| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 28 .12.2016 |
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifimizin 9'uncu maddesinde konuşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
1982 Anayasası Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen maddesinde devletin başkanı olarak Cumhurbaşkanlığını belirtmekte -devlet başkanı sıfatıyla da Türkiye Cumhuriyeti'ni, Türk milletinin birliğini temsil ettiğini- devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışması dolayısıyla da Cumhurbaşkanına yetkiler vermektedir. Cumhurbaşkanının 1982 Anayasası'nda seçim usulleri, yasama organı içerisinden milletvekillerinin oylarıyla seçilmekteydi. Aslında parlamenter sistemin aksine 1982 Anayasası'nda Cumhurbaşkanlığının yetkileri artırılmış ve sorumsuz hâle getirilmişti. Cumhurbaşkanı, devlete hıyanet dışında hiçbir şekilde yargılanamayacağı yine Anayasa'mızın metni içerisinde yapılmıştı. Ama onun haricinde, yetki olarak yasama ile ilgili yetkileri ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş, yasamayla ilgili yetkileri düzenlenmiş, yargıyla yetkileri düzenlenmiş, âdeta 1982 Darbe Anayasası'nı yapan zihniyet, ola ki millet tarafından yanlış yaparsa, yürütmenin başı sıfatıyla Cumhurbaşkanlığını bir ara denetim mekanizması olarak görmüş ve âdeta o manada seçilmiş iradeyi etkisiz hâle getiren bir düzenleme yapmıştı. Öyle ki şu an mevcut sistemimizde adı parlamenter sistem olmasına rağmen, Cumhurbaşkanına rağmen, hiç kimse, çoğunluk oyunu almış olsa dahi, Başbakan olma, yürütmenin başı olma imkânına haiz değildi. Bununla ilgili örnekleri geçmiş dönemlerde Türkiye yakinen yaşadı ve gördü. 1998 yılında gördü, ondan sonraki zamanlarda gördü. Mecliste 15 milletvekili olan bir kişiye Cumhurbaşkanı, Başbakanlık ve hükûmeti kurma görev ve yetkisi vermişti. Dolayısıyla, bu husus yanlıştı. Özellikle 2006 yılında Meclis tarafından Cumhurbaşkanının seçilmemesi sebebiyle ki o dönemi hatırladığımız zaman, önce darbe sevicileri olan ve Türkiye'de tabiri caizse Demokles'in kılıcı olarak 82 Anayasası'nda, 61 Anayasası'nda askerî darbeler olmuş, onun üzerine anayasalar düzenlenmişti, o dönem içerisinde de bu sefer yine karşımıza askerî vesayet odağı çıkıyor ve âdeta 27 Nisan muhtırasıyla beraber seçilmiş iradeye, millet iradesine siz Cumhurbaşkanını seçemezsiniz kabilinden darbe girişimlerinde bulunuyordu. Onun üzerine, AK PARTİ hükûmetleri madem ki böyle bir durum söz konusu, dolayısıyla, o halde yapılması gereken şey, artık Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye'de yeni bir kriz ortamı olmasın düşüncesiyle dedik ki madem ki öyle, o halde Cumhurbaşkanı da halk tarafından seçilsin ve yolumuza bu şekilde devam edelim. Aslında, Türkiye siyasi tarihine baktığımız zaman, özellikle seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak, 2014 yılından itibaren, halk oyuyla beraber seçilen ve halkın yüzde 52 oyuyla beraber seçilmiş olan ilk Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seçimler esnasında da kendisini "Ben sadece temsil makamı olarak kalmayacağım. Ben egemenliğin kaynağı olan milletten yetkilerimi aldığıma göre..." Anayasa'mızda yazılı olan yetkilerin tamamını kullanacağını belirtmiş ve bununla ilgili olarak da oturan değil, koşan, çalışan ve Türkiye'nin gelecek kuşaklara güçlü bir Türkiye olması için, kâdir bir ülke olması için ve temel hak ve hürriyetlerinin tastamam yaşanabilir bir ülke hâline gelmesi için gayret göstereceğini belirtmişti.
Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanımız da Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Anayasa'mızın 104'üncü maddesinde yazılı olan hususlarda yetkilerini kullanmaya gayret göstermiştir. Bizim getirmiş olduğumuz düzenlemeyle mevcut Anayasa'mızın 104'üncü maddesinde yazılı olan hükümlerin dışında Cumhurbaşkanına ayrı bir yetki vermemiz söz konusu değildir, sadece yürütmenin başkanı olmak sıfatıyla ve başkanlık sisteminin ruhuna da uygun olarak düzenlemeler yapmak suretiyle böyle bir düzenleme yapmayı uygun gördük. Yine, burada hep söyleniyor, Cumhurbaşkanı kararnameleri de o noktada sınırlanmak marifetiyle, eğer Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin temel hak ve hürriyetleriyle siyasi temel hak ve hürriyetler noktasında yapılamayacağını ve eğer kararname ile kanun arasında bir çelişki olduğu zaman veya eşit olduğu zaman da kanunların öne geçeceğini hükme bağlamak suretiyle de o noktada yürütmenin başkanı olmasına rağmen sayın seçilecek olan cumhurbaşkanının o manada kısıtlar mahiyetinde bir değişiklik teklifinde bulunduk. Ben o manada yapılan değişiklik teklifinin hukuka uygun olduğunu, Anayasa'mıza uygun olduğunu ve Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun olduğunu belirtiyor hepinizi saygıyla selamlıyorum.