KOMİSYON KONUŞMASI

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Peki.

Sayın Bakan, Sayın Başkan, sevgili hazırun, çok kıymetli misafirler; hepinize merhaba.

Ben 1 Kasımdan beri Adalet Komisyonunda çalışan bir üyeydim, zorunlu sebeplerle aslında Bütçe Komisyonuna geldim. Benden önce Ahmet Yıldırım Vekilimiz ve Nursel Aydoğan Vekilimiz bu Komisyonun üyeleriydiler. Bildiğiniz gibi, bizlere yönelik hapis operasyonları ve çok ciddi yargı baskısı sebebiyle başlangıç itibarıyla 13 vekilimizin tutuklanması akabinde komisyonlarda da doğal olarak boşluklar oldu. Biz her şeye rağmen, her ne olursa olsun buraya halkın iradesiyle gönderildiğimizin bilinciyle, son bir kişi bile kalsak halkımızın sözünü söylemeye devam edeceğiz; bu sıralarda, Mecliste ve bu çatı altında çünkü biz demokratik siyasete inanıyoruz. Ve ben bir hukukçu olarak aslında Adalet Komisyonunda çok keyifle çalışmaya çalışıyordum, gayret sarf ediyordum, çaba harcıyordum bir hukukçu olarak. Belki birçok hukukçunun da gönlünden geçen durumdur bu, yasama faaliyetinde bulunabilmek fakat hiç keyfimiz kalmadı açık söyleyeyim, iki yıldır yürütülen politikalar sebebiyle. Üzerimizdeki baskı, Parlamento üzerindeki baskı gerçek anlamda milletvekillerinin halktan aldığı iradeyi yönetim anlamında görevini yerine getiremeyecek kadar zayıflattı. Sürekli bir darbe mekaniği aslında devrede. Dokunulmazlıkların kaldırılması meselesi de böyleydi. Şu an, bu Komisyonun üyesi olan Nursel Vekilimizin yargılandığı ve dün okutulan kararla milletvekilliğinin düşürülmesine sebep olan olayı bence kamuoyu biliyor olsaydı belki hiç bu aşamalara da gelmiyor olacaktık. Ama çok hukuksuz bir şekilde, Anayasa'ya aykırı bir şekilde dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla sadece tek bir partiyi, HDP'nin sözünü söylemesini engellemek üzere planlanan bir süreci işlettikleri için, işlettiğiniz için ya da -el birliğiyle çünkü bu sonuçlar oluştu- HDP'yi siyaset çatısı altından itmeye çalıştınız. Burada herkesin sorumluluğu var. Özellikle dokunulmazlıkların kaldırılmasına "Anayasa'ya aykırı ama 'evet'" diyenler başlı başına sorumludur ve bunu görmeyen, demokratik siyasete nasıl bir darbe vurduğunu görmeyen bütün milletvekillerinin sorumluluğu vardır ve bu sorumluluk ömür boyu aslında arkanızdan gelecektir diye düşünüyorum.

Nursel Vekilin vekilliğinin düşürülmesine sebep olan olay şu: Bir konuşmasında "Artık canlar ölmesin, özgürlük yeşersin." dediği içindir. Çok hızlı bir şekilde yargı süreçleri işletildi, dört yıl yedi ay ceza verildi. Sebebi de şu: İstinaf mahkemesi görüşmesi sınırında kalsın, Yargıtaya gitmesin, süreç uzamasın diyeydi. Biz bunu çok açık bir şekilde okuyoruz aslında. Çok kısa bir süre içerisinde istinaf mahkemesi tarafından onandı, hemen Meclise gönderildi ve dün okunan kararla da, okunmuş olmasıyla da vekilliği düşürüldü. Gerçekten dokunulmazlıklar kaldırılmamış olsaydı Anayasa'ya aykırı tarzda, Nursel Vekil evvelce Karma Komisyonda ya da Genel Kurulda neden yargılandığını anlatma fırsatı bulabilecekti ve milletvekillerinin tutuklanmasının yargının yasama üzerindeki baskısı olduğunu ve tahakkümüne girdiğini yani üçayak üzerinde oluşmuş demokrasi olgusunu bitiren şey aslında o gün dokunulmazlıkların kaldırılmasıydı. Yargı, yasama üzerinde tahakküm kurar hâle geldi. Şu an tarafsız ve bağımsız yargı olduğuna dair hiç kimsenin inancı kalmadı bu ülkede. Yargıya güvenin yüzde 3'ün de gerilerine düştüğü bir ortamı yaşıyoruz. Hiç kimse bağımsız bir mahkemede yargılandığını düşünmüyor ne yazık ki, hiçbir vatandaş hatta eminim ki hiçbir milletvekili de bunu düşünmüyordur. Şu an geldiğimiz hâl itibarıyla hakikaten de adalete olan inancı zayıflamış bir toplumla karşı karşıyayız. Özellikle referandum sonucu hepimize çok şey öğretmeli, çok şey görmeliyiz bu sonuçtan; yüzde 51, yüzde 49 ya da manipüle edilmiş sonuçlar. Halkın sonuç olarak her zaman tartışacağı bir sonuç var ortada ve kamplaşmış iki cephe, "evetçiler-hayırcılar" şeklinde. Bu, aslında iktidarın işinin çok daha zor olduğunu gösteren bir tablodur. Evet, şimdi yük omuzlarınızda. Bu halka evvelce verdiğiniz sözleri yerine getirmenin de zamanı, bizler halk olarak da görmek istiyoruz, hepimiz görmek istiyoruz. Ülkenin bütün halklarının en iyi şekilde yönetilmeye hakkı var. İşsizliğin bitirildiği, barışın ve demokrasinin hüküm sürdüğü, adaletin tecelli ettiği bir yönetimi herkes hak ediyor bu ülkede.

Umuyor ve diliyorum ki böylesi günlerde tekrar özgür bir şekilde siyaset yapma imkânımız olur. Şu an her yönüyle baskı altındayız diyorum ve hepinizi tekrar selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.