KOMİSYON KONUŞMASI

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Meclis Başkan Vekili; İç Tüzük değişiklik teklifinin en önemli maddelerinden birini tartışacağız. Gerçekten yıllardır ve hemen hemen istisnalar dışında her gün uygulanan bir teamülü yıkmak üzereyiz. Teamül hukuku parlamentolar için çok çok önemlidir. Güçlü parlamentoların, saygın parlamentoların güçlü teamülleri vardır ve bu demokratik teamülleri değiştirmek, üstelik antidemokratik şekilde değiştirmek o meclislerin saygınlığını, gücünü de azaltır. Aslında şu anda bunu yapmak üzeresiniz, dayatmacı, çoğunlukçu bir anlayışla çok önemli bir teamülü yıkmak, değiştirmek üzeresiniz.

Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsuruysa eğer ve siyasi partilerin de siyasi faaliyette bulunma hakları, gündem belirleme hakları, meclislerde yalnızca grup öneriyle mümkünse o zaman bu hakkın çok geniş bir şekilde kullanılması çok çok önemlidir. Aslında sorun olan danışma kurullarında uzlaşma olamamasıdır bizce. Danışma kurullarında niçin uzlaşamıyor siyasi partiler? Danışma kurullarında uzlaşmayı sağlayacak olan çoğunluğun uzlaşmacı, çoğulcu, katılımcı, demokratik yaklaşımları olmalıdır. Eğer danışma kurullarında uzlaşma sağlanamıyorsa siyasi partilerin gündem belirleme hakları ve o gündemi de önemli bir şekilde, sağlıklı bir şekilde, kamuoyunun vâkıf olabileceği şekilde tartışma hakları da kısıtlanmamalıdır.

Bizim Meclisimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu 1920'den beri müzakere, konuşma, tartışma usulünü belirlemiş bir meclistir. Harp zamanlarında bile birçok gündem uzun süreler tartışılmış, konuşulmuştur. Harp zamanlarında bile, düşmanla savaşırken, vatan işgal altındayken bile müzakere usulü benimsemiş bir Meclisten geliyoruz ama bu İç Tüzük değişiklik teklifiyle bu tarihî, önemli teamülümüz de maalesef ortadan kaldırılmak isteniyor.

Grup önerileri... Grup önerileri acaba Meclis Genel Kurulunun gündeminden daha az mı önemli? Çünkü gerekçe olarak ileriye sürülüyor ki Meclisin gündemine geçemiyoruz. Meclisin gündemi ne? Meclisin gündemi birçok kanunda ya da kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik teklif eden torba yasalar, çoğu teknik konular, çoğu vatandaşın gündeminde değil, çoğunu vatandaş izlemiyor bile ama grup önerileriyle gündeme getirilen sorunlar asıl, vatandaşın, toplumun gündeminde olan sorunlar. Bunların hepsini biliyoruz, çok konuşulduğu için tekrarlamayacağım. Grup önerileriyle uzun uzun Mecliste tartışılan bu konular, aslında iktidar çoğunluğu için de Hükûmet için de bürokrasi için de çok çok önemli çünkü o konuya hassasiyetle, sorumlulukla, hukuk içerisinde eğilmeyi sağlıyor Meclisin gündemine taşınması bu grup önerilerinin. Düşünebiliyor musunuz, bizim memleketimizde, 2006 ile 2015 yılları arasındaki istatistiklere baktığımızda Adalet Bakanlığının sitesinden, çocuk istismarı ve çocuk tacizlerine yönelik iddiaların on yılda yüzde 700 arttığı tespit edilmiş, yüzde 700 Adalet Bakanlığının resmî verileri göre ki adliyeye yansımayan, yansıtılmayan birçok vakanın olduğu da bir gerçek. Böyle bir konu Meclisin gündemine getirildiğinde acaba Meclisin olağan gündeminden daha mı az önemli veya bu kadar yakıcı, önemli sorunlar, tek tek saymak istemiyorum, hepimiz çok iyi biliyoruz ama terörde, tarımda, ekonomide, adalette yaşadığımız sorunlara kadar grup önerileriyle tartışılan sorunlar acaba üç dakikayla tartışılabilir mi sağlıklı bir şekilde ve kamuoyu o gün toplumun asıl gündemi olan konulara vakıf olabilir mi? Bu getirdiğiniz teklifle aslında işte bunların hepsini bir anlamda yok ediyoruz.

Grup önerileri çok çok önemlidir. Onun için, bırakalım siyasi partiler siyasi faaliyette bulunma hakkını, gündemi belirleme hakkını özgürce kullanabilsin ki bu grup önerileri dışında siyasi partilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin başka bir gündemi belirleme imkânı yok. Siz bu tek imkânı büyük oranda kısıtlıyorsunuz, milletvekillerinin sesini, siyasi partilerin sesini büyük oranda kısıyorsunuz, kısaltıyorsunuz; aslında bu, Meclisin, milletin sesini kısmak demek. İşte OHAL sürecinde gerçekleşen Anayasa değişikliğinin, kuvvetler ayrılığını, demokrasiyi temelinden sarsan Anayasa değişikliğinin bir sonucu bu İç Tüzük değişiklik teklifi, otoriterleşmenin bir sonucu, egemenliğin şahsileşmesinin bir sonucu çünkü milletvekillerinin grup önerileriyle gündemi belirlemesinin artık ne anlamı var, gündemi başka yerler belirliyor. Bir gerçek var, bir saray rejimi yaratıldı ve bu saray rejiminin sonuçlarını birer birer yaşıyoruz.

Tartışmalarda bazı noktalara değinildi, dendi ki: "İç tüzükler, anayasalar çoğunluğun rahat çalışması için önemlidir." Tam aksine, çağdaş demokrasilerde, demokratik kültürlerde iç tüzükler, anayasalar gücü sınırlayan belgelerdir; bu çok çok önemlidir. Eğer sizin anayasanız, sizin iç tüzüğünüz çoğunluğun gücünü sınırlamıyorsa, dengelemiyorsa, Mecliste milletvekillerinin, siyasi partilerin konuşmalarını, gündem belirleme haklarını sınırlıyorsa işte asıl büyük bir sorun o zaman doğuyor demektir. O zaman şeklen muhalefet vardır, şeklen Meclis vardır, şeklen cumhuriyet, demokrasi vardır; bir saray rejiminin, bir monokrasinin sonuçlarını yaşarsınız. Roma Dönemi'nde, Augustus döneminde aynısı yaşandı. Roma bir cumhuriyetti ama Augustus bütün yetkileri kendinde topladı, egemenliği, devleti kendi şahsında topladı, şahsileştirdi ve şeklen artık bir cumhuriyet vardı, tabelada şeklen senato vardı ama aslında gerçek anlamda bir cumhuriyetten, gerçek anlamda bir senatodan bahsetmek mümkün değildi. Türkiye de yavaş yavaş bu yönde ilerliyor, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir şahıs devleti yapılmak isteniyor.

Grup önerilerini, bu kadar büyük oranda toplumun en önemli sorunlarını tartışılamaz hâle getirirseniz Meclise en büyük haksızlığı yapmış olursunuz, Meclisin çok önemli bir teamülünü yıkmış olursunuz. Bu doğru bir şey değil, mutlaka bu maddenin üzerinde ciddi bir şekilde yeniden durulup yeniden bir düzenleme yapılması gerekir diyorum. Sağlıklı anayasalarla sağlıklı iç tüzüklerin olabileceğini biliyoruz ama maalesef, bizim artık sağlıklı, demokratik, kuvvetler ayrılığını güçlendiren, iktidarın gücünü sınırlayan bir Anayasa'mız yok, tam aksine, iktidarı, gücü, yetkileri tek elde toplayan, kuvvetler ayrılığını yıkan bir Anayasa'mız var. Bir de bunun üzerine çoğulcu, uzlaşmacı, katılımcı bir iç tüzük yerine mevcut İç Tüzük'ü daha da geriye götüren, daha da olumsuz hâle getiren çoğunlukçu, dayatmacı bir anlayışı egemen kılarsak hem siyasi partilere hem demokrasimize hem de toplumun menfaatlerine ve kamu yararına ciddi zarar veririz diyorum. Onun için, değişiklik önergemizin kabulünü talep ve arz ediyorum.