KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım, değerli basın mensupları; çok önemli bir yasayı tartışıyoruz. İki gün önce yeteri kadar söz aldım, bugün bu genel konusunda sözü fazla uzatmayacağım, en önemli noktaya değinmek istiyorum ama Zühal Hanımın tespitlerine geçmişte bir akademisyen olarak aynen katılıyorum yani Türkiye'de mesleki ve teknik öğretim a'dan z'ye kadar yeniden ele alınmalı, değerlendirilmeli ve gerekli reformist çalışmalar gündeme getirilmelidir. Bu yasayla birtakım destekleyici maddeler olmasına rağmen çok olumlu bir şey sağlanacağını düşünmüyorum.

Benim asıl söylemek istediğim değerli arkadaşlar, bu yasanın 3'üncü ve 4'üncü maddelerinin kesinlikle çıkarılmasını teklif ediyorum yani özellikle zeytinciliği ilgilendiren maddeler. Bu, yıllardan beri çeşitli şekillerde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiştir. Ve burada Türkiye, bugün, kabul edersiniz ki dünyanın zeytincilikte ikinci önemli ülkesi ve tarım arazilerimizin yüzde 2,2'si zeytincilik için kullanılmakta ve 500 bin aile buradan karnını doyurmakta. Zeytin bitkisi çok önemli bir bitkidir yani asırlara dayanıklı bir bitkidir ama eğer çevrede olumsuz koşullar varsa bu koşullardan da ciddi şekilde etkilenir. Burada birtakım açgözlü insanların rant uğruna önünü açmak için zeytin alanlarının yok edilmesi gibi çok tehlikeli bir durum var, ben özellikle bu konuda şiddetli bir muhalefet koymak istiyorum, çok tehlikeli bir maddedir arkadaşlar. İki gün önceki sunumda denizlerin de organize sanayi bölgelerine alan açmak için doldurulması gibi bir sunum yapıldı, bunu da çok tehlikeli buluyorum. Ben Türkiye'de yeteri kadar tarımsal niteliği olmayan ama sanayi için kullanılabilecek arazi olduğunu düşünüyorum. Bakınız, Antalya'da özellikle madencilik sektöründeki yapılan yatırımlardan sonra çok ciddi bir ekolojik facia yaşanıyor değerli arkadaşlar ve bu cinayetlere bile yol açıyor. Bugün Türkiye'nin tek dünyada tescillenmiş markası olan Finike portakalı artık o maden ocaklarının tozundan etkilenip yok olmak üzere Antalya'da, özellikle Antalya'ın Finike bölgesinde, Antalya'nın ne bileyim Saklıkent denilen bölgesinde, kayak merkezinin olduğu bölgede uçaktan baktığınız zaman vahşi manzaralar var yani hiçbir maden ocağı da verimsiz çıktı ocak deyip ondan sonra tekrar o bitki örtüsünü eski hâline getirmiyor, olduğu gibi bırakıp tıraşlayıp o ağaçları gidiyor. Türkiye'de termik santrallerin de -ki Soma'da böyle bir sıkıntı var biliyorsunuz- gündeme gelmesi bugün dünyada büyük ölçüde terk edilmiş bir teknolojiyi kullanarak tarım arazilerini yok etmek, özellikle zeytinciliği yok etme riski taşıyor. Ben özellikle buraya değiniyorum Sayın Başkanım.

Yükseköğretimle ilgili söyleyeceğim çok şey var ama neticede bu maddelere yükseköğretimi bunun içine... Tabii, bir torba yasa niteliğine getirilmiş, bunu gene söyleyeceğim, zaten siz de kabul ettiniz Sayın Başkanım ama benim çok büyük bir itirazım yok. Yaşlı öğretim üyelerinin istihdamı konusu kritik bir konudur fakat YÖK Başkanımızla yarım saat önce konuştum, ona hürmeten buradaki muhalefetimi biraz yumuşatıyorum ama en azından şunu teklif ediyorum: "Emeritus" hocalık yani Amerika Birleşik Devletleri'nde olduğu gibi, onursal hocalık, ayrıca özlük hakkı vermemek lazım bu insanlara. Ancak proje yapıyorsa akademik bir proje, bu projeden gelir temin edebilir tabii ki ama emekli maaşı alıyor zaten yeni bir maaşla ödüllendirilmesine gerek olduğunu düşünmüyorum.

Madde 20'deki mesleki eğitim alanı organize sanayi bölgelerindeki çocuklarımıza verilecek ücretin net olarak tarif edilmesini öneriyorum yani asgari ücretin ideal olanı belki yarısı, yüzde 50'si ve bunun da tabii ki yüksek öğretim kurumlarının bütçesinden değil, mutlaka yani İşsizlik Fonu'ndan veya başka bir fondan üniversitelerin bütçesine eklenmesinin maddede net olarak tarif edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ederim.