KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA İSEN (Sakarya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu meselenin görüşülmesinin benim açımdan bir farklı tarafı var çünkü 2007 yılında ortaya çıkmış bu kuruluşun kuruluşuna katkıda bulunmuş ve bu eski kanun ve yönetmeliği kaleme almış birisiyim. Bunun için burada konuşulanların biraz arka planıyla değerlendirilmesinin uygun düşeceği kanaatindeyim.

Kamil Bey söyledi, dünyada benzer kuruluşlar var Cervantes gibi, Goethe gibi, şimdi Kore, Güney Kore Enstitüsü var mesela, çok başarılı çalışıyor bu alanda.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Konfüçyüs var.

MUSTAFA İSEN (Sakarya) - Konfüçyüs var. İşte, biz de buradan hareketle, Türkçeyi temsil edecek bir isim kim olabilir diye düşündük. Yani bu vakfın isim babası da benim, Yunus Emre adını ilk defa gündeme getiren ve Yunus Emre adına tesmiye edilmesini teklif eden, sonunda da gerçekleşmesini sağlayan. Oradan hareketle, bu bir kurum yani Yunus Emre üzerine araştırma yapan bir akademik kurum değil. Bir kere bunu belirleyelim yani bir akademi değil burası. Ama burada bir haksızlık yapılıyor, hakikaten on yıl içinde Türkiye'de pek az kurum bu kadar başarılı olmuştur. Yurt dışında aşağı yukarı 50 civarında ülkede binlerce öğrenciye Türkçe öğretmiştir, Türkçe öğretmeye devam ediyor. Türkçe öğretimi konusunda, o güne kadar Türkçenin doğru düzgün öğretimi konusunda setleri yoktu hem kitap olarak hem de görsel, internet üzerinden bu işleri gerçekleştirebilecek çok ciddi bir birikimi var. Bu bakımdan, lütfen kuruma haksızlık etmeyelim. Elbette bunu Geothe ile mukayese etmiyorum, Geothe'nin şu kadar yıllık tarihi var ama burada sadece dil öğretimi de değil, dil öğretiminin ötesinde, çok amaçlı salonlarıyla sergiler düzenleniyor, film haftaları düzenleniyor, Türkiye'den işte burada sözünü ettiğiniz isimler gibi konuşmacılar davet ediliyor. Bu konuşmacılar oralarda Türk kültürünü tanıtma konusunda çalışmalar yapıyorlar.

Bir Halil İnancık burada görev yapamaz arkadaşlar. Halil Bey konumundaki insanlar nihayet buraya fikrî katkıda bulunurlar. Nitekim kurumun bir Danışma Meclisi var, bir Danışma Kurulu var. Bu Danışma Kurulunda bu konumda insanlar var, fikir alıyorlar. Yani belki burada Yunus Emre Enstitüsünün kendini gerektiği kadar bize anlatmadığı noktasında eleştirilerimiz olabilir ama ben çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de kendimize batıralım diye düşünüyorum. Biz de niye takip etmiyorum bu kurumları? Gittiğimiz ülkelerde, işte arkadaşlarım söyledi, biz Sırbistan'dakini tesadüfen gördük belki. Ben başka yerlerde de pek çok Yunus Emre Enstitüsünü ziyaret ettim yani bunların içinde gerçekten olumsuz diye tanımlanabilecek bir yapı da görmedim. Onun için işin bu boyutunu ayıralım.

Şimdi, bu ikinci değişiklik kısmına gelelim; burada şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız: O kuruluş aşamasında da Dışişleri Bakanının, o günkü Dışişleri Bakanının ve aynı zamanda Başbakan Yardımcısının konumu dolayısıyla böyle bir değerlendirme yapılmıştır. Bunun yanlış olduğu aşikârdır, bugün düzeltilmesi de kaçınılmazdır ve üst düzeydeki diğer bakanların da düzeltilmesi meselesinde doğru bir karar alınmaktadır.

Pasaport konusunda o zaman unutulmuş, bir eksikliktir, bugün giderilmesi lazım fakat ben de bir hususu arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde, eğer yaptığınız faaliyet ticari bir nitelik özelliği taşıyorsa bunun devlet kurumu olmamasını o ülkeler şart koşuyorlar. Mesela siz kültür ataşeliklerini bu ülkelerde açarsınız sorun olmaz ama müstakil turizm ataşelikleri açmaya kalkışırsanız turizm ataşeliklerini bir nevi bir ticari faaliyet gibi görüp onlara izin vermiyorlar. Büyük mücadelelerle bu alınabiliyor veya hiç alınamıyor. Bu açıdan dünyadaki benzer örnekler gibi kuruluş aşamasında bunu nasıl aşarız düşüncesiyle birtakım sivil inisiyatifin de TOBB gibi, başka birtakım kültür sanatla ilgilenen derneklerin varlığı gibi buralara katılması uygun görülmüştü ve doğrudan doğruya bir bağlı kuruluş olarak değil bir vakıf olarak kurulması düşünülmüştü. Ben şu konuda bir endişe taşımıyorum: Sayın Cumhurbaşkanı atayacağı üyelerden gidip buraya bir fizik mühendisi atamayacak yani veya bir doktor atamayacak yani buraya gene Türk diliyle, tarihiyle, kültürüyle ilgili birisini atayacaktır. Fiilî uygulamanın böyle olacağından kuşkum yok. Ama yarın bir hukuki tabloyla karşı karşıya kalmamak için bu vakfın yapısı içine, mütevelli heyete veya yönetim kuruluna bir veya iki sivil inisiyatiften arkadaşın, temsilcinin katılmasının uygun olacağını düşünüyorum yarın başka bir hukuki süreçle karşılaşmamak adına.

Çok teşekkür ediyorum.