| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)(Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .07.2017 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Meclisteki İç Tüzük değişikliğiyle ilgili maddeler geldiğinde, okuduğumda oldukça doğal karşıladım çünkü 1 Kasımda milletvekili olduğumdan beri Adalet ve Kalkınma Partisi hangi konuda ne söylediyse tersini yapıyor. 16 Nisandan önce Meclisin yapısının güçlendirildiği, önümüzdeki dönem Meclisin daha aktif, daha faal, daha üretken olacağı söyleniyordu ama getirilen İç Tüzük'e bakıyorsunuz, istenen, muhalefetin düşüncelerini söylemesinin engellendiği, bugüne kadar zaten önerilerin çoğunun da dikkate alınmadan dediğim dedik mantığıyla geçtiği süreçte bundan sonra konuşmaların da, neredeyse önerilerin de ortadan kaldırıldığı bir sürece getirilmek isteniyor.
Demokrasinin tanımı çok sesliliktir, bunun yanında herkesin düşüncesini söyleyebilmesidir ve burada muhalefetin söylediklerini iktidar doğru değerlendirdiğinde ona artı avantaj sağlar.
Bugün Niğde'yle ilgili bir Meclis araştırması istemiştim, Akkaya Barajı'yla ilgili. O reddedilince çok yadırgamıştım çünkü çevre felaketi, orada yaşayan AKP'lisini, MHP'lisini, CHP'lisini, herkesi içine alan ve yıllardır çözülmeyen bir konu Meclis eliyle belki bir düzen bulur dedik, reddedildi, şaşırdım. Ya, çevreyle ilgili ve herkesi ilgilendiren bir konuda bir Meclis araştırması yapılsa bunun ne olumsuz yansıması olabilir dedim.
Şimdi getirilenlere bakıyorsunuz, kanun tekliflerini bizler veriyoruz, süresi içinde komisyona gitmiyor, Meclise iniyor, beş dakikada düşüncemizi anlatmaya çalışıyoruz, reddediliyor, ya, bunun faydası var mı, zararı var mı diye bakılmıyor. Ama bürokrat hazırlıyor, bakana sunuyor, komisyona geliyor, o kanunlaşıyor, çıktığının akabinde bir yıl sonra tekrar değişime uğruyor. Son dönemde çıkan kanunların çoğunu geçmişe dönük inceledim, araştırdım, baktım, neredeyse bir konuda beş yılda dört kez değişiklik yapılarak aynı kanun tekrar Meclisin gündemine gelmiş. Bu konuların üzerine yoğunlaşıp sürekli değişkenlik olacağı yerde temel kanun olarak kanunlar Meclise getirilse, torba yasa içinde parçalı, bölük pörçük getirilmese belki daha hayırlı bir iş yapılacak ama hem Meclisin çalışma süreci burada uzatılıyor hem kanun kısa sürede özelliğini yitirdiği için yeniden değerlendirilmek durumunda kalıyor, o anlamda da yapılan çalışmalar çok sorgulanmıyor.
Şimdi, İç Tüzük değişikliğiyle muhalefetin sesi kısılırken şu düşünülebilir: Biz iktidardayken istediğimizi yapalım, nasıl olsa Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğunda onların düşünce yapısı böyle bir şeyi kabul etmez, içlerine sindiremezler, zaten o zaman da bu değişir, o değişenlerle biz yine söyleyeceğimizi söyleriz, yapacağımızı yaparız mantığı güdülebilir. Çünkü bakıyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin son dönemleri hariç, geçmişte Meclise getirilen bazı Meclis araştırmaları gündeme alınmış, onlarla ilgili değerlendirmelerde bulunulmuş, muhalefetten gelen kanun tekliflerinden içeriği olan veya düşünce olarak benimsenebilecek, toplumun faydasına olanlar ele alınmış ama bu süreçte bunların hepsinden uzak kalındı.
Aynı zamanda, biraz evvel arkadaşımın da söylediği gibi, Meclisin ben en devam eden milletvekillerindenim. Mecliste kanun oylaması dışında iktidar partisi milletvekilleri zaten Meclise gelmiyorlar. Buradaki yapılan düzenlemelerle muhalefet partisi milletvekillerinin de konuşması, önermesi ve bu konuda fikir belirtmesinin de önü kesilmek isteniyor. O zaman Meclis fiiliyatta adı milletvekili olan, bir binası bulunan, gelip gidip önüne geleni onaylayan bir mekanizmaya dönüştürülmek isteniyor. Bir yerde muhalefetin sesinin kısılması, yok edilmesi, düşüncesini söylemez kılınması, toplumsal kesimlerin yoğunlaşan sorunlarının Meclise yansımaması ileriye dönük sıkıntıları artırır. Bu anlamda, eğer yapılması gereken ne diye düşünülürse, bence muhalefetin daha çok konuşmasına olanak sağlamaktır çünkü muhalefetin konuşmasına olanak sağlanması; toplumun sorunlarının buraya yansımasının, Hükûmetin kendine çekidüzen vermesinin ve yapılacakları doğru değerlendirmesinin önünü açar.
Bakınız, biz "hak, hukuk, adalet" diyerek yirmi beş gün süren bir yürüyüş yaptık, yürüyüşe başlamadan önce toplumdaki değerlendirmeler ve düşünceler ile o yürüyüşün gerçekleşmesinin sonundaki bakış çok farklıydı. Örneğin yürüyüş boyunca Emniyet mensuplarının davranışları ve yaklaşımları konusunda hepimiz hem teşekkür ettik hem de öyle olması gerektiğini vurguladık. Eğer o yürüyüşe Ankara çıkışında müdahale yapılsaydı toplumun nereye gideceği belli olmayan bir sürecin önü açılabilirdi ama olması gereken yapıldı, yürüyüş güzergâhı boyunca gerekli önlemler de alındı, bize küfreden insanlara biz alkışlarla karşılık verince herhâlde o insanların da düşünmesine yol açacak bir yöntemi geliştirdik. Tarih yazanlar, aynı zamanda Türkiye'de yirmi beş gün süren ve hiçbir olumsuz yansıması olmayan bir süreci de başarmanın mutluluğunu yaşadılar ve ülkede olması gereken bu.
Şimdi, İç Tüzük'te Meclisteki muhalefet milletvekillerinin var olan haklarının ellerinden alınması, düşüncelerini Meclise yansıtmalarının engellenmesi, kanun tekliflerini veremeyecek derecede sınırlamalar getirilmesi; buna bağlı olarak, Meclisin sürekliliği içindeki fonksiyonunun yalnızca "el kaldır, indir" mekanizmasına döndürülmesinin sonuç itibarıyla hiç kimseye bir faydası olmayacaktır. Bu nedenle, İç Tüzük değişikliğini okuduğumda dedim ki: Ülkenin onca sorunu varken bunlar mı gündeme gelmeli? Örneğin "Üç ayda taşeron işçiye kadro vereceğiz." sözü verilmişti, taşeron işçiye söz verileli iki yıl geçti; Mecliste biz bunu tartışmalıyız, çocuk işçileri tartışmalıyız. Bakınız, okulda olması gerekirken, sanayi bölgelerinden geçerken gördük, çocuklar iş yerlerinde çalıştırılıyor; kayıt dışını tartışmalıyız. Suriyelilerin ülkemizde şu anda önemli ölçüde kaçak işçi olarak çalıştırılmasının ileride yaratacağı sorunları konuşmalıyız. Şu anda çoğu fırında kontrol dışı kaçak işçi çalışıyor, bu ekmeği hepiniz yiyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Gürer, toparlar mısınız lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sonuç itibarıyla, Meclisin ana işlevi ülkenin içinde bulunduğu sorunların herkes tarafından konuşularak gündeme taşınması.
Ben bir milletvekili olarak şunu açıkçası çok istiyorum: Keşke iktidar milletvekilleri de gördükleri olumsuzlukları kalkıp kürsüde dile getirseler ve Meclisin sesi Bakanlar Kuruluna ortak ses gibi yansıyarak o konularda çözüm üretilse. Çünkü biz Meclisi güçlendirir isek, Meclisin işlevini artırır isek Türkiye'de demokrasiyi güçlendiririz, demokrasinin geleceğinin önünü açarız. Sınırlamaları, engellemeleri birikimleri artırmak bu bağlamda ülke için faydalı bir yarın yaratmaz. Bunun için de ben bu İç Tüzük değişikliği yerine Türkiye'nin gerçek gündeminin gündeme getirilmesi ve İç Tüzük'ün tümden geri çekilerek dört partinin uzlaşacağı biçimde yeniden değerlendirilip ele alınması temenni ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Gürer, ben teşekkür ediyorum.