| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 31 .05.2017 |
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri, değerli katılımcılar; dünyanın bundan sonraki yüzyılının en önemli üç tane sektörü var: Gıda yani tarım, su ve enerji. Yani dünyanın bundan sonraki gelişim düzeyi, savaşları, barışları bütün bu üç sektör üzerinden olacak. O yüzden tarım çok önemli. Bakın Amerika'ya; buğday fazlası var, mısır fazlası var ama ekiyor. Bakın Fransa'ya, bakın İspanya'ya, bakın Almanya'ya; ürün fazlası var ama kısmıyor. Mesele Türkiye'ye gelince, az gelişmiş toplumlara gelince, önce onların girdilerini kontrol ederek, piyasalarını kontrol ederek, çiftçilerin hayatlarını kontrol ederek mekanizma içerisine alıyorlar, yoksullaştırıyorlar ve çiftçilikten, tarımdan uzaklaştırıyorlar.
Dolayısıyla, gelecek yüzyılın ya da yaşadığımız yüzyılın en önemli sektörlerinden bir tanesi tarımdır yani gıda egemenliğidir. Dünyada gelişmiş, aklı başında olan, ülkesinin zenginliklerini bilen, havası, toprağı, suyu, insanı, teknolojisi, bilimi, bilgisi, bilim insanı varsa hiçbir ülke gıda egemenliğini başka ülkelerin ya da başka insanların eline bırakmaz. Ne demek istiyoruz? Şu anda 80 milyonuz, 2050'de 90 milyon öngörümüz var. Eğer toprağımız, havamız, suyumuz müsaitse, olanaklarımız var ise biz önce bu 90 milyon insanın bu topraklarda karnını doyurmalıyız, sonra elimizdeki olanakları kullanarak katma değeri yüksek ürünlere çevirip tarımın sanayisini yapıp ihracat yapabiliriz. Örnek vereceğim: Şu anda son on beş yıllık, on dört yıllık iktidarınızın toplam 171 milyar dolarlık tarımsal ham madde ve tarımsal gıda ithalatı vardır. Tekrar söylüyorum, 171 milyar dolar ithalat, on dört yıl. Öbürünü de söyleyelim, ihracat 175 milyar dolardır, artı 3 milyar dolar gibi bir fark var, bunu bir başarı öyküsü olarak yazabilirsiniz ama biliniz, ihracatınızın ithalattan olan kısmı yüzde 65'tir. Yani 175 milyar dolarlık ihracatın yaklaşık olarak 125 milyar doları ithalattan kaynaklanır yani aynen Renault'un, TOFAŞ'ın parçaları dışarıdan getirip burada montajlayıp gönderdiği gibi ama tarımsal ham maddeye baktığımız zaman 11 milyar dolarlık ham madde ihracatına karşılık 66 milyar dolarlık ham madde ithalatı vardır yani bire 6. Ne demek istiyorum? Bir kilogram buğday ihraç etmişsek 6 kilogram buğday ithal etmişiz, geldiğimiz nokta bu. O yüzden gıda egemenliği çok önemli Sayın Başkan. Gıda egemenliği: Bir ülkenin toplumunun karnını doyurmak için olanakları ölçüsünde kendi topraklarında üretmesi lazım. Mesela örnek vermek istiyorum, ne demek istiyorum: On dört yılda biz 41 milyon ton buğday satın almışız, 65 milyon ton yağ ve yağ türevleri, 65 milyon ton. Verdiğimiz para 35 milyar dolar, ayçiçeği, soya, soya küspesi, ayçiçeği ve yağ türevlerine. Petrolden sonra en yüksek ihracat kalemimiz yağlı ve yağ türevli tarımsal ürünlerdir. Bu gıda egemenliğini, artık, ülkemiz olarak gıda egemenliğimizi başka ülkelerin çiftçisine, başka ülkelere teslim ettiğimiz anlamına gelir. Ve gıda güvenliği. Gıda güvenliği de şudur: İnsanınızın karnını yeteri düzeyde doyuracaksınız ve sağlıklı doyuracaksınız, bu da gıda güvenliğidir. Gelişmiş hiçbir toplum gıda egemenliğini ve gıda güvenliğini başka ülkelere, başka şirketlere, başka toplumlara bırakmaz. Şunu demek istiyorum: Evet, fabrika yapabilirsiniz. Sayın Bakan burada, Sayın Başkanım ve Komisyon üyeleri, bana iki bin yıllık bir fabrikadan bu Anadolu topraklarında bir tane gösterebilir misiniz? İki bin yıllık, var mı değerli Komisyon üyeleri? Bana iki bin yıllık bir tane fabrika gösterin. Bana sorarsanız ben söylerim. İki yüz yıllık gösterin, yüz yıllık gösterin. Bir fabrikanın yüz yıldır bu topraklarda üretim yaptığını ve bu topluma katkı koyduğunu gösterin. Yoktur değerli Komisyon üyeleri, sadece zeytin vardır. Bin yıldır, iki bin yıldır, üç bin yıldır, dört bin yıldır fabrikadır bu. Her zaman üretir ama biz on yıl önce, yirmi yıl önce hatta 2002'den bugüne kadar... Google ya da teknoloji, bilgisayar, uzaydan 2002 yılının bir fotoğrafını çekin, kendinizi de yanı başına koyun, 2002 uzaydan Türkiye coğrafyasının yeşil haritasını bir çizin, bir de 2016 sonu itibarıyla bir çizin. Bakın bakayım karşınıza ne çıkıyor? Kaz Dağlarını mesela, Uludağ'ı mesela, Kemalpaşa'yı mesela, Torosları mesela, İç Anadolu'yu mesela, çok gitmeyin, İstanbul'u şöyle bir üstten seyredin. Ne demek istiyorum? Demem şudur: Hiçbir fabrikanın ömrü bu topraklarda çok sürmez, hele de sanayi meselesini çözmek istiyorsak biz, sanayi meselesini çözmenin yolu elbette istikrarlı bir ekonomi, bir döviz, bir faiz politikasıdır. Bu da olmadığına göre, bizim elimizde bu topraklarda yaşayan insanların tek asıl fabrikası vardır, toprakları, ağaçları ve köylüleridir. Eğer toprakları, ağaçları ve köylüleri de teslim edersek merak etmeyin, bu topraklar artık bizim değildir, bu ülke egemenliğini kaybetmiştir, bu ülke bağımsızlığını kaybetmiştir. Demem şudur çok net, çok açık: Bütün bu örnekleri söyleyerek bu Koruma Kuruluna da hani, çok, tekrar söylemek isterim -Bakanım biliyor ama size de hatırlatayım- Mustafakemalpaşa'nın Yalıntaş beldesi vardır değerli Komisyon üyeleri, Değerli Bakanım, Değerli Başkanım. Burada 1.100 dönüm arazi var, araziyi Orman Bakanlığına bağlı orman arazisi. 2004-2005, yakın tarih, Orman Bakanlığı oraya 100 bin çam fıstığı ekerek orman alanı olduğunu kanıtlıyor. Orman bugün 12-13 yaşında, 8-10 metre boyunda fıstık çamları var, artık ürüne döndü. Onu da söyleyeyim, eksik olmasın, çam fıstığının kabuksuz bir kilogramının değeri 250 lira, 250 lira. Bu şu demektir: O çam fıstığı, bin dönüm, 100 bin ağaç hemen hemen orada bir beldenin karnını doyurur demektir, böylesine ekonomik bir geliri var. Ne yazık ki -burada var mı bilmiyorum, Ali Bey bilir- Balıkesir'den bir köy transferi yapılacak diye 2004-2005 yılında Orman Bakanlığı tarafından orman olduğu hâlde, ormana çevrilen, fıstık çamına dönüştürülen arazi "İlim ve fenni olarak orman olma özelliği ve avantajı kalmamıştır." diye rapor verilerek orman şimdi kesilmek istenmektedir, direniyoruz. 30 ev transfer edilmek istenmektedir, 400 tane villa yapılmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen...
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Evet, Sayın Başkan, bitiriyorum.
Villayı kim yapıyor? TOKİ yapıyor. Kimin eliyle yapıyor? Bakanlık eliyle yapıyor. Kim ortakları? Belediye ve Orman Bakanlığı. Değerli Bakanım, bu kurulların içi böyle, bu kurullar böyle yapıyorlar. Kendi ektikleri ormanı orman dışına çıkarıyorlar, kendi yaptıkları tarımı tarım dışına çıkarıyorlar
Ve son söz şu: Değerli Komisyon üyeleri, bizim bir üretim planlamamız olması lazım. Biz hangi bölgelerde zeytin ekmek istiyoruz? Zeytinde hedefimiz nedir? 2023 hedefinizi dün söyledim, bunu kaldırdınız, bunu yapmak zorundayız. Hangi bölgemizde buğday ekeceğiz, hangi bölgemizde mısır ekeceğiz, hangi bölgemizde zeytini geliştireceğiz? Bunları bir planlayalım, kısa, orta, uzun vadeli bir tarım planı yapalım, tarım programı yapalım, size orada sanayi alanları da çıkacak. Şu mantıkla "Yani şurasını madene verelim, burasını inşaata verelim."le hiçbir yere gidemeyiz. Evet, iktidarınızı sürdürürsünüz, bir süre daha bir eli yağda, bir eli balda olabilir, sürdürülebilir ama geleceği yoktur.
Son söz: Evet, ya, ferman padişahınsa zeytinlikler bizim, direneceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Sarıbal, teşekkür ediyorum.