KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan...

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sonradan ayırma kararı mı alacağız birleştirdiklerimizi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, izin vermişsiniz bana. Konuşabilir miyim?

BAŞKAN - Hayır, ben izin vermedim. Bir yanlışlık oldu herhâlde.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Kim verdi bunu? Siz oradan izin vermezseniz ben burada nasıl konuşabilirim? Siz vermişsiniz bana izin. Yani, ne olur, kendinizle çelişkili duruma düşmeyiniz.

BAŞKAN - Efendim, şimdi...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Usul açısından söz almak istiyorum. Yani, usul esasın kapısıdır, eğer izin verirseniz...

BAŞKAN - Efendim, bakın, eğer daha hiç başlamadan tartışmaya başlarsak konunun akışını sağlamayız ki Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkanım, ben bir konuşayım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tam tersine, baştan konuşalım ki sonra düzgün gitsin Başkanım.

BAŞKAN - Tamam.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Baştan tartışalım, doğru düzgün gitsin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Şimdi, müsaade eder misiniz...

Şu, Anayasa'ya aykırılık önergesi...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, bana dediniz ki, bakın, nasıl konuşayım dedim, siz "İzin verdiğimde." dediniz. Şimdi, izin vermişsiniz. Beni lütfen sabırla bekler misiniz bir iki üç dakika, mümkün mü acaba?

BAŞKAN - Buyurun efendim, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sabrınız için şimdiden teşekkür ederim.

BAŞKAN - Yani, ben izin vermedim, benim adıma korsan bir izin verilmiş.

Buyurun efendim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, yani, Sayın Başkan, yıllarca avukatlık yaptım. Bugüne kadar korsanlıkla hep mücadele eden bir arkadaşınızım. Yani, muhtemelen siz de valilik döneminizde herhâlde korsanlıkla mücadele etmiş olan bir insansınız, bir mülki idare amirisiniz, ben öyle biliyorum.

BAŞKAN - Evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Burada, tabii ki, siz de eğer benden önce okuduysanız, benim adım eğer geçmediyse, sonradan geldiysem, mükerrer olacaksa özür diliyorum hem Komisyon Başkanından ve diğer vekil arkadaşlardan, bakanlıklardan ve basın kuruluşlarından.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Geçti adın, geçti.

BAŞKAN - Geçti, geçti.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki.

İkinci olarak, geçtiyse, o nüfus hizmetleriyle ilgili bir kanun teklifimiz... Yani, şu anda milletvekili olan kadın arkadaşlarımızla taşıdığımız kimliklerin rengi aynı, aldığımız ehliyetin rengi aynı -yani otomobil kullanmayla ilgili- baroda almış olduğumuz baro nüfus cüzdanları aynı, almış olduğumuz ruhsatlı silah kimliklerinin rengi aynı. Sadece biri mavi biri pembe kimlik taşıyor. Bunun tek kimliğe dönüştürülmesi açısından kanun teklifimiz vardı. Onu okuduysa onu geçiyorum ben.

Üçüncü olarak: 5682 sayılı Pasaport Kanunu'yla ilgili bir teklifimiz vardı, o da 1660 sıra sayılı. Yine, burada mevcut olan düzenlemenin içerisinde pasaport düzenlemesiyle ilgili hüküm var. Bu da neyle ilgili? Avukatlara yeşil pasaport verilmesiyle ilgili kanun teklifimizdir. Sizden istirhamım bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine alıp bunu da bu düzenlemelerle bağlantılı olması nedeniyle İç Tüzük'ün amir hükümleri uyarınca birleştirilmesini istirham etmiş oluyorum.

Usulle ilgili konumuza gelince, tabii, usul esasın kapısıdır. Eğer biz yanlış kapıdan girersek varacağımız sonuçlar da yanlış olur. Yani, ne demek? Aynı şekilde burada, şimdi, ben bu gömleğimin üst düğmesini eğer yanlış iliklersem sonuçta diğer düğmelerimin de iliklemeleri yanlış olur.

Bitiriyorum Başkan.

Ve burada, şimdi, ilk önce mevcut olan bu düzenleme diğerleriyle birleştirilmeden önce -çünkü diğerleri, Anayasa'ya aykırılığı ayrı bir konu- bu önünüze gelen, sizin gündeme almış olduğunuz... Biz şu anda gündeme aldığınız konu üzerine Anayasa'ya aykırı mı, değil mi, onu konuşuyoruz.

Şimdi, şu hükümler açısından, bir: Burada bir sefer "hukuki güvenlik" ilkesi dediğimiz Anayasa'mızın 2'nci maddesindeki "hukuki güvenlik" ilkesi ve "hukuk devleti" ilkesi açısından iktidara bağlı, Hükûmete bağlı bir polis olayının yaratılması Anayasa'ya aykırı.

İki: Burada polis kolejlerine giren öğrencilerle ilgili hukukta...

BAŞKAN - Efendim, o zaman şu şeyi okutayım bir, müsaade ederseniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, "hukuki güvenlik" ilkesine...

BAŞKAN - Bunun, söylediğinizin usulle bir ilgisi yok, lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Usulle ilgili, Anayasa açısından söylüyorum.

BAŞKAN - Hayır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum, ne olur yani, cümlemizi...

BAŞKAN - Lütfen...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İstirham edeceğim sizden.

Ben öğretmen okulunu kazanmıştım. Öğretmen okulunu kazandığımız zaman Birinci Milliyetçi Cephe döneminde öğretmenlik hakkı elimizden alınmıştı. O dönem Türkiye'de 89 tane öğretmen okulu vardı ve her yerde sürgünler, boykotlar, vesaireler olmuştu.

Şimdi, burada sizden istirham ediyorum: Şu anda akademide okuyan, kolejde okuyan çocuklar sınavla girdikleri hâlde -yani, "kazanılmış hak" ilkesi var, "hukuki güvenlik" ilkesi var- bunların bu okullarını kapatıp diğer okullara gönderilmesi, bu Anayasa'ya aykırılık teşkil ediyor.

Üçüncü olay...

BAŞKAN - Sayın Tanal, çok özür diliyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama bunların usulle ne alakası var? Lütfen...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bu usulle ilgili, Anayasa'ya aykırı.

BAŞKAN - Hayır efendim, olur mu öyle şey? Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunan arkadaşlar bunu söylesinler bir kere.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, bakın, Anayasa'ya aykırılığın size alt argümanlarını söylemezsem, ben tezimi güçlendirmezsem tezime oy verebilecek olan arkadaşlarımı nasıl ikna etmiş olurum?

BAŞKAN - Efendim, ama bunu görüşmeye başlamadık ki daha.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, benim burada amacım usule aykırılıklarının alt başlıklarını değerli Komisyon üyelerine izah etmek, anlatmak. Değerli Komisyon üyeleri bunu yerinde görür veya görmez ama siz eğer benim bu argümanları izah etmeme izin vermezseniz Komisyon üyelerinin üzerinde bir baskı kurmuş olursunuz. Yani, ben...

BAŞKAN - Peki, müsaade eder misiniz.

MAHMUT TAMAL (İstanbul) - Ama...

BAŞKAN - Ama müsaade ederseniz şunu söyleyeyim...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - O zaman söz hakkımı kesmiş oluyorsunuz siz.

BAŞKAN - Efenim, Sayın Tanal...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, savunma makamında bulunan...

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Savunma makamında bulunan bir milletvekilinin sözünü kesmeniz ne kadar doğru?

BAŞKAN - Sayın Tanal, sizin...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Benim sizden istirhamım...

BAŞKAN - Hayır, lütfen...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum. Zaten buraya kadar, bitmişti zaten

BAŞKAN - Hadi, lütfen...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitmişti bak.

BAŞKAN - Ama herkesin sabrını zorlamanın da gereği yok Sayın Tanal.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bu kadar acele niye ya?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, bakın, biliyorsunuz trafikte acele eden sürücülerin hepsi trafik kazası yapıyor ve bunlar yaralanmalı veya ölümlü trafik kazalarına sebebiyet veriyor.

Ve, netice itibarıyla bugüne kadar Parlamentoda... Siz siyasalda okurken bize hukukta -bilmiyorum siyasalda bu iş ne kadar işlenirdi, onda siyasalda okuyan arkadaşlara ben nezaketsizlik yapmayayım ama- şu denilirdi: "Kanun yapılırken o halının ilmekleri nasıl ince ve sık dokunuyorsa ne olur o şekilde bunu dokuyun." Benim de şimdi sizden istirhamım: Burada, bakın, biz altı ay önce şubat ayında... "Kuvvetli şüphe" dün gece "makul şüphe" oldu. "Efendim, biz yanlış yaptık." Ne için? Acil yaptığınızı, şimdi, orada itiraf... Onun için, burada acil yapıp da bir hata yapmayalım. Yani, kanun koyucu burada yapboz tahtası değil. Burada gerçekten ihtiyaç olan şeyleri söylemeye çalışıyoruz ama bunda da ya cümlemizi kesiyorsunuz, yok, efendim, "Vaktimiz yok." diyorsunuz. Eğer burada vakti olmayan arkadaşlarımız varsa gayet rahat dışarı gidebilirler. Yani, Başkan olarak sizin vaktiniz yoksa yanınızda değerli olan Başkan yardımcısı arkadaşlarımız var. Benim sizden istirhamım: Lütfen, bizi dinleyiniz.

BAŞKAN - Peki.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi konuya geçiyorum. (Gülüşmeler)

BAŞKAN - Hayır, Sayın Tanal, lütfen, söz veremeyeceğim, özür diliyorum, lütfen. Şimdi, Sayın Tanal, müsaade eder misiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi...

BAŞKAN - Sayın Tanal...

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, bana da söz verdiniz ama...

BAŞKAN - Efendim, bu şeyler otomatik yanıyor herhâlde, bir sıkıntı var.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Allah'ın adaleti var, onun için yakıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, Allah haklıdan yanadır, Allah doğrudan yanadır, onun için bizim bu mikrofonumuzun sesi sönmüyor.

BAŞKAN - Sayın Tanal, müsaade eder misiniz, lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Üstadım, yani, bakın, doğruluktan yana, adaletten yana mikrofon, sönmüyor.

BAŞKAN - Bakın, Sayın Tanal, çok özür diliyorum...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Buyurunuz.

BAŞKAN - Ben size "Bu tasarı ya da bu tekliflerden herhangi biri neden Anayasa'ya aykırı?" diye söz vermedim, henüz buna geçmedik. Arkadaşlarımız Anayasa'ya aykırılık iddiasının öncelikli olarak görüşülmesi noktasında bir usul tartışması açmak istediler ve teklif sahipleri olarak da onlara bu konuyla ilgili söz vermek istedim. O arada ışığınız yandı. "Usulle ilgili birkaç konuda iki dakikalık katkı yapacağım." dediniz. Ben size "Anayasa'ya neden aykırı?" diye, bunun görüşmelerine geçtik de bunun için bir söz vermiş değilim, bunun için de sözünüzü kesmiş değilim. Böyle bir konuyu daha hiç görüşmeye başlamadan, geneliyle ilgili hiçbir konuyu görüşmeden siz bu tasarının konuşmacıları beklerken, önerge sahipleri beklerken...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ben de önerge sahibiyim Sayın Başkan.