| Komisyon Adı | : | (10 / 392) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Millî Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Atif Ala'nın Teftiş Kurulunun yetki ve görevleri ile Adana Aladağ'daki olayla ilgili çalışmaları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 01 .03.2017 |
GAYE USLUER (Eskişehir) - Şimdi, gerçekten, Deniz Hanım'ın söylediği gibi, üniversite öğrencileri dışında özel yurtların açılmasının sakıncalı olduğunu aslında son iki yıldır yaşadığımız olaylarla gördük. Yani tacizdi, tecavüzdü, yangındı derken, aslında bunların tamamı özel yurtlar. Dolayısıyla bu noktada gerçekten Millî Eğitim Bakanlığının hani "Yeni yönetmelik yapalım, belediyelerin ruhsat vermesini engelleyelim..." Bence belediyelerin bu ruhsat vermesinden daha vahim olan, bu kişilere, bu yaştaki çocuklara yurt açma yetkisinin verilmesidir. Yani Millî Eğitim Bakanlığı yönetmeliğine birinci olarak bunu yazmalı, yoksa geri kalan, bakın, işte, maarif müfettişleri denetlemiş, rapor yazmış, her şey var içinde, kaymakamlık denetlemiş, hiçbir şey yok içinde, yani ikisi birbiriyle örtüşmüyor, iki denetimin aslında birbirini tamamlayan denetimler olması gerekiyor. Maarif müfettişlerinin raporlarına istinaden kaymakamlığın yaptığı denetlemenin sonuna, işte, "Bir önceki şu, şu rapordaki, şu, şu, şu eksiklikler yerine getirilmiştir." diye yazılması gerekirken varmış gibi, yani zaten hiç yokmuş durumu olmamış gibi bir rapor yazmışlar. Ama tabii ki tüm bunlar, yani kaymakamlık ayağı, Millî Eğitim ayağı, bunlar birbirinden bağımsız düşünülemez, bunlar birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları. Dolayısıyla maarif müfettişleri görevlerini yaptığı için Millî Eğitim Müdürünü bu işin dışında tutmamız mümkün değil. Burada bir paydaşlar grubu vardır görevini eksik yapmış olan. Paydaşların içinde Millî Eğitim Müdürü de vardır, kaymakamlık da vardır, işte, şube müdürü kimse o da vardır, bunlar paydaştır, bunları birbirinden ayrı düşünme şansımız yok.
Tabii ki bir başka önemli nokta: Bu kadar kolay mı olmalı? Yani, bir dernek kurmak, bu derneğin hükümleri içerisine, işte, yurt açar, eğitir, kurs açar, yardım yapar... Yani, bakınız, 2009'da kuruluyor dernek, bu noktada İçişleri Bakanlığının da burada önemli olduğunu düşünüyorum ve konunun bir ayağının da İçişleri Bakanlığı oluşturuyor bence. Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği Tüzüğü. 2009'da dernek kuruluyor, daha önce hepimiz birtakım derneklerin kuruluşunda kurucu üyeler olduk, belki yönetimlerinde yer aldık. Aslında dernek kurulmasına izin pek de o kadar kolay olmuyor. Bakınız, dernek kurucu üyeleri: Çiftçi, esnaf -küçümsemiyorum ama derneğin tüzüğüyle ilişkileri açısından- serbest, şoför, çiftçi, şoför, şoför... Şimdi ben bilmiyordum demek yok. Bu son derece ciddi bir şey. Yani Bakanlık onayıyla kurulan bir dernek ve derneğin hedeflerine baktığımızda, işte, yardıma muhtaç öğrenciler için her şey var. Kurs açıyor, yurt açıyor, yeme içme masraflarını karşılıyor, sağlık giderlerini karşılıyor, ondan sonra da kitaplıklar... Yani burada hiçbir eğitimi olmayan insanların her şeyi yapabildiğini görüyoruz. Bakın, bir dernek açılmasına izin verdiğinizde, o dernek tüzüğünde yazan her şeyi yerine getirebiliyor. Okul açıyor, yurt açıyor, kurs açıyor, her şeyi yapıyor. İşte, esas sorun bu derneğin kurulmasına izin verildiği noktada başlıyor. Bence İçişleri Bakanlığının da veya İçişleri Bakanlığını temsilen kişilerin de dernekler mevzuatıyla ilgili burada olması lazım. Yani canı isteyen kişi öğrencilere yönelik böyle bir şey açabilir mi? Olmaması lazım.
BAŞKAN - Zaten onları da ileriki haftalarda davet edeceğiz biraz önce söyledim, tabii ki. Vakıflar ve Dernekler Genel Müdürlüğünden.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Artı, şimdi yurtta iki tane görevli kişi var. Bunlardan birisi meslek yüksekokulu mezunu, diğeri lise mezunu, ikisi de erkek ve kız öğrenci yurdundalar. Hâlbuki siz yaptığınız sunumda dediniz ki: "Kız öğrenci yurtlarında kadınlar, erkek öğrenci yurtlarında erkek görevliler."
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI GENEL MÜDÜRÜ KEMAL ŞAMLIOĞLU - Yenidir o.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Yani yenisi, eskisi yok ama yani bir tane kadın yok, iki tane erkek var. Yani 2015'te denetlenmiş, daha yeni. Yeni durum da, son iki yılda bir sürü şey yaşadık. Yani bu çocuklar bizim çocuklarımız. Tamam, okul müdürü yönlendirmemiş olabilir, bu konuda şaibeler de çıkabilir böyle bir olay yaşanınca ama siz çocukların okuduğu ilçede bir yurdu depreme dayanıklı değil diye yıktığınızda, o çocuklara önerin ya da önermeyin, evlerine gidemeyeceklerine göre, orada kurulma izni verilmiş yurda gideceklerdir. Yani, buna şunu diyemeyiz: Ailelerin izniyle, ailelerin gönlüyle gittiler diyemeyiz; çaresizliğin sonucu" diyebiliriz en iyi ihtimalle. Bu çaresizliğin sonucuna Millî Eğitimin de paydaş olarak katılması gerekir, böyle bir şey yok. Benim çocuğumun ilkokul öğretmeni telefon açıp "Gaye Hanım, çok terliyor, müsaade ederseniz, sırtına, tülbent yollayın, arada tülbent koyayım..." Yani, öğretmen budur, Millî Eğitim müdürünü bırakın, okul müdürü budur. Bu kadar kontrolsüz çocuklar bir yurda gönderilip eti senin, kemiği benim, hani yatıyorsa yatıyor. Böyle bir şey değil, bu çocuklar emanet. Bu çocukların aileleri orada burada ama bu çocuklar o ilçenin emanetleri, devlete emanet bu çocuklar. Dolayısıyla, hiçbirimizin bu sorumluluktan kaçabileceğini düşünmüyorum ben. Çaresizliğin çaresi o yurda gitmek ama o yurdun açılmasına kim izin verdiyse onların da aynı derecede sorumlu olduğunu düşünüyorum ve bu sorumluluğun "Ben bilmiyordum, ben bilemezdim." deme gibi bir lüksü de olmadığını düşüyorum. İnsanlar evlatlarını kaybettiler. Yaralanan çocukların durumlarını bilmiyoruz, yaralı diyoruz; yüzü mü yandı, eli mi yandı, kolu çalışıyor mu, bacağı çalışıyor mu, bunları bilmiyoruz, yaralı diyoruz.
Teşekkür ederim.