KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımız, basınımızın değerli temsilcileri ve kamu kuruluşlarının değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok önemli bir sürecin içinden geçiyoruz. Anayasa gibi en temel toplumsal sözleşmeyi değiştirmek ve doksan yıldır devam eden parlamenter sistemden bir başka sisteme geçmekle ilgili bir sürecin hazırlık çalışmaları ve komisyon çalışmalarını yapıyoruz. Parlamenter sistemde uzun süredir, ülkemizde 1950'den çok partili seçim hayatına geçtiğimiz günden beri devam eden süreçte 47 cumhuriyet hükûmeti kuruldu. 47 cumhuriyet hükûmetinden 15 tanesi koalisyon, 19 tanesi tek başına, 5 tane darbe hükûmeti, 4 tane geçici hükûmet, 3 tane azınlık hükümeti, bir de kısa süreli -Anayasa'nın 114'üncü maddesiyle- hükûmeti kurduk yani çok uzun bu sürecin içinde, altmış altı yıllık sürecin içinde 47 ayrı hükûmetle yönetildik. Bu ne demektir? Ortalama bir buçuk yılın altında bir hükûmetle hükûmetlerin süresi devam etti. Bu süreçlerde, 1950-1960 arasında rahmetli Menderes'in 4 Hükûmeti, 1965-1971 arasında Demirel'in 3 Hükûmeti, 1983-1991 arasında ANAP'ın 4 Hükûmeti ve son on beş yıldaki AK PARTİ'nin 7 Hükûmetini çıkardığınızda geri kalanın tamamının koalisyon dönemleri olduğunu görüyoruz. Ülkemizdeki kalkınmanın, ekonomik refahın en güçlü olduğu dönemler de bu dönemler. Koalisyon döneminde kalkınmanın olduğu var mı? Var, ikisi de rahmetli Erbakan Hoca'nın Hükûmette olduğu 1973 ve 1996 dönemindeki süreç; onun dışındaki koalisyon hükûmetlerinde kalkınma ve ekonomik refah konusunda ciddi ileri götürmeler değil, tam tersi, geriye doğru gidişler söz konusu olmuş.

Son süreçteki bu saydığımız 4 dönemdeki liderlerin önemli özelliği de karizmatik liderler olması yani rahmetli Menderes, Demirel, rahmetli Özal ve Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın güçlü, karizmatik, siyasi liderler ve figürler olması nedeniyle de tek parti iktidarları oluşmuş yani genel olarak şahısların güçlü olduğu siyasi süreçlerde tek parti iktidarı oluşmuş. İşte, bu süreci gördükten sonra ve 7 Haziranda yaşadığımız ve bizim için beş ay ülkede çok ciddi bir sıkıntının yaşandığı, hükûmetin kurulamadığı, bir taraftan terörle mücadelenin en yoğun şekilde sürdüğü bir süreçte bir taraftan da terörle ilgili bir partinin, PKK'nın desteklediği bir partinin, bölgesel, ırki tasvipleri öne çıkaran partinin de hükûmette geçici bakan verdiği süreçteki yaşanan sıkıntıları hep beraber gördük.

Bunları gördükten sonra, Türkiye'nin uzun vadede artık parlamenter demokrasinin getirdiği bir sonuç olan koalisyon hükümetleriyle yönetilme sıkıntısından kurtulmak lazım. Bu sıkıntıdan kurtulmanın yolu da mevcut parlamenter sistemden bir başka sisteme geçilmesi. Bu da o sürecin, beraberce yaşadığımız sıkıntılı süreçlerdeki sıkıntıyı atmak ve tek başına iktidarın oluşması.

Tabii, burada ayrı yaşadığımız bir sıkıntı da 367 garabetiyle gelen ve 24 Nisan 2007'de o gün Meclisteki aslında daha önceki bütün cumhurbaşkanları seçimlerinde Genel Kurulda olan sayının çok üzerinde milletvekili olmasına rağmen, Cumhuriyet Halk Partisinin müracaatıyla dört gün içinde, 1 Mayıs 2007 tarihinde Anayasa Mahkemesin vermiş olduğu meşhur karar "Bu eylemli bir İç Tüzük ihlalidir, dolayısıyla ben bunu Anayasa'ya aykırı da olsa denetlerim." dedi.

Burada çok önemli bir tarihi anekdotu anlatmak isterim. O süreçte, bizim avukatlık yaptığımız arkadaşlarımızdan birisi uzun süre Anayasa Mahkemesinde raportör olarak çalışmış iyi bir hukukçuydu. Kendisine Sabih Kanadoğlu'nun bu görüşleri ve CHP'nin müracaatı üzerine demiştim ki: "Mehmet Bey, Anayasa Mahkemesinde uzun süre çalıştınız, literatürde de böyle bir müracaat ve böyle bir kavram yok. Nedir?" "Kesinlikle böyle bir müracaat olamaz. Anayasa Mahkemesindeki yapmış olduğum görüşmelerde kanaatim o ki Anayasa Mahkemesi de bunu mutlak suretle reddedecek çünkü benim gördüğüm temayül o yönde." Aradan dört gün geçti, Anayasa Mahkemesi bunu 9'a 2'yle reddetti. Ondan sonra tekrar sordum, dedim ki: "Siz Anayasa Mahkemesinde uzun süre çalıştınız ve bunun tersi olacağını söylüyordunuz, Anayasa Mahkemesi 9'a 2'yle karar verdi." Dedi ki : "Evet, tekrar görüştüm -aynen o zaman söylenen şu- bana o sözü söyleyen yüksek mahkemenin üyeleri 'Evet, bu karar mutlak suretle reddedilmeli, bizim Anayasa Mahkemesi olarak böyle bir yetkimiz yok.' dediler ve ön usul inceleme olarak da Anayasa Mahkemesi bu müracaatı 4 üyenin yetkisizlik, 'Bizim bunu inceleme yetkimiz yok.' diye ret kararıyla; o 7 üyenin kabul, "Görüşebiliriz." kararından sonra esasa geçmişti." Bu sözü söyleyen üyeler ilk başta red kararını vermişler, ancak, çoğunluk biz bunu görüşebiliriz dedikten sonra Anayasa Mahkemesi görüşmüştü ve o zaman aynen söylediği şuydu yüksek mahkemenin bir kısım üyelerinin: "Türkiye çok büyük bir sıkıntının ve felaketin eşiğinde. Biz biliyoruz ki hukuka aykırı bir karar verdik ama ülkenin demokrasisini kurtarmak için hukuka aykırı karar verdik." dediler. Bu değişiklik münasebetiyle bu tarihî anekdotu da yüksek Meclisimizle paylaşmak istedim.

İşte, o süreçten sonra tabii AK PARTİ haklı olarak Anayasa'yı değiştirdi, "Madem ki siz bize daha önceki defalarca seçimlerde uygulanan kuralı uygulatmıyorsunuz, Anayasa'nın açık hükmünü ihlal ediyorsunuz, o zaman Anayasa'yı değiştiririz ve millete gideriz, millet doğrudan cumhurbaşkanını seçer." dedi. 2007 değişikliğiyle birlikte de cumhurbaşkanının doğrudan millet tarafından seçilmesi kuralını getirdi. İlk defa 10 Ağustos 2014 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimiyle doğrudan halkın seçtiği cumhurbaşkanlığı seçimini hep beraber yaşadık. Ben o süreçte 6271 sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu gereğince Sayın Cumhurbaşkanımızın Yüksek Seçim Kurulundaki Temsilcisi sıfatıyla bütün süreçlerin başından sonuna kadar bulundum. Gerçekten, Türkiye çok temiz, çok dürüst ve harika bir seçim yaparak yüzde 52'yle Sayın Cumhurbaşkanımızı birinci turda Cumhurbaşkanı seçti. İşte, o zaman Anayasa'nın 2007 yılında değişen bu konumuyla bir tarafta seçilmiş Cumhurbaşkanı, halktan güçlü bir destek almış Cumhurbaşkanı var, diğer tarafta parlamenter demokrasinin getirdiği yine güçlü bir başbakan var. Yetkili 2 kişinin, meşruiyetini doğrudan meşruiyetini halktan alan, seçimle gelen 2 kişinin bir sistemde ister istemez problem çıkıyor. Nizâmülmülk meşhur eserinde, Siyasetname'sinde diyor ki: "Ey hükümdar, bir görevi 2 kişiye verme, 1 kişiye de iki görevi verme. 2 kişiye bir görevi verirsen, bu görevliler arasında problem çıkar, devletin yönetimi sıkıntıya girer. Bir görevi de 2 kişiye..."

LEVENT GÖK (Ankara) - Aynısı oldu.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - İkisini de söylüyorum: "Bir görevi 2 kişiye, 2 kişiye de bir görev verme çünkü o zaman görev arada kalır, kimin ne yaptığı belli olmaz."

O sebeple, biz, görevi, yetkiyi halk tarafından doğrudan seçilen hem Başbakana hem Cumhurbaşkanına ikisine ayrı ayrı verdiğimizde bu, sistemde meşruiyet krizini ciddi manada getirir. Arkadaşlar, yarın bu sistemin devamında bir tarafta Cumhurbaşkanı, yüzde 50 artı 1'le seçilecek. Bazen oluyor ki bizde Demirel'in meşhur sözü vardı "Yüzde 21,75." Yüzde 21,75'le bir başbakanın geldiği sistemi düşünün, bir tarafta Başbakan yüzde 21,75'le gelmiş; bir tarafta Cumhurbaşkanı var, yüzde 51.

Bakanlar Kurulu, malum, oy birliğiyle karar verir. Bakanlar Kurulunun vermiş olduğu tüm kararlar da Cumhurbaşkanının onayına tabidir. Bakanlar Kurulu oy birliğiyle verecek, yüzde 51 oy almış Cumhurbaşkanı, 50 artı 1, o diyecek ki "Ben, bu sizin belirlediğiniz yöntemi kabul etmiyorum, bu Bakanlar Kurulu kararını uygun görmüyorum, bu aldığınız kararı uygun değerlendirmiyorum." İşte o zaman ciddi sorun çıkacak. İşte, bu sorun ülkemizi geçmişte yaşanan rahmetli Demirel-Özal, daha sonra Demirel-Çiller, daha sonra Bülent Ecevit-Ahmet Nejdet Sezer, daha sonraki yaşanan süreçleri hep beraber yaşadık.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Şimdi, Tayyip Bey ile Binali Bey arasında bir sıkıntı mı var egemenliğin kullanılışı noktasında?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Arkadaşlar, görüyoruz ki bu sistem ülkemize sıkıntı getiriyor. Sistemi görerek, sistemin sıkıntı yaratacağını bile bile biz bu sistemde ısrarcı olacağız, bu sistemi hâlâ dayatacağız demek yanlış.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; millet yetki verdiği insana hesap da sorar. Bu yetkiyi AK PARTİ'ye verdi. AK PARTİ'ye verdiğine göre, AK PARTİ bu sıkıntıyı, bu anayasal sistemdeki sıkıntıyı görüyor. Burada bir kısım milletvekili arkadaşlar, özellikle CHP'li arkadaşlar, "Efendim, Sayın Cumhurbaşkanının tavır ve davranışları Anayasa'ya aykırı." diyorlar. Hayır arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanının bütün tavır ve davranışları bu Anayasa'ya uygun, sorun Anayasa'nın kendisinde. Anayasa, eskilerin deyimiyle "illetli"; Anayasa, kendi içinde çelişkili; Anayasa, iki ayrı büyük organa, iki ayrı yürütme organına meşruiyeti halktan alarak, ayrı ayrı yetkiler verdiğinde bu sorun çıkmaz sokak, bu sorun bu ülkeye sıkıntı getirecektir. Biz, ülkenin bu süreçte yaşadığı, hele hele 1950'den sonra çok partili sisteme geçtikten sonra yaşadıklarını gördükten sonra bizim tercihimiz yeni sisteme, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmekten yana.

"Efendim, illa biz parlamenter sistemde kalalım." diyor Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar. Arkadaşlar, millet bize geniş bir yetki vermiş. Anayasal temel metni değiştirme konusunda da biz uzlaşı arzuluyoruz. 24'üncü Dönemde 60 maddeyle ilgili değişiklik iki yıla yakın çalışmanın sonunda belirlendi ama sonuçta partiler vazgeçti. Bu dönemin başında tekrar kuruldu, tekrar sistem yürümedi. Biz sonucuna kadar birilerini beklemek zorunda değiliz. Dedik ki: "Gelin, hep beraber değiştirelim." Gelmezseniz... O zaman burada Sayın Devlet Bahçeli'ye teşekkür etmemiz gerekiyor. Devlet Bahçeli bu Anayasa'nın mevcut sistemindeki sıkıntıyı gördü ve bu ülkeye sıkıntı getireceğini, bu ülkenin bekasıyla ilgili sorun getireceğini gördü ve hep beraber değiştirelim dedi. Elbette ki toplumsal uzlaşma metni olan Anayasa'nın değiştirilmesinde geniş mutabakat olduğu zaman sizin de bir kısım fikirlerinizden vazgeçmeniz gerekirdi.

BAŞKAN - Toparlayabilir miyiz Sayın Özkaya.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Vallahi, ben Urfa'nın dağının keçilerini iki saat elli dakika dinledim ve ilk defa -herhâlde beş dakika olmadı- konuşmaya başladım. İki saat elli dakika Urfa'daki keçileri dinledim.

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Burada MHP'yle anlaştık ve bir kısım maddelerde ciddi manada değişiklikler oldu. Keşke Cumhuriyet Halk Partisi de gelseydi. Bu eleştirileriniz belki bir kısmı burada karşılanacaktı. Toplumsal meşruiyete haiz Anayasa'yı ne kadar geniş tabansal bir kitleyle değiştirirsek elbette ki ömrü uzun olur. Bu sebeple, hemen eleştirmek, bunlara toptan karşı çıkmak yerine, gelseydiniz siz de masaya belki bir kısım görüşleriniz kabul edilecekti. O sebeple, bu Anayasa'nın ömrünün çok daha uzun olmasını sağlayacaktınız.

Diyorsunuz ki: "Her şey Sayın Cumhurbaşkanına göre." Arkadaşlar, size şunu söylüyorum: Sayın Cumhurbaşkanı -Allah uzun ömür versin- girdiği bütün seçimlerin hepsini tek başına kazanır, bunda hiçbir sıkıntı yok.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Siz ne işe yarıyorsunuz o zaman?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Cumhurbaşkanı bunu arzu etseydi kendisi için arzu etmiş olsaydı böyle bir şeyi istemezdi.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Davutoğlu ve Binali Bey hiç mi çalışmadı?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Yani, Binali Bey, Sayın Davutoğlu, diğer vekil arkadaşlarınızın hiç mi etkisi yok?

BAŞKAN - Lütfen, dinleyelim.

Sayın vekiller, lütfen, söz almadan konuşmayalım.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Arkadaşlar, bu sistem Cumhurbaşkanının değil, bu milletin ihtiyacı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Acaba?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Bu sistem üniter yapıyı çok daha güçlendirecek. Neden çok daha güçlendirecek? Bir Cumhurbaşkanının seçilebilmesi için -az önce söyledim- 1'inci turda milletvekilleri seçildi. Diyelim ki Meclise 5 tane parti girdi. Ne yapacak o zaman?

BAŞKAN - Sayın Özkaya -kusura bakmayın arkadaşlar, sisteme müdahale edeceğim ama- sabahtan bu yana yaptığımız uygulamada fiilen oluşan bir durum var. Konuşmacılarımız yirmi dakikada toparlıyorlar. Sadece bilginize sunmuş olayım.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, bizce mahzuru yok, arkadaşımız konuşabilir.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Biz burada yüzde 50 artı 1'i getireceği için 2'nci turda mutlak surette halkın geniş kitlesinin tasvip ettiği, çok geniş manada oyu alacak insanların Cumhurbaşkanı adayı olması lazım.

Bakın, CHP ne yaptı geçen seçimde? Kendi içinden -koskoca ana muhalefet partisi, cumhuriyeti kurduğunu iddia eden parti- bir kişiyi Cumhurbaşkanı adayı gösteremedi, bir başka partiden kişiyi Cumhurbaşkanı adayı gösterdi ve beraber girdi.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Hangi partiden?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Bu şunu gerektirecek hepimiz için, o zaman diyeceğiz ki "Arkadaşlar, gelin, anlaşalım."

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Hiçbir partiye mensubiyeti yoktu Cumhurbaşkanı adayının.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Arkadaşlar, bu toplumdaki aşırı uçların geniş kitlelerin içine girmesini ve beraberce seçime girmelerini sağlayacak ve tam tersi, toplumsal kutuplaşmayı kaldıran, toplumsal birlikteliği doğuran bir sistem olacaktır. Bunun biz faydası olacağını görüyoruz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - O gün hiçbir partiye mensup değildi CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı, zapta geçsin yani.

BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, rica ediyorum. Ama, süreyi siz uzatıyorsunuz. Sözü kesmeyelim, biz zaten uyarıyı yaptık.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Efendim, özerklikle ilgili şu olacak: Anayasa'nın 126'ncı ve 127'nci maddesindeki değişikliklere dikkat ettiğinizde, hiçbirisinde hem merkezî yönetimin bölünmesi hem de mahalli idarelerin bölünmesiyle ilgili hiçbir değişiklik söz konusu değil.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Bal gibi de bölgesel yönetimi kurabilir.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sadece oradaki bir yıllık süreyle ilgili değişiklik söz konusu. Bunlar şunu gösteriyor: Bizim açık, net bir ilkemiz var. Üniter yapı bizim savunduğumuz en önemli yapılardan biridir. Tek devleti, tek milleti, tek bayrağı, biz özellikle bunları söylüyoruz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Üç gün önce Naci Bostancı "Bunu tartışabiliriz." diyordu ama.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Bunların hepsini söylüyoruz ve söylediklerimizin de sonuna kadar arkasındayız. Anayasa teklifimizde acaba 126 ve 127'nci maddede bizim bilmediğimiz bir şey mi yazıyor? Yok. Buna rağmen, efendim, bunları farklı farklı söylemeniz doğru değil. Eğer bu Anayasa'nın çok daha uzun ömürlü olmasını arzu ediyorsanız gelin, ilavelerinizi söyleyin.

HSYK'daki değişikliklerde "Bir kişi atayacak." diyorsunuz. Arkadaşlar, burada bütün Avrupa'da... Adalet Bakanlığımızın çok güzel çalışması var. Bakın, İngiltere ve Almanya'da hâkimler ve savcılarla ilgili yüksek kurul bile yok. Avusturya'da hâkimlerin tamamını Adalet Bakanı atıyor, birçok yerde.

Yani, oradaki sistemde atarken bunların hepsi burada var. Şimdi, biz bunları atamaya belirli kuralları getiriyoruz, belirli kurulların içinden getiriyoruz. Bunları sağlıyoruz, atadığınız zaman da yüksek mahkeme üyelerine... Anayasa Mahkemesi üyeleri on iki yıllık atanıyor, Cumhurbaşkanı ise beş yıl atandığı için belki yarın başka birisi seçilecek.

LEVENT GÖK (Ankara) - İngiltere'de yazılı anayasa bile yok.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Doğru, orada yok ama orada iradesini tek bir adama teslim eden milletvekilleri de yok.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Başbakana Anayasa fırlatan cumhurbaşkanları da yok orada.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen. Efendim, lütfen hatibi dinleyelim. Karşılıklı konuşma olmasın lütfen.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - O zaman Cumhurbaşkanı beş yıl seçiliyor, Anayasa Mahkemesi on iki yıl için atanıyor. Bugün Sayın Cumhurbaşkanının beş yılı bittiği hâlde Cumhurbaşkanının atadığı, görev süreleri bitmeyen Anayasa Mahkemesinin çok fazla üyesi olacak. Bunları dikkate aldığımızda, bunlar asla kişiyle ilgili bir şey değildir. Anayasa'mızda en önemli değişikliklerden iki tanesi hiç konuşulmadı, sıkıyönetim kavramı toptan anayasadan çıkıyor ve askerî yargı toptan anayasadan çıkıyor. Bunlar çok önemli devrim. Sıkı yönetim kavramı nedir? Bir olağanüstü hâli, sıkıyönetimi gerektiren durumda bütün yetkilerin askere geçmesi. Burada bu tamamen kalkıyor, olağanüstü hâl var ancak sıkıyönetim yok. Bakın, bunlar çok önemli değişiklikler.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ağabey, sıkıyönetimi ne yapacaksın, adam olağanüstü hâl ilan edebiliyor, yetiyor zaten.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Genişletilmiş olağanüstü hâl var.

BAŞKAN - Sayın Köksal, lütfen söz alarak konuşun, rica ederim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Elbette ki olacak. Bakın, Fransa'da bir ay önce olağanüstü hâl durumunda kanun hükmünde kararnameyle Fransız hükûmeti Yargıtayı Adalet Bakanlığına bağladı.

MURAT EMİR (Ankara) - Orası yarı başkanlık çünkü.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yanlış bilgi vermeyin.

BAŞKAN - Evet, Murat Bey, sizi de ikaz etmek zorundayım. Efendim, bakın, sözünüz kesildiğinde itiraz ediyorsunuz. Murat Bey, lütfen, siz nezaketle dinlemesini bilirsiniz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Şimdi, bakın, o yanlış ama arkadaşlar, buna rağmen hiç sesiniz çıkmıyor. O konuyla ilgili tek bir söz söylemiyorsunuz.

Yargının bağımsızlığı söz konusu. Burada Cumhurbaşkanımızın, bakın, bir konuyu... Efendim, "Suriye anayasası, Suriye anayasası" diye söylüyorsunuz. Burada en mühim iş, Cumhurbaşkanının Meclisi feshetme yetkisi var mı? Evet, var. Ancak, feshettiği an kendisi de düşüyor. Dolayısıyla, tercih, hakem halk. Halkın hakemliğinden daha iyi ne var Allah aşkına?

Ben 1987 yılında, 18 yaşında rahmetli Erbakan Hoca'nın yanında siyasete başladım. O günden bugüne halkın hiç daha yanlış yaptığını görmedim. Aynı sandıkta halk 3 ayrı partiye oy veriyor. Bu millet o kadar akıllı, o kadar zeki ve o kadar feraset sahibi ki millet yanlış yapmıyor. Yanlış yapan varsa siyasetçiler, bizler. O zaman kendimize çekidüzen vereceğiz, millete güveneceğiz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - 7 Haziranda yanlış mı yaptı halk?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Millet, halk yanlış yapmaz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Millet her zaman doğru yapar.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - 7 Haziranda öyle demiyordunuz ama.

BAŞKAN - Değerli üyeler, sayın milletvekilleri; lütfen, sükûneti sağlayalım arkadaşlar.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Millet doğru yapar, biz yanlış yaptığımızı görür ve düzeltiriz. Halktan korkmayın. Adınız halk olsun ama halktan korkmayın.

Millete gittiğimiz müddetçe millet hakemlik sıfatını her zaman doğru yapar, biz yeter ki milletimize güvenelim. Bu millet kahraman bir millettir.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - 7 Haziranda millete niye güvenmediniz arkadaşlar?

BAŞKAN - Efendim, öncelikle söz almadan konuşmama nezaketini rica ediyorum, lütfen.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Gayet güvendik. Ancak, güvenmek sizin azınlığın... Demokrasinin en önemli kurallarından birisi de azınlığın çoğunluğa tahakkümü değildir. Azınlığın haklarının korunması çok önemli bir ilkedir, anayasal kuralların en önemlilerindendir ama sonuçta yönetim yetkisi çoğunluktadır. Çoğunluğun verdiği karara da hep beraber uymak durumundayız.

Bu Anayasa değişikliğinin ben ülkemiz için çok hayırlar getireceğine inanıyorum. Belki içinde teknik hatalar, düzeltilecek kısımlar olabilir, bunları bu Komisyon çalışmaları sırasında veya Genel Kurulda düzeltiriz ama yeter ki Cumhuriyet Halk Partisinin yapıcı bir üslupla gelmesini...

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Çoğunluk bu ülkeyi mahvetmek istiyorsa o karar uygulanır mı? Bana bunun cevabını verin.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Gelin, dışarıda hepsinin cevabını verelim. Sorun yok. Cevap veremeyeceğimiz hiçbir konu yok.

BAŞKAN - İkili konuşmalar yok arkadaşlar, lütfen. Hatibi dinleyelim, lütfen.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Arkadaşlar, biz 13-14 seçime girdik. Her seçimde cevap veriyoruz. En iyi sorgu halk tarafından yapılır ve en iyi cevap da sandıklarda verilir.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ya, arkadaşlar, soru sormayın, boş verin. Anayasadan onun da bizimle burada haberi oldu birlikte, onun da haberi yok. O yazmadı ki, bizimle birlikte haberi oldu. Ne yapsın, o da taşeron işçi yani adam.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Halk sorguya çekiyor, biz sorguda cevabımızı veriyoruz...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - 7 Haziranda verdi cevabını, verdi.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - 7 Haziranda cevap verdiler.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - ...Allah'a hamdolsun hiç de korkmuyoruz, her defasında bir daha gideriz, bir daha gideriz.

Onun için, bu Anayasa değişikliğinin...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Arkadaşım, bir tek şuna cevap verin: Bu Anayasa değişikliğini siz mi yazdınız, yoksa saraydan size geldi mi?

BAŞKAN - Evet, arkadaşlar...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - ...ülkemize, milletimize...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bir tek onu söyle.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, hatibi konuşturmuyorsunuz, hatibi dinlemiyorsunuz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sen mi yazdın İsmail? Yo, sen de benim gibi öğrendin sonradan.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Biz de konuşacağız sonra, ben de konuşacağım.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - ...getirmesini temenni ediyorum.

BAŞKAN - Yoksa şimdiye bitecek. Lütfen...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Biz dinliyoruz ya.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - İnşallah, çok güzel günler bizi bekliyor. Bu sıkıntılı günleri hep beraber aşacağız. Türkiye her türlü sıkıntısına rağmen bölgenin bir rahmet ve merhamet adasıdır. Bu rahmet ve merhamet adasını korumak, güçlü, dimdik ayakta tutmak bu salondaki bütün milletvekillerinin görevidir iktidar-muhalefet ayrımı yapmaksızın.

Burada başımıza bomba yağarken hiçbirimizi ayırmadılar.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Onun için 150 gazeteci tutuklu, değil mi?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Bombalar atıldığı gün hiçbirimizi ayırmadılar. Bütün darbecilere karşı çıkmamız lazım. Bu Anayasa'yı, darbecilerin Anayasası'nı niye savunuyoruz? Gelin, en geniş manada değiştirelim, yenisini, daha iyisini yapalım.

Daha iyisini yapacağız diyorum, hepinize teşekkür ediyorum.