| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 31 .05.2017 |
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sayın Başkan, Değerli Bakanım, sevgili katılımcılar; çok uzatmamak kaydıyla bu maddeyle ilgili çok önemli bir ızdırabımı paylaşabileceğim tek komisyon burası olduğu için bunu dile getirmek istiyorum. Ben Türkiye'de AR-GE'nin önemine çok inanan, bu konuda Akdeniz Üniversitesi Rektörüyken teknopark kurmuş olan, bilimsel araştırmaya yüksek destekler veren bir arkadaşınızım. Bu arada, Rektörlüğüm sırasında Türkiye için çok gerekli olduğunu düşündüğüm sağlık AR-GE'sini geliştirmek için bir bina projesi yaptım, bunu da dünyadaki en eski sağlık AR-GE'si kurumu olan İsveç Karolinska Enstitüsüyle ortak olarak yaptım ve sağ olsun rahmetli Hocam -tıp fakültesinden de- İhsan Doğramacı Türkiye'de mümkün olmadığı için bunun mimari proje ücreti olan 1,5 milyon doları da cebinden harcadı ve Baltık Denizi'nin ortasında gemide, bunu üniversitemin gerekli teknik ve bilim adamı kadrolarıyla Karolinska Üniversitesi çizdi. Proje o dönemin Millî Eğitim Bakanı olan Hüseyin Çelik'in onayından geçti, inşaatına başlandı. 50 milyon dolarlık bir inşaat ama çok özel bir inşaat. Eğer bu inşaat tamamlanmış ve hizmete istendiği gibi girmiş olsaydı Türkiye de özellikle sağlıkla ilgili biyolojik ürünler, aşılar, kan ürünleri, immünolojik regülatör ilaçları yapımı gibi konularda belki de Karolinska'dan sonra Avrupa'nın en önemli merkezlerinden biri olacaktı. Bunu niye söylüyorum? Binanın bitmesine çok az kala, kabası bitmiş, ince inşaatına başlanmıştı, ben Rektör seçimini açık farkla kazandım. Enteresandır ki o dönemin YÖK Başkanı Sayın Abdullah Gül'ün atadığı YÖK Başkanıydı, o da Başkanı olduğu kurul da beni takdir etti ama her nedense Sayın Abdullah Gül beni atamadı, yerime FETÖ'cü bir rektör atadı arkadaşlar. Şimdi, bunu sataşma kabul etmeyin çünkü adamın FETÖ'cülüğü kesinleşti; yedi buçuk yıl rektörlük yaptı, çok ayıplı konulardan dolayı geçen senenin sonunda görevden alındı, geçen hafta da FETÖ'cülükten gözaltına alındı. Yani Sayın Abdullah Gül 2008'de FETÖ'cü rektörler dönemini başlatmıştır. Bu benim konum değil, bundan dolayı bir husumet taşımıyorum ama hiçbir bilimsel kariyeri, en ufak bir yabancı dil bilgisi olmayan bu rektör bu projeyi ortadan kaldırmıştır arkadaşlar. Şimdi, bu standart bir hastaneye döndürüldü. Bakın, bunun 4 bin metrekarelik bir bölümü syngeneiç ve steril deney hayvanları laboratuvarı olarak ayrılmıştı. Türkiye'de böyle bir kavram yok yani bunun ne gibi bilimsel araştırma ortamı sağlayacağını anlatmaya dilim varmıyor. İşin acı tarafı, bu projeye Millî Eğitim Bakanı onaylı destek aldığım hâlde YÖK tarafından Belediye Başkanı olduğum sıralarda yargılandım yani YÖK Disiplin Kurulu... Suçum neydi biliyor musunuz? Çok masraflı bir proje. Doğrudur, proje masraflı. Niye biliyor musunuz? Çünkü projenin beton kalitesinin çok yüksek olması lazım. Çünkü deney hayvanları sismik titreşimlere göre çok hassas hayvanlar, fareler özellikle sismik titreşimleri algıladığı zaman intihar ediyorlar. Ben bunları İsveçlilerden öğrendim. Böyle güzel bir proje, araştırma, AR-GE merkezi olarak yapılmış bir proje bugün kadük edilmiştir, herkesin yapabileceği basit bir hastane projesi hâline dönmüştür. Önce bu ızdırabımı paylaşmak istiyorum, sabrınıza teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, aslında Türkiye'de teknoloji transferiyle ilgili atılımları öncü üniversiteler ki ben de Akdeniz Üniversitesi olarak 7'nci sırada geliyordum, 2000'li yıllarda özellikle teknoparklarla bu işleri yapmışlardı. Yani bugün Türkiye'de teknoloji transferi yapmak için gerekli imkânlar var, yok değil üniversitelerimizde yani ODTÜ bunun en tipik örneklerinden biri, teknoparkta gerçekten büyük AR-GE ürünleri üretiyor, ekonomik katma değeri yüksek. Ama ben YÖK Başkanımla konuştuğum kadarıyla, zannediyorum buradaki şirketleri rektörlerin kurabilmesi anlamında bir madde bu, daha yani işi büyütme anlamında. Ama "start-up" veya "spin-off" şirketi denilen bu şirketleri bugün de üniversite öğretim üyeleri Türkiye'de çok rahatlıkla birtakım arkadaşlarıyla beraber ortak kurabilirler, buradan da gelirler elde edebilirler ve bunların birtakım teşvikleri de vardır yararlanabilecekleri. Yani çok da gerekli bir madde değil ama YÖK Başkanımıza hürmeten benim buna itirazım yok ama bir şeye itirazım var arkadaşlar: "Ofisin kuruluş sermayesi bilimsel araştırma projesi kaynaklarından veya döner sermaye gelirlerinden karşılanır." Arkadaşlar, bu bir faciadır Türkiye'de. Türkiye'deki üniversitelerin dişe dokunur döner sermayeleri sadece tıp fakültelerinde vardır, zaten bilimsel araştırma projeleri de bunun belli bir yüzdesi ayrılarak oluşturulur. Yani bu kaynaklarla Türkiye'de şu anda hiçbir şekilde teknoloji transfer şirketi kurabilmek, yaşatabilmek mümkün değildir, hayalî bir şeydir.
Bakın, çok acıklı bir şey söyleyeceğim, geçen hafta, bir üniversitemizin biliyorsunuz başhekimi öldürüldü. Niye öldürüldü biliyor musunuz arkadaşlar? Benim rektör olduğum dönemlerde, tedarikçi olan sağlıkla ilgili firmalara tıp fakültesi olan üniversiteler en fazla altı ay borçlu olarak götürüyorlardı döner sermayelerini. Niye borçluydular? Çünkü Sağlık Bakanlığının yanlış SUT politikaları yüzünden. "Sağlık uygulama talimatı" bunun açılımı. Şimdi, Türk üniversitelerinde sağlık tedarikçilerine borç aşağı yukarı dört yıla kadar çıktı.
Arkadaşlar, bu sağlık tedarikçileri de ev geçindiriyor, çocuk bakıyor. Bu adamlar intihar etmenin eşiğinde. İşte, bir tanesi de çıktı gitti, profesör başhekimi öldürdü. Eğer Hükûmet olarak, Sayın Bakanım, bu konuya bir çare bulamazsanız, bırakın teknoloji transfer ünitelerini bu bütçelerle yapmayı -mümkün değil- ama çok yakında başka üniversite başhekimleri de cinayete kurban gidebilir veya sağlık tedarikçileri de intihar edebilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akaydın.