KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisiyle ciddi manada siyaset ve muhalefet anlayışında büyük bir farklılık vardır. Biz farklı bir partiyiz; siyasetimiz, programımız ve gündemimiz farklıdır. Biz gündemine hâkim bir siyasi partiyiz, öncelikle onu ifade edeyim.

Ve muhalefet anlayışı Cumhuriyet Halk Partisinin ipoteği altında da değildir. Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisinin istediği gibi bir muhalefet yapmak veya bir siyaset uygulamak zorunda da değildir. Neticede, demokrasi nedir, uzlaşma nedir, siyaset nedir, diyalog nedir? Biz birbirimize kinli, düşman siyasi partiler miyiz, yoksa siyasi rekabet içerisinde olan ve olması gereken siyasi partiler miyiz? Öncelikle, siyaseti bir rekabet bakımından ele almak gerekir. Muhalefet etmek "uzlaşmamak" demek midir veya iktidar olmak "Ben ne dersem o olur." demek midir? İkisi de değildir. Muhalefetin de iktidarın da kavramsal sınırları elbette vardır.

Şimdi, biraz evvel, yine dönüp dolaşıp -büyük üzüntü duydum, gerçekten ben gündeme geleceğini hiç de tahmin etmemiştim- bu frak meselesinde ifadeleri çok büyük üzüntü duyarak dinledim. Şimdi, Aziz Atatürk ne giymişse kendisine yakıştırmıştır ve zaten kıyafetlerinin önemli bir bölümünün tasarımını da terzilere kendisi yapmıştır. Frakı Atatürk'le özdeşleştirmeye çalışmayı gerçekten çok yanlış bulduğumu ve bizim siyasi literatürümüzdeki "gardırop devrimciliği"ni çağrıştırdığını da burada ifade etmek isterim ve bunu yanlış bulurum. Bize kimse bir şey öğretmeye kalkmasın.

Efendim "Murathan Mungan şunu demiş." güzel demiştir, edebiyatçıdır Murathan Mungan ama daha geçtiğimiz günlerde Ümit Kocasakal da "Ben Atatürk düşmanlarıyla yürümem." demiştir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne diyeceksiniz?

BAŞKAN - Osman Bey, lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şimdi, herkes kendi derdine yansın.

Ana muhalefet partisi olarak sorumluluk alma, inisiyatiften kaç; ondan sonra bir başka siyasi partiyi, bir muhalefet partisini suçla.

Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 8 Haziranda bu İç Tüzük komisyonunun kurulmasına neden karşı çıktınız veya iştirak etmediniz? Siz yoksunuz diye biz Milliyetçi Hareket Partisi de olmamak zorunda mıyız yani böyle bir mecburiyetimiz mi var?

İki kez Nasrettin Hoca'nın kedi ciğer fıkrasını anlattı Sevgili Özgür Özel kardeşim. Şimdi, Nasrettin Hoca fıkrası çok. Yani, bir karşılık, mukabil olarak... Efendim, Hoca'nın oğlu hırsızı yakalamış. "Baba, hırsız yakaladım." "E, getir oğlum." "Baba, gelmiyor." "Oğlum, bırak gitsin." "Vallahi, gitmiyor." diyor.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi, sabah da söyledim "Davet etsinler, gitmeyeyim; davet etmesinler, küseyim." anlayışı içerisinde; tekrar ediyorum, sorumluluk üstlenmeyen, inisiyatif almayan... Oysa, bırakın, muhalefet partisi olmayı, bir de ayrıca Cumhuriyet Halk Partisinin ana muhalefet sorumluluğu var. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi ana muhalefet partisi olmanın sorumluluğunu çok büyük ölçüde yerine getirmemiştir.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Getirmiştir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bakınız, 24'üncü Dönemdeki... (Gürültüler)

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Sonra cevap verirsiniz, saygıyla dinleyeceksiniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sevgili Özel diyor ki: "Sakın bize kimse 24'üncü Dönemdeki uzlaşmayı hatırlatmaya kalkmasın." Ya, niye rahatsız oluyorsunuz? Burada oturup konuşulanlar dört siyasi partinin ikişer üyesinin bir ortak mutabakat veya ortak görüş birliği sağladığı hususlar değil mi? Bunları nasıl yok sayarız? Bunları hatırlatacağız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tek başına anlamlı değil.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Zaten birlikte yaptığımız bu müzakerelerde ve mutabakatta bunları da görmezden gelemeyiz.

BAŞKAN - Sayın Özel, olmaz ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O kadar o da söyledi.

BAŞKAN - Yok, söylemedi, ben takip ettim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bir iki defa ben de girdiğim için Özgür Bey'in de hakkı var.

Bunu görmezden gelemezsiniz Sayın Özel.

Şimdi, torba kanun meselesine geçmeden evvel bakın, muhalefet-iktidar uzlaşmasına bir tipik örnek vereyim. Şimdi, iktidarla anlaşmayı veya uzlaşmayı Cumhuriyet Halk Partisi kendinde hak görüyor, Milliyetçi Hareket Partisinde veya bir başka siyasi parti grubunda hak görmüyor; ben bunu anlıyorum. Mesela, 22'nci Dönemde Anayasa'nın 76'ncı maddesini zamanın Hükûmeti, iktidarıyla birlikte değiştirdiler. Nasıl değişti bu? Bir mutabakatla, bir uzlaşmayla değişti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - 437 milletvekilinin onayıyla geçti.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet.

Ve ben, bunu niye değiştirdiniz diye de eleştirmiyorum, gayet takdire şayan da bir uzlaşma sağlanmıştır ve ben şunu sormuyorum: Neyin karşılığında iktidara yanaştınız da bunu yaptınız demiyorum. Böyle bir şeyi de aramıyorum ve doğrudur. Ama Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki: Siyasi aklı...

MURAT EMİR (Ankara) - Sorun, niye sormuyorsunuz?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Bu olmaz. O kadar çok şey aklıma geldi ki.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Parsak...

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Parsak, lütfen, laf atmayın hatibe.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi aklı ancak o kadar eriyor, bir şey varsa illa bir pazarlık olmalı. "Ya, kedi burada, ciğer nerede? Ciğer burada, kedi nerede? Ya, MHP'nin bakanlığı nerede?" diyor. Değerli arkadaşlar, işte, Cumhuriyet Halk Partisinin anlamadığı bu. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne kapalı kapılar ardında ne aşikâr olarak hiçbir siyasi pazarlığa, siyasi çıkara girmeden, açık, net bir şekilde, destekse destek, mutabakatsa mutabakat, makul ölçülerde uzlaşmaysa uzlaşma, bunu yapıyoruz. Çünkü biz ülkemizin içinde bulunduğu şartların bunu zorunlu kıldığını düşünüyoruz. Sorumlu muhalefet anlayışımız gereği bu inisiyatifi alıyoruz. 36 milletvekilimizle elimizden gelen bunlar, sizin 133 milletvekilinizle elinizden gelen ne? Yani siz bir İç Tüzük teklifi hazırladınız, Milliyetçi Hareket Partisiyle görüşmek istediniz de biz hayır mı dedik? Böyle bir talep gelmedi. Eğer böyle bir talep gelirse onu da mutlaka değerlendireceğimizi ifade etmek isterim.

Torba kanun meselesi...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Benim haklarımı koruyun sadece, teklif ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hemen toparlıyorum ve İç Tüzük 37'ye geliyorum Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Koruyun haklarımı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet, sizin haklarınızı da koruyalım, bizim haklarımızı da koruyalım, bütün milletvekillerinin haklarını koruyalım değerli arkadaşlar.

Torba kanun meselesi doğru bir tartışmadır, doğru bir eleştiridir ve sadece biz muhalefet partileri olarak eleştirmedik. Biliyorsunuz, sayın başbakanlar, sayın bakanlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekilleri de dâhil olmak üzere bu torba kanun tasarısı meselesinden şikâyetçidir. İnşallah, önümüzdeki İç Tüzük yapım çalışmasında Cumhuriyet Halk Partisinin de katkısıyla, "Biz komisyonda tarihe not düşeriz, eleştiririz, ondan sonra, Genel Kurulda ayıplarıyla baş başa bırakırız." demeden bunu, bundan sonraki İç Tüzük çalışmasını hep birlikte yapmaya ben Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili olarak şimdiden teklif ediyorum.

Gelelim İç Tüzük 37'ye. Gerçekten, Cumhuriyet Halk Partisinin İç Tüzük 37'deki değişikliğe karşı çıkmasını adalet, hakkaniyet anlayışı çerçevesinde nasıl değerlendireceğimizi şaşırmış durumdayım, hayretle karşılıyorum. Yani adalet için yürüyen Cumhuriyet Halk Partisinin bir de bu İç Tüzük'teki adalet anlayışı bakımından İstanbul-Ankara arasında iki tur daha atması gerekir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Talimat gelmemiştir.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Talimatla hareket eden sizsiniz, biz değiliz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O espri güzeldi, seninki terbiyesizlik!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - İşine bak sen, işine; sen kendi işine bak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu terbiyesizlik!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sensin terbiyesiz! Sen kendi işine bak.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - En azından, İç Tüzük 37 uygulamasının, mevcut İç Tüzük düzenlemesinin milletvekillerinin verdiği kanun teklifleri bakımından ve parti grupları bakımından hakkaniyete uygun olmadığı aşikârdır. Şimdi, tabii, Sayın Sezgin Tanrıkulu'nun tutumu bana şunu hatırlattı: Fıkradan çıktı, Aziz Nesin'in de bu konuda güzel bir hikâyesi vardır, mahkemeye önce giden haklı sayılır da davayı kazanır misali. Buna da bir makul...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Dönem başlarken neredeydiniz? Kaç kere kullanmışım bu hakkı ben? Maç başlarken kural değiştirilir mi?

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, senin maddene gelmedik, geneli üzerinde konuşuyoruz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ben de konuşacağım maddede.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Söz hakkınız olacak, konuşacaksınız ama sözümüzü de kesmeyin.

Şimdi, Sayın Özel, dedi ki...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Az önce, kapatma diye bizi eleştiriyordun, bak, o da kapattı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O devrediyor diyorum muhalefete.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Kapattığını devrediyor.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Herkese açık olsun diyoruz işte.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... Konuşulmaz hâle getiriyorsunuz burayı, Sayın Akçay konuşuyor, başka kimse konuşmasın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Özel İç Tüzük'le ilgili görüşünü ifade ederken "Biz -milletvekilleri- isteseydik onlar veriliyor zaten yani grup olarak..." Yani bir siyasi parti grubunun lütfükeremine sığınarak buradan hak alıp İç Tüzük 37'deki hakkı kullanmak son derece yanlıştır ve adalet anlayışında da yanlıştır. Bu tür şeyler lütfa tabi olamaz. Öyle değerlendirmek gerekir.

Tabii, Sayın Özel bir saati aşkın konuştu, bütün cümlelerine ben de cevap vereyim dersem bir saatten fazla da benim konuşmam doğru olmaz. Onun için, mümkün olduğu kadar fazla da uzatmadan sözlerime buradan son veriyorum.

Teşekkür ediyorum.