| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 31 .05.2017 |
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Şimdi, Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; hepinizin çok yorgun olduğunun farkındayım ama mademki uzattık şöyle bir sapma oldu bu gündemde: Yani, biz madde 19'u tartışırken, bu ek maddeler düzeyinde tartışacağız derken bir anda benim partidaş bir arkadaşım konuyu ek madde 38'e getirdi. Sayın YÖK Başkanımız da -yani bir toparlama yapıyorum- oradan aldı maddenin aşağı yukarı bütünü üstünde bir sunum yaptı. Dolayısıyla, müsaade ederseniz ben de bu hakkımı bir kere kullanayım, bir daha konuşmayayım, bütünü üstünde konuşayım.
Şimdi, ben Sayın YÖK Başkanımızı, son 3 YÖK Başkanı içinde ayrı bir yere koyarım yani farklı bir yere koyarım, diğer ikisi beni bağışlasınlar; farklı bir stili var, oldukça demokrat, paylaşımcı, üstelik de bizim fen bilimcilerden, "negatif bilim" diye adlandırdığımız sosyal bilim alanından geliyor, bundan dolayı da hakikaten kutluyorum yani bu vizyonundan dolayı. Ama, beni bağışlasın, bazı şeyleri karıştırdı YÖK Başkanımız yani aslında, siyaset yaptı. Konunun içinde asıl kendisine sorulan yani Musa Çam kanadı tarafından sorulan ek madde 38'deki ÖYP öğrencileri, 50'nci maddeye, 33'üncü maddeye -bu konu birçoğunuza yabancı gelecektir tabii yani bunu herkesin anlaması beklenmez- kritik konulara girdi ama çok kritik bir noktayı burada vurgulamadı.
Değerli arkadaşlar, bakın, 50/d geçici bir statüdür yani 50/d tıpta uzmanlık, diş hekimliğinde uzmanlık ve yüksek lisans yapan öğrencilere ve doktora yapan öğrencilere verilen geçici bir kadrodur. Bu kadroyla bu arkadaşların bu şey eğitimini bitirdikleri zaman ilişkisi kesilir. Doğru mu? CHP'li arkadaşlarım beni eleştirir ama çok doğru. Yani, bu yönden Sayın YÖK Başkanımın getirdiği şeyi destekliyorum. Yani, madde 33 Türk üniversitelerini de atıl bir hâle getirmiştir, yığılmalara yol açmıştır ve de nasıl olsa üniversiteye kapağı attım, yan gel yat -diye bir tabir var, gerisini söylemeyeyim- gibi bir zihniyet oluşturmuştur, zaten sayılar da bunu gösteriyor. Ama, konunun bir başka boyutu var, konunun ÖYP boyutu var arkadaşlar. Şimdi, ÖYP, Öğretim Üyesi Programı, biz bunları yaklaşık on sene önce Türk üniversitelerinden özenle seçtik bu çocukları, ayıkladık ve Türkiye'nin elit üniversitelerine gönderdik. Niye gönderdik? Bir doktora alanı açmak istiyoruz ama onun hocası yok bizde, dedik ki: "Bu çocuklar orada yetişsin, gelsin, öğretim üyesi olsun."
Şimdi, bu 33'ü 2'ye ayırmak lazım. ÖYP'li 33'ler, ÖYP'siz 33'ler. Şimdi neden ÖYP'li 33'lere bu haksızlığı yapıyoruz? Bu zaten devletin itibarını sarsar, devlete güvensizlik getirir. Biz bu çocukları öğretim üyesi olsun diye yetiştirdik elit üniversitelerimizde. Şimdi biz bunları bir kalemde kapının önüne koyuyoruz, bu, büyük bir kaynak israfıdır arkadaşlar. Artı bir şey daha söyleyeyim, tıpta uzmanlık ve dişte uzmanlığı ayırıyorum, aslında 50/d'yle bile doktorasını alan çocuklar bir ülkenin en önemli AR-GE kaynağıdır ve öğretim üyesi kaynağıdır. Yani, bu çocukları işsiz, güçsüz bırakmak bir ülkenin son derece ciddi bir kaynak israfıdır, kabul edilemez. Ülkemizde bu gerçek var mı? Maalesef var. Dünyada doktoralı öğrenci sayımız çok düşük ülkelerden biriyiz kalkınmış ülkelere göre ama bu çocuklarımızın da büyük çoğunluğu ya işsiz ya da gidip işte halde domates satıyor gibi bir durumdalar.
Şimdi, ben sizden rica ediyorum, özellikle ÖYP'yi koruyalım ve ayıralım. Ha, ÖYP'nin başına bu niye geldi, ben size tahminî perde arkasını söyleyeyim. Bir kere bunlar eski rektörler, eski YÖK başkanları devrinde gelmişti, yeniler bu olaya "bana ne" diye baktılar.
İkincisi: Bu çocuklar şöyle veya böyle FETÖ'cülükle suçlandılar ve bunların üniversitelerle ilişiğinin kesilmesine buradan gidildi. Şimdi bu hakkaniyet mi? Değil. Peki, bunun arkasında kim var? YÖK Başkanı yok arkadaşlar, daha yüksek bir irade var. Ama, YÖK Başkanı beyefendiliğinden söyleyemiyor bunu, biz bunun farkındayız, kabul eder veya etmez YÖK Başkanından bu konuda bir şey istemiyorum.
Arkadaşlar, bakın şurada bir grafik var. 5.295 akademisyeni FETÖ'cülükten ihraç etmişiz. Buyurun. Şurada "kırmızı" kim biliyor musunuz? Bunlar ÖYP'liler. O kadar düşük ki yani bunların içinde ÖYP'liler 208. Ha, bu da hakkaniyetle mi olmuş, olmamış belli değil daha yani yargılanmamış bu çocuklar, bunların mağdurları da var içlerinde. Peki, biz sırf böyle bir paranoyayla nasıl bu çocukları yani öğretim üyesinin en önemli kaynaklarını, en seçkin eğitimlerini verdiğimiz çocukları kapının önüne koyuyoruz arkadaşlar, böyle bir adalet olur mu? Bakın, ben size başka bir şey söyleyeyim, eğer doktoralı öğrenciler arasında FETÖ'cü arıyorsanız nerede bulursunuz biliyor musunuz? Mehmet Sağlam'ın YÖK Başkanlığı zamanında Amerika'ya özellikle doktora öğrencisi olarak gönderilen çocukların yüzde 99'u FETÖ'cüdür. Bununla ilgili çok çeşitli kaynaklar da vardır basında. Sanıyorum, AK PARTİ'ye de girdi, çıktı, ne yapıyor şimdi biliyorum siyasi çizgisini ama REFAHYOL Hükûmetinin...
MUSA ÇAM (İzmir) - Meclis Başkan Vekilliği yaptı.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Olabilir yani unuttum ben onları açıkça. FETÖ'cü bunlardır arkadaşlar, bunu herkes biliyor Türkiye'de, bunu bilmeyen yok. Bu çocukların da büyük çoğunluğu zaten korkudan Türkiye'ye gelemiyorlar sanıyorum, tezkere bıraktılar Amerika'da. Eğer arıyorsanız bunları Türkiye'ye dönüp de akademilerde yapılandırmış olanlarını arayın, bu kadar açık söylüyorum bakın size. Eğer siz de bu FETÖ saldırısından, paranoyasından kurtulmak istiyorsanız ben size söyleyeyim. Bakın, bu çocukları gönderirken YÖK sınav yaptı ve dedi ki: "Bu sınavda başarı limiti, bilimsel sınavda 40 puandır." Ya, böyle bir şey olur mu? Asıl öncüleri 40 puandan gönderdi. Sonra "Ya ayıp oluyor." dedi, 60'a çıkardı. 60'a çıkan sınavı yaptıktan sonra üç gün sonra dedi ki: "Ya, ben barajı 46,6'ya indirdim." dedi Mehmet Sağlam. Kardeşim, böyle bir saçmalık olur mu? Yani, maç bitmiş; bir. İkincisi; 46,6 gibi komik bir rakam olur mu arkadaşlar? 45 olur hani 50 olur, 55 olur.
MUSA ÇAM (İzmir) - Mahalle baskısı var Hocam, fetva geliyor yukarıdan.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Aynen öyle arkadaşlar. FETÖ'cü arıyorsanız burada arayın ama ÖYP'lilerde aramayın.
Başka bir şey size söyleyeyim, YÖK Başkanı çok doğru bir şey söyledi. Bugün dünyanın çağdaş üniversitelerinde, o, reklamlara girmesin diye vermedi ama tahmin ediyorum Boğaziçi'yle ODTÜ'de "inbreeding" İngilizce deyimiyle, Türkçe içten beslenme, kesinlikle kabul edilemez bir durumdur. Yani, ben öğrenciyi yetiştirdim, uzman yaptım, eğer öğretim üyesi olacaksa başka bir üniversiteye gidecek. Bu, akademinin sağlıklı gelişmesi için çok önemli bir maddedir. Çünkü, öğretim üyelerinin çoğu sen, ben, bizim oğlan, arabasını yıkattığı, arabasını lastik tamirine gönderdiği asistanı işe almaktan yanadır ama sınava girmelidir bu çocuk.
Sonra, buraya bir yüzde 20 kuralı getirdi, bunun hiç uygulanabilirliği yok ki. Bu, tahminî bir rakam. Çocuklar bu sene uzmanlıklarını aldılar, zaten bunlar uzmanlıklarını aynı günde almazlar ki, senenin değişik aylarında, değişik zamanlarında alırlar. Bunun yüzde 20'sini nasıl ayıracaksın? Bir sonraki dönem bunu ekleyecek, nasıl aklayacaksın? Ve "inbreeding"i nasıl önleyeceksin? "İnbreeding" bu işte yani kendisi zaten söylüyor YÖK Başkanımız, söylüyor da vaziyeti idare etmek için koymuşlar o maddeyi oraya yani gazını almak için üniversitelerin arkadaşlar; bunun başka bir izahı yok. Öyle değil Sayın YÖK Başkanım?
YÖK BAŞKANI PROF. DR. M. A. YEKTA SARAÇ - Yok efendim.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Gazını almak için.
Şimdi, arkadaşlar, artı şunu söyleyeyim: Bakın, öğretim üyeliği önemli bir aşamadır. Bir adam uzman oldu diye yani doktorasını aldı diye mutlaka öğretim üyesi olacak diye de bir durum yoktur. Gene belli bir aşamadan geçer, yayınlar yapar, üniversite kadro ilan eder, o kadroya da Türk üniversiteleri değil, dünyanın bütün üniversitelerinden adaylar başvurabilir, sınavı kazanırsa geçerler. Ya, ben senin mezunlarından yüzde 20'ye bu şansı veriyorum, böyle bir akademi olmaz yani aklımızı başımıza alın. Bakın, ben burada siyaset yapmıyorum, size bilimin yollarını anlatıyorum. Amerika'nın seçkin üniversitelerinden hiçbirisinde doktorasını tamamladığı üniversiteye almazlar o çocuğu, başka üniversiteye "git" derler. Yani, UT Dallas'ta doktorasını aldıysa almaz UT Dallas onu. Çünkü, bilimi çeşitlendirir bu, akademiler arasında çeşitlilik sağlar, farklı bilimsel görüşler her tarafa yayılır. Yani, bunun için uzun uzun konuşmayayım. Yani, olayın böyle bir tarafı var. En önemli maddede burada gözüktüğü kadarıyla arkadaşlar, ek madde 38. Ha, bunun dışında başka maddeler de var. Tekrar söylüyorum, araştırma personeline bugünkü olanaklarla BAP'tan yani bilimsel araştırma projeleri kapsamından veya döner sermayeden kaynak aktarmak mümkün değildir, hayaldir; bunu biraz önce de söyledim.
Tıp fakültelerinden başka dişe dokunur döner sermaye yok. O da sağlık tedarikçilerine dört yıldır şeyini ödeyemiyor. Ben size soruyorum: En seçkin üniversitelerimizden ODTÜ döner sermayeden öğretim üyelerine maaş verebiliyor mu? Vermiyor. Çıplak maaşını alıyor öğretim üyesi, bir de bilimsel araştırma projesi yürütecek kadar kafalı bir hocaysa biraz da oradan alıyor canım. Yani, buradan sen asistanlara, araştırma görevlilerine nereden bilimsel şey vereceksin? Bunu mutlak ve mutlak devlet desteğine bağlamanız lazım. Sayın Bakanım, eğer sanayiyi geliştirmek, AR-GE'yi geliştirmek istiyorsanız, tekrar söylüyorum, bu kanun pansuman, bundan bir şey olmaz. Örnek istiyorsanız Güney Kore, örnek istiyorsanız Güneydoğu Asya ülkeleri. Yapmanız gereken, artı ekonomik değeri yüksek ürün üretip ihraç edenlere yüksek düzeyde teşvik vermeniz lazım. Yapmanız gereken şey, patent alana yüksek düzeyde teşvik vermeniz lazım. Bakın, Allah'ınızı severseniz, Güney Kore bundan kırk elli sene önce bizimle aşık atamayan bir ülkeydi, bugün bizim yılda yüz katımız patent üretiyor. Güney Kore bunu nasıl yaptıysa bizim de bu yollardan yapmamız lazım. Güney Kore bunu devlet destekleriyle yapmıştır. Şimdi belki devlet desteğine gerek kalmadı. Yani bizim burada günlerdir tartıştığımız şu hani "reform" diyoruz yani benim içime sıkıntı geldi devrim ve... YÖK Başkanı galiba vaziyetin vahametini kavramış, "sessiz devrim" adı takmış yaptıklarına, kutluyorum, sıyırmış kendisini çünkü. Arkadaşlar, yani bu yaptıklarımızın devrimle, reformla hiç ilgisi yok, içinde bir sürü yanlış barındırıyor.
Bir önerim var: Kaliteyle ilgili çok takdir ettiğim işler yapmışlar. Oraya KALDER'den, TÜRKAK'tan da eleman alsanız iyi olur gibi geliyor Sayın YÖK Başkanım.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. M. A. YEKTA SARAÇ - TÜRKAK var orada Hocam, var Hocam.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Var mı? Ben atlamışım, özür diliyorum efendim.
Yükseköğretim programlarıyla ilgili bir danışma kurulu oluşmuş. Güzel mi? Güzel ama çok teknik bir konu. Türk üniversiteleri, özerklik açısından dünya klasmanında Japonya'yla birlikte en kötülerindendir. Eğer bu kötü işletilirse... Bunu çünkü İhsan Doğramacı yaptı, Hocamdır, sayarım ama YÖK Kanunu'nun başında müfredatlara müdahale etti. Müfredatlara müdahale niteliği olmamalıdır bunun Sayın Hocam yani sadece danışma kurulu niteliğinde olmalıdır diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın Akaydın, çok istifade ediyoruz ama biraz toparlayalım, zaman sıkıntımız var.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Hemen toparlıyorum.
Arkadaşlar, meslek yüksekokulları, Türkiye'nin çok önemli bir sorunudur, çok vahim durumdadır. Pansuman tedbirlerle meslek yüksekokulları ıslah olmaz çünkü öğretim üyesi kalitesi yoktur, doğru dürüst bütçeleri yoktur, hepsinden önemlisi hiçbir teknik, laboratuvar donanım olanağı yoktur. Siz bunu isterseniz organize sanayinin içine kurun, isterseniz gidin Ağrı Dağı'nın tepesine kurun, eğer bu olanakları sağlamazsanız ekonominin asıl ihtiyacı olan ara insan gücünü yetiştiremezsiniz. Örnek istiyorsanız bunun Avrupa'da örnekleri var yani gidip gezen görür. Bunu ciddi bir şekilde ele almak lazım. Buradaki pansuman tedbirlerle olmaz arkadaşlar.
Bakın, bir şey daha söylüyorum. Hemen hemen bitiriyorum sözümü. Lisans eğitimini tamamlayan insanların dört yılının bir yılını uygulama öneriyorsunuz. Güzel, çok güzel ama arkadaşlar, teorik eğitime kalan üç yıl yetmez.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. M. A. YEKTA SARAÇ - Bir dönem hocam, o da isteyen üniversiteler.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Bir dönem de olsa yetmez. Yani üç buçuk yıl yetmez hocam. Yani onu söyleyeyim ama diyeceksiniz ki "Diploma eş değerliğimiz var, Avrupa'yla, Bologna süreciyle uyum sağlamak lazım." Onların hepsini biliyorum. O zaman şunu yapın Sayın Başkanım: Öğrenci dört yılının teorik eğitimini alsın, bitirsin, ondan sonra gitsin bir yıl meslek icrasına başlamadan uygulama eğitimini alsın, ondan sonra meslek odalarının belirlediği "board" sınavlarından geçsin.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. M. A. YEKTA SARAÇ - Onu biz istiyoruz, o gelecek.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - İşte, onu getirin yani yoksa yarım dönem kaybederse üç buçuk yıl mühendislik eğitimi için yetmez Sayın Başkanım. Dört buçuk bile yetmez de ben üç buçuk yıl hiç yetmez diyorum. Burada da kesiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akaydın.