Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 29 .12.2016 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iyi sabahlar, sanırım 6'yı bulduk. Evet, on gündür bu salonda Anayasa değişiklik teklifini konuşuyoruz. Doğrusu dışarıda ne oluyor ne bitiyor basından izlemeye çalışıyoruz ama bu salonda neler olduğunu bire bir yaşayarak öğrendik, belki ileride tarihî bir dönem olarak hepimiz bunları aktarma olanağı bulacağız.
Gerçekten bu Anayasa değişiklik teklifi daha üzerinde çok konuşacağımız bir teklif. Ama genel olarak söylemek gerekirse, Türkiye'nin şu anda gerçekten bir anayasaya ihtiyacı var. On yıllardır bu darbe ürünü Anayasa'ya karşı çok ciddi bir muhalefet oluştu. Geçmişte şu anda bu teklifi getiren iktidar partisi de birden fazla seçimde Anayasa değişiklik vaadiyle, demokrasi ve özgürlükler vaadiyle oy istedi halktan ama 2007'deki paket, daha doğrusu Anayasa taslağı, yine 2011'deki Uzlaşma Komisyonu deneyimi ve daha birçok deneyim yaşandı; hiçbiri maalesef başarıya ulaşamadı. Fakat bu başarıya şimdilik ulaşmamış süreci bitirmemiz anlamına gelmiyor. Bu, vazgeçilebilir bir yol değildir çünkü Türkiye'nin şu anda bir karar vermesi gerekiyor, gerçekten biz demokrasiye doğru mu yol alacağız yoksa demokrasiye sırtımızı mı çevireceğiz? Biz baskıcı bir sistem mi inşa edeceğiz yoksa özgürlükçü bir sisteme mi yönümüzü çevireceğiz? Biz gerçekten Avrupa Birliğine aday ülkeliği nasıl görüyoruz, stratejik bir hedef olarak mı yoksa konjonktürel, işimize gelince aday olmak istiyoruz, işimize gelmeyince Avrupa Birliğine kafa mı tutuyoruz? Bunlara karar vermemiz gerekiyor çünkü şu andaki önümüzdeki Anayasa değişiklik paketi kesinlikle Avrupa Birliği normlarına, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve daha önce taahhüt altına girdiğimiz ilkelere aykırı bir yönelimi ifade ediyor. Türkiye, Avrupa Birliğinden bu teklifle uzaklaşıyor, git gide daha çok uzaklaşıyor ve bu çok tehlikeli bir dönemece işaret ediyor. Gerçekten, Türkiye'nin Avrupa Birliğine sırtını çevirmesi, 79 milyon insanın adına karar vermesi çok ciddi bir meseledir ve bu daha uzun süre tartışılacaktır.
Diğer bir mesele, Anayasa tartışılırken Türkiye'de çoğulcu bir anayasanın olması gerektiği yönünde bizim Halkların Demokratik Partisi olarak parti programımız gereği ve ilkelerimiz gereği tartışma dışıdır. Bu çoğulculuk Türkiye'de yaşayan herkesin, her topluluğun, her bireyin kendisini içinde hissedeceği, aidiyet duyacağı bir anayasaya ihtiyaçtır. Kürt meselesi konusu da şu anda Türkiye'nin en önemli problemidir çünkü çatışma ortamı, ölümler, akan kan bu meselenin bir an önce çözümünü gerektiriyor. Bunun çözüm yolunun başında da demokratik bir anayasa geliyor. Her ne kadar bu konuda bizim dışımızda şu anda yüksek sesle bu ifade edilmiyorsa da siyaseten gerçekten bir milliyetçilik yarışı varsa da herkes vicdanına, tarihe bakacak olursa bu konudaki talebimizin ne kadar haklı ve dayanaklarının ne kadar güçlü olduğunu da görecektir.
Değerli arkadaşlar, demokratik olmayan bir ortamda yapılacak bir Anayasa değişikliği asla demokratik olamaz. Anayasa'nın demokratik olmasının ön koşulu bunun tartışılabilir olmasıdır, bunun herkesçe katılımcı bir yöntemle, katılabileceği bir yöntemle yapılması gerekliliğidir. Şeffaf olması gerekiyor ve şu anda önümüzdeki Anayasa değişiklik paketi kesinlikle bu unsurların hiçbirini taşımıyor. Ne oluyor? AKP-MHP mutabakatı aslında toplumsal gerilimin bir cephesini işaret ediyor. Peki, bu toplumsal gerilim, bu değişiklik teklifinin bu haliyle olması ya da referanduma gitmesi hâlinde ne olacak? Bu toplumsal gerilim çok daha üst boyutlara sıçrayacaktır. Hiç kimsenin böyle bir hakkı olduğuna inanmıyoruz.
İçinden geçtiğimiz böylesi bir süreçte, değerli arkadaşlar, bu değişiklik teklifi, çokça söylediğimiz üzere kesinlikle kutuplaşmayı artıracaktır, kesinlikle var olan çatışma ortamını besleyecektir çünkü şu anda yüzde 50 artı 1 ile yüzde 49 arasında aslında bir fark yoktur. Anayasa yüzde 100'ün Anayasası'dır. Sadece oy verenlerin anayasası olamayacak ve gerçekten bu teklife karşı itiraz ya da hayır cephesi herhangi bir hayır cephesi olmayacaktır. Çok daha güçlü, toplumsal dinamikleri harekete geçiren ve darbe anayasasından sonra hele böyle bir değişimin çok ciddi sakıncaları olacağını şimdiden görmek için siyaseti bilmeye hiç gerek yok.
Diğer mesele -çok uzatmayacağım, sabah altı; çok konuştuk, daha ifade edeceğiz- demokratik siyaset ne aşamada? Bunu hep söylüyoruz, biz siyasetçileriz -demin bir milletvekili arkadaş da söyledi, hatta ben bunu anlatacaktım dedim, Sayın Balbay kendisi ifade etti- arkadaşlarımız cezaevinde, eş genel başkanlarımız cezaevinde, sadece milletvekillerini söylüyorum, diğerlerini Burcu Hanım söyledi.
Değerli arkadaşlar, Sayın Demirtaş'ın, Yüksekdağ'ın ve diğer arkadaşlarımızın cezaevinde olduğu bir ortamda bizim burada oturmamız sizin tahminlerinizin çok ötesinde ağırdır. Manevi olarak, duygusal olarak, psikolojik olarak ve siyasi olarak çok ağır bir yüktür omuzlarımızda. Şunu asla unutmayın... Keşke zaman olsa da bize gelen "tweet"lerden, bize gelen mesajlardan halkın bize yönelik basıncını size de hissettirebilsek. "Ne işiniz var orada? Gelin, oradan bizi atmaya çalışıyorlar, siyasetin dışına itmeye çalışıyorlar." ve şiddet çağrıları yapan binlerce insanın mesajı demin buradan "tweet" attığım için bana geri geldi. Bu ne demek biliyor musunuz? Bizim ne kadar sıkıntılı bir kıskaçta olduğumuzu daha net ifade ediyor. Biz demokratik siyaset kanallarının tıkanmaması için buradayız. Biz bu Parlamentodaysak kesinlikle bu koltuklara, bu atmosfere böyle çok hani gıpta ettiğimiz için, bir lüks amacıyla burada değiliz, bizim bir farkımız var. Bize oy veren milyonlar bizden gerçekten çözüm, kardeşlik, barış ve eşitlik istiyor ve bunu bize sıklıkla ifade ediyorlar. Bu konuda tahmin edemeyeceğiniz kadar bir kıskaç olduğunu ifade edeyim. Arkadaşlarımız, milletin temsilcileri cezaevine atılınca şiddet azalmaz, asla, dünyanın hiçbir yerinde bu döngü böyle olmamıştır; hep ters olmuştur. Demokratik siyaset kanalları kapandıkça şiddet, şiddete övgü, şiddete saygı ve gidiş artmıştır. Biz tarihi tersine çeviremeyiz. Biz buradayız çünkü biz şiddet yerine konuşmayı, siyaseti, halkın sorunlarını buraya taşıyarak şiddete olan desteği azaltmaya çalışıyoruz. Diyoruz ki sorunları konuşarak Parlamentoda siyasetle çözelim ve şu anda şiddete güç veren, şiddete destek veren, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'na göre, 169'uncu maddesine göre yardım yataklık fiilidir o fiil, aslında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Meral Hanım, bir saniye...
Meral Hanım, ben şu an Başkanlığı devrettiğim için artık toparlayalım demeyeceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Başkan, gideceğimiz bir ev yok, lütfen bir bekleyin...
BAŞKAN - Teknik olarak Başkana yardımcı olmak için bilgisayarı açtım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bitireceğim zaten, öyle çok şey değil.
169'uncu maddeye göre demiştim, hani suçun iki unsuru vardır ya, manevi ve maddi unsur, kesinlikle şiddeti devam ettirme kararı alanlar yasa dışı örgüte, PKK'ye en büyük yardım yataklığı yapmaktadır; bunu, ilk defa söylüyorum. Çünkü biz gençlerin, duygularını, düşüncelerini ve bu konudaki arzularını yakından bilen ve şiddete neyin güç verdiğini bilen bir yerden konuşuyoruz. Bu nedenle, Sayın Demirtaş biliyorsunuz Cumhurbaşkanı adayıydı ve yüzde 9,7 oy alan bir liderdir ve onun cezaevinde tutuluyor olması herhangi bir mesele değildir. Bugün sizin asla laf söyletmediğiniz -Yüksekdağ için de söylüyorum, o aday olduğu için ayırdım- Cumhurbaşkanına laf söyletmediğiniz "liderimizdir" dediğiniz bir nokta var ya, şu anda milyonlar Demirtaş'ın cezaevinde oluşunu nasıl karşılıyor bir an tasavvur edin, bir an empati kurun lütfen ve bunun ne kadar ağır sonuçları olacağını bizim anlatmamıza gerek yok.
Bakın, biz buradayız çünkü alınmadık ama alınabiliriz, hiç sorun yok. Biz cezaevinden kaygı duyduğumuz için, arkadaşlarımız orada dayanamadığı için böyle bir dil kurmuyoruz; bunu unutmayın. Biz nerede olursa olsun bu düşüncelerimizin haklılığını ve mücadelemizi, direnişimizi devam ettiririz. Biz öylesine buraya sırf milletvekili olalım diye gelmiş insanlar değiliz, çoğumuz insan hakları mücadelesinden gelmişiz ve şu anda mesela ana dilde eğitimi ya da vatandaşlık tanımını değiştirmeyi burada konuşamadık bile. Hâlbuki Türkiye'nin şu anda bu kadar akan kanı durduracak temel meselelerinden biridir.
Demin sayın konuşmacı "Çanakkale ruhu" dedi ya, doğru, orada bir koalisyon vardı ve bugün içinden çıkacağımız tek bir yol var, Türk-Kürt ittifakıdır. Eğer bu ittifak olmazsa, bu gerçekten sözde kardeşlik değil, özde bir eşit, özgür yurttaşlık gelişmezse maalesef çözüm daha da uzun yıllar alacak diyorum ve demokratik bir anayasa talebimizin çok güncel ve her zaman güncel olacağını söyleyerek demokratik olmayan bir ortamda yapılan bu tartışmaların demokratik bir anayasa doğuramayacağını hepimiz kabul edelim.
Teşekkür ediyorum.