KOMİSYON KONUŞMASI

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, değerli basın mensupları; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye zor günlerden geçiyor. Şehirlerimizde canlı bombalar kol geziyor. Yurttaşlarımızı hain terör saldırılarında kaybediyoruz. Suriye'nin bütünlüğünün ülkemiz açısından stratejik önemini kavrayamayan iktidarın yanlış politikaları nedeniyle Mehmetçik'imizi Suriye topraklarına sokmak zorunda kaldık. Şimdi Suriye'den gelen şehit haberleri de ciğerimizi dağlıyor. Mücadele edilen terör örgütlerinin sayısı her geçen gün artıyor. PKK'nın yanına IŞİD, IŞİD'in yanına FETÖ ve diğer taşeron terör örgütleri ekleniyor. İzlenen yanlış büyüme stratejisiyle millet borca batırıldı. Küresel iklim değişince ekonomi bıçak sırtında gitmeye başladı. Ekonomi önce yavaşladı, şimdi daralmaya başladı. Umudunu yitirdiği için iş aramayan ama "İş verirseniz çalışırım." diyenler dâhil, işsiz sayısı 6 milyona ulaştı; iflaslar, protesto edilen senetler alıp başını gitti. Peki, bu sorunları çözmesi gereken iktidar neyle meşgul? İktidar 11 Ekim 2016'dan bu yana yani yetmiş beş gündür bir muhalefet partisiyle birlikte hukuksuz, fiilî başkanlığa hukuki boyut kazandırmak için mesai harcıyor. Milletimiz mevcut Cumhurbaşkanının tıpkı kendinden önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi anayasal çerçeve içinde temsilî görev yapsın diye seçti. O ise seçildikten sonra "Bu yetkiler bana dar gelir." diyerek parlamenter sistemi bekleme odasına aldığını ilan etti. Bu hukuksuzluk, diğer fiilî durum yaratma heveslilerine cesaret verdi. Ülke darbe girişimleriyle savruldu, terör azdı, huzursuzluk da hukuksuzluk da arttı. Şimdi AKP ve MHP "Cumhurbaşkanını Anayasa'ya uyduramadık, bari Anayasa'yı Cumhurbaşkanına uyduralım." diye çabalıyorlar. Bu durum vatandaşımızın sadece canını yakmıyor, cebini de yakıyor. Dolar kuru 3,5 lirayı geçti. Dış borca batan şirketler bu yılın başından bugüne kadar 131 milyar Türk lirası kur farkı zararı yazdılar. Bu zarar sonunda milletten tahsil edilecek. Millet Cumhurbaşkanına, Başbakana güvenip tasarruf ettikleri dolarları bozdurdu, şimdi vatandaşın parası pul oluyor. Önümüze konan, tüm güçleri tek elde toplayan ve demokrasiden diktatörlüğe geçişin önünü açan bu ucube girişim ve siyasi belirsizliği daha da artıracak bir referandum ülkedeki yangının üzerine benzin dökmekten başka bir şey değildir. Değerli arkadaşlar, uyarıyorum, bu vücut bu sıkleti çekmez.

TÜİK bugün ekonomik güven endeksini açıkladı. Endeks, yayımlanmaya başladığı 2012 yılından bu yana en düşük seviyesinde. Ekonomiye güven bu yılın sonunda dibe vurmuş. Böyle bir ortamda kim bu kendi ikballeri için milletin canını, malını tehlikeye atmaktan çekinmeyenler?

Mecelle'den bu yana bu topraklarda hukukta usul, esasa mukaddemdir yani 1876'dan bu yana, "Hukukta usul esastan önce gelir." hükmünü kabul etmişiz. Anayasa yapmanın da bir usulü, adabı vardır. Bu usule uymayan her çabanın sonu hüsran olacaktır.

Şimdi, 7 Mart 2015 tarihinde Cumhurbaşkanının Gaziantep'te yaptığı konuşmayı hatırlayalım. Ne demişti Sayın Cumhurbaşkanı? "Kardeşlerim, 400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün." Hangi iş? Başkanlık işi. Milletimiz 7 Haziranda yapılan seçimlerde AKP'ye bırakın 400 milletvekili vermeyi, tek başına iktidarı bile vermedi. O günden beri de işi gücü bıraktı iktidar, başkanlığı getirmek için çabalıyor. Bu ülkede milletin iradesini beğenmeyen iktidar mensupları ilk defa milletvekili seçimlerini tekrarlattı. Ardından, seçimi kazanan Genel Başkan, partisi tarafından Cumhurbaşkanının telkinleriyle görevden alındı. Millet inanç odaklı siyaseti benimseyenlerin yaşadığı mahalleye on dört yıl boyunca iktidarı verdi. On dört yılın sonunda iktidarı paylaşamayan bu mahallenin sakinleri milletin derdini unuttu, birbirlerine karşı askerî darbe girişiminde bulundu. Ülkede huzur kalmadı, OHAL'le yönetilir hâle geldik. Şimdi, 20 Temmuzdan bu yana, ülke olağanüstü hâl rejimiyle yönetilirken, artan terörün vatandaşa saldığı korku, güvenliği diğer tüm ihtiyaçların önüne geçirip insanlarımızı depolitize ederek güce yönelişi artırırken, iktidar en küçük bir aykırı sese dahi tahammül edemezken, medya iktidarın fiilî baskısı ve mali kontrolü altındayken, insanların sesini çıkardığı tek mecra olan sosyal medyaya sürekli kapatma veya yavaşlatmalar uygulanırken toplumsal bir mutabakat metni olması gereken Anayasa değişikliği nasıl yapılacak? Mevcut baskı ve bilgi kirliliği ortamında halk bunu nasıl içselleştirecek? Yapılacak referandum nasıl adil olacak? Aslında, milletin vekillerinden de kaçırılarak hazırlandığı anlaşılan bu ucube üzerinde tüm milletvekillerinin ciddi eleştiri, çekince ve kuşkuları olduğunu görüyoruz. 2019'da yürürlüğe girecek bir değişikliğin sağlıklı bir ortamda tartışılmasını kim, neden engelliyor? Bu ucubenin müelliflerinin dahi bunun adını koymakta ciddi bir mahcubiyet yaşadıkları anlaşılıyor. Başbakanlık makamının kaldırıldığı, yürütmenin tek elde toplandığı rejimin adı tereddütsüz başkanlıktır, Cumhurbaşkanlığı değildir. Bunu söyleyemiyorsanız bu mahcubiyetin bir sebebi olmalı. Aslında, şimdi okuyacağım sözler bu mahcubiyetin gerekçesini açıkça ortaya koyuyor: "Başkanlık sistemi, PKK takviyeli, Öcalan vizeli, federasyon ve bölünme hedeflidir. İmralı canisiyle pazarlıklarda, yeni anayasayla bölünme yolunun açılması amaçlanmaktadır. Beştepe hanedanı ve AKP yönetimi aile boyu rüşvet ve yolsuzluk çamuruna batmıştır. 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının bir daha açılmamak üzere kapatılması ve bu rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk çarkının döndürülebilmesi, Tayyip Erdoğan'ın bütün yetkileri elinde toplayarak diktatörlüğünü..."

BAŞKAN - Sayın Öztrak, kaset değişimi var, bir saniye bekleyin; ilave edelim süreyi.

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Zaten kasede kaydedilecek bir konuşma da değil.

LEVENT GÖK (Ankara) - Allah Allah!

(CHP sıralarından gürültüler)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - On numara konuşma, on numara!

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Sana mı dokundu?

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - On numara...

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Otur yerine.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Ne "otur" lan! Ne demek yani ne demek "otur"?

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Otur yerine!

BAŞKAN - Sayın Öztrak, lütfen devam edin.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - "17-25" deyince kaynıyor değil mi bir tarafın?

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Otur yerine, konuştuğun lafa dikkat et!

BAŞKAN - Sayın Öztrak...

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Arkadaşlar, bir dakika...

LEVENT GÖK (Ankara) - İsmail Bey...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bu nasıl üslup ya?

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Sen de biraz terbiyeye davet et ya, terbiyeye davet et!

BAŞKAN - Kusura bakmayın Sayın Öztrak...

Sayın Öztrak, lütfen devam edin.

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) -"...diktatörlüğünü ilan etmesine bağlıdır." (Gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar lütfen... Arkadaşlar lütfen.

Sayın Öztrak, devam edin lütfen.

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - "Yeni anayasayla başkanlık sistemine geçilmesi bunun için istenmektedir. Recep Tayyip Erdoğan tipi başkanlık sistemi Türkiye'nin bölünmesinin reçetesidir."

Kızdınız, "Kayıtlara girecek, kaydedilecek bir şey değil." dediniz ama...

BAŞKAN - Sayın Öztrak, lütfen devam edin.

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Değerli milletvekili, bu sözler bana ait değil. Bunlar, başkanlık sisteminin yeniden gündeme gelmesine önayak olan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ne oldu?

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Ne oldu?

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - ...9 Mayıs 2015 tarihinde Manisa ve İzmir'de yaptığı mitinglerde halka anlattığı başkanlık sistemi hakkındaki görüşleridir. Başkanlık sisteminin bizim gibi çok renkli, çok kültürlü toplumlarda kutuplaşmayı daha da artıracağını, ayrışmayı ve bölünmeyi hızlandıracağını akıl söylüyor, bilim söylüyor, tarih söylüyor; Sayın Bahçeli de söylemiş. Ancak, bu sözlerin sahibi olan Sayın Devlet Bahçeli başkanlık sistemine yani hukukun hukuksuzluğa uydurulmasına birdenbire yeşil ışık yakıverdi. Bu keskin u dönüşünün nedenini, tek bir kişinin gündeminin Türkiye'nin gündemini zapt etmesinin önünün hangi gerekçelerle açıldığını Milliyetçi Hareket Partisi başta kendi seçmenlerine, sonra da Türk milletine mutlaka açıklamalıdır.

Değerli milletvekilleri, tarihin akışını tersine çevirmek mümkün değildir. Yüz yedi yıl önce bu topraklarda egemenliğin merkezi saraydan alınmış, Meclise verilmiştir. Daha sonra da bu cumhuriyetin ilanıyla taçlandırılmıştır. Bir asırdır egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir ve bunun somutlaştığı yer de burasıdır yani Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Şimdi bu ucubeyi getirenler milletin vekillerine yani bize verdiği egemenliği kullanma yetkisini Saray'a, tek bir adama vermeye çalışıyorlar. Güçlü parlamenter demokrasilerde Mecliste oluşacak ortak akla Saray'daki tek bir adamın aklını tercih ediyorlar. Bu da yetmiyor, yargıyı da fiilen Saray'a bağlıyor, buna da "sistem değişikliği" diyorlar. Bütün dünyanın bildiği gibi, kuvvetlerin tek elde toplandığı bir başkanlık sistem değil, bal gibi rejim değişikliğini getirir, bu rejimin ismi de diktatörlüktür arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, akıl ve bilim, güçlü parlamenter demokrasilerin ülkelere hem refah hem de istikrar getirmekte başkanlıktan çok daha başarılı olduğunu gösteriyor. Birleşmiş Milletler Gelişmişlik Liginde en gelişmiş 20 ülkenin 1'inde doğrudan demokrasi, 2'sinde başkanlık sistemi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öztrak, buyurun.

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - 17'sinde ise parlamenter sistem var. Buna karşın, en sondaki 20 ülkenin sadece 1 tanesinde parlamenter demokrasi, 5 tanesinde yarı başkanlık, 14 tanesinde ise başkanlık sistemi var. Yani, değerli arkadaşlar, ülkelere refahı güçlü parlamenter demokrasiler getiriyor, başkanlıklar değil. Diğer taraftan, güçlü parlamenter demokrasilerde rejim kesintiye uğramadan ortalama yetmiş bir yıl yaşarken, başkanlık sisteminde demokrasilerin ömrü sadece yirmi yıl oluyor. Demek ki güçlü parlamenter demokrasiler istikrarı sağlamakta da başkanlıklara göre çok daha başarılı. Bunların yanı sıra, iyi yönetim, eğitim, sağlık, güvenlik, hukukun üstünlüğü, yolsuzluk algısı, kırılganlık, basın özgürlüğü endekslerinde de parlamenter demokratik rejimin başkanlığa açık ara üstünlüğü var. Bize dayatılan tek adam hâkimiyetinin önünü açan ve başkanlık sistemlerinin en ilkeli olan bu ucubeyle ise demokrasinin çok daha kısa ömürlü olacağı ve ülkenin hızla dikta rejimine sürükleneceği açıkça görülüyor.

Bakın, bu Anayasa değişikliği Meclisten geçerse 15 Temmuz darbe girişimine karşı insanlarımızın şanlı demokrasi direnişi boşa gider, 15 Temmuz birdenbire Türkiye'nin Reichstag Yangını'na dönüşür, şehitlerimizin kemikleri sızlar, gazi Meclis de Hitler'in önünü açan Cumhurbaşkanı Hindenburg'un konumuna düşer.

Değerli milletvekilleri, yol yakınken bu yanlışı geri çevirelim. 2014 yılında bu yana süren başkanlık sisteminin fiilîsinin ülkeyi ne hâle getirdiğini görüp bu hukuksuzluğu hukuki hâle getirirsek başımıza neler gelebileceğini artık anlayalım. Parlamenter sisteme göre milletin cebini doldurmakta, huzur ve istikrarı sağlamakta çok daha başarısız olan bu başkanlık ucubesinden derhâl vazgeçelim. Milletimizin, onun vekilleri olarak kendimizin ve Parlamentomuzun hukukuna sahip çıkalım. Bu mesele milletin bekasıyla ilgilidir. Hep beraber çözmemiz gereken millî bir meseledir. Mustafa Kemal Atatürk'ün, cumhuriyetimizin kurucu ilkelerinin, aklın ve bilimin bize gösterdikleri yolda yürüyelim. Parlamenter sistemi ve demokrasimizi, hukuk devletini, güçler ayrılığını güçlendirecek yepyeni bir Anayasa değişikliği paketini milletimizin önüne koyalım. Yeniden yüksek büyümenin, yeni ve kaliteli iş imkânlarına kavuşmanın, güçlü, zengin, birlik ve beraberlik içinde bir Türkiye'de yaşamanın önünü açalım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.