| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/837) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 30 .05.2017 |
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Çok değerli katılımcılar, aslında konu benim akademik alanımın dışında olmasına rağmen dersime çalışarak geldim ama çok da güzel konuşmalar oldu işin akademik tarafları tarafından. İktidar partisi kanadından bir arkadaşımız biraz önce dedi ki: "Gelin, böyle kötümser olmayalım, kuşkucu olmayalım. Ey muhalefet, niye bu kadar kötümser, her şeye kuşkuyla bakıyorsunuz?" Kuşkuyla bakmak zorundayız arkadaşlar. Birincisi: Ben akademisyenim. İyi bir akademisyen daima her olaya kuşkucu bakar, yoksa akademisyen olamaz, bu bir.
İkincisi: "Ayinesi iştir kişinin" derler ya, ayinesi iştir iktidarın diyorum, geçmiş on beş yılınıza bakıyorum, kuşkulanmam için o kadar çok neden var ki. Bakın, çok basit bir örnek vereceğim, kıyılarla ilgili maddeyi çok yakından ilgilendiriyor: İstanbul'daki Ataköy rezaleti. Yani İstanbul'a gidip gelen arkadaşlarıma soruyorum: Havaalanından, sahil kesiminden şehre gelirken o Ataköy'de doldurularak elde edilen, milyarlarca dolarlık rant yaratan proje içinize siniyor mu? Ha "Başlatan, Turgut Özal dönemi, ANAP iktidarı." derseniz haklısınız ama devam ettiren sizlersiniz. Demokrat Parti döneminin en güzel projelerinden biriydi Ataköy, bir toplu konut projesiydi. Oradaki halkın önüne duvar gibi rantı çektiniz. Üstelik de Kıyı Kanunu'na kesinlikle karşı olmasına rağmen, kıyı-kenar çizgisine ne olduğu tartışmalarını katakulliye getirip TOKİ üstünden değişik yandaş müteahhitlere oraları pazarladınız. İsmini sayarsam sekiz, on kişi sayabilirim burada, hepsi belli bunların ve bildiğim kadarıyla da en ucuz yerin metrekare örtülü alanının fiyatı 10 bin dolardan başlıyor bugün.
Arkadaşlar, işte kıyıların rezaleti. Sizden kuşku duymayacağız da kimden kuşku duyacağız? Yani rezalet bir şey. Marmara Denizi'nin içine ettiniz iktidarınız döneminde. İşte ben bunun için muhalefet ediyorum.
Başka niçin muhalefet ediyorum? Beş yıl Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım. Antalya'nın güzelim tarım alanlarının nasıl yok edildiğini -çaresizlik içinde- belediye başkanı olmama rağmen izledim; nasıl HES'ler yüzünden, nasıl madenler yüzünden Antalya'nın güzel yaylalarının, kırsal alanlarının, turizm alanlarının yok edildiğini izledim. Yani gündüz uçak seferiyle Antalya'ya inerken bakın, bu dediklerimin hepsini aynen göreceksiniz ve bunların hiçbirisi de yasal mevzuat gerektirdiği hâlde verimli çıkmadığı için taş ocağı madenini sonradan bitkisel örtüyle kaplamadı, olduğu gibi bırakıp gitti. Haklarında da yapılabilen hiçbir şey yok. Beş yıl boyunca Çakırlar bölgesinde 280 hektar arazinin... 50 milyon lira harcayacaktı yolu açmak için iktidar, 50 milyon lira. 50 milyonu vermedi, 280 hektar tarım arazisini imara kurban etti. Beş yıl bununla uğraştım ben. Nasıl güveneceğim, nasıl kuşkucu olmayacağım arkadaşlar? Önce olaya buradan bakalım.
Değerli Bakanım, şimdi, öyle bir sunum yaptınız ki işte "Üretimle ilgili reformist bir yasa..." Bunun hiç reformist bir yasa tarafı yok. Eğer reformist bir yasa getirilecekse önce bunun fizibilitesi yapılır, stratejik planı yapılır, paydaşlarla, diğer bir deyimle, toplumsal alakadarlarla oturulur konuşulur, ortaya nasıl bir tablo çıkacak, buna bakılır. Var mı bunun içinde böyle bir şey? Yok. Efendim, ben size söyleyeyim yani... Bugün Didem Engin arkadaşım çok güzel bahsetti: Eğer üretimi artırmak istiyorsanız yapacağınız iki şey var:
OHAL yasalarını kaldıracaksınız, Türkiye'de yok edilen adalet, hukuk sistemini yeniden tesis edeceksiniz. Bunu yapmadığınız takdirde Türkiye'ye yatırım gelmez. Ha, ne gelir? İktidarınızın yatırımla ilgili temel felsefesi olan inşaat yatırımcılığı yani rant yatırımcılığı alevlenir ve bundan da yandaşlar nasibini alır. Ha, yandaşlardan siz nasip alır mısınız? Allah korusun. Ama 2013'teki 17-25 Aralık yolsuzlukları sırasında Erdoğan Bayraktar'ın dediği bir lafı da "tape"lerden size hatırlatırım. Erdoğan Bayraktar "Adamlardan çuvalla para aldık ya, bunu çözmek lazım." dedi bürokratlarına arkadaşlar. Bunların hepsi duruyor internette, silinmedi. "Çuvalla para aldık." dedi.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Bırak da şu kanuna gel ya!
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - İnternetle mi çözdün bunları yani?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Benim insicamımı bozma. Sonra söz alırsın.
BAŞKAN - Mustafa Bey, Mustafa Bey...
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Arkadaşlar, rant uğruna gitti bunlar. Sinirlendiğinizi biliyorum.
BAŞKAN - Mustafa Bey, müsaadenizle...
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Ne alakası var? Sinirlenmiyorum. Konuya gel.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Konudayım zaten ya, kıyıların yağmalanmasını konuşuyorum.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Hiç konuya girmedin ki!
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Tam konunun göbeğindeyim.
BAŞKAN - Mustafa Bey, müsaadenizle...
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Evet Başkanım, buyurun.
BAŞKAN - Şimdi, 67'inci maddede, özellikle temiz bir dil konuşmayı... Bizim İç Tüzük'ümüz de bize dolayısıyla yön vermiş. Bize çalışma esası olarak da bu anlamda aslında çerçeveyi çizmiş. Sizden istirhamım, yaralayıcı dil kullanmaktan kaçınalım.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Yaralayıcı dil kullanmıyorum ki, Türkiye'nin gerçeklerini, yaşadığımız son on beş seneyi anlatıyorum Başkanım. Siz yaralı hissediyorsanız kendinizi bu benim suçum değil ki. Yarası olan gocunur. Yani hiç hakaretamiz, aşağılayıcı bir laf var mı bunların içinde?
BAŞKAN - Öyle bir şey yok, sadece, şimdi...
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Rektörlüğün zamanında neler yaptığını söylemeye başlarsak bu işin içinden çıkamayız.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sen boş ver onları. Ben her zaman hesabını veririm merak etme de suçluların telaşı içinde konuşuyorsun.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Hiç alakası yok.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Benim rektörlüğümü getirirsin Meclis araştırmasına, ben hepsinin hesabını veririm sana. Burada vermem.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - O zaman getir.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sen getir. Ben niye getireyim?
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Şu anda da sen getir, problem olan şeyi getir, ona göre araştıralım.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Şimdi, arkadaşlar, bakın, Kamil Okyay Sındır arkadaşım dedi ki: "Ya, bu zeytinlikler niye bu konunun içine sokuluyor?" Hakikaten, ne ilgisi var üretimi artırmakla? Hiçbir ilgisi yok. Sayın Bakanım, getirecektiniz buraya, Türkiye'de yatırım yapmak için daha ne kadar hektar... Benim bildiğim, yatırım yapmaya müsait 5 milyon hektar arazi var Türkiye'de ama deniz kıyısında değil ama altıncılığa, altın madenciliğine yatırım yapmaya müsait yerler de değil. Bakın, zeytin tarımı denizden en fazla 500 metre yüksekliğe kadar yapılır. Yani Türkiye'de sadece altın madenciliği değil ha, aynı zamanda turizm için de çok değerli arazilerdir. Siz böyle bir yasayı getirdiğiniz zaman, zeytini üreten insanların büyük çoğunluğu rant baskısıyla kendiliğinden zaten bu arazileri bozmaya kalkarlar. Bunların örneklerini ben belediye başkanı olarak yaşadım. Kamuya baskı oluştururlar bunları üretim tesislerine vermek için.
Bakın, bugün, Karadeniz sahilleri perişan edildi. İşte "Ama yatırım iyi oldu." falan, ben bunlara girmeyeceğim ama hastaneyi denizin kıyısına doldurarak yapmanın ne manası var Sayın Bakanım? Yani üretimi artırmakla, sanayiyle ne ilgisi var bunun? Hiçbir ilgisi yok. Bakın, bugün, yaylalar, Türkiye'nin meraları üçte 2 oranında azalmıştır son elli yılda. Bizim bunları korumamız lazım. Demin bir arkadaşım diyor ki: "Islahı mümkün değil." Islah edeceksin arkadaş yani bilim adamları böyle söylüyor, ıslah edeceksin. Bunun için de 1998'de çıkmış yasa var zaten.
Değerli arkadaşlar, ben başka bir şey söyleyeyim, arkadaşların bir kısmını söyledi. Burada Tarım Komisyonundan kimse yok, tarımı konuşuyoruz; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan kimse yok, kıyıların işgal edilmesini konuşuyoruz. Arkadaşlar, kıyıları ranta açarsanız Ataköy'de ve Karadeniz'de olduğu gibi, balık üretimine, balık beslenmesine, balık korunmasına da büyük bir darbe indirmiş olursunuz yani ekolojik doğaya son derece aykırı hareket etmiş olursunuz. Bunu da burada sizlere hatırlatmak istiyorum.
Arkadaşlar, başka arkadaşlarım da vurguladı, zeytin kutsal bir bitki, zeytinin kutsalına bütün inançlarda yer verilmiş. Eğer bunları bu şekilde buradan yasalaştırırsanız sizin kutsalınızdan şüphe ederler arkadaşlar. Bakın, hatırlatıyorum. Yani para ile kutsalın yer değiştirmesine müsaade etmeyin.
Son bir önerim daha var, arkadaşlarım vurguladılar. Bu üç maddeyi çekerseniz ben de varım. Yükseköğretimle ilgili ufak tefek eleştirilerim var, yapmayacağım, asıl yükseköğretimi bildiğim hâlde yapmayacağım arkadaşlar. Ama bir önerim daha var. Gelin, bütün TRT payını tümden bütün tüketicilerden kaldıralım arkadaşlar. TRT benim TRT'm değil ki, ben TRT izlemiyorum. TRT, AK PARTİ iktidarının TRT'si. Kaldıralım hepsini TRT payını, olsun bitsin.
Teşekkür ediyorum Başkan.