KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Tabii, Türkiye'nin gündemi saat başı çok hızlı değiştiği için aslında sabahki bütün ana haber bültenlerinde Parlamentonun gündeminde İç Tüzük olmasına rağmen, şimdi, biraz önce kabineyle alakalı değişiklik ortaya gelince hem basının ilgisi hem de milletvekili arkadaşlarımızın yoğunluğu öbür tarafa odaklandı. O nedenle, burası herhâlde ikinci planda kalmış gözüküyor Başkan.

Ben sözlerimin başında öncelikle hepinize çok teşekkür ediyorum. Geçen ay içerisinde hem annemi kaybettim, arkasından da çok ciddi bir sağlık problemi yaşadım; hem Anayasa Komisyonunun Değerli Başkanı hem Başkanlık Divanı hem buradaki değerli üyeler siyasi parti ayrımı gözetmeksizin hepsi o kötü günlerimizde acımızı paylaştılar. Hepsine içtenlikle teşekkürlerimi, şükran duygularımı ifade ediyorum. Hepiniz sağ olun, var olun, geçmişlerinize rahmet olsun diyorum.

Bunun haricinde, tabii, biraz önce de ifade ettiğim gibi, gündem sürekli değişiyor, işte biraz önce kabine açıklandı. Kabinenin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Temennimiz o, inşallah başarılı olurlar.

Değerli Başkan, değerli üyeler; şimdi burada 12'nci maddeye ilişkin düzenlemede biraz önce Sevgili Muharrem Erkek ayrıntılı ifadede bulundu ama ben ondan önce, daha önceki maddelerde hiç konuşmam olmadı, birkaç şeyi fazla uzatmadan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şimdi, buradaki temel çıkış noktamız parlamenter demokrasi-başkanlık sistemiyle alakalı ayrım, hemen arkasından, bir anlamda 12'nci maddeyle de irtibatlı bir konuma getiriyor, şöyle ki... Neden? 16 Nisan 2017'de yapılan halk oylamasında bir anlamda mevcut sistemle alakalı çok ciddi ve radikal bir değişiklik ortaya kondu ve bu mevcut sistemde başkanlık sistemine yönelen, Parlamentonun özellikle kuvvetler ayrılığı ilkesinden yola çıkan, yasama, yürütme ve yargıyı tek bir güçte birleştiren bir düzenleme, bize göre şaibeli, hukuki sonuçları tartışılabilir şekilde, öyle veya böyle kabul edildi. Şimdi, burada bütün yetkiler tek elde toplandığı için, önümüzdeki döneme ilişkin olarak Sayın Başbakanın da dün yapmış olduğu açıklamada 2019'a kadar gidebilecek olan İç Tüzük'le alakalı bir düzenlemenin şart ve zaruri olduğu, 2019'da tamamıyla Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemine geçildiği andan itibaren yeni bir İç Tüzük değişikliğine ihtiyaç olduğu gerekçe gösterilerek kamuoyuna bir açıklama yapıldı.

Burada paylaşmamız gereken temel nokta, Sayın Başbakanın açıklamalarında ilginç olan, dedi ki: "Parlamentoyu lüzumsuz konuşmalardan arındırarak daha çok iş, daha az laf yapan bir kurum bir hâline dönüştürmektir aslında talebimiz." Bizim buradaki temel noktamız da şu: Parlamento gerçekten bir yasa yapma fabrikası mıdır, yoksa Parlamento gerçekten Fransızca deyimiyle, temel dayanağının o olduğu gibi konuşma eyleminin gerçekleştiği, konuşulan bir yer midir? Bu ince çizgiyi ayırt etmek gerektiğine inanıyorum. Bu konudaki temel çizgide ayrılmamız gerektiğine inanıyorum.

Parlamentoda sadece konuşmaların süresiyle sınıflandırma yapmanın çok doğru olmadığını düşünüyoruz ama gelinen noktada Parlamentoda bir empati yaparsak, hem muhalefet açısından hem iktidar açısından bir empati yaparsak bugün iktidarda olanların yarın bir gün muhalefette olabilmesi gerçeği karşısında veya bugün muhalefette olanların yarın bir gün iktidarda olabilme pratiği karşısında muhtemelen siyasi partilerin... İç Tüzük'le alakalı düzenlemeler bir anlamda Parlamentonun çalışmasının anayasasıdır, ancak bu şekilde ifade edebiliriz yani bir anayasa bir ülke için nasıl bir temel yasaysa İç Tüzük de Parlamentonun çalışmasını, kurallarını ortaya koyan bir anayasadır. Böyle bir düzenleme yapılıyorken geniş bir uzlaşmanın ele alınabilmesi, geniş bir uzlaşma bağlamında ortaya çıkabilmesi hepimizin gönülden arzu etmiş olduğu bir talepti ama ne yazık ki iki partinin mutfağında hazırlanmış olan bu şekildeki bir düzenlemenin geniş bir uzlaşmayı, bir konsensüsü ortaya koymadığı, o nedenle de bu uzlaşmanın olmaması nedeniyle de bir dayatma olduğu konusunda ciddi anlamda tereddütlerimiz var.

Şimdi, mevcut İç Tüzük'le alakalı -kırk dört yıllık bir İç Tüzük'le yönetiliyoruz- problemler var mıdır? Tabii ki vardır. Eksikler var mıdır? Vardır. Mesela, bizim Parlamentonun denetim yollarıyla alakalı yapmış olduklarımız yazılı sorular, sözlü sorular, grup önerileriyle alakalı bazı şeyler yeri geldiği zaman tıkanmakta, buranın ötesine geçmemektedir.

Biraz önce de ifade ettiğim gibi, kanun fabrikası ile Parlamento arasındaki bu temel görüş ayrılığında, ince bir çizgide Parlamentonun dört temel koşulu var. Bunları zapta geçmesi açısından paylaşmak istiyorum. Parlamento, biraz önce de ifade ettiğim gibi, konuşulan yer yani temel çıkış noktası konuşma fiilinden ortaya çıkıyor. Parlamentoda bu dört temel noktadan bir tanesi: Milletvekilleri Parlamentoda, bütün Batılı ülkelerdeki, çağdaş demokrasilerdeki parlamentolarda olduğu gibi özgürce kendilerini ifade edebilmelidirler. Herhangi bir sınırı olmamalıdır, milletvekillerinin bu özgür düşüncelerini ifade ediyorken kendilerini frenleyebilecek herhangi bir mekanizmanın kaygısını kendi iç dünyalarında duymamaları gerekir ve bu düşüncelerini Parlamentoda özgürce ifade etmeleri gerekir. Parlamentonun ta yüzyıllar öncesinden çıkış noktasının temel noktası bu.

Bir başka temel çıkış noktamız ise karşıt görüşlerin herhangi bir şekilde, seviyeli bir şekilde karşılıklı olarak tartışma ortamının olabilmesi ve karşıt görüşler Parlamentoda tartışılıyorken herhangi bir sorunun olmaması ve herhangi bir şekilde bu karşıt görüşlerin birbirlerini ifade etmesinden dolayı gruplar arasında, görüşler arasında herhangi bir şekilde şiddet veya bunu öngörecek herhangi bir yöntemin olmaması. Bu konudaki bir özgürlüğün de mutlaka olması gerekir diye düşünüyoruz.

En önemli noktalarından bir tanesi, temel işlevi olmamakla beraber, yasa koyucunun Parlamentoda yasama yetkisini yapmasının özgürce ifade edilebilmesidir. Yasa yapma yetkisi Parlamentonun temel işlevlerinden bir tanesidir ama en başta da konuştuğumuz gibi Parlamento bir kanun fabrikası değildir, bu ince çizgiyi birbirinden ayırt edebilmek gerekir.

Dördüncü öngörmüş olduğumuz nokta da bütün bu olaylarla alakalı denge unsurunun göz ardı edilmemesi ve denge unsurunun mutlaka belirleyici olması. Bununla alakalı herhangi bir sıkıntının olmaması gerekir diye düşünüyoruz.

Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, bütün bunlar yapılıyorken, bu düzenlemeler yapılıyorken bu bütün maddeler açısından baktığımız zaman -zaten maddelerin içerisinde de bu belli- konuşmaların engellenmesine ilişkin bir genel kaygımız var, Parlamentoda, demin ifade etmiş olduğum bu dört maddeye ilişkin olarak dört temel argümanı ihlal eden, milletvekilinin Parlamentoda konuşmasını öngören bu temel hükmün bir anlamda ihlal edildiğine ilişkin kaygılarımız var.

Hani biraz önce de ifade ettim ya Sayın Başbakanın "Burada lüzumsuz konuşmalar yapılıyor. Biz bunları bir anlamda engellemeye çalışıyoruz." şeklinde ifadeleri var. Değerli arkadaşlarım, lüzumsuz konuşmanın ölçüsünü belirleyecek olan anahtar kimin elindedir bilemiyorum. Yani bununla alakalı bir skala var mıdır, buna ilişkin bir ölçüm aletimiz var mıdır? Bu, tartışılması gereken bir konudur diye düşünüyorum. Eğer bu şekilde bir engel varsa, eğer bunu yapamazsak, bu konuda bir soru işareti kafamızda varsa gündemi belirlemeyi de tayin edemeyiz bir anlamda. Parlamento, biraz önce ifade ettiğim gibi, gündemi de belirleyen bir kurumdur, aslında bir ülkenin en önemli, kalbinin atmış olduğu bir yerdir. Eğer bunları sağlayamazsak, bu konuda bir soru işareti varsa bu konuda da belirleyici olamayız diye düşünüyorum.

Temel şeylerden bir tanesi de yine milletvekillerini -buraya getirilen ileriki maddelerde bunları konuşacağız- getirecekleri şeylerle beraber disiplin cezalarıyla bir anlamda ıslah etmek, onları hizaya sokmak bir düzenlemede kabul görmesi gereken bir şey değildir.

12'nci maddeyle getirilen -biraz önce Sevgili Muharrem Erkek çok güzel anlattı- 102'nci maddedeki temel dayanak... Aslında 101'inci maddede açık bir şekilde belirtiliyor. Müsaade ederseniz, zapta geçmesi açısından -zaten çok kısa bir madde- onu, İç Tüzük'ü okumak isterim. Diyor ki: "Genel görüşme, toplum ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir." Yani demek ki çok önemli bir denetim mekanizması. Böyle bir konu ancak toplumu yani kişiyi değil de toplumu ilgilendiren ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren, gerçekten önem arz eden bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulmasıdır. Bu şekildeki bir görüşme Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılıyorken bunu sadece süreden tasarruf ederek, yani süreyi kısaltacağız ve birkaç dakikalık bir süre kazanacağız diye bunun Genel Kurulda okunmamasını öngörerek, sadece verilen önerge ve özetinin milletvekillerine ve Hükûmete bildirilmesi esası bir anlamda toplumdaki hem bilgilendirme hakkını hem toplumun Parlamentoda neler oluyor... Yani genel görüşme gerçekten önemli bir denetim mekanizması. Parlamento toplum ve devletle alakalı bir konuyu görüşüyorken bunu sadece biz milletvekillerine e-posta veya bir posta yoluyla şöyle bir konuyu görüştük demek ne derecede doğrudur? Bunu tartışıyorken, bunu konuşuyorken, sadece bunu konuşmayla belki iki üç dakikadan tasarruf ederiz diye düzenlemenin veya bu önyargıyla hareket etmenin Parlamento hukuku açısından çok doğru olmadığına inanıyorum.

Bunu neye bağlamak istiyorum? En başta ileri sürmüş olduğum bir şey vardı, Parlamentodaki konuşmaları -Parlamento biraz önce de ifade ettiğim gibi konuşma yeriydi, konuşulan yerdi- sadece dakika ve nicelikle sınırlandırma, "Bu bir dakikadan ibarettir, şu kadar konuşursanız uygundur, şu kadar konuşursanız uygun değildir." anlamındaki bir nitelendirme bana göre bir nicelik değerlendirmesidir. Önemli olan, Parlamentoda milletvekilinin ne yaptığıdır, neleri anlattığıdır. En başta da söyledim, evet, bazı şeyler eksik midir? Eksiktir. Daha önce de İç Tüzük'le alakalı, düzenlemelerle alakalı birtakım görüşmeler yapılmıştır. Ben burada Oktay Ekşi'yi de -24'üncü Dönemde beraber milletvekilliği yaptığımız bir büyüğümüzdü- saygıyla anıyorum. Kendisinin İç Tüzük'le alakalı ciddi anlamda bir çalışması vardı. Kendisiyle ben birçok kereler görüştüm, kitaplarından da yararlandım. Keşke, gönül isterdi ki bu şekildeki bir çalışma en başta da ifade ettiğim gibi bütün siyasi parti gruplarının ortak bir çalışmasıyla öngörülseydi.

Denetim mekanizmalarıyla alakalı ciddi sıkıntılar var mıdır? Vardır. Grup önerisi verildiği zaman, bir Meclis araştırması komisyonu kurulduğu zaman onun nereye kadar gideceğine ilişkin tereddütlerimiz var mıdır? Vardır. Eksiklikler giderilebilir mi? Giderilebilir ama bütün bu eksiklikler milletvekilinin konuşma süreleri veya milletvekillerinin konuşmalarını indirgeyerek on dakikalık süreyi beş dakikaya veya üç dakikaya çekerek olması özellikle Türkiye'nin birçok sorunun Parlamentoda konuşulması gerçeği karşısında çok yetersiz görülmektedir.

O anlamda bugün Komisyonda görüşülen, alt komisyonda arkadaşlarımız çok iyi niyetli çalışmalar yapmış, muhalefet gerekçeleri yazmış olmalarına rağmen ne yazık ki bu yapmış olunan uyarılar dikkate alınmamıştır. Temennimiz şudur: Keşke biraz önce de ifade ettiğim gibi bu çalışma bütün grupların ortak bir çalışması olsaydı ve bütün milletvekilleri, bütün parti grupları... Evet, doğrudur, bu İç Tüzük bizim İç Tüzük'ümüzdür. Buna biz katkı verdik. Parlamentoda birçok kanun düzenlemesinde, komisyonlardan geliyorken, alt komisyondan geliyorken, görüşmeleri yapılıyorken muhalefet şerhleri olur, doğaldır da, bundan daha doğal bir şey olamaz ama İç Tüzük gibi -biraz önce de ifade ettiğim gibi- Parlamentonun anayasasını teşkil eden, milletvekillerinin çalışma esaslarını düzenleyen, bir anlamda Parlamentoya ışık tutan, böyle geniş bir konsensüs yaratan bir düzenlemede muhalefet şerhinin olmaması bana göre bir başarı olması gerekiyordu. Bu konudaki bir muhalefet şerhi bizim açımızdın, Parlamento açısından üzücüdür. Bu söylediklerimi Komisyonun takdirlerine saygıyla arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bayraktutan, teşekkür ediyorum.