilir, bir uzlaşı ortamında bir noktaya getirilebilir, bir hakkın suistimalinin önlenmesi, biliyorsunuz, zaten Başkanlık Divanınca bir kararla engellenmişti. Zaten, dikkat ederseniz, Mecliste uzun zamandır çalışan arkadaşlarım da bilirler, artık bir göz ucuyla baktığımızda Mecliste toplantı yeter sayısı ya da karar yeter sayısı var mı, yok mu anlıyoruz. Eğer karar yeter sayısı ya da toplantı yeter sayısı olmadığını görür isek bu sefer yoklama istiyoruz. E, yoklama istememizin bir amacı var, yoklama istememizin bir tek amacı, milletin bize verdiği emanetin doğru şekilde kullanılması. Bakın, biz şöyle söylüyoruz, diyoruz ki: "Ey milletim, bizi seçtiniz, buraya gönderdiniz. Biz sizin adınıza burada iş yapıyoruz, sizin adınıza kararlar veriyoruz. Bu kararları bir kısım milletvekili beğenebilir, bir kısım milletvekili beğenmeyebilir ama sonuçta buraya gelen bütün milletvekilleri millî iradeyi temsil ettikleri için kendi akıllarıyla, kendi vicdanlarıyla bilerek, isteyerek bu maddeye 'evet' ya da 'hayır' demeliler." Millete bunu söylüyoruz. Eğer bunun yeterince yapılmadığını görürsek de bir yoklama talebiyle milletvekillerinin Genel Kurul salonuna girmelerini istiyoruz, bütün amaç bu. Peki, iktidar partisi bundan niye rahatsız? Allah aşkına, iktidar partisinin milletvekilleri... Gerçi şu anda kaç tane var içeride, bilmiyorum, bakayım; 3. İktidar partisinin Başkan dâhil 3 milletvekili var, bunu da kayıtlara geçiriyorum. TBMM Başkanlığı...
BAŞKAN - Arkadaşlar bir kısım ihtiyaç için dışarıdalar, gelecekler.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - O zaman beş dakika ara verin çünkü benim de hevesim kaçıyor yani.
BAŞKAN - Siz lütfen devam edin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ben devam edeyim Başkanım, ederim, diyorsun ki "Devam et, nasılsa boşa konuşuyorsun; dinlesek de olur dinlemesek de olur." Başkanlık Divanı boş, içeride toplam 3 iktidar milletvekili var, hadi 1 de MHP milletvekili var teklifi destekleyen; 4.
BAŞKAN - Sayın Aytuğ Atıcı, lütfen madde gündemiyle ilgili konuşur musunuz.
Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bu tarzınıza da hayranım Başkan. Rahatsız olduğunuz zaman, hemen gündeme davet.
BAŞKAN - Şöyle: Tabii size de bir şey demiyorum, siz de haklısınız, sabahtan beri her maddeyle ilgili konuşuyorsunuz. Yani, gündem sıkışınca bu tip magazinsel konuşmalar normal.
Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, size teessüf ediyorum, bu bir magazinsel konuşma değildir ve ayıptır sizin bu söylediğiniz. Teessüf ediyorum ve sizi kınıyorum, bu magazinsel bir konuşma değildir. Eğer burada 3 tane iktidar milletvekili varsa bu ayıptır.
BAŞKAN - Ben sözümü geri alıyorum.
Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki, teşekkür ederim.
Şimdi, millet adına karar verecek olan Meclis eğer şu anda bu Komisyonda olduğu gibi Mecliste de 3-5 kişiyle temsil edilirse o zaman gerçekten millet adına karar verilmiş olur mu, benim derdim bu. Şimdi bunun gerçek tercümesini yapalım yani bu maddede siz yoklamaların sayısını azaltarak, yoklamaları kısıtlayarak gerçekte ne yapmak istiyorsunuz ya da bizim algımız nedir bu konuda? Bizim, iktidar partisinin milletvekillerini Genel Kurula çekme ve millet adına olgun ve doğru karar vermelerini sağlamamız için kullandığımız bu yoklama işini kaldırmanızın ya da azaltmanızın nedeni şudur bizce, bize göre. Diyorsunuz ki millete: "Yüce milletimiz, biz aslında Mecliste oturup karar vermiyoruz. Saraydan bir karar çıkıyor, bununla ilgili vaziyete göre tasarı ya da teklif hazırlıyoruz. Eğer tehlikeli bir maddeyse, tehlikeli bir konuysa bunu teklif hâline getiriyoruz, milletvekillerine verdiriyoruz ve diyoruz ki: 'Bak, vallaha bu bizim Hükûmetin işi değil, ne yapalım, milletvekilleri vermiş.'" Eğer güzel bir şeyse size göre, bunu tasarı hâline getiriyorsunuz ve Meclise sunuyorsunuz. Millete "Ya, bu karar zaten verilmiş kardeşim. Saray bunu emretmiş. Ya, biz bunu elli saat de konuşsak, elli gün de konuşsak geçecek. Ya, niye biz ıstırap çekelim? Madem ki saray bu kararı verdi, üç beş konuşma yapılsın, işte, bir imla hatası vardır, hakikaten görmediğimiz önemli bir şey varsa belki dikkat çekilir, bir iki ufak tefek konuşmayla bu işi bitirelim. Niye biz milletin zamanını alıyoruz, niye biz burada boşuna mesai harcıyoruz?" diyorsunuz ve çok haklısınız. Milletvekilliğinin ve Parlamentonun geldiği durum gerçekte budur. Sizin Meclis çalışmalarında bulunmayı arzu etmemenizin nedeni, saraydan verilen kararları değiştirme yetkiniz, cesaretiniz olmadığındandır. Bu cesaret bütün milletvekillerinde olmalıdır. Elbette size göre bunu müzakere ettiğinizi iddia ettiğiniz oluyor, haberinizin olduğunu söylediğiniz oluyor ama bunun doğru olmadığını yine siz yaptığınız uygulamalarla ikrar ediyorsunuz. Nasıl mı? Eğer biz yoklama istemişsek ve koşa koşa Genel Kurulun içerisine girmişseniz -tutanaklardan da göreceğiniz üzere- AKP'nin grup yöneticilerinin "Kabul" veya "Ret" diye bağrıştığını siz de duyuyorsunuz, biz de duyuyoruz ve tutanaklarda bu geçiyor. Bundan daha büyük bir ayıp olabilir mi? Bundan daha utanç verici bir şey olabilir mi? Milletvekilleri Genel Kurulda bulunmamayı tercih ettikleri için, doğal olarak ne konuşulduğunu bilmedikleri için, doğal olarak nasıl bir oylama yapacaklarını bilmedikleri için grup yöneticileri bağıra bağıra kabul veya ret oyu verilmesi gerektiğini söylüyor. Buna biriniz itiraz edebilir misiniz, soruyorum yüzünüze karşı. Bir tek Allah kulu buna itiraz edebilir mi? "Yanlıştır, böyle bir uygulama yoktur." diyebilir mi? Diyemez çünkü bu utanç verici uygulamayı biz Genel Kurulda yaşıyoruz. Bu birkaç açıdan utanç vericidir, birincisi: İhsasıreydir yani o milletvekili nasıl oy kullanacağını açıkça duyuruyor. İkincisi: Tahakkümdür, "Saraydan gelen emir 'kabul' o hâlde siz de 'kabul' vereceksiniz, saray reddetmenizi emrediyor, siz de reddedeceksiniz." demektir, bunun anlamı budur ya da çok daha kötüsü "Siz bir şeyden anlamıyorsunuz, zaten burada yoktunuz, gelin, şu CHP var ya şu CHP, gene yaptı CHP, yoklama istedi, gelin oturun şurada kabul verin, ret verin, tekrar gidin." algısı oluşturuyorsunuz. Bunu yaptınız, şimdi bunu daha da derinleştiriyorsunuz. Böylece bir teklif ya da tasarı ne kadar önemli olursa olsun 3-5 milletvekiliyle millî iradenin tecelli ettiği anlayışına kapılacaksınız ve bu kanıksanacak, benim endişem budur. Eğer siz milleti bu şekilde temsil ettiğinizi düşünüyorsanız vay hâlinize. Ve milletvekillerinin durumunu içler acısı hâle getirmek için de buna "evet" diyecekseniz vay benim milletimin hâline.
Şimdi, zaman zaman tartışmalarımızda, konuşmalarımızda ister istemez bazı eleştiriler de yapılıyor, bazı siyasi mülahazalar da yapılıyor. Hiç anlamadığım bir şekilde bu Komisyonda ilginç bir hassasiyet var. Bu hassasiyetin sosyolojik ve psikolojik analizini yapmak mümkün ama yapmayacağım ama size şunu söyleyeyim: Biz ne AKP'nin ne MHP'nin ne de HDP'nin iç işlerine karışamayız, buna haddimiz de yok hakkımız da yok ancak bu 3 partiden herhangi birisi verdiği kararlarla, yaptığı siyasetle, kurduğu iş birlikleriyle memleketin gidişatında söz sahibi olmuşsa karşısında elbette bazı eleştiriler bulacaktır. O yüzden biz MHP'yi eleştirdiğimiz zaman bunu büyük bir sinirle ya da öfkeyle lütfen karşılamayın. MHP'nin başkanı kim olacak, efendim, iç işinde ne olacak, bu bizim haddimiz değil ama MHP bir karara imza atmış ise ve bu karar bizi ilgilendiriyorsa, ülkeyi de ilgilendiriyorsa o zaman bunu elbette ki eleştireceğiz. Nasıl eleştireceğiz? Adap çerçevesinde, siyasi nezaket çerçevesinde, bazen sert. Aynı şekilde eğer HDP böyle bir şey yaparsa ki geçmişte zaman zaman yakınlaşmalar oldu, onları da eleştirmiştik, bugün yapsınlar gene eleştiririz; eğer biz AKP'ye yaklaşır ve Türkiye'nin geleceğini ya da bugününü ilgilendiren önemli işlere beraber imza atarsak ve yanlış yaptığımızı düşünürseniz en acımasız şekilde bizi de eleştirin, biz ancak o zaman bir yere varabiliriz. O nedenle, MHP dokunulmazmış gibi bir anlayış içerisinde olunmasını ben anlamıyorum. Geçen konuşmamda da küçücük bir şey söylediğimde, grup başkan vekili, sayın grup başkan vekili... Hani her konuşmamızda sanki ayağa kalkar gibi bir... Hayır arkadaşlar, eleştireceğiz tabii, elbette eleştireceğiz ama elbette sınırımızı, haddimizi, adabımızı bilerek eleştireceğiz; bunu da yapmaya devam edeceğiz, bundan hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın. Elbette sonuçta, nihai kararı halkımız verecektir.
Bu maddeyle bırakın muhalefetin muhalefet yapma gücünü azaltmayı, milletvekilliğinin itibarını çok ciddi bir şekilde düşürüyorsunuz arkadaşlar, bunu yapmayın. Diğer maddelerde tartışılabilir, demin tartıştınız. En önemli sözü de Sayın Meclis Başkan Vekili söyledi "Ayıp ya, kıyafetle uğraşıyorsunuz." dedi. Doğru söylüyor yani bizim gelişmişliğimizin göstergelerinden birisidir bugün burada yaptığımız, kıyafetle uğraşıyoruz. Niye uğraşıyorsunuz kıyafetle ya, niye uğraşıyorsunuz? Ben de zannettim ki Meclis Başkan Vekili diyecek ki: Ayıptır ya, kıyafetle uğraşmayın, bu maddeyi geri çekin. Tam onu beklerken bir de baktım ki madde üzerinde tartışmalar daha da derinleşiyor. Evet, tarihe bu notu da düştünüz. Siz de kıyafetle uğraşan bir parti konumuna geldiniz MHP ve AKP olarak, bunu da tarih bu şekilde yazdı.
Şu anki uygulama doğrudur yanlıştır, hoşunuza gider gitmez ama bir Parlamento geleneği oluşmuştur. Bu Parlamento geleneği eleştirilmez değildir, tartışılmaz değildir, bir uzlaşı çerçevesinde daha iyisi belki bulunabilir, bir itirazım yok ama siz bu kıyafeti dayatırsanız, kıyafet konusunda dayatmacı bir tutum alırsanız, eh, bunun da hesabı sizden sorulur ileride, geçmişte nasıl olduysa bunun da hesabı sizden sorulur. Bu az gelişmişliğin bir göstergesidir kıyafetle uğraşmak. Bırakın ya, daha önemli işlerimiz var bizim. Şu konuştuğumuz 6'ncı madde, şu ana kadar konuştuğumuz belki de en önemli maddelerden bir tanesidir, en önemli maddelerden bir tanesidir. Milletvekillerinin millet adına karar verirken Genel Kurul çalışmalarında olmamasını sağlıyorsunuz. Biz milletvekiliyiz ya, ya biz millete hizmet etmek için... Bazen inanın saatler uçup gidiyor, anlayamıyoruz, "A, Genel Kurulda şu mu vardı?" olabilir ama özellikle grup başkanları, özellikle grup başkan vekilleri, daha da özellikle Meclis Başkanı ve Meclis başkan vekilleri, çok büyük bir hassasiyetle, hangi partiden olursa olsun bütün milletvekillerinin olabildiğince fazla sayıda Genel Kurulda bulunup bütün görüşmelere iştirak etmelerini, iştirak etmelerine iç tüzüksel olarak bir olanak yok ise hiç olmazsa ne olup bittiğini dinlemelerini ve verilen aralarda kendi aralarında istişare etmelerini sağlamanın yollarını bulmak zorundadır. Ama bir de bakıyoruz ki başta Meclis Başkanı olmak üzere, herkes saraydan gelen talimatı yerine getirmekle meşgul. Saray diyor ki: "Konuşmayacaksınız." Allah Allah herkes geliyor, aman konuşmayalım, kapatalım, yoklama da istemeyelim ve millî irade tecelli etsin. Arkadaşlar bu işte bir yanlışlık var. "Millî irade, millî irade" diye siyaset yapanlar, millî iradeyi çok ön plana çıkardığını iddia edenler, bugün millî iradenin Mecliste tecelli etmesine engel oluyorlar. Yani size göre millî irade sadece seçimden seçime konulan sandık mıdır? O, millî iradenin bir parçasıdır. Gerçek anlamda ve uzun süreli millî irade, milletin hepimize verdiği yetkiyi Parlamento Genel Kurulunda ve komisyonlarda çalışarak, hak ederek yerine getirmektir, o millî iradeyi temsil etmektir. Zaman zaman biz insanız, yoruluruz, şu olur, bu olur. Yoklama olmadığı zaman Genel Kuruldaki insan sayısının, parlamenter sayısının kaç olacağını ben size söyleyeyim. Dün bakan konuştu, başbakan yardımcısı konuştu, Genel Kurulda 48 kişi vardı, yoklama hâlâ şu anda geçerli olduğu hâlde. Koskoca bakanı bile 48 AKP'li milletvekili dinledi, bakın, ne hâle düşmüşüz. Ben bu Parlamentoya ilk geldiğimde bakan konuşacağı zaman bütün Genel Kurul hıncahınç dolardı. Biz onun konuşmasını beğenmesek bile biz de gelir dinlerdik ne diyecek sayın bakan diye ama şimdi itibarımız o kadar azaldı ki biz birbirimizi dinlemiyoruz, milletin bizi dinlemesini istiyoruz. Arkadaşlar bu iş yanlıştır. Bu 6'ncı maddenin muhakkak müzakere edilmesi ve benim eleştirilerim doğrultusunda yeniden gözden geçirilmesi ve yoklama sayısını azaltmak yerine, bunu artırıcı ve milletvekillerini Genel Kurula getirici şekilde düzenlenmesini talep ediyorum. Bu, sadece benim talebim değil; bu, milletin sizden talebi. Millet size diyor ki: "Benim adıma karar verirken git otur Mecliste bak bakayım ne diyorlar? Herhangi bir iş takibi yaparak benim adıma karar verme, odanda çay, kahve içerek benim adıma karar verme. Mecliste devamsızlık yaparak benim adıma kara verme." Eğer siz bunu geçirirseniz hem vallahi hem billahi dağ, taş, her gün kaç tane AKP'linin o Mecliste olduğunu tek tek tespit edip bütün Türkiye'ye de yayacağız, söyleyeceğiz.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - CHP'lileri de yazın yanına ya, o da yarım kalmasın yani, kaç CHP'li olduğunu da yazın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Elbette siz de onu yapın.
Değerli arkadaşlar, bizi kendinizle mukayese etmeniz güzel, bundan onur duyarız, elbette ki onur duyarız. Ancak milletin size verdiği yetki, Türkiye'yi idare etme yetkisidir, Türkiye'yi yönetme yetkisidir. Bakın, çok hayati ve önemli bir görevi milletimiz AK PARTİ'ye vermiştir, demiştir ki: "Al bu oyları, git beni yönet." Nasıl yöneteceksiniz? Anayasa ve yasalara göre yöneteceksiniz. Biz ise sizi denetleyeceğiz, size yardımcı olacağız. O yüzden, bizim Parlamentoda bulunmamız elbette şart ve İç Tüzük diyor ki: "Öyle her canının istediği zaman yoklama talep edemezsin, en azından sen de 20 kişi içeride olacaksın ki ben de senin ciddiyetini anlayayım." Bizim ciddiyetimizi test ediyor ama AKP'nin ciddiyetini test etmeyi ortadan kaldırıyor bu sistem. O yüzden, hepinizi ciddiyete davet ediyorum.
Teşekkür ederim.