KOMİSYON KONUŞMASI

BURCU ÇELİK (Muş) - Teşekkürler Başkan.

Esasında, maddeyle ilgili değil, son konuşmamı şu an hâlen tutuklu olan 12 milletvekilimiz üzerine yapacağım ama maddede çok çok önemli bir husus var, o da şu: Bu madde birden fazla Anayasa maddesini toplu hâlde değiştirmekte. Hepinizin bildiği üzere, Anayasa maddelerinin değiştirilme usulü kanunda açıktır, yapılması gereken, esas olan, hepsinin tek tek görüşülmesi, tek tek yeniden ele alınmasıdır ancak bu maddeyle ne yazık ki birden fazla madde tek elden değiştiriliyor.

Değerli arkadaşlar, evet, bu fotoğrafla sonlandırmak istiyorum ben konuşmamı çünkü bugün burada yaptığımız bütün konuşmaların, on gündür yaptığımız bütün konuşmaların havada kaldığını, askıda kaldığını... Çünkü şu anda Parlamentonun meşruluğunun tartışılması gerektiği günlerden geçiyoruz. Anayasa konusunda çok şey söyledik dediğim gibi, bugünlerde siyasetçi, gazeteci ve yazarların şiddet içermeyen düşüncelerini açıkladıkları ve ifade özgürlüklerini kullandıkları için terörle ilişkilendirilerek gözaltına alınmaları, tutuklanmaları ve cezalandırılmaları Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere açık aykırıdır. Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilmiş ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin nitelikli izlemesi altında olan pek çok ifade özgürlüğü davası bulunmaktadır, bunlara yenilerini eklemek Türkiye'nin ve demokrasinin yararına olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, unutulmamalıdır ki Anayasa'nın 90'ıncı maddesinin sağladığı güvenceleri tereddütsüz bir şekilde yerine getirme görevi devletin, hükûmetin ve kamu organlarının sorumluluğundadır. Özellikle, OHAL dönemi sürecinde pek çok siyasetçi, yazar ve gazeteci tutuklanmıştır. Bu, Parlamento için de büyük bir hayal kırıklığıdır. 12 üyesi hâlen cezaevinde tutsak olarak tutulan Parlamentonun meşruluğu yoktur. Şiddet içermeyen söylemleri sebebiyle siyasetçilerin ve şiddet içermeyen yazıları nedeniyle de köşe yazarları, edebiyatçılar ve gazetecilerin tutuklanması Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 19'uncu maddesine açık aykırılık teşkil etmektedir. Nedir bu madde? Herkesin bir müdahaleyle karşılaşmaksızın fikirlere sahip olma hakkı vardır. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak bir kimsenin ülke hudutlarıyla sınırlanmaksızın sözlü, yazılı veya basılı veya sanatsal ürün şeklinde veya kendi tercih ettiği başka bir iletişim vasıtasıyla her türlü bilgi ve düşünceyi arama, edinme ve ulaştırma özgürlüğünü de içerir.

Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesi çok açıktır. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Şimdi, bu düzenlemelerden sonra bu tutuklamaları, siyasetçilerin, yazarların ve gazetecilerin bu tutuklamalarını düşündüğümüzde derhâl, zaman kaybetmeden, bir an önce bütün muhalif olan kesimlerin, başta milletvekillerimizin hemen özgürlüklerine kavuşması ülke için, gelecek için, demokrasi için elzemdir.

Değerli arkadaşlar, özellikle de bütün bir toplumun anayasa sürecine odaklandığı bir dönemde toplumun kendisini bilgilendirmesi anlamında önem verdiği insanları haksız gözaltılara maruz bırakmak büyük bir baskıdır. Biliyorsunuz, içinde bulunduğumuz Anayasa Komisyonu büyük tartışmalar içerisinde dokunulmazlıkların da kaldırılmasına imkân veren anayasa değişikliğini de görüşmüştür. Yine biz o dönemde de bunun neden bir hak ihlali ve hukuksuz bir yaklaşım olduğunu burada anlatmaya çalıştık sizlere fakat sonuç bugün ortada. Şimdi, Türkiye'nin üyesi, imzacısı olduğu uluslararası kurumlardan gelen karar ve görüşler de o zaman ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koyuyor. Ekim ayında Avrupa Konseyinin anayasal konulardaki danışman organı olan Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu, kısaca, hepinizin bildiği adıyla Venedik Komisyonunu, hepiniz biliyorsunuz, dokunulmazlıklarla ilgili bir rapor açıkladı. Bu arada, birçok uluslararası kurum ve kuruluş bu konuya ilişkin çok ciddi raporlar açıkladı, ben sadece burada Venedik Komisyonuna değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, komisyon görüşünde milletvekilinin yasama sorumsuzluğu ile dokunulmazlığı arasında ayrım yapar. Sorumsuzluk, milletvekilliği görevinin icrasıyla ilişkili olarak kullanılan oylar, bildirilen görüşler ve söylenen sözlere karşı her türlü adli işlem karşısındaki dokunulmazlık, diğer bir deyişle sıradan vatandaşların sahip olduğundan daha geniş bir ifade özgürlüğü anlamına gelir. Öte yandan, dokunulmazlık, kanunu ihlal etmekle itham edilen milletvekillerinin -bu çok önemli- üyesi bulundukları meclisin rızası olmadan tutuklanamayacakları, gözaltına alınamayacakları ve yargılanamayacakları anlamına gelir. Yine aynı raporun 64'üncü paragrafında "Genel bir kural olarak sorumsuzluk sadece yasama görevinin icrası sırasında ifade edilen görüş ve açıklamalar için geçerli olmakla birlikte bu sınırlamanın kapsamı değişkenlik gösterir." diyor. Pek çok ülkede ihtilaflı ifadelerin kullanıldığı mekânın bir önemi yoktur, ifadenin yasama faaliyeti bağlamında gerçekleşmesi yeterlidir. Dolayısıyla, özel ifade özgürlüğü imtiyazı mekânla sınırlı değildir ve gerek mecliste gerek meclis dışında, medyada veya kamuya açık miting ve tartışmalar dâhil milletvekilinin yasama göreviyle bir şekilde ilişkili her türlü sözü için geçerlidir. Bunun aksine, başka ülkelerde fikirlerin, komisyonlar dâhil, mecliste ifade edilmesi gerekir. Yine aynı komisyon çok çok önemli bir açıklama daha yapıyor, milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için Türkiye'de en kötü zamanın seçildiği belirtiliyor. Milletvekili dokunulmazlıklarının yeniden sağlanmasının gerektiği vurgusu ve onların eline ulaşan dosyaların çoğunun ifade özgürlüğüyle ilgili olduğu yine bu raporda belirtiliyor. Milletvekillerinin ifade özgürlüğünün geniş çaplı olması ve parlamento dışında konuştuklarının da yine bu kapsamada olması gerektiğini vurguluyor değerli arkadaşlar. Bu sebeple, bu kararların, bu raporların gerçekten bütün yetkililer, kurumlar, iktidar tarafından dikkate alınması gerektiğini buradan sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre "İfade özgürlüğü herkes için önemli olmakla birlikte halkın seçilmiş temsilcileri için daha da önemlidir, daha da özelliklidir. Milletvekili seçmenleri temsil eder, onların kaygılarına dikkat çeker ve menfaatlerini savunur. Bu doğrultuda, başvurucu gibi bir muhalefet milletvekilinin ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin mahkeme tarafından dikkatlice incelenmesi gerekir." diyor. Yasama dokunulmazlığıyla ilgili olarak mahkeme şöyle demiştir: "Yasama dokunulmazlığı sisteminin özünde olan nitelikler ve olağan hukuktan istisna tutulmasının amacı, halkın temsilcilerine özgür ifade olanağı sağlamak ve yandaş partililerce yapılacak şikâyetlerin meclis işlevlerini engellemesini önlemektir."

Değerli arkadaşlar, bu kadar net ve açık bir şekilde tutuklamaların hukuksuzluğu göz önündedir. Bu durum Türkiye için de emin olun ki utanç vesilesidir. Dünya üzerinde milletvekilleri yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarıyla tutuklanırken ülkede, Türkiye'de ifade özgürlüğü kapsamındaki suçlardan bugün 12 milletvekili hâlen tutsaktır.

Değerli arkadaşlar, bu süre zarfında partimize yönelik çok ciddi siyasi soykırım operasyonları da gerçekleşti, kısaca buna da değinmek istiyorum. 22 Temmuz 2015 tarihinden bugün partimize, partimiz tabanına ve bileşenlerimize yönelik gerçekleşen siyasi operasyonlar neticesinde toplam 8.706 kişi gözaltına alınmış, aralarında eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, il, ilçe eş başkanlarımız, yöneticilerimiz ve parti üyelerimizin bulunduğu 2.966 kişi tutuklanmıştır değerli arkadaşlar. Başkan vekilleri dâhil 70 belediye eş başkanı tutuklanmış, 51 belediyeye ise kayyum atanmıştır. Görevden alınan belediye eş başkanlarının sayısıysa 58'dir. 9 belediye eş başkanı hâlen gözaltındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çelik, bir saniye...

Buyurun ve lütfen toparlayın.

BURCU ÇELİK (Muş) - Tamam, toparlıyorum Başkan.

12 Aralık 2016'dan -bakın, çok yakın bir tarih- bugüne kadar yapılan siyasi operasyonlar neticesindeyse aralarında 18 HDP il eş başkanı, 56 ilçe eş başkanının da bulunduğu 946 kişi gözaltına alınmış, 213 kişi tutuklanmıştır.

Arkadaşlar, bu rakamların karşılığı siyasi soykırımdır. Yasama sorumsuzluğuyla milletvekillerinin gözaltına alınmaya karşı güvence, tutuklamaya karşı güvence, kovuşturma açılmasına karşı güvence, aramaya karşı güvence, tanık olarak çağrılmaya karşı güvence, hürriyetten mahrum edici her türlü tedbire karşı güvence, dinlenmeye karşı güvence altına alınması gerekir. Buradan sormak istiyorum: Pratikte, Türkiye'de hangisine karşı güvence işletiliyor değerli arkadaşlar?

Tekrarlamak isterim ki milletvekillerin yeri Meclistir, seçim bölgeleridir, halkın arasıdır. Bir an önce partimizin bütün milletvekilleri ve yöneticilerinin serbest bırakılması gerekir. Aksi takdirde, bugün ne tartışıyorsak tartışalım Parlamentonun 12 üyesi, partimizin 12 milletvekili tutukluyken tartıştıklarımızın, konuştuklarımızın asla ve asla meşru olmayacağını belirtmek isterim.

Değerli arkadaşlar, son bir sözle bitirmek istiyorum. Stefan Zweig şöyle söylüyor: "Hakikati aramak ve onu kendi düşündüğü gibi ifade etmek asla ve asla suç olamaz."

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.