| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi(2/1783) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 17 .07.2017 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri, Değerli Meclis Başkan Vekili; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Şimdi, İç Tüzük'ün 37'nci maddesinde aslında bizi susturmakla, daha doğrusu milletvekillerinin burada susturulmasıyla bu kötülük kime yapılıyor? Aslında bu kötülük topluma yapılıyor. Niçin topluma yapılıyor? Somut bir örnekle konuyu anlatmak isterim: Türkiye'de şu anda organ bekleyen 250 bin vatandaşımız var. Gerek Belçika'da gerek İran'da kişi reşit olmuşsa, akli melekeleri yerindeyse, eğer yasaklamamışsa organları bağışlanmış farz edilir. Bunun dinen bir sakıncasının olup olmadığı hususunda Diyanet Başkanlığına ben Bilgi Edinme Kanunu uyarınca sordum, sakıncasının olmadığına ilişkin bu konuda yazı da verdi bana ve bunu ilişkilendirerek böyle bir kanun teklifi verdim, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi ancak 37'nci maddeye göre geldi ve oylandı, reddedildi. Bu 24'üncü Dönemdi, 26'ncı Dönemde yeniledim yine bunu. 24'üncü Dönemde Tülin ablamız vardı, profesör doktor -Sayın Aydın Bey çok iyi bilir- Samsun Milletvekilimiz, AK PARTİ'den, dedi ki: "Ya Mahmut Bey, böyle bir teklif verdin, ben de hekimim, hakikaten çok insani anlamda verdiniz. Bu çok doğru. Niye bu işi reddettik?" Dedik ki: Yani onu ben bilemem ki üstadım, siz doktorsunuz, hekimsiniz, bu konuda ben desteğinizi beklerdim. ama maalesef reddedildi. Yani, değerli arkadaşlarım, burada muhalefetin bu şekilde kanun teklifleri vermesi kimin için yararlı? Aslında siyasi iktidarın da kendi boşluklarını, yapmadıklarını en azından bu vesileyle görüp toplum yararı için, toplumun gelişmesi için, toplumun huzuru, refahı, mutluluğu için bence bu gerekli, bu zorunludur yani bir milletvekilinin hatta ödüllendirilmesi lazım, ona teşekkür edilmesi lazım. Ve burada gelişimin, hukukun önündeki gelişimin de yollarını bu kanallarla açmış oluyoruz. Eğer biz 37'nci maddeyi bu şekilde kısarsak gerçekten gelişimin de önünü kapatmış oluruz.
Mesela, 24'üncü Dönem en fazla kanun teklifi veren arkadaşlarınızdan bir tanesiyim. Diyeceksiniz ki "Ya Mahmut Tanal, bunu nereden buluyordunuz, ne yapıyordunuz?" Bir: Ben Danıştay Kararlar Dergisinin abonesiyim. İki: Yargıtay Kararlar Dergisinin abonesiyim. Üç: Yargıtay kendi bünyesinde Yargıtay Dergisi çıkarıyor, onun da abonesiyim. Bakın, bunlar milletvekili olduğumuz için bize ücretsiz gönderilen dergiler değil, parayla aldığımız dergiler. Ayrıca -tabii reklam olacak ama olsun, ne yapayım ben şimdi- burada, Ankara'da bulunan Seçkin Yayınevine, Adalet Yayınevine, Yetkin Yayınevine gidin, deyin ki "En fazla kitap alan milletvekili kimdir?" Ben ile İyimaya'nın dışında kimsenin adı geçmiyor arkadaşlar. Peki, durup dururken... Ben hatta eşimle bakın... Diyor ki: "Ya arkadaş, sen bunları, kitapları ne yapacaksın?" Gümrükten geçerken nasıl gümrük memurundan kaçak kitap sokuyorsanız ben de evime kaçak kitap sokuyorum arkadaşlar. Bu kitapları niçin sokuyorum? Okuyarak, kendimi geliştirerek ben nasıl Parlamentoda verimli olabilirim? Bunu da okurken kanun teklifleriyle pekiştirmek zorundasınız arkadaşlar. Peki, bu kanun tekliflerini getirmekle kötü bir şey mi yapıyoruz biz arkadaşlar? Bence buna teşekkür edilmesi lazım yani burada hem hukukun gelişiminin önünü açmaya çalışıyoruz hem de vatandaşa faydalı olmaya çalışıyoruz ve siyasi iktidar da en azından "Ya arkadaş, demek ki böyle bir boşluk var, böyle bir alan var; niye biz bundan yararlanmayalım?"
Şimdi bunun engellenmesiyle neler oluyor? "İstismarın önlenmesi." Burada aslında siyasi iktidar bunu engellemekle, dayandığı gücüne dayalı olarak kendisi bunu istismar ediyor. Biz iktidarın istismarı karşısındayız şu anda. Burada kanun teklifini verenler bu işi istismar etmiyor. Burada, bir, bunun engellenmesiyle... Gayet rahat, açık ve net, bizim mevcut olan Anayasa'mızın 26'ncı maddesi diyor ki: "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim ve başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir." Bunu benim, bunu bizlerin Anayasa'nın 37'nci maddesi uyarınca -bu hakkımızı- elimizden almak Anayasa'nın 26'ncı maddesine aykırı. İki: Anayasa'nın 27'nci maddesi: "Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme, öğretme..." Öğretme yükümlülüğümüz de var burada bizim. Burada Anayasa'mızın 12'nci maddesinde bizim ailemize, topluma, yaşadığımız coğrafyaya karşı ödev ve sorumluluklarımız var. Biz bu ödev ve sorumluluklarımızın gereğini gerek Anayasa'nın 12'nci maddesi gerek 24'üncü maddesi uyarınca yerine getirmeye çalışıyoruz. Şimdi, burada eğer gerçekten "hakkın kötüye kullanılması, istismar" diyorsak Anayasa'mızın 90'ncı maddesinin yollamasıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 17'nci maddesindeki hakkın kötüye kullanılması yasağıyla karşı karşıya kalıyor iktidar. Burada iktidar hakkını kötüye kullanıyor, çoğunluk sayısı var "Ben bu düzenlemeyi getiriyorum, bundan sonra 1 milletvekili bir yıl içerisinde 1 sefer bu konuda konuşabilir." Aslında bugüne kadar bir tartışma Mecliste yaşanmadı yani sırayla ilgili, kanun teklifiyle ilgili yaşanan bir sorun olmadı. İktidar partisinden arkadaşlarımız da zaten bugüne kadar tek başına kanun teklifi veremiyorlar. Neden veremiyorlar? Verdikleri zaman yarın, öbür gün grup diyecek ki: "Kardeşim, grup disiplinine uymadın, hadi parti disiplinine." sevk edilebiliyor bu iktidar partisi tarafından. Yani onun için buradaki bu haktan bugüne kadar üç muhalefet partisinden herhangi bir şikâyeti olmadı, herkes gayet rahat, bu konunun kanun teklifi açısından bir sıkıntısı yoktu. Burada, aslında Anayasa'mızın 13'üncü maddesinde diyor ki: "Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması Anayasa'nın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine aykırı olamaz." Bu sebeple, Sayın Başkan, bu hükme de aykırı ama en önemlisi mesele devlet. Anayasa'nın 5'inci maddesinde, kişinin önündeki temel hak ve özgürlükleri engelleyici kısımların kaldırılması gerekir, devletin temel görevlerinden. 17'nci maddesi, kişinin maddi ve manevi gelişimi için... Sayın Üstadım Zekeriya Bey Bursa'da Baro Başkanlığı yaptı. Ne yaptılar? Kendi bünyelerinde değişik değişik komisyonlar kurdular. Ne için? Hukuk gelişimi için. Bu hukuk gelişimini yaparken kendi zevki, keyfi veya maddi anlamda para kazanmak için mi? Değildi. Neydi? Topluma hizmet içindi, toplumun faydalanması içindi, yararlanması içindi. Peki, Sayın Zekeriya Başkan, şimdi kanun teklifini sürekli siz verirseniz, ben verirsem bunun yararı benim şahsıma mıdır yoksa sizin şahsınıza mıdır, bu topluma mıdır, bu Meclise midir? Bunun yararı aslında Meclise. Ama burada, Anadolu'da bir söz var: "Salla başını, al maaşını." Yani aslında Anadolu'da -kabul etmediğim bir düşünce- milletvekillerine o deniliyor: "Salla başını, al maaşını. Ya, sana ne kanun teklifinden? Sen niye kanun teklifi vereceksin ki? Sen suskun, sessiz davran, altta kalanın canı çıksın." Bunun manası bu. Bu, Türkçe böyle okunur. Yani, biz de diyoruz ki: Ya, arkadaşlar, burada netice itibarıyla kanun teklifinin verilmesi... Yazıcıyla ilgili, biz yazıcının parasını kendimiz veriyoruz, kâğıt parasını kendimiz veriyoruz, yetmiyor çünkü. Yani, biz de Meclisten alıyoruz ama onlar yetmiyor değerli arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın Tanal, toparlar mısınız lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, Sayın Başkan, herhâlde canınızı çok sıktım, bilmiyorum ama sözün kısası...
BAŞKAN - Lütfen, toparlayın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sözün kısası, benim sizden istirhamım bu İç Tüzük'ün 37'nci maddesindeki bu teklifi geri çekmeniz. Bu, milletvekillerinin önündeki gelişimi engelleyen bir hüküm, susturucu bir hükümdür. Bu, aynı zamanda fikrî gelişmeyi engeller, çalışmayı engeller; milletvekillerini tembelliğe sevk eder. Biz çalışkan, fikrî gelişmelere önem veren milletvekili mi istiyoruz, yoksa "Salla başını, al maaşını." milletvekili mi istiyoruz?
Sabrınız için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.