KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekillerimiz, değerli bürokratlar, değerli katılımcılar; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün 8 Mart, tekrar hepimizin, hem dünya hem de ülkemiz kadınlarının mücadelesinde bir anma, bir kutlama değil de, işte, hepimizin yaşadığı, ülkemiz kadınlarının temel sorunları, işte, eğitimde, istihdamda, cinsiyet eşitsizliğinde, siyasetteki temsiliyet noktasındaki ve daha da önemlisi birçok kadının yaşam mücadelesi içinde olduğu bir dönemde sorunlara çözüm noktasında daha çok şeyin yapılması gerektiğini, siyasetüstü bir bakış açısıyla bütün engellerin kaldırılması gerektiğini tekrar temenni ediyorum ve bütün emekçi kadınları saygıyla anıyorum.

Evet, ben, dışarıdan ilgimi çeken, bir bilim insanı olarak... İşte bu iktidar dönemiyle birlikte bir akademisyen olarak görev yaptım ve bilim üreten kurumlarımızın, işte TÜBİTAK, TÜBA, üniversiteler, yüksek teknoloji enstitülerinin, araştırma merkezlerinin maalesef etkinsiz, verimsiz ve içlerinin boşaltılıp ve bizim ısrarla her noktada, her zaman gündeme getirdiğimiz, işte farklı yapılanmalara teslim edilmesi, liyakatten, objektif kriterlerden uzak, nitelikli insan kaynağının uzaklaştırıldığı, liyakate dayanmayan maalesef bir iktidar yapısı, bir ideoloji belki zaman zaman yapılanmaların hâkim olması ve bizi maalesef sonuçta bu tabloyla karşı karşıya getirdi.

İşte, Sayın Bakanlığın sunumu var TÜBİTAK reformuyla ilgili, geçen hafta yapıldı bu sunum. Ben Genel Kuruldaki çalışmam nedeniyle katılamadım, Sayın Bakanımız da özellikle davet etmişti beni. Buradaki veriler bize her şeyi açık ve net zaten ortaya koyuyor. Yasanın gerekçesinin birinci paragrafı da son on beş yılda maalesef bilim ve sanayi alanında ve politikalarında başarısızlığı zaten kendisi yazmış. İşte "Bir ihtiyaç hasıl oldu." diyor. Çok geç kalınmış bence. Aşırı geç kalınmış düzenlemelerle karşı karşıyayız. Objektif, özerklik, şeffaflık, liyakat, nitelik, açıklık; bunlar, bilim dediğimiz zaman bizlerin aklına gelenler. Bu tasarı içerisinde -biraz sonra ben çekincelerimi söyleyeceğim- bütün bu saydığım bilimsel kavramlar yok, uzağında düzenlemeler var ama ben yine de umuyorum, bir çalışma yapılmış, değerli bir çalışma. Bunların çözüm üreteceği ve bu yaşadığımız bugüne kadarki sıkıntıları aşacağımızı, gerçekten bizim için ve bizden sonraki nesiller için, hepimiz için...

İşte, bu ülkede 6,5 milyon insan işsiz, yoksulluk var. Bilimsel anlamda üniversitelerimiz maalesef bilim üretme, bilgi üretme, teknoloji üretme dışında her türlü tartışmanın yapıldığı yerler oldu artık. Seçimlerinden, akademisyen... İşte, hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve hepimiz üniversitelerin, eğitim kurumlarının nasıl tartışıldığını... Bakın, işte maalesef 15 Temmuz sonrasındaki süreçte bütün eğitim kurumlarımızın nasıl çöktüğüne biz bizzat şahit olduk, nasıl içlerinin boşaltıldığına bizzat şahit olduk. Bu hataların yapılmaması için bu düzenleme gelmiş ve buna ben inanıyorum başarılı çalışmalar yapılacağı noktasında.

Sayın Nebati çıkmış, bir şey söyledi: "Çoğunluk, özgünlük, liyakat; bu iktidarımızın en büyük özelliği bu." dedi. Evet, bu teorik olarak böyle ama biz bilim insanları olarak pratikte bunun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz, buna şahidiz.

İşte burada veriler var, gerçekten on beş yıldır tek başına uyumlu bir şekilde üst düzeyde bütün kamu kurumlarıyla, bütün yönetim mekanizmalarıyla uyumlu bir yönetim yani tek elden, işte bu yasayla oluşturacağımız tek elden bir yönetim biçiminde dahi bilim ve sanayi politikalarımızda maalesef bir geriye gidiş -ileriyi bir kenara koyuyorum- var. İşte diyor ki: "Yüksek teknoloji sektöründeki ihracatımızın toplam ihracatı yüzde 2 seviyelerinde ortalama. Orta, düşük gelir grubundaki ülkelerdeki orandan çok daha düşük." Bu gerçekten kaygı verici. İhracatta düşük teknoloji ve düşük katma değerli ürünlerde yoğunlaşmışız, ithalatımız aksine yüksek teknoloji ürünlerde. Katma değeri ürün üretemiyoruz, bu kapasitemiz yok. Bunlar tamamen Bakanlığın verileri. Ve mevcut bir yapı var. İşte, bugün tartışılan bu yasanın değiştirmeye çalıştığı mevcut yapıya bakıyorum ben. Bütün buradaki yapı içerisinde yani bilim ve sanayiyle ilgili yapının tamamen çöktüğü şu an... Ve bu çökmesinin sebebi ise dediğim gibi nitelikten, nitelikli insan kaynağından, liyakatten uzak belli bir yapıyla oluşturulmaya çalışılan karar mekanizmaları.

Yine, Bakanlığımızın sunmuş olduğu verilerde gerçekten çok ciddi tespitler var burada. Katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileşmesinde istenen başarı yakalanamamış. Destek mekanizması birbirini tamamlar nitelikte değil. Birçok veri AR-GE, inovasyon, değer zincirine uygun olarak birbiriyle ilişkilendirilmemiş. Yani, bunların hepsi varken, bunlar veriyken işte bize bir 2023 hedefi konulup ve burada bir ihracat hedefi, yüksek teknoloji ihracat hedefi, bilim ve AR-GE anlamındaki hedefler konulması gerçekten büyük bir çelişki yaratıyor. Yani, nasıl bu kadar içi boş ve bu kadar başarısız bir yapıyla bu hedefler ortaya konulmuş olabilir? Bu büyük bir çelişkidir, bu iktidarın büyük bir çelişkisi olarak karşımıza çıkıyor.

Yasa tasarısına geleceğimiz zaman ise ben kendi açımdan çekincelerimi sizlerle paylaşacağım. Buradaki Bakanımızın da söylediği gibi genel gerekçesi bu düzenlemenin bir bütünlük sağlanması, karar mekanizmalarının hızlandırılması, daha etkin çözüm noktası çünkü bu yapıların tamamen çöktüğü, işte TÜBİTAK'ın nasıl verimsiz bir kurum hâline getirildiği noktasında hepimiz mutabıkız.

Tabii ki, kaynak noktasında da bir düzenleme yapılmış. Şimdi, kurumlara baktığımız zaman, YÜTAM kuruluyor. Açıkçası bir bilim insanı olarak, YÜTAM, TÜBİTAK, işte isimler değil, benim için gerçekten bilim üreten ve ülkemizin kalkınması ve stratejik anlamda rekabet edebilir güce sahip olması, istihdam yaratması, bilgi üretiyor olması, yine nitelikli insan kaynaklarının, dünyada başarılı bilim insanlarının olacağı bir ülke olması önemli. YÜTAM adında bir kurumun kurulması ve YÜTAM'ın da bağlı olduğu İcra Kurulunun tekrar kurulması var. YÜTAM'ın yapısı; 7 üye olacak, üniversitelerden, özel sektörden temsilciler olacak ama burada bunları belirlerken tamamen Bakan ve Başbakanın inisiyatifinde yani subjektif bir yapı var Sayın Bakan. Yani, Bakanlığın belki vizyonuna göre, belki bakış açısına göre... Sizin çalışmalarınızı ben çok değerli buluyorum ve önem de veriyorum, yakından da takip ediyorum ama sizden sonra nasıl bir bakanımız olacak, kim olacak? Yani, tamamen subjektif değerlerle belirleniyor. Ve diğer bütün kurumlarda da Başbakanın sürekli bir onayı var. Bunu nasıl görüyorsunuz? Bu biraz bir kurul ya da daha özerk bir yapının oluşması açısından sakıncalı değil mi?

Yine, madde 3'te Yönetim Kurulunu belirlerken hiçbir nitelik yok; sadece, işte inovasyon ve teknoloji yetkinliği bulunan firmalarda en az on yıl deneyimi olacak. Çok açık, daha objektif, belirgin kriterler olması gerekiyor ki, YÜTAM işte İcra Kurulunun kendisine sunmuş olduğu politikaları belirleyecek, hedeflere ulaşmayı sağlayacak çok önemli kurum olarak burada gözüküyor ama yapısının daha dikkatli, daha objektif, daha şeffaf oluşturulması noktasında biraz daha dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum ben.

Yine, yabancı personel alımı olacak YÜTAM'a. Bununla ilgili de çok açık kriterler belirlenmemiş. Kim olacak bu yabancı personel, nereden olacak? Bizim mesela stratejik hedeflerimize uyumlu kişiler mi burada görevlendirilecek? Yine, başka kamu kurumlarından görevlendirmeler olacak. Burada da kim, kimler nasıl gelecek bu kurumlarda görevlendirilecek? Bunların da daha açık ve net belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

İcra Kurulunun yapısı özerklikten uzak bir yapı yani mesela Başbakan, bakanlar... Bakan olacak, Başbakanın başkanlığında toplanacak, yılda en az 2 defa toplanacak. Evet, bu, nispeten Hükûmetin sunmuş olduğu bir bilim politikası olacak gördüğümüz. Ve buna da bir üst kurumu Danışma Kurulu var yine yani yine birçok kurum var. Danışma Kurulu da 12 üyeden oluşuyor. Yine, Başbakanın, bakanın belirlediği işte üniversitelerden temsilciler var, özel sektörden temsilciler var yani Danışma Kurulu bir özerk kurum değil. Başbakanlığın bilim üretecek o İcra Kuruluna politika önerecek olan Danışma Kurulu yine Başbakanın belirlediği ve Bakanlığın belirlediği üyelerden oluşuyor yani bu üretkenlik anlamında ve o strateji oluşturma anlamında ne kadar etkin olacak? Çünkü, tamamen tek elden oluşturulan bir kurumsal yapı var. Buranın daha özerk olması gerektiğini ben düşünüyorum.

TÜBİTAK'ın yapısında Bilim Kurulu yerine Bilim Teknoloji Kurulu geliyor ve bu kadar oluşturulan kurumsal yapı içerisinde doğal olarak TÜBİTAK bir sekretarya görevi ve yukarıdan verilen, İcra Kurulundan gelen görevleri yapmakla sorumlu olacak.

Ben yine söylüyorum: Burada isimler, kurumlardan ziyade, yapının bütününün nasıl işleyeceği... Ve gerçekten subjektif bir yapı var Sayın Bakan. Tamamen Başbakanın ve Bakanın tek elden yetkili olduğu, şeffaflıktan uzak, liyakatten uzak... Nitelikli insan kaynağının tam olarak nasıl belirlendiği de açık değil kurumların yapılarında. Bu konuda daha dikkatli bir düzenleme ya da değişimler olabilir mi? Ben değerlendirmenizi bekliyorum.

Gerçekten önemli bir dönemden geçiyoruz, dünya değişiyor. Ben, doktora tez çalışmamda Güney Kore üzerine ve Uzak Doğu ülkelerinin sanayileşme süreçleri üzerine çalışmıştım. Gerçekten en önemli yaptıkları, bilimsel politikalarının kamu ve devlet destekli, işte o özel sektörün tam da şuursuzca kullanımına çok da yetki bırakmayan daha denetimli mekanizmalar, objektif ve şeffaf mekanizmalar, kurumsal yapılar kurulmuştu.

Ve eğitim... Eğitim ve kalkınma politikası ve bilim politikaları bütüncül biçimde bir araya getirilmişti. Biz eğitim sistemimizde bilimsel çalışmaların önemi, müfredatın geliştirilmesi noktasında maalesef çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Sizin Bakanlığınızın da Eğitim Bakanlığıyla, üniversiteler, YÖK iş birliğinin bu kurumsal yapılarda daha etkin ve daha bütüncül, daha küçük, çocuk yaşta bu bilincin sağlanması, geliştirilmesi noktasında da bu kurduğunuz kurumların daha çok faal olmasını bekliyoruz.

YÖK Başkanının bir sunumu olmuştu kalite kurullarıyla ilgili. O çalışma sizin bu çalışmanızla ne kadar entegre ya da ne kadar bağlantısı var, o konuda da bilgilendirme yapabilir misiniz?

Ben teşekkür ediyorum. Bu yasa tasasındaki düzenlemelerin bir on beş yıl sonra çökmemesini, içlerinin boşaltılmamasını, etkin, nitelikli, kaliteli bilim insanlarının sayısının artmasını umuyorum. Üniversitelerimizin bilim üretme merkezi ve nitelikli insan kaynağı ve iyi, nitelikli gençler istihdam edilebilir, bilim üreten, bilgi üreten... Gerçekten o imrendiğimiz kalkınma açısından ve toplumsal gelişme açısından ülkeleri geçeceğimize, başarılı olacağımıza, bu noktada yapılan bütün katkıların çok değerli olduğuna inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.