| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1703) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 09 .05.2017 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli hazırun, değerli basın mensupları; genelde detaylı bir değerlendirme süreci arkadaşlarımız tarafından gerçekleştirildi ama ben bazı önemli bulduğum konularda ve ilk sözlerime başlarken de tabii Plan ve Bütçe Komisyonunun bir üyesi olarak, geçtiğimiz 16 Nisanda yapılan referandumla gündeme getirilen Anayasa değişikliğinin Plan ve Bütçe Komisyonu ve bütçe hakkıyla ilgili uygulamaları hakkında başta Komisyonun Başkanı olarak sizin daha etkin bir değerlendirme ve bir bakış açısı ortaya koymanız gerektiğini düşünüyordum ve üzüntümü dile getirmek istiyorum. Çünkü biz "bütçe hakkı" dediğimiz zaman, bütçe hakkının vergi ve diğer kaynakların elde edilen kamu gelirleri ile kamu giderlerinin miktarlarını, çeşitlerini belirleme ve onama hakkının Mecliste olmasını, bir tek kişide değil, Meclisin yetkisinde olmasını kabul ederiz ve bu, parlamentoya verilmiş, yüzyıllarca da o parlamentonun yetkisinde olması birçok reform ve değişimlerin de temelini oluşturmuş bir süreçtir. Bütçe hakkı olarak baktığımızda da bugün biz Plan ve Bütçe Komisyonuyuz, anayasal bir komisyonuz, Komisyonumuzun iktidar ve muhalefet milletvekili sayıları belli ve karar alma mekanizması belli ancak bir Anayasa değişikliği yapıldı, ben Komisyonumuzun bundan sonraki isminin ne olacağını bile tam olarak bilmiyorum. "Bütçe Komisyonu" diye geçiyor ama içeriğinde -bugün belirlendiği gibi- iktidar ve muhalefetin ağırlıklarının nasıl olacağı, tanımının ne olacağı ve temsilin mevcutta nasıl gerçekleşeceğinin ortaya konmadığını görüyorum. Böyle olduğu zaman da Anayasa dışına baktığında bütçe hakkının zedelendiği bir sonuçla karşı karşıya geldiğimizin değerlendirmesini yaptım, yapmaya devam ediyorum ve bugün de kayıtlara özellikle bu yöndeki değerlendirmenin geçmiş olmasının gerektiğine inanıyorum.
BAŞKAN - İzniniz olursa ben de sizin konuşmanız bittikten sonra, cevap mahiyetinde değil ama kendi bakış açımı kayıtlara geçireyim öyle başladığınız için.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Tabii. Yani izin verirseniz konuşmayı tamamlayayım, ondan sonra tabii ki...
BAŞKAN - Tabii ki, tabii ki, daha sonra dedim ben.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Diğer taraftan da tabii, bu bütçe ödeneklerinin yeniden değerleme oranında artırılarak yine bu artırımdan sonra geçici bütçe gibi ve artık onun kalıcı hâle dönüşeceği bir hakkın ortaya çıkması da yine vatandaşın toplanan vergilerin nasıl harcandığını görmesi ve bunun da yine karar verme mecrası açısından baktığınızda bütçe hakkıyla ne kadar bir otomatik uygulamanın bütünleştiğini sorgulamak açıkçası benim açımdan millet adına ve vekâlet görevimin getirdiği bir sorgu ve gündem olarak ortaya çıkıyor.
Tabii, bir de planlama, Ekonomik ve Sosyal Konseyle ilgili olarak yapılan düzenlemeye de bir baktığınızda yine oradaki yapılan bir "planlama" kavramının ortadan kalkması hayatını ekonomik bakış açısıyla birleştirerek Türkiye'yi ve geleceğini stratejik olarak belirlemeye çalışan bir vatandaş olarak da düşündüğümde bir anayasanın içerisinden olmaması da beni oldukça rahatsız eden bir maddedir.
Diğer konular, geçilenler, onlar zaten farklı farklı ama bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak bunları söyleyerek başlamak isterim.
Diğer taraftan baktığınızda, kanun hükmünde kararnamelerle ilgili sayın sözcümüz, değerli üstadımız değerlendirmelerini dile getirdi. Ben burada Sayın Bakan, size Varlık Fonu'yla ilgili yapılan düzenlemeyle ilgili olarak... Bunun Meclise getirilmeden, Mecliste Ağustos 2016'da yapılan düzenlemeden sonraki süreçte içine bir anda baktık, Millî Piyangolar, işte Jokey Kulüpleri geldi, o yetmedi, 23 Ocakta bir kanun hükmünde kararname çıktı ve bu kanun hükmünde kararnamenin içeriğine baktığım zaman ben, maalesef, 9 no.lu maddesi Varlık Fonu'yla ilgili diyor ki: "İktisadi devlet teşekküllerinden, bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme, işletme birimleri ile varlıkları ve iştiraklerindeki kamu paylarından, sermayesinin tamamı veya yarısından fazlası Devlete ve/veya diğer kamu tüzel kişilerine ait olan ticari amaçlı kuruluşlardaki kamu paylarından, sermayesinin tamamı kamuya ait olan ticari amaçlı kuruluşların sahip olduğu hisse ve varlıklardan, Devletin diğer iştiraklerindeki kamu paylarından ve Hazineye ait paylardan Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına veya Şirket tarafından yönetilmesine karar verilenlerden..." Şimdi, yani bir kanun hükmünde kararname... Bu kanun hükmünde kararnameler niye çıkıyor? "Olağanüstü hâl kapsamı dâhilinde süre, kapsam, amaç açısından yaşanmış olan darbe girişimine karşı sonraki dönemi idare etmek açısından güvenli bir Türkiye sağlayacağız, bir an önce işlesin." diye. Şimdi, kanun hükmünde kararname veyahut onun içeriğindeki hedeflerle, kapsamla şu madde ne kadar örtüşüyor? Bu madde benim, hazine açısından baktığınızda -veya vatandaş olarak çünkü hazinenin sahip olduğu varlık sonuçta vatandaşın varlığı- bunun alınıp, böyle bir fon hâline getirilip ve yine denetimi... Ki, burada yapılan, özel denetim olacak, Sayıştay denetimi olmayacak, birçok, birçok aşamalarından ve birçok kanundan muaf tutularak böyle bir kararın şöyle bir paragrafla, bir kanun hükmünde kararnameyle verilmesi gerçek anlamda hem olayın ruhuna hem idarenin bakış açısındaki paylaşıma hem de bunlarla ilgili yani Türkiye'de, kuruluşundan zaten, tanımındaki "Varlık Fonu" tanımının bambaşka noktaya getirildiği bir sistemde gerçekten rahatsızlık uyandırmıştır. Bu kadar genişletilen bir portföy yapısı ve gücü Varlık Fonu açısından değerlendirildiğinde Mecliste tartışılması gerekir çünkü varı yoğu, hepsini içine koyduğumuz bir Varlık Fonu hâline geldi. İçinde bir sürü "O, buraya mı satıldı? Bu, buraya mı satıldı? Alt fon bu mu oldu?" pek çok şaibe, pek çok... Sizin bence baştan Varlık Fonu'yla ilgili bakış açınızı da ortaya koymayan bir uygulamayla da karşı karşıya kaldık Sayın Bakan, bugün gelinen noktasıyla ve ben bir vatandaş olarak da bundan rahatsızım, bu rahatsızlığımı da burada beyan etmek isterim.
Diğer taraftan gelelim... Tabii, aflar, aflarla ilgili işte vergi ahlakı, vergi adaleti... Diyorum ki: Allah'ım, bir gün de şu çalışan bordrolunun üzerine bir vergi yapılandırılması yapalım. Yani vergi yapılandırmasını yaptıkça yapıyoruz, 30 defa yapmışız, sizin döneminizde 8 defa yapmışız. Ya, bir kere de şu çalışanlar için bir vergi yapılandırması yapalım, hadi, "af" demeyelim de onların da bir hakkı olsun veya onlar için de bir beyaz sayfa açalım, onların da üzerindeki yükleri önümüzdeki süreçte -hani, diyoruz ya, iyileştirecek formüller bulacağız, yöntemler kurgulayacağız- bir de onlar için yapalım. Yani yıllarca vergi tahakkuklarına, tahsilatlarına baktığımızda hiçbir zaman hakkında şikâyet edemeyeceğimiz, sağ olsunlar, çalışanlarımız, tıkır tıkır vergilerini ödüyorlar. Siz de dâhil olmak üzere, bordrolu olarak, siz de memuriyetten geldiniz, siyasetçi oldunuz, sizinle ilgili bir şey yok, bizimle ilgili de yok. Ama biz bu süreçle ilgili yönetimimizi hangi adalet, hangi eşitlik, hangi uygulamada karşımıza çıkan doğrularla birleştiriyoruz, o noktada da soru işaretlerim var. Öncelikle, adalet terazisi vicdan terazisiyle beraber ölçülmeli. Vicdan terazisinin de burada doğru bir kantar olarak kendini göstermesi gerekir diye düşünüyorum.
Tabii, yıllar itibarıyla hep de güzel isimler koyuyoruz bu düzenlemelere; "yeniden yapılandırma" diyoruz, "af" diyoruz, "barış" diyoruz, şu diyoruz, bu diyoruz da sonuçta bize ne getiriyor, devletin harcama ve gelirleri açısından ortaya konulan stratejik gelecekle ilgili ne vadediyor, tam olarak onların da hiçbir zaman cevabını alamadık. Çünkü hep af yaptık, hep yaptık; ya dönemsel açığımızı kapatmak için ya da işte, yıllarca birikmiş olan bazı... Ki bunun temelinde de zaten dönemsel açığı kapatmak üzere karşımıza çıkan yapılandırmalarla baş başa kaldık.
Maddeler üzerinde daha söyleyeceklerim var ama bazı şeyleri sormak istiyorum bugün itibarıyla. Kanun hükmünde kararnameyle el konulmuş şirketler var veya hazine veya TMSF bünyesinde şu anda, daha doğrusu, kanun hükmündeki kararnamelerle alınan kararlar neticesinde, sonrasındaki uygulamada şu anda TMSF tarafından yönetilen şirketler var. Bu şirketlerin vergi konusundaki durumu nedir Sayın Bakan? Bu, TMSF bünyesine dâhil edilmiş olan şirketlerin veya kapatılan şirketlerin vergi borçları, vergiyle ilgili karneleri nedir? Burada karşımıza çıkan sonuçlar nedir? Yapılandırmaları var mıdır? Ne kadardır? Bu rakamlar içindeki payları nedir?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İdare olarak yaklaşımımızı söyleyeyim: Yani onların varsa gecikmiş vergi borçlarını öncelikle takip edip tahsil ediyoruz.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yani biz de...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, bilin de yani yaklaşımımız o.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Anladım yani yaklaşım odur da nedir, mali tablosu ne?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Neden? Çünkü oradaki yapılan düzenlemede sorumlulukları yok, dolayısıyla biz ona karşı özel takip ediyoruz.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - İşte o tabloyu bir görebilirsek...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olur.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - İkincisi, bu, kredi kartıyla yapılan yapılandırmalar var. Kredi kartıyla yapılan yapılandırmalarla ilgili olarak genel içerisindeki payı ve şeyi nasıldır? O oranı da bir alırsak, çünkü bir yerde bankacılık sistemi üzerinde de vergi tahsilatı açısından bir süreç işletimi demek oluyor. Onunla ilgili bir... Kredi kartıyla da yapılandırma yapıyorsunuz değil mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ödeme mi yani?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ödemeleri, ödemeleri.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani borcunu kredi kartıyla ödemiş.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Evet, kredi kartıyla. Onunla ilgili de olursa...
Bir de tabii, şimdi, istatistik... Yani biraz önce KDV konusunda anlaşamadık; ne kadar tahakkuk, ne kadar tahsilat. İşte, tahakkuk tahsilat arasındaki fark ortaya çıktığı zaman diyoruz ki: "Ya, burada biz 'kul hakkı' diyorsak kul hakkı niye birilerinin üzerinde kalıyor da birileri yine gidip tıkır tıkır parasını ödüyor?" diye. Yani bunun da gerçekçi rakamlarını görürsek, vergi istatistikleri konusundaki reel yani hem ne kadar kişi, tam olarak tahakkuk ve tahsilat açısından da bizi aydınlatacak bilgileri arkadaşlarımız verebilirlerse... Çünkü geçen sene -çok güzel- vergi harcamaları raporunu çıkardınız. Bu raporda 100 milyar küsurluk bir rakam hatırlıyorum, yanlış hatırlamıyorsam. Şimdi, yeni bir tecille ilgili süreç ortaya koyuyorsunuz. O süreçle ilgili bence o vergi harcamaları ve uygulandıkları alanlar ve ona göre vergi başlığı açısından dönüşü Hazineye veya Maliyeye ne oldu, onu bir test etmek lazım. Onun içerisinde yani krizlerle... Krizlerle ilgili konuyu, şu anda işsizliği söylemeyeceğim, enflasyonu söylemeyeceğim, bütçe açığını -seçim dönemindeki açığı da söylemeyeceğim- geçen sene verdiğimiz artı, bu seneki eksiyi de söylemeyeceğim. Sadece ve sadece teşvik veyahut diğer başlıklarda yapılan, bu, vergiyle ilgili, harcamalarla ilgili sürecin ne getirdiğini, ne götürdüğünü, nelerin yapılırsa doğru olacağını, istatistik olarak bunu çıkarmanızda fayda olduğunu düşünüyorum.
Biraz önce bir şey söylediniz, tecille ilgili yapıda dediniz ki: "Biz son bir yıla bakacağız, eğer hakikaten parasını vergi ödemeyip de repoya veya işte, şuraya yatırdıysa bu hüsnüniyet değil ama eğer hakikaten hüsnüniyetli..." Ki onu, tabii, yine diyorum, çok dikkatli bir kelime olması lazım. Ama şöyle sorayım: Bir mükellef bir yıl içerisinde vergisini ödemedi ama vade ve gelecek geliri öyle ki gidip vergisini ödeyemedi, geliri de olmadı ama geliri geldi, siz yapılandırmaya gittiniz, bunu kendisi işletme sermayesi olarak değerlendirip yine batırdı, yine şirket zora düştü. Yani performans açısından şirketin verilerinde sadece ve sadece bir yıllık parasını ödememesi, vergisini ödememesi değil de şirketin "Neden dolayı ödeyemiyor?" sorgusunu da yapmanın gerekli olduğunu düşünüyorum açıkçası. Yani gider, gerçekten tecil eder, para yine işletmeye sermaye olarak girer ama yine batar, yine alınmaz. O yüzden buna da dikkat edilmesi yani kriterlere biraz daha dikkat edilmesi gerekir diyorum.
Daha uzatmayayım, çok teşekkür ediyorum, maddeler üzerinde daha detay değerlendiririz diyorum.