KOMİSYON KONUŞMASI

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hep "madde üzerinde" deniyor, maddeden başlayayım.

Arkadaşlar ifade ettiler. Burada baktığımızda her maddeye bir gerekçe yazılmış. Ama herhâlde arkadaşlar da okudular, bu maddeye bir gerekçe yazılmamış, enteresan. Yani bir şeyi değiştirmenin bir gerekçesi vardır muhakkak. Maalesef arkadaşlar bakarlarsa 56'ncı maddenin karşısındaki gerekçe kısmına, bir gerekçe yok. Arkadaşlar ifade ediyorlar. Bildiğim kadarıyla şu andaki iktidar partisi artı Milliyetçi Hareket Partisi geleneklere bağlı partiler. Doksan yedi yıllık bir gelenek oluşmuş, bu gelenek kaldırılıyor.

Şimdi Meclis Başkan Vekilimiz diğer ülkelerden örnekler verdi. Bu Başkanlık Divanı için var kıyafetlerle ilgili de yalnız burada üyeler için yani milletvekilleriyle ilgili bir şey getirilmemiş, sadece Meclis Başkanı ve Başkanlık Divanındaki arkadaşlarla yerine getiriliyor. Bu gelenek kötü bir gelenek değil aslında, belki üyeler için bir şeyler getirilseydi bana göre daha makul olabilirdi.

Şimdi, tabii, sadece kıyafet değil, bunun bütününe bakmak gerekiyor. Yani, amaç olarak neyi hedefliyor Mecliste? Şurası görünüyor: Mümkün olduğunca üyelerin az konuşması. Şimdi, iktidarın tabii ki konuşmayla ilgili bir sorunu yok çünkü uygulama, yürütme onun elinde olduğu için burada kimin düşüncelerini belirtme talebi olabilir? Özellikle muhalefetin. Tabii, herkes bir bölgeden geliyor, bir bölgeyi temsil ediyor; en az 90-100 bin oy alıyor, belli bir nüfusu temsil ediyor. Bölgesinin taleplerini, dileklerini milletvekili olarak Mecliste dile getirme görevi var. O talepleri gerekirse yasa şeklinde, gerekirse araştırma önergesi şeklinde, gerekirse soru önergesi şeklinde ifade edecek. Şimdi, böyle bir şeye iktidarın böyle bir değişiklik talebi bir hukuk devletinde, bir demokraside uygun mu? Uygun değil ama muhalefetin de buna destek vermesi anlaşılabilir gibi değil. Türkiye'de zaten son dönemde belli ilkleri yaşıyoruz, maalesef bu da herhâlde Türkiye'de, dünyada örneği az bulunacak bir durum.

Şimdi, son yıllarda özellikle 15 Temmuzla beraber çok ciddi konuları yaşadık. Bir OHAL konusu var, dün tekrar uzatıldı; Türkiye'nin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sivil sıkıyönetim devam ediyor.

Ben Sayın Başbakanın bugünkü grup konuşmasını izlediğimde şöyle bir kısım rakamlar verdi OHAL'le ilgili, "168.977 şüpheliye işlem yapıldı." dedi. Şimdi, teferruata girmek istemiyorum çok uzun konuşmamak için. Başvuru komisyonu oluşturuldu "120 bin civarında başvuru bekliyoruz." dedi. Bu 120 bin kişinin müracaatı ne kadar sürede sonuçlanacak, bilmiyoruz, ucu açık.

Yani, biz hep hak, hukuk, adalet diyoruz; şimdi bu hak, hukuk, adalet Meclisin içinde hâlâ muhalefetin konuşmayla ilgili konusuna kadar geldi, buraya kadar geldik. Yani, biz de hak, hukuk, adalet istiyoruz. Niye? Konuşmamız kısıtlanıyor. Halkı temsil etmemiz, onların taleplerini, dileklerini dile getirmemiz kısıtlanıyor.

Şimdi, bizim Genel Başkanımız bugün grupta AKP'nin Adalet Akademisindeki notlarından bir paragrafı okudu, orada şöyle diyor: "Politikalarınızı tesis etmek için size karşı çıkanları baskı altına almak, tehdit etmek, fiziken yok etmek hakkına sahipsiniz." Çok enteresan bir paragraf, iyi okunması gereken bir paragraf. Şimdi, bu gelen teklif de, İç Tüzük değişikliği de bunun bir parçası gibi görünüyor.

Yine, ben Sayın Binali Yıldırım'ın bugünkü konuşmasından bir iki cümlesini size hatırlatmak istiyorum -AKP'li arkadaşlar dinlemişlerdir ama belki dikkatlerinden kaçmıştır- aynen şunu söylüyor, diyor ki: "İç Tüzük'ü verimli çalışma için, zamanı etkin kullanma, lüzumsuz konuşmalarla Meclisi meşgul etmemek için değiştiriyoruz." Yani, milletvekillerinin konuşmalarını lüzumsuz konuşma olarak addetmek hangi anlayışa sığar, hakikaten düşünmek lazım. Niye böyle bir ifade kullanılıyor? Bu bana göre milletvekillerini aşağılayıcı bir ifade. Milletin oyunu almış adam geliyor, herhâlde lüzumsuz ve gereksiz konuşuyorsa bu arkadaşları seçmenleri cezalandırır; gelip orada kürsüde kalkıp alakalı alakasız, gerekli gereksiz konuşuyorsa bir milletvekili için çok büyük bir risk, böyle bir şeyi de hiçbir milletvekilinin almayacağını düşünüyorum.

Şimdi, başka bir şey, gene, bakın, bu da çok dikkat çekici bir husus; aynen söylediği şu Başbakanın: "Biz bu İç Tüzük'ü şimdi değiştiriyoruz ama bu da geçici. 2019'da tekrar değiştireceğiz." Enteresan bir durum. Yani, iki seneliğine bir İç Tüzük değişikliği yapılıyor, iki sene sonra bir daha değiştireceğiz. Yani, bunun ne anlamı var? Ne yapılmak isteniyor? İleriye mi götüreceğiz, geriye mi götüreceğiz? Biliyorsunuz, 16 Nisan referandumuyla beraber -referandumun da nasıl olduğunu, nasıl geliştiğini, YSK'nın kararlarını biliyoruz- neticede 2019'da Başkanlık sistemine geçiyoruz. Yani, 2019'a kadar bile beklenmiyor, "Muhalefet o zaman herhâlde daha faza kısılacak, şimdilik biraz kısalım diyorlar, 2019'a geldiğimizde kalanı da kısarız." hedefi var gibi.

Bir yıldır, bir yılı geçti, OHAL uygulanıyor ülkemizde, sivil bir sıkıyönetim. Zaten, ülke kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor. Herkesin, her kesimin de sesi kısılıyor. Şimdi, herkesin, her kesimin sözü kısılıyor. Demin arkadaşım ifade etti, "OHAL ruhu Meclise giriyor." dedi. Hakikaten, dışarıda gerekli operasyonları yapıyor, son olarak da Meclise giriyor çünkü insanlar dışarıda konuşamıyorlar, yazamıyorlar, çizemiyorlar, herkesle ilgili gereği yapılıyor. Demek ki bizim hak, hukuk, adalet talebimizin de burada ne kadar haklı olduğu bir kere daha görülüyor çünkü gerçekten bugün Meclisin içesinde bile kendimizi ifade etme anlamında adalete ihtiyacımız var ama maalesef gözler görmüyor, kulaklar duymuyor. Nasıl bir Mecliste görev yapıyoruz, anlamak mümkün değil.

Şunu son olarak söylemek istiyorum: Bu hükûmet bugüne kadar ne istedi de yapamadı? Çoğunluğunuz var, bu Mecliste hangi yasayı istediniz de geçiremediniz? Ve muhalefetin şurada kendisini ifade etmesine, halkın taleplerini dile getirmesine bile tahammül edilmiyor.

Demin Sayın Meclis Başkan Vekilimiz "Ciddi sorunlar var." dedi. Bu kadar ciddi sorunlar varken bu İç Tüzük'ün burada tekrar gündeme getirilerek -kıyafetti vesaireydi- Meclise getirilmesi de... Aslında bunun yerine çok daha ciddi sorunlar getirilse gerçekten daha iyi olurdu diyorum.

Teşekkür ediyorum.