| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 26 .12.2016 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, egemenliği halktan alıp Saray'a yani tek kişiye veren bu Anayasa değişikliğinin 2'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Laik, demokratik, sosyal hukuk devletini savunan bütün milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ciddi bir iş yaptığımızı düşünüyoruz. Bu ciddi işi nasıl yaptığımıza baktığımda, Hükûmeti kim temsil ediyor diye bakıyorum, orada "Hükûmet" yazıyor, bir üst düzey bürokrat oturuyor ve yani bürokrat, kendi işini küçümsediğimden değil, eminim ki işinde en iyidir, eminim ki çok kıymetli bir arkadaşımızdır ama bir anayasa değişikliği yapıyoruz ve orada Hükûmeti temsil eden bir bakan ya da bir bakan yardımcısı ya da bir müsteşar, hatta bir müsteşar yardımcısı bile oturmuyor. Bunu dikkatinize sunuyorum. Neyse ki Sayın Şentop geldiler, yerlerini aldılar. Böylece Komisyonun Başkanını yerinde yeniden görmüş olduk.
Değerli arkadaşlar, bir tek kelimeyle niçin bu Anayasa değişikliğini yaptığınızı açıklamam gerekirse bu kelime "korku"dur. Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde bulunan bazı insanlar açık, net bir şekilde korkmaktadır ve korktuklarından dolayı da böyle bir anayasa değişikliği yapıyorlar. Bu Anayasa değişikliğini niçin yapıyorlar? Çünkü her gün patlayan bombaları gizlemenin başkaca bir yolu yok. Bir gün bunun bir hesabı bizden sorulur diye korkuyorlar. Fakir halk çocuklarının şehit olması engellenemediği için böyle bir anayasa değişikliği yapılıyor çünkü bunun hesabı bizden bir gün sorulur endişesiyle, korkuyla bu anayasa değişikliği yapılıyor. Olur ya, bir gün, on beş yıldır tek parti iktidarında olduğumuz hâlde dolar nasıl fırladı, nasıl biz halkı perişan ettik diye bir gün birisi bizden hesap sorar diye böyle bir anayasa değişikliğine gidiliyor. Olur ya, bir gün çocuklarımıza tecavüz eden insanları nasıl yakalayamadık, nasıl bu olayları önleyemedik diye bizden hesap sorarlar diye böyle bir anayasa değişikliği yapıyorlar. Olur ya on beş yıldır tek başımıza iktidar, sözüm ona muktedir olduğumuz hâlde 15 yaşındaki çocuklarımızın kendi öz dillerini, ana dillerini okuyup anlamada neden dünyada 50'nci sıraya gerilediğimizin hesabı bir gün sorulur diye böyle bir anayasa değişikliğine gidiliyor ve en önemlisi dış politikada özellikle Suriye'de nasıl bir batağa saplandığımızı gizlemek ve hatta ileride bunun hesabının sorulmasının önlenmesi için böyle bir uygulamaya gidiliyor.
Arkadaşlar, günlerdir bu konuyu konuşuyoruz. Sözüm ona, Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi bir araya geldiler, uzun uzun konuştular, bu değişiklikleri bir noktaya getirdiler, çok olgunlaştığını söylediler, sık sık, efendim, bu tartışmalar olgunlaşmıştır, artık kifayetimüzakere yani "Artık yeter, müzakere etmeyelim." diye önergeler veriyorsunuz ama daha şimdiden bu Anayasa'nın 21 maddesinin üçte 1'inde değişiklik yapmaya hazırlanıyorsunuz, üçte 1'inde. En az 7 maddesinde değişiklik yapacağınız çok net bir şekilde her yerde yer alıyor. E, şimdi, Allah rızası için hepi topu 21 madde ki bunlar pek çok maddeye tekabül ediyor ama daha siz ya attığınız imzanın mürekkebi kurumadan, daha Komisyon aşamasında, "çok olgun, çok mükemmel, çocuklarımızın geleceği için yaptığınız Anayasa değişikliği"nin 7 maddesini değiştirmeye hazırlanıyorsunuz.
Arkadaşlar, ya, Allah aşkına, bari konuşmaları sınırlamayın, bu 7 maddenin ben yakın bir zamanda bu konuşmalarla çok daha artacağına eminim. Beş günde 7 madde yaptıysak, bir beş günde bir 7 madde daha yaparız muhtemelen ve bir süre sonra vicdanlara hitap ede ede Milliyetçi Hareket Partili ve Adalet ve Kalkınma Partili bazı arkadaşlarımızın bu Anayasa'ya hayır diyeceğini de tahmin ediyoruz. Zaten acele etmenizin de tek sebebi budur. Acele etmenizin, "Hemen, hemen geçirelim, yeter, artık müzakere etmeyelim." demenizin tek nedeni budur çünkü Milliyetçi Hareket Partisi içerisindeki bazı arkadaşlarımız bu Anayasa'ya hayır oyu vereceklerini açık, net bir şekilde ifade ettiler. Bana yalan söylemiyorlarsa bazı AKP'li milletvekilleriyle konuştuğumda içlerinin rahat olmadığını ve bunun çok da doğru olmadığını söylüyorlar.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Töhmet altında bırakıyorsunuz ya.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Hocam, kimseyi töhmet altında bırakmıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi içinden de bu Anayasa'ya evet diyecek varsa elbette buyurup diyebilir. Niye töhmet altında olsun? Siz asıl "Bizden bir tane bile fire çıkmaz." diyerek antidemokratik, faşist bir uygulama yapıyor musunuz, yapmıyor musunuz, onu lütfen değerlendirin. Allah aşkına, "Bizden bir tane fire çıkmaz." diyen kim? O yüzden, kimse kimseyi bağlamasın. Eğer gerçekten milletvekillerinize güveniyor iseniz, gerçekten özgür iradeleriyle oy kullanmalarını istiyorsanız, gelin, yarın aşağı indiğinde bu iş, o kabinlerin önünde bizim oluşturacağımız etten duvara karşı çıkmayın.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) - Yarın Genel Başkanın da aynısını tersinden söylerse lafının altında...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Anlamadım ne demek istediğinizi.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) - "'Bizden bir tane fire olmayacak.' derse" diyor.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) - Sizin Genel Başkanınız da "Bizden bir tane veren çıkmaz." diye bir yerde bir basın açıklaması yaparsa...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Değerli arkadaşlar, bakın, bizde, Cumhuriyet Halk Partisinde işlerin nasıl yürüdüğünü herhâlde...
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) - Yani böyle bir açıklama olabilir diyorum bağlayıcı konuşma diye.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Olabilir efendim.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı bir konuda fikrini söyleyebilir, bir konuda nasıl oy kullanacağını söyleyebilir ama bunun, sizler defalarca şahit oldunuz ki, bizim üzerimizde bağlayıcı etkisi olmaz, olmamıştır. Bunun örneklerini defalarca yaşadınız.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Meclisi terk etmediniz mi?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Değerli arkadaşlar, bunun örneklerini defalarca yaşadınız. Ben bu partide altı yıldır milletvekilliği yapıyorum. Hayatım boyunca bir tek gün Sayın Genel Başkanımız bana "Şu şekilde oy kullanacaksın." demedi. Sayın Genel Başkan veya Genel Başkan...
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) - Sayın Genel Başkan demez.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Herkes kendi içinde olanları bizdeymiş gibi yansıtmasın, "Sayın Genel Başkan demez." diye pişkin pişkin kimse gülmesin.
"Sayın Genel Başkan veya herhangi bir yetkili" diye düzelteyim mi eğer keyfin yerine gelecekse?
Sayın Genel Başkan veya herhangi bir yetkili bize bugüne kadar "Şöyle oy kullanacaksınız." dememiştir, şerefim üzerine sizi temin ederim. Veya herhangi bir şekilde fikrini söylemişse...
ALİM TUNÇ (Uşak) - "Meclise girmeyin." demiştir.
(Oturum Başkanlığına Başkan Mustafa Şentop geçti)
BAŞKAN - Arkadaşlar...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, ben olgunlukla dinliyorum. Laf atabilirler sayın milletvekilleri.
BAŞKAN - Bu saatte olmuyor, kayıtlara geçmiyor, onun için. Sayın Hatip, yani o da lazım da, malum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekilimiz benden on dakika konuşmamı rica etti. Beş dakikasını böyle sataşmalarla değil, elli dakikasını da... Ben çok keyif alırım. Yapılan bütün sataşmaları ben bir zekâ ürünü olarak görürüm Sayın Başkan. Demek ki konuşmamıza değer buluyorlar, sataşıyorlar; bundan büyük onur duyarız ama cevap da veririz. Büyük bir olgunlukla da davranmaya çalışırız. Ben size diyorum ki, şerefimle temin ediyorum sizi ki: Genel başkanımız bize herhangi bir talimatta bugüne kadar bulunmadı. Kendi, nasıl davranacağını söylediğinde, kendisinden farklı davrandığımız zaman, bize bugüne kadar ne bir soruşturma açıldı ne de kulağımız çekildi; bundan gurur duyarım. Umarım bütün milletvekilleri de bu şekilde bir yasama faaliyeti sürdürür. Allah size de nasip etsin böyle bir yasama faaliyetini, inanın çok zevklidir arkadaşlar. İnanın çok zevklidir. Yukarıda Allah, aşağıda halk ve vicdan bize nasıl oy kullanacağımızı söyler. O nedenle, bazı Milliyetçi Hareket Partili ve Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımız, bu konudan rahatsız olduklarını söylemişlerdir, bu da çok doğaldır, olması da gerekir. Herkes her şeyi aynı dakikada, aynı saniyede bu şekilde düşünemez arkadaşlar çünkü zaten 7-8 maddenin değişeceğini her yerde okuyoruz.
Efendim, oylamaların özgür bir biçimde yapılması gerektiğini söylüyordum. Biz, aşağıda, oylamaların özgür bir biçimde yapılması için elimizden geleni yapacağız. Bütün grup başkan vekillerinden, başta iktidar partisi olmak üzere, o kabine giren insanların vicdanlarıyla baş başa oy kullanmalarını sağlamalarını istiyoruz, biz bunun için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Hani diyorsunuz ya "özgür irade"... Buyurun, o özgür iradenin orada nasıl tecelli ettiğini bari bu Anayasa değişikliğinde halka gösterin. Ben sizden bunu rica ediyorum. "Buraya 100 milletvekili gelmişmiş talimatla, vay efendim, bu yasa geçerse 10 taneden fazla gelmezmişmiş..." Yani arkadaşlar, bunlar akılla söylenecek laflar değil. Ha, ancak, başka bir amaçla söylenmişse bunu bilemem.
Değerli arkadaşlar, bu Anayasa değişikliğini yapıyoruz, bu Anayasa değişikliğini niçin yaptığımızı ben, 14 yaşındaki kızıma bile vallahi anlatamıyorum, billahi anlatamıyorum. "Baba, her gün bu kadar insan ölürken siz niye bu işi yapıyorsunuz?" diye soruyor, okulda da konuşuluyormuş. İnanın öğretmenler... Lisede -benim kızım lise 1'e gidiyor- vallaha bu konular konuşuluyor. Kızım bana "Baba, niye bu değişikliği yapıyorsunuz her gün şehit geliyor?" diye soruyor, vallahi billahi anlatmakta ben zorlanıyorum, yemin ediyorum zorlanıyorum. "Baba, 'Cumhurbaşkanı tarafsız olacakmış.' diyorlar." Ben de diyorum ki: "Kızım, olacak da partiyle bağını kesmeden Nasıl tarafsız olacak? Ben de anlamadım." diyorum kızıma. Biriniz anlatsın bana yani tarafsız olacağına yemin edecek olan bir... Bakın, arkadaşlar, ben hukukçu değilim, size de saygı duyarım, hukukçu arkadaşlarıma, hukuk terimleriyle de oynamam. Kelimelerle oynamasını bilirim ama haddimi de bilirim. Benim, gerçekten, hukuk kelimeleriyle oynayacak kapasitem yoktur ama ne anladığımı ifade edecek kapasitem vardır. Ben, bir yanda "Tarafsız olacağım." diye yemin edip diğer taraftan bir siyasi partinin üyesi hatta genel başkanı olacak bir insanın nasıl tarafsız olacağını ben anlamıyorum. Bugün, tarafsız olacağına yemin eden Cumhurbaşkanı, siyasi partiyle bağı olmadığı hâlde, bakın, bağı olmadığı hâlde, Adalet ve Kalkınma Partisine 400 milletvekili isterken, aynı adamın veya bir başka insanın, bir kadının çıkıp o koltuğa oturup, yarın siyasi partisinin lideri olarak nasıl tarafsız kalacağını ya bana anlatın, ben de kızıma anlatayım. Vallahi anlatamıyorum, billahi anlatamıyorum.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Halkın tarafında olmakla.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Belediye başkanlarından örnek ver.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Anlatamıyorum, gerçekten anlatamıyorum.
Şimdi, buradaki saygıdeğer hukukçu milletvekilleri diyorlar ki: "Bu Başkanlık sistemi kuvvetler ayrılığını o kadar güzel yerleştirecek ki siz de şaşıracaksınız. Yani hakikaten çok güzel olacak, başkanlığın temel noktası da budur." Ya, yasamaya bakıyorum, partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanı tarafından seçilen insanlar yüzde 51'i almış ya, çoğunluğu orada. Hani siz deminden beri diyorsunuz ya: "Biz onun sözünden çıkmayız, Reisimiz ne derse odur bizim için." Saygı duyuyoruz, saygı duymaya çalışıyoruz, duyamıyoruz da olabilir, anlamaya çalışıyoruz. Aynı adam yasamanın yüzde 51'ine sahip olacak ve siz diyorsunuz ki: "Yasama denetleyecek." Nasıl denetleyecek? Ha, yasama denetlemedi ama yargı var, hiç olmazsa yargı denetlesin. Siz diyorsunuz ki, buradaki anayasacı, hukukçu arkadaşlarım diyor ki: "Kardeşim, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yarısını Cumhurbaşkanı atayacak, yarısını da Cumhurbaşkanının seçtiği milletvekilleri." Şimdi, bana anlatın ya, bu insanlar nasıl tarafsız olacak? Veya Yüce Divan namıyla görev yapacak olan Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12 üyesini Cumhurbaşkanı atayacak ve yeri geldiğinde bu Cumhurbaşkanını bu Yüce Divan yargılayacak. Ya benim aklım yetmiyor ya da bu işte bir yanlışlık var arkadaşlar. Bakın, bu işte bir yanlışlık var.
Vallahi billahi, bu iş partilerüstü bir iştir. Vallahi billahi, bu iş partilerüstü bir şekilde ele alınmalıdır. Ya, cumhuriyeti korumak sadece CHP'nin görevi değildir arkadaşlar, hepimizin görevidir. Ya, bu işte bir yanlışlık var.
Yürütme, ya, yürütmenin... Yürütmede de bir insan, tek bir insan hem Millî Eğitim Bakanı hem Sağlık Bakanı hem Maliye Bakanı olmaz ki. Yürütmeyi de işin ehline, işin erbabına bırakmamız lazım. E, bunu da yapamıyorsak eğer, her şeyi bir kişide toplarsak eğer, bu işte bir yanlışlık var arkadaşlar.
Bakın, ben kendi seçim bölgesinde gerçekten çok gezen bir milletvekiliyim ve sorabilirsiniz yani AKP'liler de saygıyla dinlerler beni seçim bölgemde, MHP'liler de, HDP'liler de dinlerler. Vallahi billahi söylüyorum, bakın, MHP'liler diyorlar ki: "Evet, biz Milliyetçi Hareket Partiliyiz kardeşim, partimizden vazgeçmeyiz. Biz ülkücüyüz, ülkümüzden de vazgeçmeyiz ama vallahi, buna biz hayır oyu vereceğiz. Yani Başbuğumuz, Genel Başkanımız bize bunu söylüyor, talimat veriyor ama partimizi çok sevdiğimiz hâlde, ülkemizi daha çok seviyoruz, vallahi biz hayır oyu vereceğiz." İnanın bana, AKP içerisinde de "Biz Tayyip Bey'i çok seviyoruz, biz o adama oy veriyoruz, helal olsun verdiğimiz oylar ama vallahi ülkemizi daha çok seviyoruz, billahi biz bu sefer..."
SALİH CORA (Trabzon) - CHP karşı çıkıyorsa bunda bir hikmet vardır.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim?
BAŞKAN - Bir şey yok, bir şey yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Seven milletvekilleri de vardır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yani halk karşı çıkıyorsa mutlaka bir sebebi vardır. Yani "Biz Tayyip Bey'i seviyoruz ama ülkemizi daha çok seviyoruz ve ülkeyi bir tek adama bırakmayacağız." diyorlar. HDP'liler zaten "Biz başkan yaptırmayacağız." diyorlar. CHP'liler zaten bu işe karşı olduklarını söylüyorlar.
Arkadaşlar, "millî irade", "millî irade" diyorsunuz, hani "Millete gidelim." diyorsunuz ya, ya Allah aşkına bir gidin millete ya. Ya, bir gidin. (AK PARTİ milletvekillerinden gürültüler)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Gideceğiz zaten, gidelim.
BAŞKAN - Arkadaşlar, tamam, lütfen...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Müsaade edin...
Bir millete gidin. Millete gitmek demek illaki referandum...
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) - Önce eve gidelim, sonra millete gidelim.
BAŞKAN - Arkadaşlar, saat ikiye geliyor, lütfen ya.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, sataşmanın da bir zekâ ürünü olduğunu söyledim, bir adabı vardır. Bir insan sataştıktan sonra gülmemelidir. Eğer sataştıktan sonra gülerseniz bu, sizin ciddi olmadığınızı gösterir. Bakın, ben bütün sataşmaları dikkatle dinlemeye çalışıyorum, bir şey çıkar ama bir şey, lafı sokup da güldüğünüz zaman bu ciddiyetsizliktir, yapmayın. Burada ciddi bir iş yapmaya çalışıyoruz.
Ben size "Millete gidin." derken referandumu kastetmiyorum. Ya, bir millete gidin ve deyin ki onlara: "Allah aşkına, bu işi istiyor musunuz?" MHP bir gitsin sorsun tabanına ya, bir dinlesin yani desin ki: "Tamam, sen bana bu yetkiyi verdin, ben senin adına orada oy kullanacağım, bunun bir vebali var." Bakın, ben doktorum, ben bir reçete yazarken hiçbirinize danışmam, millete de danışmam, bilime danışırım ve reçetemi yazarım. Ama burada oy kullanırken ben Aytuğ Atıcı olarak oy kullanmıyorum, ben beni seçenler adına oy kullanıyorum. Sizden de ricam, ya, bir seçim bölgenize gittiğinizde, Allah aşkına, bir sorun, deyin ki: "Ya, Milliyetçi Hareket Partililer, ülküdaşlarım; hakikaten istiyor musunuz, istemiyor musunuz?" Eğer "İstiyoruz." diyorlarsa vallahi gelin...
REŞAT PETEK (Burdur) - Her hafta soruyoruz Aytuğ Bey, her hafta gidip soruyoruz. Millet istiyor yani gerçekten.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki, eğer... Sayın Başkan, ben size söyleyeceğimi söyledim, eğer siz de gerçekten milletin bunu istediğini düşünüyor iseniz tamam, ısrar edin, ben bir şey demiyorum ama benim görüştüğüm AKP'li seçmenlerin ciddi bir kısmı belki size öyle diyorlardır ama bana da böyle diyorlar. Ben nasıl size inanıyorsam siz de bana inanın ve bu işi, millete giderken önce bir kendiniz gidin, ondan sonra bu işi, gerekiyorsa referanduma götürelim. Biz, millete gitmekten çekinmiyoruz, kaçmıyoruz, elbette ki millete gitmek lazım ama millet de demiş ki: "Kardeşim, aranızda anlaşamazsanız bize gelin." Biz bu işte anlaşırız. Bizim önceliğimiz terördür, bizim önceliğimiz işsizliktir, yoksulluktur. Bunları çözmeden millete ne diyeceğiz ya?
Ya, ben gidiyorum bana diyor ki: "Utanmıyor musunuz ya, benim çocuğum işsiz, sen gitmişsin başkanlık tartışıyorsun." Vallahi, yüzlerine bakamıyorum. Ya, sizin için de aynı şeyi söylüyorlardır, daha ağırını söylüyorlardır.
Gelin, önce bu işi bir çözelim. Başkanlığı tartışmak istiyorsanız biz tartışmayın demiyoruz, tartışın, tartışmaya devam edelim ama asli görevimizi yerine getirelim, ondan sonra gidelim diyorum.
Ben, sonuç itibarıyla, daha ileriki maddelerde de konuşacağız, biraz da hakikaten verdiğim sözü de, Sayın Başkan, özür diliyorum, biraz aştım ama...
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sataşmasalardı ama...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - ...ben bu oylamada, özellikle Genel Kuruldaki oylamada Milliyetçi Hareket Partili ve AKP'li arkadaşlarımızın bir kere daha vicdanlarına ve kendilerini seçen millete sormalarını ve ellerini vicdanlarına koyup ona göre oy kullanmalarını istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.