KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli bürokratlar, sivil toplum örgütlerinin çok saygıdeğer temsilcileri, kıymetli basın mensupları; hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.

Vergi indirimi teklifini görüşürken uzun uzun tartıştık ama getirilen taslakta da görülüyor ki Hükûmetin en iddialı olduğu birim, vergisini süresinde ve zamanında ödeyen mükelleflere yüzde 5 indirim öngörülmesi, en öne çıkan noktalardan biri. Teklife göre, mükellefin, indirimin yapılacağı yıl ve ondan önceki iki yılda düzenli beyanname vermiş ve vergisini gününde ödemiş olması gerekecek. İndirim tutarı 1 milyon liradan fazla olamayacak ve diğer vergilerden mahsup edilebilecek. Bu, bizim sürekli üzerinde durduğumuz bir konuydu ama Hükûmet yine geç kalmış, referandum öncesi bir hamle olarak piyasaya getirdi.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, vergi affı yapılandırma görüşülürken, vergisini tam zamanında ödeyenler için ilave önergeler vermişti ama iktidar partisinin oylarıyla reddedildi. O zaman bu düzenlemeler yapılabilirdi. Sık sık yineledik, sivil toplum ve mali müşavirlerden ciddi görüşler alınarak bunun tartışıldıktan sonra burada görüşülmesinin ciddi katkılarının olacağını ve sık sık düzenlemelere de gerek olmayacağını ifade etmiştik ama ne yazık ki dikkate alınmamıştı. Ama, her zaman olduğu gibi, "Biz yaptık, oldu." zihniyeti devam etmektedir.

Vergi ödemesi pekiyi olan mükellefe indirim sağlıyorsunuz. Vatandaşın bu süreçte vergisini ödemeye bile takatinin kalmadığını aslında siz de biliyorsunuz. Kötü yönettiğiniz ekonomiyi Sosyal Güvenlik Kurumu prim borçları ertelemesi, yapılandırma ertelemesi ve en son da yeterince tartışmadan bunu getirdiniz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, anımsarsanız şöyle bir geriye doğru döndüğümüzde, ödedikleri vergiler toplamı kadar bir sonraki yıl yıl başında devlet o parayı mükellefin hesabına versin; otuz altı yılda, altmış ayda değil, on iki ayda ya da on sekiz ayda mükellef düzgün aralıklarla bunu ödemesini devlete yapsın, böylece vergisini ödeyen yurttaş teşvik edilsin, ödüllendirilsin istiyorduk Sayın Bakanım. Vergisini tam ve zamanında ödeyenler için sadece indirim yeterli değil. Daha önce de dediğimiz gibi, ödedikleri vergi ve sosyal güvenlik primleri tutarı kadar faizsiz işletme kredisini mutlak gündeme almak durumundasınız. Esnafın durumu gerçekten çok zordur.

Komisyonlarda ve Genel Kurulda vergi affı görüşülürken defalarca söyledik, yineliyoruz yine de: Vergisini bugüne kadar düzenli olarak ödedikleri hâlde finansman sıkıntısından zora düşenlere de kolaylık getirilemez ise yatırım, üretim, istihdam zarar görür, ekonomimiz de zarar görecektir. Yatırım, üretim, istihdam olmadan ekonominin ayakta kalması imkânsızdır. Yatırımı, üretimi, istihdamı yaratan firmaları yaşatmaya da mecburuz. Bunların can suyuna ihtiyacı olduğunu siz de biliyorsunuz, yaptığınız uygulamalar da bu anlamda.

Değerli milletvekilleri, her kanun düzenlemesinde gördüğümüz garabetlere burada rastlıyoruz. Kanun teklifinde, Türkiye'de gayrimenkul alan yabancılara katma değer vergisi muafiyeti getiriliyor. İş yeri ve konutların satış bedelinin yurt dışından getirilecek dövizle ödenmesi koşuluyla Türkiye'de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler ile kurumlar konut satışında KDV ödemeyecek. Bu ne demek? Yani, vatandaşı olduğumuz ülkemiz ev, iş yeri aldığımızda bizden vergi alacak ama yabancılardan tek kuruş vergi almayacak. Hamaset nutuklarına gelince "millet" lafzını dilinden düşürmeyenler söz konusu döviz ve sermaye olunca vatandaşlarını kendi ülkelerinde ikinci sınıf vatandaş hâline getirmeye devam ediyorlar.

Döviz karşısında erittiğiniz Türk lirası için Hükûmetin suni çözüm yöntemlerinden biri de budur sanırım. Ekonomi böyle mi kurtulacak? Bu, düpedüz varlıklarımızın yabancılara altın tepside sunulmasından başka bir şey değildir. Dövizi ülkemizde kat kat değer kazanan yabancı uyruklular gelip ülkemizin en güzel yerlerinde, bizim vatandaşlarımızın el bile uzatamayacağı mekânlarda yaşayacak, mülk sahibi olacak, üstelik KDV'den de muaf olacak. Kendi vatandaşı su alırken, ekmek alırken bile KDV ödeyen bu ülkede milyonlarca dolarlık mülkler KDV'den muaf olacak.

Tüm bütçe yükünü vatandaşa yüklerken sırf döviz girdisi adına bu haksızlıkları reva görmenizi anlamakta zorlanıyoruz ama nafile gibi görünüyor. Küçülüp çekilen bankalar, iş çevreleri yatırım yapacağı ülkelerde bazı özellikleri ararlar; barış, huzur ortamı, güven, dünyayla entegre olmayı hedefleyen bir modern ülke, bağımsız yargı ve her türlü kanun ve yasalarıyla güven veren bir ülkeyi şiddetle ararlar ama dönüp baktığımızda ülkemizde, yaşadıklarımızda bunlar var mı? Maalesef yok. OHAL yönetimi, kanun hükmünde kararnameler, basın özgürlüğü ve insanın kişisel yaşam alanına Hükûmet müdahaleleri bunların görüntüleridir, yabancılar da bunları gözlemektedir. Zaten böyle hamleler yapmasına da gerek yoktur, zaten elindeki dövizi değersizleşen Türk lirası karşısında katbekat değerini de almaktadır.

İnşaat sektöründe de ekonominin etkileri görünüyor. Kötü gidişatı durdurmak için bu sektörde de satışı artırma stratejisine gidilmektedir. Düzenlemeyle inşaat sektörünü de yükseltmeye çalışmak amaçlanmaktadır. Ekonomi büyük ölçüde inşaat sektörü üzerine kurulmaktadır. Son dönemde inşaatta, konut satışlarında düşüşler olması nedeniyle inşaat sektörüne yönelik teşvikler buradan hedefleniyor. Hem vergi indirimi şeklinde teşvikler, özellikle yabancıların mülk edinmesini kolaylaştıran birtakım düzenlemeler bize istediğimiz sonucu getirmeyecektir.

Yine bu düzenlemeyle Ahilik sandığının kurulması... Ahilik, Ahi Evran tarafından kurulan esnaf dayanışma teşkilatıdır; halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan bir örgütlenmedir. Bu dayanışma ruhuna, Ahilik ruhuna uygun bir düzenleme yapılması gerekirdi. Esnafın beklentisi budur. Ahilik, üyelerini hem ekonomik hem de ahlaki yönden yetiştiren bir yapıdır. Ahilik sandığı kepenk kapatmaya yüz tutmuş yüz binlerce esnafın derdine derman olacak mı merak ediyoruz. Asıl çözüm esnafın sorunları üzerinde yaratılmalıdır. Esnaf odaları sürekli krediye başvuran esnaflarla dolup taşıyor. Peki neden? Çünkü esnaf ayakta duramıyor, siftahsız geçen günlerin açığını krediyle kapatmaya çalışıyor. Ama esnaf kredi çekse de esnaftan alışveriş yapacak, para akışı sağlayacak insan yok. Çünkü ücretlinin parası döviz artışı ve enflasyon karşısında pula dönmüş durumda, insanlar zor geçiniyor. Bu basit denklemden en büyük ekonomik tıkanma ortaya çıkmaktadır.

Esnaf bu sandığın kurulmasından umutlu ama çekinceleri çok büyük. Malum, Hükûmetimizin bu fonlarla ilgili sicili pek de parlak değil. Her sıkışıldığında talan edilen bir İşsizlik Fonu'muz var. İşçinin parası her yerde kullanılıyor. Çünkü bu fon, malum, her noktayı düzenlediğiniz, millî kaynaklarımızın devrinde bile keyfiyetle çıkarttığınız 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bu kez işverenlerin hizmetine sunuldu. Sayın Bakanımız açıklama yaptı, "İstihdamı teşvik için işverene hem prim desteği hem vergi indirimi yapılacak. 2017 2016 dan daha iyi olacak." dedi. Biz artık bu içi boş, dayanaksız politikalarla ekonominin arzu edilen noktaya çıkacağına inanmıyoruz. Ekonomi umutla, temenniyle yürüyecek bir çark değildir. İşçinin alın teriyle biriken İşsizlik Fonu işverenin emrinde olacak, işçi maliyeti düşecek, işverene kıyak geçilecek ama işçiye reva görülen zam bir ay bile demeden eriyip gidecek ve bunu görmeyen bir Hükûmet olacak.

Bu teşvik paketi işçinin parası ve halkın vergileriyle işverenlerin desteklenmesi anlamına geliyor. Bu teşvikin bedeli İşsizlik Fonu'na 13 milyar maliyet doğuracak. 2002 yılından bu yana işsizlere sadece 14,3 milyar TL ödeme yapan İşsizlik Sigortası Fonu'ndan bir çırpıda 13 milyar TL başka işveren için kullanılacak. İşte esnafın da en büyük korkusu budur, işçinin emeğinin talanı Ahilik fonunda da olacak ise, esnafın emeği başka kaynaklar için kullanılacaksa bu düzenlemenin pek anlamı da kalmıyor. Büyük umutlarla sunduğunuz İşsizlik Fonu gibi esnafının emeğinden biriken paralar başka yerlerde kullanılacak mı, bu sandıkla ilgili en önemli çekince de budur. Esnaf bu fonun korunma garantisini şiddetle istemektedir.

Tasarının 3'üncü maddesindeki düzenlemeyle esnafın işsizlik sigortasından yararlanma koşulu işçilere göre daha zor. Özellikle en az yedi yüz yirmi gün prim ödemiş olmak çok ağır bir koşul. Bu koşul işçilerde altı yüz gün olarak uygulanıyor. Altı yüz gün bile birçok işsizin işsizlik sigortası ödeneği almasını engelliyor. Dolayısıyla, işsizliğin çift haneli olduğu bir dönemde işsizlik sigortasından yararlanma koşullarını kolaylaştırmak Hükûmetin en asli görevi olmalıdır. Ayrıca, işsizlik sigortasından yapılan ödemelerin tutarının da artırılması gerekiyor. Hükümet bu fonlarda biriken paraları popülist amaçlarla kullanmak yerine işsiz kalan işçi ve esnafa rahatlıkla verme yolunu artık hayata geçirmelidir.

2020 yılında ödemelere başlanacağı söyleniyor. Peki, bu üç yıllık sürede erimeye devam eden, kepenk kapatan yüzlerce esnafın durumu ne olacak? 3 yıl çok uzun bir süre, bu insanlar nasıl geçimini sağlayacak? Bugün prim ödeyemeyecek, kredi borcuyla cebelleşen yüzlerce esnaf var, bunların primleri nasıl düzenli yatacak? Hâlihazırda iş yeri kapatan esnaf yıllarca emek vermiş ama bugün prim ödeyecek üretimi yapamıyorsa onlar için çözüm öneriniz neler olacaktır? Gelirin bir bölümü istihdam programına ayrılacak sanırım, bu sistem nasıl işleyecek? Esnaf teşvik olmadan nasıl yeniden iş yeri açacak? Esnaf, sorunlarına köklü çözümler getirilmesini bekliyor.

Türkiye'de esnaf ve sanatkârımızın durumunun iyileştirilmesi işçinin, memurun ve çiftçinin gelir düzeyinin iyi olmasına bağlıdır. Hâlen en büyük sorun piyasalardaki talep daralmasına bağlı azalan iş hacmi ve bunun yansımalarındaki sorunlardır. Öncelikle ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar, teknolojik gelişim, gros, hiper ve süpermarketlerin kontrolsüz, mantar gibi çoğalmasıyla birlikte oluşan haksız rekabet, uygulanan bölgesel teşvikler, hızla artan ithalat girdileri ve kendi kontrolleri dışında gelişen piyasa koşulları esnafı zorlamaktadır. Bütün bu olumsuzlukların yanında uygun koşullu finansman sorunu, yetersiz mevzuatlar, yetersiz pazarlama ve mesleki bilgi eksikliği, planlama, adaletsiz vergi ve sosyal güvenlik sistemi, iş yeri temini, ihracat ve danışmanlık hizmetlerinin yetersizliği ve eksikliği ana başlıklar olarak esnaf ve sanatkârlarımızın ciddi sorunlarının başında gelmektedir.

Çözüm olarak ülke ekonomisinin canlandırılması, esnaf ve sanatkârlarımızın hak ettiği ve Avrupa Birliği ülkelerindeki meslektaşlarının seviyesine ulaştırılması için acilen yasal düzenlemelerin yanında özel teşvik ve destek paketleri bir an önce hazırlanmalıdır.

Kısaca, esnaf ve sanatkârlarımız, Ahi kültürünün üstün vasıflarına mensup, devletine, milletine bağlı, ülkesine hizmeti vazife ve şiar edinmiş, bilgi ve becerisini alın terine katarak ülkesine hizmet eden güzide insanlardır. Umuyoruz ki en kısa zamanda esnaf ve sanatkârlarımız ülkemiz ekonomisi içinde sosyal ve siyasal yaşamında hak ettiği yeri alacaktır. Ama esnaf ve sanatkârların çekinceleri vardır. Sandığın isteğe bağlı hâle getirilmesi öncelikli talepleridir. Çünkü esnafımız bu konuda ülkemizde yaşananlardan, kanun hükmünde kararnamelerden kaygılı ve endişelidir. Sigortalı payı yüzde 2 ve devlet katkısı 1 olarak belirlenmiş. Oranların sigortalı payının yüzde 1, devlet katkısının da 2 olarak değiştirilmesi talep edilmektedir çünkü devlet sık sık bu fonlara el atıp dilediği gibi kullanmaktadır zaten. 4447 sayılı Kanun'un "işsizlik ödeneği ödemesinde hak düşürücü nedenler" başlıklı 52'nci maddesi hükümleri Ahilik fonuna uygulanmamalıdır.

Sandıktan faydalanma şartlarında -az önce de ifade ettiğim- minimum yedi yüz yirmi günün altı yüz güne çekilmesini beklemektedirler. Söz konusu sandık kendi nam ve hesabına çalışanları kapsadığından "kurumca sağlanacak hizmetler" başlığı adı altında yer alan "yeni bir iş bulmanın" "yeni bir iş kurma" olarak değiştirilmesi gerektiğini ifade etmektedirler. Sandığa sigortalılığın bitiminden sonra otuz gün içinde başvurmayanların başvurduğu süre kadar ödenekten mahsup edilmesine ilişkin düzenlemenin çıkarılmasının daha doğru olacağını ifade etmektedirler. Yine, sandığa ödeme yapan ancak ödenek alma şartlarını sağlayamadan sigortalılığın sona ermesi hâlinde hiç ödenek alamayanların daha sonradan yeniden sigortalı ve sandığa üye olması hâlinde geçmiş haklarının canlanmasına ilişkin düzenleme eklenmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etmektedirler.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Yine aynı düzenleme içerisinde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmakta olan büyük yatırımların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İskan Kanunu'yla ilgili değişiklikleri talep edilmektedir. Bu konuda biraz daha açıklama yapılır, bu değişikliklerin insanların iskânı noktasında yabancılara uygulama alanının olup olmadığı gibi konularda da Komisyonumuz bilgilendirilirse seviniriz.

Teşekkür ediyorum.