KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum.

Tabii, anayasalar, devletin iktidarını ve idare edilenlerin hak ve sorumluluğunu gösterir. Anayasalar, bir anlamda toplumun öz geçmişidir, toplumun omurgasıdır. Anayasalar, toplumun temel sorunlarını çözme sanatıdır. Devleti meydana getiren insan, devletten korunmak için insan hakları sistemini geliştirmiştir. Ancak tabii, anayasaların yapılış tarzları halktan gizlenmez, üniversitelerden, sivil toplum kuruluşlarından, üniversite anayasa hocalarından ve barolardan, Anayasa Mahkemesinden, Yargıtaydan, tüm sivil toplum kuruluşlarının hepsinden görüş alınır çünkü biz diyoruz ki anayasalar toplumun uzlaşma metinleridir. Uzlaşma metinlerinin bu şekilde uzman görüşü de alınmadan, Komisyona çağrılmadan gerçekten hazırlanması bu şekilde komisyonlarda geçirilmesi bugüne kadar yapılan yasalardan daha hızlı, daha acil bir şekilde yapılmakta.

Aslında bir önceki oturumda ben şunu söylemiştim. Anayasa'mızın hükümleri uyarınca anayasalar ivedilik ve öncelikle görüşülmez, daha toplumun tüm katmanları tarafından tartışılarak, kabullenilerek ve tüm toplumun en azından ekseriyetin bunu benimsemesiyle bir uzlaşma metinin ortaya çıkması gerekir dediğimde Sayın Komisyon Başkanı dedi ki: "Efendim, ivedilikle görüşülmeyeceğini biz de biliyoruz." Peki, madem siz biliyorsunuz o zaman niçin bunu alelacele siz oylamaya sunuyorsunuz, konuşmalarımıza imkân tanımıyorsunuz? O zaman da öyle geçiştirildi yani gerçekten anayasa metinleri bu şekilde alelacele de yapılmıyor.

Şimdi, Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; konum benim 2'nci maddeyle ilgili yani bugüne kadar 550 olan milletvekili sayısı 600'e çıkarılıyor. Hangi ihtiyaçtan dolayı çıktığı, hangi sebepten dolayı çıkıyor? Şimdi, biz bu karşılaştırma tablosuna baktığımız zaman gerçekten nüfusu bizden çok daha fazla olan Amerika'nın nüfusu 308 milyon, coğrafik anlamda bizden büyük, orada 435 Meclis üyesi var yani milletvekili, 100 de senato var, toplam 535 temsilcisi varken 308 milyon nüfus ve coğrafi durumu da bizden çok daha büyük ve bizde ise 76 milyon nüfusumuz var, 76 milyon nüfusa şu anda 550 iken 600 milletvekiline çıkarıyoruz ki herhangi bir kriteri vesairesi yok. Burada çok fazla topluma getirilecek olan bir yük var. Yani 550 milletvekili biz burada vatandaşın hangi sorununu hallettik de 600'e çıkarıyoruz, bir imtiyazlılar sınıfına ekstra yeni bir imtiyaz çıkarıyoruz. Burada yeni artacak olan milletvekili sayısıyla birlikte danışman artacak, araç artacak yani o kadar istismar olacak ki yani bu kabul edilebilir bir durum değil değerli arkadaşlar.

Şimdi, anayasa yapılışıyla ilgili benim elimde tabii, beğenmiyoruz ama Tunus Anayasası var. Tunus Anayasası'na baktığımız zaman çok demokratik bir şekilde tüm toplum katmanları dâhil edilmiş ve o şekilde uzun süre üç yıla yakın bir çalışma sonucunda ancak ortaya çıkarılmış durumda. Aynı zamanda Tunus Anayasası'ndaki hükme bakın, 1'inci maddede dedik ya "Anayasa'nın işte 9'uncu maddesine bağımsız ibaresinden sonra gelmek üzere tarafsız" ibaresi, Tunus Anayasası'nda diyor ki: "Bağımsız, tarafsız ve dürüst yargı" diyor, "dürüst", dürüstlükten ayrılmayacak diyor. Mademki bunu yaptınız, siz niçin buradaki bu "dürüstlük" ibaresini de koymuyorsunuz? Bakın, aynen okuyorum: "Yargıçlar yargı göreviyle yetkilidir, tarafsızlık, bağımsızlık ve dürüstlükle nitelendirilmelidir. Faaliyetlerinden herhangi bir eksiklik nedeniyle de sorumludur." Sizin burada getirdiğiniz yine yarım yamalak.

Gelelim iki başlılıkla ilgili hep sorunlar tartışılıyor. Bakın, Tunus'ta iki başlılıkla ilgili ne çözüm önermişler? Ben konuşmamda şunu önermiştim, değerli arkadaşlar, eğer iki başlılık gerçekten sorun yaratıyorsa biz o zaman Cumhurbaşkanı halk oylamasıyla seçilmesin Parlamento tarafından seçilsin, yine meşrudur. Bunu kabul etmiyorsanız halk tarafından seçilecekse efendim başbakanı da, hükûmeti de eğer halk seçecekse, cumhurbaşkanını da halk seçtiği zaman sorun çıkınca Tunus şunu yapmış: "Anayasa Mahkemesi çözümler, yedi gün içerisinde çıkan ihtilaflarda Anayasa Mahkemesi karar verir." diyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, dünyada bu şekilde örnekler var yani ülkenin önüne sanki hiçbir çözüm yokmuş gibi mutlak suretle ülkeyi bu şekilde çıkmaza sokmak gerçekten tehlikeli ve sakıncalıdır. Dünya örneklerimize bakınca bu tür örnekler çok fazla.

Bazı arkadaşlarımız, Osmanlıcılıktan çok dem vuruyorlar. Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, orada ne var? Açık ve net benim elimde Kemal Gözler'in Türk Anayasa Hukuku'nun kitabı, burada 1876 Anayasası'nın temel ilkelerini aynen okuyorum: "Osmanlı Devleti bir monarşiydi yani devlet başkanlığı saltanat, ırsî olarak intikal etmekteydi." Bu Anayasa'nın 3'üncü maddesi, hani bazı arkadaşlar diyorlar ya: "Monarşi değildi efendim, orada ırsî olarak geçmiyordu, 3'üncü maddesi ırsî olarak geçtiğini söylüyor. Daha ötesi, aynı zamanda 65'inci maddesi diyor ki: "Heyeti Mebusan üyeleri ise Osmanlı tebaasından her 50 bin erkek nüfusa bir temsilci seçilmesiyle kurulur." Osmanlıya o kadar özenenler, kadının adı orada yok arkadaşlar, kadının adı yok. Bakın, her 50 bin erkeğe bir temsilci seçiyor yani kadını hesaba katmıyor. Onun için şu Osmanlı özentisini bırakın, çağdaş Atatürk cumhuriyetinin varsa eksikliklerini tamamlayalım, ülkemizi daha ileriye götürelim, geriye götürmeyelim. Daha burada yine yetkileri var, padişahın yani 1876 Anayasası'ndaki yetkilerini ben yine size orada okuyayım. Burada ölen padişahın yerine eğer oğlu değilse Osmanlı ailesinden en yaşlı olan erkek üyesi seçilir, yine orada da tüm yetkiler padişahtandır. Yani onun için burada karşılaştırma yaparken arkadaşlarımızın ısrarla Osmanlı dönemindeki 1876 Anayasası'na özenmeleri doğru ve yerinde bir yaklaşım değil.

Sayın Cemil Çiçek Bey'in bir açıklaması var bu anayasa değişiklikleriyle ilgili. "Başkanlık sisteminde Kıta Avrupası'nda katı disiplinli partiler olursa bu diktatörlüğe yönelebilir, gevşek olursa 550 genel başkan olur, o zaman da memleketi yönetemezsiniz." ifadelerini kullanmış durumda.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz bu başkanlık sistemiyle ilgili dünyaya baktığımız zaman, dünya başarı sıralamasında ilk 10'da yer alan ülkelerin büyük çoğunluğunun yer aldığı Avrupa'da ülkelerin yüzde 69'u parlamenter sistemle yönetildikleri, sadece 6'sı başkanlık sistemiyle görülmektedir. NATO, G8, G20 ve Avrupa Birliğine üye ülkelerin yönetim sistemleri değerlendirildiğinde bu ülkelerde parlamenter sistemin uygulama oranında başkanlık sistemine göre oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Bu güçlü oluşumların içinde NATO'da 24, G8'de 5, G20'de 8, Avrupa Birliğinde 23 ülke parlamenter sistemle yönetilmektedir. Buna karşın NATO'ya üye 28 ülkeden sadece 1'i, G8'de üye ülkelerden sadece 1'i, G20'ye üye ülkelerden sadece 6'sı, Avrupa Birliği ülkesi üyelerinden sadece 1'i başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. Ülkelerin insani gelişmişlik ve refah seviyeleri, ekonomik, toplumsal gelişmişlik ve yönetişim düzeyine baktığımız zaman eğitim durumları, sağlık sektörünün gelişmişlik, bireysel özgürlük durumları, sosyal sermaye, güvenlik, ülke kırılganlığı, hukukun üstünlüğü, demokratik gelişim düzeyi, yolsuzluk algı düzeyi, basın özgürlüğü gibi alanlarda dünya sıralamasında en başarılı olan ülkelerin de parlamenter sistemle yönetildikleri görülmektedir.

BAŞKAN - Evet, Sayın Tanal, toparlıyor muyuz efendim?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Buna karşılık başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin çoğunlukla dünya sıralamalarında sonlarda yer aldığı görülmektedir. Hukukun üstünlüğü endeksine göre ilk 10'da yer ülkelerin 8'i parlamenter sistemle yönetilirken ilk 10'da başkanlık sistemiyle yönetilen bir ülke bulunmamaktadır. Buna karşılık aynı sıralamada son 10'da yer alan ülkelerin 7'si başkanlık sistemi uygularken sadece 1'i parlamenter sistemle yönetilmektedir. Demokratik gelişmişlik endeksine göre ilk 10 sırada yer alan ülkelerin 8'i parlamenter sistemle yönetilirken bu endeksin sonuncu sırasındaki ülkelerden 7'sinin başkanlık sistemiyle yönetildiğini görmekteyiz. Bireysel özgürlük endeksine göre ilk 10'da yer alan ülkelerin 9'u parlamenter sistemle yönetilmekte. Bitiyor Sayın Başkan, fazla kalmadı. Ekonomik Gelişmişlik Endeksi'ne göre ekonomik gelişmişlikte en başarılı 10 ülkeden 6'sı parlamenter sistemle yönetilmekte, en başarısız 10 ülkeden 9'u başkanlık sistemiyle yönetilmekte. Yani bu örnekleri gerçekten çoğaltabiliriz. Burada eğer ülkenin başarılı olmasını istiyorsak çözüm başkanlık sisteminde değil, parlamenter sistemin aksayan yönlerini düzeltmekten geçiyor. Onun için, güç yozlaştırır, bozulur, yozlaşan güç zamanla kendini yok eder. Geldiğimiz nokta; maalesef siyasal iktidar açısından böyle bir güç yozlaşması var. Bu Anayasa değişikliği ülkemizi felakete götürür. Sizden istirhamım bu felakete izin vermeyelim.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.