KOMİSYON KONUŞMASI

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Kısa, kısa.

Sayın Başkan, madde üzerine görüşmelerde iktidar partisi milletvekilleri bazı vurgular yaptılar, özellikle 367 krizinden bahsettiler. 367 krizi Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle artık aşıldı. Referanduma gidildi 2007'de, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi öngörüldü, karar verildi, bu kriz aşıldı. Yani, artık Cumhurbaşkanını halk seçiyor, burada bir sıkıntı yok. Bugün Avrupa'da da Cumhurbaşkanını halkın seçtiği parlamenter sistemler var. Yani, Cumhurbaşkanını halkın seçiyor olması tek başına bir sistem değişikliğini zorunlu kılmaz. "Cumhurbaşkanını artık halk seçiyor, biz sistemi değiştirmek zorundayız." Bugün Avusturya'da, İrlanda'da, İzlanda'da, Bulgaristan'da, Slovenya'da, Avrupa'nın monarşi olmayan ülkelerinde cumhurbaşkanını halkın seçtiği sistemler var ama buradaki cumhurbaşkanları parlamenter sistemin ruhuna uygun hareket edip temsil noktasında kalabiliyorlar, bu başka bir şey. Yani, bu 367 krizi...

Sayın Elitaş da 27 Nisan muhtırasına değinmişti. 27 Nisan muhtırasını kim verdi? Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ'u hiçbir suç işlemediği hâlde cezaevine attınız, bir terör örgütü lideri yaptınız Genelkurmay Başkanını ama 27 Nisan muhtırasını veren Yaşar Büyükanıt'ı niçin yargılamadınız? Burada 27 Nisanı vurguluyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - AKP'yi iktidar yaptı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Mercedes verdiler.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Bakın, dendi ki "Kuvvetli icra, hızlı icra ve yürütme tek başlı olmalı." Peki, bu tartışılabilir. Peki, AKP'nin seçim bildirgesinde özellikle vurgulanan kontrol-denge-fren mekanizmaları nerede? Tamam, hızlı icra, kuvvetli icra olsun, peki denge, kontrol mekanizmaları nerede? Biz bunu soruyoruz.

Sağ siyasetten örnekler verildi. Evet, sağ siyaset daha çok güç isteyebilir. Biz daha çok demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Özal'dan, Demirel'den örnekler verildi. Peki, Sayın Erdoğan ne demişti? Sayın Erdoğan "Başkanlık, bir Amerikan özentisidir; başkanlık, emperyalizmin bir oyunudur." demişti, bunu da tutanaklara geçirelim.

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Öyle bir beyanı yok.

BAŞKAN - Sayın Erkek, lütfen toparlar mısınız.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Toparlıyorum.

Bakın, biz, Atatürk milliyetçisiyiz. Ne demek bu? Bağımsızlık, özgürlük değil mi? Emperyalizmin oyunuysa, üst aklın oyunuysa... Kendilerini milliyetçi, maneviyatçı kabul edenler, yüz kırk yıllık, yüz elli yıllık bu kadar büyük bir mirası, siyasi, tarihî tecrübeyi nasıl reddediyorlar? Ülkeler, mesela, Amerika Birleşik Devletleri kendi sistemiyle övünür, kurucu babaların kurduğu anayasayla. İngiltere parlamenter sistemiyle övünür, o geleneğiyle, 13'üncü yüzyıldan itibaren gelen... Bizim de bir anayasacılık, siyasi tarih geleneğimiz var ama kendilerini milliyetçi, maneviyatçı kabul edenler bunu bir çırpıda reddediyor. Bu kadar büyük ve tarihî bir mirası...

Bitiriyorum. Bizim derdimiz şu: Bir sistemin demokratik kabul edilebilmesi için asgari iki temel ölçü vardır; biri adil, eşit ve özgür seçimler, diğeri de kuvvetler ayrılığı. İşte bu paket, kuvvetler ayrılığını yok ediyor.