| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/1504) esas numaralı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin usule ve İç Tüzük'e uygun yapılıp yapılmadığı hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 28 .12.2016 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, yanlış bir iş yaptınız. Daha önceki maddede "Maddeyi, önergeleri en baştan okutup üstünde istediğiniz gibi konuşun." dediniz. Hatırlattım, geliş sırasına göre okunacak, aykırılık sırasına göre işleme alınacak diye. Burada o şeklî hatayı yapmadınız. Aslında demek ki oradaki uyarımız doğru bir uyarıymış. Ama bakın, bir önceki sefer söz vermediniz, verdiğinizde burada Parlamentonun yerleşik uygulamalarından, İç Tüzük'ten, dünyadaki parlamentoların iç tüzüklerinden örnekler verdim. Uygulamanızı düzeltme sonucunu doğurdu, yani Anayasa maddesini değil, yaptığınız buradaki uygulamayı. Şimdi benzer bir hata yapıyorsunuz. Daha doğrusu, hatta önerge sahipleri de uygun görürse dedim, döndüm ilk imza sahiplerine baktım, Sayın Bülent Turan olabileceğini ifade etti çünkü burada Anayasa değiştiriyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Söz verilebilir, problem yok dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bakın, bir metin var, o metin tartışmalı. Son anda bir önerge geldi. Önerge üzerinde sadece gerekçe okuttunuz.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Önergeyi gönderir misiniz Başkanım?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Önerge acayip bir iş yapıyor. Bu konuda Komisyonun, oy verecek arkadaşların bunu bilerek oy vermeleri ya da bir izahat alacaksak o izahatı almamız önerge sahiplerinden... Veya ilk imza sahiplerinin bu konuda söyleyecek bir sözü olabilir. Ama yaptığınız iş yine yanlış.
Bir de şöyle bir şey yok Sayın Başkan: Bu Komisyon gerildiğinde göz göze geleceğiz, tıkandığında göz göze geleceğiz, yorulduğunda göz göze geleceğiz ama önerge gelip de söz istediğimizde gözünüzü kaçıracaksınız.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Üç maymunu mu oynayacağız burada?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben gelip de buradan kalkıp yanınıza, yani ne yapmam lazım, hani moda deyimle fiilî durum yaratıp omzunuzdan çekince mi bakacaksınız?
O zaman, işte, hadi bakalım -orada sağ olsunlar nezaketle davranıyorlar arkadaşlar, geliyoruz geçiyoruz- oradan birisi bana bir şey diyecek, buradan birisi diyecek, kavga dövüş, hiç istemediğimiz görüntüler, doğru değil.
Burada, şimdi, bakın kanun teklifinde zaten hatalı bir iş vardı, Anayasa 90'a bir aykırılık vardı. Anayasa diyor ki: "Uluslararası anlaşmalar, bir kere akdetme işi Cumhurbaşkanının işi olamaz." Baştan beri söylüyoruz. Dışişleri Bakanlığı, örneğin İngiltere Dışişleri Bakanlığıyla görüşmeleri teknik düzeyde, bürokratik düzeyde yürütür, konunun önemine göre, uluslararası protokol kurallarına göre bir anlaşma akdedilecekse -bunu Sayın Bakanım benden çok daha iyi bilir- o uluslararası anlaşma akdedilir. Anayasa'mıza göre, hem karşı tarafta hem bizim Anayasa'mıza göre, burada -ki o Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayından sonra geçerlidir." denecek- Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından görüşülür, onaylanır, yayınlanır ve Türkiye yükümlülüğünü yerine getirir. Şimdi, siz burada bir yetkiyi, "anlaşma akdeder" diye yanlış bir şey yazmıştınız, "anlaşmayı onaylar." şekline dönüştürüyorsunuz. Bakın, Meclisin yetkisinde olan bir şeyi daha Cumhurbaşkanına veriyorsunuz ama çok büyük, fahiş bir hata da yapıyorsunuz. Yaptığınız iş şu: Uluslararası anlaşmalarla kanunlar çelişirse uluslararası anlaşmalar kanun üstünde. Anayasa'mız öyle diyor. Bu değişiklik yapıldı. Şimdi yaptığınız işle teknik olarak Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanı kararnameleri normlar hiyerarşisinde kanunun altında olduğu hâlde, kanunla çeliştiği takdirde kanun üstü bir yetki veriyorsunuz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ferman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Oysaki Meclisin kanununun Cumhurbaşkanı kararnamesinden üstün olması normlar hiyerarşisinde bir başka yerde düzenleniyor ve kaldı ki uluslararası anlaşmanın kanunu geçmesiyle, Cumhurbaşkanına tanımladığınız yetki alanının da dışında paradoksal bir yetki veriyorsunuz. Kabul edilebilir bir şey değil.
İki, öyle bir yanlış yapıyorsunuz ki, öyle bir saçma sapan iş yapıyorsunuz ki binlerce imzalanmış uluslararası anlaşma var, yüzlerce Meclisten geçmiş olanı var, yayımı tarihinde Mecliste onaylandığı takdirde yürürlüğe girecek.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Dünyaya rezil olacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yaptığınız iş çok yanlış bir iş. Bir geçici maddeye muhtaç belki bir sürü şey ama çok tartışmalı. Bu konuda belki bir gün durursunuz, gidersiniz Dışişlerine sorarsınız, bilmem ne. Böyle çaldır çuldur... Bizim bunun üzerinde önerge verecek hâlimiz yok. Zaten Anayasa'ya tümden aykırı. Tutulacak yanı yok, tel tel dökülüyor. Tel tel dökülüyorsunuz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Çürümüş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ama burada ya hiçbir şey yapmıyorum, şunu söylüyorum ya: Önergenin üzerinde, bir milletvekili olarak, bir grup başkan vekili olarak -ve bütün şu grubun gayretini görüyorsunuz- müzakerelerin suhuletle devam etmesi için söyleyeceğimizi söylüyoruz ama çıldırmak üzereyiz. Yapılan işler Cumhuriyet Halk Partisini bir rejim değişikliği noktasında çıldırtmaktadır. Artık hiç kimsede sinir kalmadı ama herkes birbirini teskin ediyor ama bu kadar açık, bu kadar aykırı paradoksal bir yetki, çelişki, akdedilmiş anlaşmalar açısından çıkmaz. Meclisten çıkmış, sıra sayısı anlaşmalar açısından sıkıntı. Bu kadar basit bir şeyde "Ya bunu düşündünüz mü?" demek için söz vermek yerine, okut maddeyi, bilmem ne yap, onu yap, bunu yap! Bu, doğru bir yaklaşım değil. Biraz önce uzun, uzun, uzun anlattım size. Yapılan işin bir Meclisin iç hukuku açısından ne düzende olması gerektiğini, yapılan işin zaman ve mekân aşan bir iş olduğunu... Bugün doğmuş olan bir evladımızı, örneğin bugün doğmuş olan bir kız çocuğunu on dokuz yıl sonra Meclis kütüphanesinde mahcup edecek bir iş yapıyoruz yaptığımız yasanın kalitesizliği, hataları, sıkıntıları, bilmem neleri yüzünden. Ama birazcık insaf ya! Böyle bir şey olur mu? Yani bakın, yaptığınız iş neye benziyor biliyor musunuz? Neyse bunu söylemeyeceğim. Söylemeyeceğim, şundan dolayı söylemeyeceğim. (CHP milletvekillerinden "Söyleme, söyleme" sesleri)
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Söyle, söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, şöyle bir şey: Gülersiniz çünkü tam da buna uygun bir fıkra var. Gayet de müsait burada anlatılmaya ama istismarcı Anayasa geleneği, istismarcı Komisyon yönetimi... Bizim burada birbirinin yüzüne bakan, seçilmiş, birbirimizin hatırı olmasa, bizlere oy veren doksanar bin kişinin hukuku var birbiri üzerinde, ona saygımızdan bambaşka bir şey oluyor. Burada fıkrayı anlatırken birlikte gülelim, çayı içerken birlikte içelim, kriz çıkınca birlikte çözelim ama hazreti WhatsApp'dan vahiy gelince akarsular dursun, ondan sonra hadi bakalım, tak! Sayın Başkan, havaya, Sayın Başkan, buraya! Ya böyle bir şey olmaz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yüzümüze bakın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Lütfen... Yani bu mesele gerçekten yanlıştır, hatalıdır, tutulacak tarafı yoktur ama bir yandan sizin uygulamanız yanlış. Yoksa bir cümle soracağım ya: Böyle bir yanlışı var, biliyor musunuz da yapıyorsunuz? Sayın Parsak biliyor mu buradaki normlar hiyerarşisini altüst eden paradoksal yetkiyi. Dört dakika önce gördük önergeyi. Ama böyle de yapmayın. Böyle yaparsanız olmaz. Zaten yaptığınız iş bir bütün olarak fecaat ama hiç olmazsa burada şunu dinlemeyi, Türkiye'yi rezil edecek böyle bir işten bir izahat istememizi de çok görmeyin gözünüzü seveyim ya!
Teşekkür ederim.