KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan; öncelikle Komisyonumuzda görev almaktan ve faaliyet alanlarımızla ilgili katkı sunabilme imkânı bulmaktan büyük bir onur duyuyorum ve teşekkür ediyorum. Bütün arkadaşlarımla birlikte bu yasama dönemindeki çalışmalarımızın da hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN - Sağ olun.

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkanım, dünyada soğuk savaş dönemiyle beraber uzay çalışmalarını günümüzde hemen hemen -yansıda da gördük sunumda- 70 kadar ülke yapıyor ve oldukça da ileri mesafe kaydetmiş durumdalar ve bu kurulan uzay ajansları hakikaten çok devasa bütçelerle koordine ediliyor. Ve farklı amaçlara, farklı gayelere de hizmet etmek amacıyla da kullanılıyor; savunmadan tutun meteorolojiye veyahut gözlemden iklim değişikliklerine kadar birçok farklı alanda kullanılıyor. Ama bunun etkin kullanılabilmesi ve geliştirilebilmesi, işin biraz da bu noktada bu faaliyeti yürütecek olan kişilerin, özellikle bilim ve teknik alanında çalışacak olan insan gücünün niteliklerine ve kalitesine bağlı oluyor. Dolayısıyla, ben hemen sözümün başında, bir miktar, bu bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanında yetiştireceğimiz, istihdam sağlayacağımız insan gücümüzün eğitim politikalarımızla da paralel gitmesi gerektiğini bir dercetmek istiyorum ve bu bakımdan da insanlarımızın bilimin rehber alınarak yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Değerli Komisyon üyeleri, yansının birçok yerinde de dikkatle izledim ama enteresan bir şey fark ettim. Örneğin, Birleşik Arap Emirlikleri 2 Aralık 1971 yılında kurulmuş, sadece iki yıl sonra uzay ajansını kurmuş yani 1973 yılında böyle bir imkâna sahip olmuşlar. Avrupa Uzay Ajansı, yaklaşık 17 kıta Avrupası ülkesini, işte, yukarıda İsveç, Norveç'i, diğer ülkeleri dâhil edersek ve Kanada'nın da gözlemci olmasını da buna ilave edersek geniş bir potansiyele sahip olarak 1975 yılında kurulmuş ve bugüne kadar gelmiş. Çok bilindiği için NASA'yı söylemiyorum bile. O zaten dünyada sektörü sürükleyerek götüren bir kurum. Bizse uydu piyasasına girdiğimizden yaklaşık bir otuz yıl sonra bu konuyu konuşuyoruz. Evet, hakikaten gecikmiş bir mesele ama neresinden dönersek veyahut ne kadar öncelik alırsak, ne kadar ileri seviyede bir irade gösterirsek herhâlde Türkiye için, ülkemiz için de çok faydalı bir adım atmış oluruz.

Şimdi, baktığım zaman Avrupa Uzay Ajansının -daha sonra Avrupa Birliği Uzay Ajansına dönüşüyor bu- bunun başlangıç tarihi de 2000 yılıdır. 2000 yılında bendeniz de 57'nci Hükûmette Sanayi ve Ticaret Bakanlığını icra ederken bu dönemde Avrupa Uzay Ajansı resmî olarak bize başvuruda bulundu ve o dönem böyle bir karşılıklı muhatap kurum bulamadığımız için biz de TÜBİTAK'ı görevlendirmiştik. O görevlendirmeyle ilgili Başbakanlık genelgesi de 15 Mayıs 2002 tarihinde yayımlandı ve sonuç itibarıyla o zamanki Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda bunlar görüşülerek karara alındı. 2000 yılında oluşturulan "Vizyon 2023" perspektifi de Türkiye'nin uzay çalışmalarına yönelik bir öncü olmasını da ortaya koydu. Yani, bu işin tarihi bir miktar daha geriye gidiyor.

Şimdi, enteresan olan şu: Tabii, bu kadar farklı ve öncelikli kurumlar... Örneğin, 2001 tarihinde Millî Güvenlik Kurulu bir karar almış, daha sonra 26 Şubatta alınan bu kararı 2 Mart 2001 tarihinde Bakanlar Kurulu "'Türkiye uzay kurumu' kurulsun." diye bir çalışma başlatmış ve neticede, biraz önce de söylediğim Başbakanlık genelgesiyle de sonuçta bir faaliyete geçilmiş ama ancak 2004 yılında, Sayın Bakanın da sunuşunda söylediği gibi, biz aradan belli bir zaman geçtikten sonra belirli adımları atabilmişiz.

Şimdi, böyle baktığımız zaman, dünyadaki potansiyele de baktığımız zaman, yaklaşık 1 milyar dolar büyüklüğünde bir olayı konuşuyoruz ve uydu alanında da yaklaşık 600 milyon dolarlık, üretimde 20 milyon dolarlık, pazar ve yer ekipmanında da 100 milyon dolar civarında bir pazar büyüklüğüne sahip ülkeyiz. Bizim özel sektörümüzün yüzde 10'luk bir payı var Sayın Başkanım. Bu nedense hemen hemen yok seviyesinde bir oran ama diğer ülkelere baktığımız zaman, gerçekten, örneğin, Fransa'da bu yüzde 75, 80 civarında. Bizdeki özel sektörün payı da daha çok zaten kara taşıtları ağırlıklı.

Şimdi, sunuda da dikkatimi çekmişti, o toplantıya gelemedim ama Sayın Bakanın sunusunda da tahmin ediyorum aynı şeyler var. İhracat ve ithalatla ilgili rakamlar verilmiş ama gümrük tarife istatistik pozisyonlarını siz de bilirsiniz, onların içerisinde işte ihracat 4,1 milyar dolar, ithalat yaklaşık 25 milyar dolar gösteriliyor son sekiz yılda ama baktığımız zaman hakikaten 21 milyar dolara yaklaşık bir dış ticaret açığı veriyoruz. Tabii bunun içerisinde, biraz önce söyledim, belki birtakım ekipmanlar, kara taşıtları ve diğerleri de var. Yani ceman bakılmış yoksa uzay sektörü diye baktığımız zaman bu daha minimalize edilecek bir rakam gibi geliyor. Onun için, daha fazla yatırım yapmamız elzem, bunda bir farklılığımız yok ve aşağı yukarı diğer kurumlara baktığımız zaman, işte, biraz önce söyledim, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı gibi kurumlar 10 ila 15 milyar dolarlık bir bütçeyi konuşuyor. Biraz önce de söylendi, hani bizim bütçemizin ne olacağı, ne kadar olacağı noktası bir miktar havada kalıyor. Doğru, nereden gelir sağlayacağına yönelik var maddeler, tasarının içerisinde de ilgili maddeler var ama bunlar ileride yetki tartışmasına da yol açabilecek bazı sıkıntıları da sanki bize getirecek gibi.

İstihdam kısmı da açıkçası beni düşündürdü. İşte "Bizde 600 kişi çalışıyor." diyor ama herhâlde bütün Bakanlıkta, genel müdürlükte bulunan personeli falan da saymışlar bunun içerisinde. Yani, sadece NASA'nın Jet Tahrik Laboratuvarında 5 bin kişi çalışıyor. Baktığımız zaman, Amerika'da 250 bin kişilik bir, özel sektörü de içine alan istihdam potansiyeli var. Yani, biz, TÜBİTAK, Havacılık ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürlüğü, işte bazı kurumlarla var olmaya ve bu sektörde adımızı duyurmaya çalışıyoruz ama birbirini besleyen, girdi-çıktı ilişkisi tam olan bir sanayi bağını kurmamız gerekiyor, şahsi fikrim.

Bir diğer konu, yine, şahsımın o dönemde, 2001 tarihinde çıkartılmasına katkı yaptığı 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında teşvik ve desteklerden bahsediliyor Sayın Bakanım. Şimdi, bakın, bu kanunu çıkartırken gerçekten çok önemli gayeyi hedef alarak çıkartmıştık. O günden bugüne kadar da zaten Türkiye'nin belirli mesafeler alması, teknolojide atılım yapması, özellikle bizim dış satım ürünlerimizde, imalat sanayisi ürünlerimizde teknoloji girdisi yüksek ürün satabilme potansiyeline gelebilmemiz birazcık da o zaman atılan adımların öncü olmasından kaynaklanıyor.

Burada bir sıkıntı var, izninizle onu sizin dikkatinize sunmak istiyorum. Bir tanesi, şimdi, bu kanun kapsamında birtakım teşvik ve destekler veriyoruz, artı, yetmiyor, Ekonomi Bakanlığının alanına giren teşvik ve destekleri de yine bu kapsamda bu kanun içerisinde de veriyoruz. Burada, korkarım, bir yetki çatışması ileride olabilir. Bunu nasıl çözeceğiz veyahut nasıl gidereceğiz, izale edeceğiz? Bence bürokratik anlamda da, uygulama anlamında da yani icra anlamında da sıkıntı yaratılabilecek birtakım maddelerin içerisinde duplikasyonlar var, onlara hassasiyetle eğilmemiz gerekir diye düşünüyorum. Çok sayıda sektör birbirinden faydalanacak, biraz önce de söyledim, ama en başta tabii iletişim ya da basın-yayın gibi veyahut uzaktan algılama, trafik eğitimi gibi, düzenlemesi gibi konular bu sektörlerden faydalanacak.

Şimdi, bunun bir fanteziden çıkartılıp bizi çok ilgilendiren birtakım konulara getirebilmemiz için gerçekten bunun üzerinde durmamız ve bir kanun yapıyorsak da bunu dört başı mamur yapmamız lazım. Çünkü bugüne kadar... İşte, biraz önce Necip Bey'le de konuşuyorduk yani biz uzaya astronot yollayacak mıyız, yollamayacak mıyız?

NECİP KALKAN (İzmir) - Tabii, esas konu o.

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Yani, bu kanun bize neyi verecek?

Şimdi, mesela, kutupta gözlem istasyonu kurulması deniyor. Ben aynı zamanda Çevre Komisyonu üyesiyim Sayın Başkanım, orada da, bir müddet önce, arkadaşlarımız kutup araştırmalarıyla ilgili çalışma yapılacağını söylediler. Şimdi, onlar neyi yapacak, bu ajans neyi yapacak? Bu "kutup" dediğimiz yer de hani Ankara'nın dışında Haymana bölgesi gibi değil yani herkes elini kolunu sallayıp gidip de orada gözlemevi veya rasathane kuracak hâli yok, o kadar imkân ve potansiyel de yok. Şimdi, biraz önce söyledim, yani bazı şeyler yapılırken birbiriyle yetki çatışması içerisinde olunduğu dikkatimi çekiyor ama her şeyi de, bütün bu eksikleri veyahut sıkıntı yaratabilecek konuları bir kenara bırakırsak bu tasarı tabii ki olumlu yönden bakılması gereken ve ülkemizin dış dünyada bir mesafe almasını gerektiren bir tasarı.

Biz parti olarak da, kişisel olarak Komisyon üyesi olarak da ben bu alanda olumlu katkı sunacağımızı ama bahsettiğim endişelerimizin izale edilmesi şartıyla olacağını belirtiyorum.

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.