| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Komisyon çalışmalarında İç Tüzük hükümlerine uyulması ve hakaret içeren kaba sözler söylenmemesi gerektiği hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .12.2016 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, görüşmelerin bu aşamasında gelinen noktada Sayın Metiner'in ifade etmiş olduğu kimi tanımlamalar ve AKP Grup Başkan Vekili Sayın Naci Bostancı'nın açıklamaları da Sayın Metiner'in açıklamalarını tavzih eden bir açıklama değildir; tam tersine, "Metiner'i anlayalım, birbirimizi anlayışla karşılayalım, birbirimizi idare edelim." şeklinde sıradan söylenmiş sözler Sayın Bostancı. Ben, Grup Başkan Vekili olarak sizin daha bir tümümüzü sahiplenecek bir konuşma yapmanızı beklerdim.
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) - Öyle oldu zaten.
LEVENT GÖK (Ankara) - Öyle değil, ne yazık ki öyle değil.
Şimdi, burada Sayın Metiner... Tek parti dönemi elbette eleştirilebilir, bu konuda hiçbir tereddüt yok. Tarihteki gerçekleşen olayların her birinin eleştirilmeye ihtiyaç duyulan yönleri vardır ama İkinci Dünya Savaşı'na Türkiye'yi sokmayan, dünyada, Almanya'da Hitler'in "Führer" diye anıldığı, Stalin'in Rusya'da, Mussolini'nin İtalya'da hüküm sürdüğü o faşist dönemlerde Türkiye'yi hem savaşa sokmamak suretiyle büyük bir soğukkanlılıkla bir yangından çıkartan ve dünyada faşizm gibi bir ideolojinin hâkim olduğu bir tablo içerisinde milyonlarca insanın katline maruz bırakan Hitler gibi, Stalin gibi, Mussolini gibi şahsiyetlerin yaşadığı bir dönemde Garp Cephesi Komutanı, cumhuriyetin kurucusu, Kurtuluş Savaşı'nın mimarlarından, Sakarya meydan savaşlarının kahramanlarından, Lozan Anlaşması'nın mimarlarından ve bizi biz yapan değerleri oluşturan cumhuriyetimizin en saygın isimlerinden bir tanesi İsmet Paşa'ya dönük olarak bir "Führer" sözcüğünün söylenmesini kesinlikle kabullenmemiz mümkün değildir. Bunu hafifçe üzerinden geçilecek bir mesele olarak da görmüyoruz. Sayın Metiner bunu hep yapıyor. Ben isterdim ki Sayın Komisyon Başkanı da ve sayın AKP sözcüleri de bu konuda "Dur bakalım. Ne yapıyorsun?" desinler diye beklerdim, onu da görememenin üzüntüsünü yaşıyorum.
BAŞKAN - Ancak, gürültüden ne konuşulduğu bile Başkanlık Divanında anlaşılamadı. Bunu ifade edeyim. Eleştiri getirirken dedim ki: "Lütfen grubunuzu susturun, ne konuşulduğunu anlayalım." diye çok ikaz ettim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Metiner İsmet Paşa'ya "Führer" dedi Sayın Başkan, bizim duyduğumuz bu.
BAŞKAN - Ama, bakın, bunu anlayıp bizim bu konuda bir ikazımıza daha fırsat olmadı, onu ifade edelim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Peki. Umarım bu provokatif konuşmayı burada sonlandırırsınız.
Yani şimdi biz ne konuşuyoruz arkadaşlar? Türkiye Cumhuriyeti. Cumhuriyet nasıl kuruldu, nereden geldi, kimler vardı bu işin içinde, nasıl yaptılar, yoktan nasıl bir ülkeyi yarattılar, hangi savaşlarda kahramanlık gösterdiler, hangi anlaşmalarda Türkiye'yi başarıyla temsil ettiler ve biz nasıl olduk, Türkiye Cumhuriyeti nasıl oldu? İşte bunun birinci ismi Atatürk'tür, ikinci ismi ise İsmet İnönü'dür. O İsmet İnönü ki... Sayın Metiner bugün buraya geldi ama geçen gün ben anlattım, kendisinin cankulağıyla dinlemesini isterim, arkadaşlarımıza da tekrar olacak ama kusura bakmayın. 30 Kasım 1947, 7'nci büyük kurultay, Cumhuriyet Halk Partisinin kurultayı Sayın Metiner, tüzük kurultayı, tam yetmiş yıl önce. Senin o "Führer" dediğin İsmet Paşa -burada tartışmasını yaptık- getiriyor, tüzüğün 73'üncü maddesi konusunda bir önerge veriyor, diyor ki Cumhuriyet Halk Partisi Tüzüğü'nde: "Parti genel başkanı Cumhurbaşkanı seçilmiş olduğu takdirde bu vazife üzerinde bulunduğu müddetçe genel başkanlığın bütün yetkileri ve sorumlulukları genel başkan vekiline ait olur." Bir öneri getiriyor, bütün etraf İsmet Paşa'nın etrafını kuşatıyor, diyorlar ki: "Paşam, bizi bırakma hem Cumhurbaşkanı ol hem parti genel başkanı ol." Arkadaşlar, tutanaklardan aynen okuyorum sizlere, İsmet Paşa'nın verdiği cevap: "Ben devletin başında kaldıkça hususi bir hizmetle bir parti başkanlığında bulunamam. Memleketin menfaatine muvafık olmayan bir hususu bana teklif etmeyin." diyor. Kim diyor bunu? İsmet Paşa söylüyor. Sonra, İsmet Paşa yanındaki bütün arkadaşlarını çağırıyor etrafına ve hepsine şu tarihî sözleri söylüyor: "Arkadaşlar, ben Cumhurbaşkanı oldukça beni artık yanınızda göremeyeceksiniz, kendinize bir başka kumandan bulun." diyor. Hangi tarihte? 1947 yılında. Kim söylüyor bunu? İsmet Paşa söylüyor. O İsmet Paşa ki daha sonraki tarihî gelişim içerisinde çok partili hayatın bir kapısını açıyor, çok partili hayata geçmek... İstese, o nitelemelerin içerisinde bulunsa Führer gibi, Mussolini gibi, o sıfatları hak eden bir tip içerisinde olsa yani çok parti denemelerini yaşatmaz Türkiye'ye ve bizlere.
Demokrat Parti iktidarı kazanıyor, İsmet Paşa önünü ilikliyor ve eşini yanına alarak "Bu mağlubiyet, benim en büyük kazancımdır." diyor Sayın Metiner. Bu konular önemli. En azından sizlerden şunu bekliyorum yani bağırarak da, çağırarak da değil. Derin bir üzüntü içerisindeyim. Bizi bugünlere getiren tarihî şahsiyetler konusundaki kullanacağımız dilin çok özenli olması gerektiği tartışmasızdır.
Bakın, biz sizinle İnsan Hakları Komisyonunda da çalıştık.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Bir savunma hakkı verecek misiniz, konuşma hakkı verecek misiniz, lütfedecek misiniz?
LEVENT GÖK (Ankara) - Hayır.
BAŞKAN - Bir saniye arkadaşlar...
Tamamlayın Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bakın, ben tarihî gerçekleri anlatıyorum. Tablo budur ve lütfen bu Anayasa gibi çok önemli bir konuda görüş bildirmek üzere burada toplanmış bulunan hazırunu böyle provoke edici, gerçeğe aykırı sözlerle zaten gecenin ilerlemiş olan bu saatinde daha da fazla sabrını zorlamayın. Size yakışan budur. Eğer bugün siz bir milletvekili olarak burada bulunuyorsanız herhâlde bu cumhuriyetin nimetlerinden dolayıdır, İsmet Paşa'nın, Atatürk'ün yarattığı bir ufuk çizgisi içerisinde ilerlemiş olan cumhuriyetimizin kazanımlarıdır. Hiçbir şeye saygı duymuyorsanız bunlara saygı duyun. Ben sizden sadece saygı duymanızı bekliyorum ve lütfen bu konuda artık sabırları taşırmayın.