KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Yapmakta olduğumuz bu anayasa çalışmasının hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.

Bir anayasa sorunumuz var, bu apaçık ortada. 1982 Anayasası'nın üzerinden geçen süre otuz dört yıl. Otuz dört yıl içerisinde 18 defa değişiklik yapmak zorunda kalmışız; ilk değişiklik 1987. Yaklaşık yüz kırk yıllık tarihimizde de 5 tane anayasa tecrübemiz var ve son Anayasa'mız bir darbe anayasası. Bu darbe anayasasından Türkiye kurtulmak için uzun süredir çabalıyor. Bunun yerine, demokratik, millet egemenliğine dayanan bir anayasa yapılmaya çalışılıyor.

Öncelikle, bu akşamki görüşmelerin nezaketi ve nezaheti hususunda bir iki söz söylemek istiyorum. Gerçekten, başlangıçtaki, ilk günlerdeki sert, gerilimli ortamdan uzaklaşılmış olarak bu akşam çalışmalar sürüyordu son ana kadar, inşallah bundan sonra da hakaret olmadan, saldırı olmadan, anayasa yapmanın nezahetine uygun çalışmaları hep birlikte yaparız.

Söyleniyor, deniyor ki: "Çok acele edilmiyor mu? Neden bu acele yapılıyor?" Arkadaşlar, hiç de acele değil. Biz yüz kırk yıllık tarihimiz içerisinde anayasa sorunundan bir türlü kurtulamadık, hele hele son otuz yıllık tarihimizde anayasa sürekli gündemimizde. 24'üncü Dönemde uzun uzun üzerinde çalışıldı, komisyon kuruldu, siyasi partiler milletvekili temsil sayısına bakılmadan 3'er milletvekiliyle temsil edildi ve orada 1 dönem çalışıldı. Milletimiz o süreci şöyle algıladı: Bir kısmı tekneye un getirmeye çalıştıysa da bir kısmı ipe un serdi. Maalesef, bu çalışmalar milletimizin beklediği sonuçla neticelenmedi.

Arkadaşlar, ülkenin sahibi bu aziz millettir, anayasa yapma konusundaki yetki ona aittir. "Devlet" denen, millete hizmet için kurulmuş olan yapının da sahibi yine millettir ve onu da yönetme hakkı millete aittir. Ben "kurucu irade" söylemini pek anlayamıyorum. Millet burada ülkenin sahibiyse, anayasa yapma yetkisi anayasalardaki anayasa değişikliğiyle ilgili maddelerle belirlenmişse, bunlara uygun bir şekilde millet anayasayı değiştirir de, yapar da. Elbette ki cumhuriyetin ilkeleri var, doğrudur. Biz padişahlıktan cumhuriyete geçerken birtakım ilkeler üzerinde cumhuriyeti kurduk, zaten bütün cumhuriyetlerde bu ilkelerin olması gerekir.

Ben bu ilkeleri tek tek saymayacağım ama bir iki tanesini öne çekmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi: İmtiyaz yoktur, cumhuriyette herkes eşit vatandaştır, herkesin ülkeye sahipliği eşittir. Hiç kimsenin ülkeye sahip olma noktasında, ülkenin yönetilmesi noktasında diğerine üstünlüğü yoktur. Oylar o nedenle sayılır cumhuriyette, tartılmaz. Oyların özgül ağırlığı eşittir, tartılmaya kalkışılmaz. Diğer taraftan, cumhuriyetin en önemli ilkelerinden bir tanesi de elbette ki millet, hürriyetine sahip, eşitliğe sahip, adalet içerisinde, bir arada yaşama özgürlüğü içerisinde olma hakkına sahiptir. Biz şimdi bu hakkı yerine getirmeye çalışıyoruz.

Türkiye 1920 ve 1924 Anayasası'yla bir çizgi tutturmuştu ama en önemli kırılma noktası 1960 darbesidir. 1960 darbesiyle millet iradesi maalesef, bir şekilde paylaşılmıştır. Kontenjan senatörleri, tabii senatörler o dönemden kalma; unutmayalım, demokrasi örneği olarak sunduğumuz o Anayasa'nın içerisinde var olan uygulamalardı. 1982 Anayasası'yla ise, evet, bir parlamenter sistem ortaya konmuş görünüyorsa da sistem bir parlamenter sistem değildi, kuvvetler ayrımı yoktu, kuvvetler parçalanmıştı, bu kuvvetleri de Anayasa'nın egemenlik maddesinde zikredildiği gibi, milletten yetki almadan birtakım kurumlar ve kuruluşlar kullanıyordu.

Bakın, anayasaları özetlerseniz başlıklar altında, bir haklar, özgürlükler bölümüyle karşılaşırsınız, bir egemenlik kullanımıyla karşılaşırız, bir de sistem bölümüyle karşılaşırız, devletin hangi sisteme göre yönetileceği noktasıyla. Egemenlik konusunda 1924 Anayasası ile 1961 ve 1982 Anayasası'nda gerçekten çok çarpıcı ayrım vardır. 1924 Anayasası'nda "Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir. Millet bu hâkimiyeti, yegâne ve hakiki mümessili Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle istimal eder." şeklinde düzenlenmişken egemenlik maddesi, 1960 darbesi ve 1982 Anayasası'yla bu düzenleme "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliği, Anayasa'da yazılı kurallar dâhilinde yetkili organları eliyle kullanır." şekline dönüşmüştür ki bu da millet egemenliğinin milletten yetki almadan bazı kurumlar eliyle kullanılması şeklindedir. O nedenle, ben, 1982 Anayasası'nın kendi içinde çelişkiler taşıyan, egemenlik noktasında parlamenter demokratik bir sistem değil de "darbementer" demokratik sistem diye bir hibrit sistem olduğunu söylemek istiyorum. Bu iç çelişkiler nedeniyle bugün fiilî durum, hukuki durum tartışması yapılmaktadır. Aslında, fiilî durum hukuki durumdur, hukuka uygundur, Anayasa'da yazılı metinlere uygundur, maddelere uygundur ancak Anayasa'nın kendi içerisindeki çelişkiler nedeniyle mevcut durum yeni bir Anayasa'yla düzenlenme ihtiyacı doğurmuştur. Kuvvetler ayrımı noktasında başkanlık sistemi veya Cumhurbaşkanlığı sistemi yeni adıyla, bugünkü parlamenter sistem dâhil, diğer parlamenter sistemlerin içerisinde en uygun olanıdır.

Türkiye yeni bir Anayasa yapabilseydi keşke ama maalesef, bu fırsatı, bu imkânı Türkiye yakalayamadı. Şimdi yapılmak istenen, yapılacak olan önemli bir düzenlemedir. Türkiye, hiç olmayan da sistemi düzeltecek, sistemdeki kuvvetlerin parçalanmışlığını ortadan kaldıracaktır, zaten yapılmak istenen, bugüne kadar yapılmaya çalışılan da budur. "Kuvvetler parçalanmışlığı" diye zikrettiğim hadiseyi yaşadı bu millet, bir koalisyon hükûmetinde bakanlık yapmış bir kardeşiniz olarak ben de yaşadım. 1996-1997, 54'üncü Hükûmette bir koalisyon dönemi yaşadık ve o dönemde şunu fiilen gördük ki: Türkiye'deki kuvvetler ayrımı sadece siyasi erk üzerinde etkili olduğu bir alan değil, siyasetin dışında birtakım kurumlar kuvvet kullanıyor, yetki kullanıyor. İşte bunlardan bir tanesi Millî Güvenlik Kuruluydu. Yapılan düzeltmelerle yeni bir şekle hiç olmayan da getirildi. Şimdi, bu yeni düzenlemeyle Türkiye, evet, Anayasa sorununu gündeminde düşürmüş olmayacak, belki eski yapının son Anayasa değişikliği olacak ama yeni Türkiye'nin yeni bir Anayasa'ya ihtiyacı gündemden kalkmayacak.

BAŞKAN - Sayın Demircan...

AHMET DEMİRCAN (Samsun) - İnşallah, yepyeni bütün bir Anayasa'yı yapacak bu iradeyi, bu azmi, bu talebi milletimizde görüyoruz, böylece vesayet sisteminin sona erdiği döneme doğru gidiyor Türkiye'miz.

Yeni yapılacak olan düzenlemenin milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Bu çalışmalara katılan Değerli Komisyon üyelerini ve bütün milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.