KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başkanlık sistemi olduğunu söyleyip buraya getirdiğiniz, aslında 2 partinin, 2 kurmayı tarafından düzenlenen uzunca bir süredir tek adam egemenliğinin, hegemonyasının, tek adam anlayışının bu ülkedeki baskıcı, antidemokratik yapısını yasallaştırmak talebiyle karşı karşıyayız. Biliyoruz ki yasama, yürütme, yargıyı tek adama teslim ederek onun kimyasına, onun fiziğine göre bir yasa inşa ediyorsunuz aynen 1980 Anayasası'nın o günün diktatörü Kenan Evren'e hazırlanmış olduğu gibi. Biz biliyoruz ki cumhurbaşkanlığı sistemi sizin kafanızdaki sisteme tam karşılık gelmiyor, başkanlık sistemi yine sizin kafanızdaki sisteme göre karşılık gelmiyor. Bazen burada örnek gösteriyor arkadaşlarımız Afrika ülkelerinden, Güney Amerika ülkelerinden, hani haksızlık etmemek lazım. Çünkü siz dünyada hiç olmayan, ilk kez Türkiye'ye özgü Recep Tayyip Erdoğan'a uygun yeni bir anayasa ve o anayasayla yöneteceği bir Türkiye Cumhuriyeti oluşturmak istiyorsunuz, kafanızdaki temel anlayış, temel yaklaşım bu. Bu noktadan yola çıktığımızda bunun şöyle bir karşılığı var: Bu, aslında var olan Anayasa'nın ilgasıdır. Yani, artık Anayasa manayasa yoktur. Uzunca bir süredir yok aslında, bayağıdır yok. Siz 2002 yılında geldiğinizden itibaren yavaş yavaş mevcut Anayasa'yı yok edip o günün kendi Başbakanınıza, bugünkü Cumhurbaşkanına göre uygun bir modeli yavaş yavaş, sindire sindire önce Fetullah Gülen Cemaati ortaklığıyla, sonra Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ve 17-25 Aralıktan sonra bu defa Cumhurbaşkanlığı meselesi üzerinden yavaş yavaş inşa etmeye, yavaş yavaş gündeme getirmeye başladınız.

Değerli milletvekilleri, şöyle bir bakalım: Önce rektörlerden başladınız, hatırlayın, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinden başladınız, Yücel Aşkın'dan, ardından diğer üniversitelerden, ardından asker, ardından yargı. Hatta yargıda öyle şeyler yaptınız ki 12 Eylül 2010 tarihinde bir referandum yaptınız, o referandumda "Bu Anayasa yapısı, bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bize uygun değil, bunu bir değiştirelim." dediniz, değiştirdiniz; "Yetmez ama evet"çilerle, liberallerle ve siz birlikte değiştirdiniz. O Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu, o Anayasa Mahkemesini teslim aldınız ama ne yazık ki 15 Temmuz sürecinden sonra gördünüz ki bu Anayasa Mahkemesi ve bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ne yazık ki sizin isteklerinize cevap vermiyor, size rağmen, onca ortaklığa rağmen size darbe yapıyor. Ama, darbeyi size yapmadı, darbe girişimini Türkiye Cumhuriyeti'ne yaptı. Bizim Anadolu'da şöyle bir şey var: Bir köyde baba malı var. 2 kardeş birbiriyle kavga eder, kardeşlerden biri kızar, eline alır benzin bidonunu, bütün köyü yakar. Böyle bir durum. Şimdi, bunun karşısında siyasal iktidara yüzleşme ve hesaplaşma düşmez de bunu bir fırsata çevirip, OHAL üzerinden kanun hükmünde kararnamelerle bunu fırsata çevirip "Fetullah Gülen Cemaati'ni cezalandıracağım." diye, onu başta olmak üzere, kendisine muhalefet edecek ne varsa, kim varsa hepsini korkutacak, sindirecek, yıldıracak ve bunları yaparken de özellikle kendi kafasındaki o anayasa modelini, yönetim modelini de hayata geçirecek bir şekilde bizim önümüze bir Anayasa değişikliği getiriyor.

Değerli milletvekilleri, hesaplaştınız mı Fetullah Gülen Cemaati'nin darbe girişimiyle, yüzleştiniz mi Fetullah Gülen Cemaati'nin darbe girişimiyle? Bu halka hiç mi borcunuz yok sizin? Bu halka söyleyecek hiç mi hesabınız yok, hiç mi sözünüz yok sizin? Yetmez, bu da az geldi, şimdi bir anayasa teklifiyle bütün ülkenin Anayasasını, yargısını, yürütmesini, bir adama teslim ediyorsunuz. Aslında bir adama da teslim etmiyorsunuz, şöyle bir bakalım: Örneğin, bu getirdiğiniz tasarıda bakan var, cumhurbaşkanı yardımcıları var. Bu "Cumhurbaşkanı" dediğiniz, aslında ne başkanlık sistemine uyan ne kuvvetler ayrılığı parlamenter sistemine uyan ne güçlü Hükûmet anlayışına uyan yani kendine özgü, kendine münhasır, monokültür bir özelliği olan yeni bir model. Yani, varsayalım ki bu Cumhurbaşkanı örneğin şöyle bir şey yapsa: Mesela, damadını bakan yardımcısı yapsa şu anda bakan yaptığı gibi, mesela oğlunu bakan yapsa veya başkan yardımcısı yapsa.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen toparlayalım.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Mesela, oğlunu başkan yardımcısı yapsa bununla ilgili bir kıstas var mı, bununla ilgili bir engelleme var mı? Siz şimdi şunu diyorsunuz, diyorsunuz ki...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Seni de yapabilir.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Biz diyoruz, ben diyorum bu bir faşizm ayağı, faşizm izleridir diyorum, bu bir faşizmdir diyorum, diktatörlüktür diyorum, siz diyorsunuz ki: "Değil." Bu yaptığınız ne? Sekiz gündür, dokuz gündür bu Komisyondayız. Komisyon, çoğunluğun baskıcı, totaliter yapısıyla yürüyor. Bu faşizm değil de nedir Sayın Başkan?

BAŞKAN - Demokrasi, demokrasi...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Demokrasi var burada, herkes konuşuyor, sen de konuşuyorsun, ben de konuşuyorum.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, toparlayalım lütfen.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Daha on dakikada bana "Sus." deme anlayışını size kim veriyor?

BAŞKAN - "Sus." demedim, "Toparlayalım lütfen." dedim, kayıtlara düzgün girsin.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Toparlamaya zamanımız var, toparlayacağız. Elbette, konuşacağımız onca işimiz var.

Değerli milletvekilleri, on dört yıllık tarihî sürece baktığımızda önümüze gelecek olan sürecin bize ne getireceğini anlamak için zorlanmayız. Örneğin, bu ülkenin taşını, toprağını, havasını, suyunu sattınız. Örneğin, "liberal düzen" diyerek, "faizciler" diyerek, "faiz lobisi" diyerek 16 milyon köylüye 90 milyar para verdiniz.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, gündeme davet ediyorum.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bir avuç rantiyeciye 750 milyar verdiniz.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Niye müdahale ediyorsunuz?

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Müdahale etme, konuşsun.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Yani, şunu söylemeye çalışıyorum Sayın Başkan: İşsizler ordusu olmuş, emekli perişan, yoksullar aç, köylü kahveye çıkamıyor, cebinde çay parası yok ama sarayın ve siz milletvekillerinin ve bakanların rahatı iyi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen nesin? Sen milletvekili değil misin?

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Çünkü siz içtiğimiz sudan, içtiğimiz çaydan, oturduğumuz koltuktan, hepsinden vergi alıyorsunuz.

BAŞKAN - Beraber içiyoruz Sarıbal. Çay geldi mi herkese birlikte geliyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Burada herkes milletvekili, hepimiz milletvekiliyiz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Yani, bir eliniz yağda, bir eliniz balda ama bildiğiniz bir şey var, ekonomi hızla batıyor Osman, ekonomi hızla gidiyor, ekonomi çöküyor, toplumsal ayrışma maksimuma çıkmış, insanları Kürt, Türk, Alevi, Sünni, başörtülü, hatta başörtülüleri de kendi içerisinde ikiye ayırarak ayrıştırdınız, içenler, içmeyenler, kapalılar, açıklar, Trakyalılar, Anadolulular yani toplumu ayırabildiğiniz kadar ayırmışsınız.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Gündeme gel, gündeme.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Ve ne yazık ki Suriye bataklığına çöktürmüşsünüz bu ülkeyi. Yetmez, terör örgütleriyle bazen dost, bazen düşman, işinize gelirse dost, işinize gelmezse düşman olmuşsunuz yani kısaca bu ülkenin başının belası olmuşsunuz. Ne yazık ki bu ülkede yaşadığımız on dört yıllık sürecin sonu bu. Peki, bu süreci başka hiçbir şekilde yönetme şansınız yok çünkü demokratik koşullara uysanız... Hani bu yasada çok övündüğünüz bir şey var, getiriyorsunuz: "Cumhurbaşkanı ile Parlamento aynı anda seçilecek. Bunda bir sorun yok, güçler ayrılığı var." diyorsunuz. Bir 7 Hazirana bakın. Koalisyon kurmaya engel oldunuz. "Cumhurbaşkanı kendi başkanına kuramazsınız. Kurarsanız kendiniz düşünün başınıza geleceği." dedi.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal...

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Ne yaptınız? Cumhurbaşkanının sözüne uyarak koalisyon olanaklarını tanımadınız, hatta ana muhalefet partisine koalisyon kurma olanağı bile tanımadınız. Bunun literatürdeki karşılığı nedir?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Blok siyaseti.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Tam da "diktatörlük ve faşizmdir". Bunun başka bir açıklaması da elbette yoktur.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Blok siyaseti de çöktü ya.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Demek ki sizin birazcık demokrasi kültürünüz, birazcık demokrasiye dair inancınız olsa biliyorsunuz ki -7 Haziranda olduğu gibi- yerle bir olacaksınız. Ne yapıyorsunuz? Toplumların hassasiyetleri vardır. İşte, bu ülkenin de, bu kadim toprakların da şöyle bir hassasiyeti var: Siyasal iktidarlar egemenler, hegomanlar fırsatı buldukları zaman o ülkenin hassasiyetlerine oynarlar. Nedir bu? Irkçılık mesela, mesela mezhepçilik...

BAŞKAN - Sayın Sarıbal... Sayın Sarıbal, hem gündemden ayrılıyorsunuz...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Tam da gündemle ilgili.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İçerikle ilgili konuşuyor, çok da doğru bir şey söylüyor. İçerik denetimi yapamazsınız. Ya, olur mu öyle bir şey?

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Hem söz vermiyorsunuz hem içeriğine karışıyorsunuz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - ...mesela ekonomik eşitsizlik, mesela yoksulluk. Şöyle bir şey: Siz geldiniz iktidara...

MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Ya biz hep iktidardaydık.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - ...230 milyar dolar gayrisafi millî hasılası vardı bu memleketin değil mi? 230 milyar dolar. Şimdi, diyorsunuz ki: "3 kat arttırdık gayrisafi millî hasılayı, 3 kat." İyi ettiniz, elinize sağlık. Biz biliyoruz nasıl olduğunu. Bu ülkeyi borçlandırdınız. 25 tane bankayı bu ülkeye getirdiniz. "Harca kardeşim. Kredi kartlarını koy cebine kardeşim." Ondan sonra toplum aç, öbürü tarlasını satıyor, vesaire. Yüzde 39'luk kısmını yüzde 1'lik halk alıyordu o zaman, yüzde 1. Sene 2015'in sonu. Övündüğünüz, o büyüttüğünüz ekonomi 800 milyar dolar, yüzde 54'ünü yüzde 1'lik bir sınıfa veriyorsunuz. Birileri kovayla, birileri kazanla götürüyor, geride kalan yoksula da biat, şükür, sadaka düşüyor. İşte, sizin yönetim anlayışınız bu. Çünkü bundan sonra bu ülkede yaşanacak bütün krizleri, bütün olumsuzlukları demokratik bir anayasayla, demokratik bir yönetim şekliyle, demokratik bir anlayışla, vicdanlı, insani, hakkaniyetli bir anlayışla elbette yönetemeyeceğinizi biliyoruz. Bunun karşısına getire getire bir krallığı, bir hanedanlığı, bir padişahlığı, daha doğrusu adını sizin de bilmediğiniz, dünya literatüründe adı belli olmayan bir yönetim anlayışıyla yönetmeye çalışacaksanız. Elbette itiraz edeceğiz, elbette.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen toparlayın.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Orada bir arkadaşımız şunu söylemişti: "Ya öneri getirin." Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bir suça ortak olmanın yolu oraya öneri getirmektir. Elbette öneri getirmeyeceğiz. Elbette yaptığınız yanlışları deşifre etmeye devam edeceğiz. Biz kesinlikle suça ortak olmayacağız. Böyle bir şey düşünmüyoruz. Elbette de hiçbir öneri getirmeyeceğiz ama yaptığınız haksızlık ve hukuksuzlukları topluma deşifre edeceğiz. Böyle bir sorumluluğumuz var bizim.

Mesela, dokunulmazlık meselesi var çok övündüğünüz bu alanda. Ya, Cumhurbaşkanı yardımcıları niye dokunulmaz olsunlar, neden? Acaba o bundan önceki bakanlar meselesini mi tekrar düşünüyorsunuz? Acaba hırsızlık, yolsuzluk, ganimet sömürme devam mı edecek? Peki, bakanlar, neyi var bunların bizden farklı; neyi var, neden? Bu ülkenin idarecileri, egemenleri neden halkından bu kadar çok korkarlar, neden? Niye böyle bir şey var? Neden yaparsınız bunu? Elbette aklımız almaz, elbette bunu kesinlikle en net şekliyle, net, açık bir şekilde reddediyoruz, itiraz da ediyoruz. Karşı olduğumuzu bir kez daha sizlerle açık ve net bir şekilde paylaşmak istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede şu anda binlerce insan tutuklu, binlerce insan tutuklu.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen toparlayın ve gündeme dönün, lütfen toparlayın.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sendikaları ayrıştırdınız mesela. Şu anda siyasal iktidara muhalefet eden bütün sendikaları darma duman ediyorsunuz.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Anayasa konuşmuyor ki başka şey konuşuyor.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Olağanüstü hâlde Anayasa değiştirilmez zaten.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Anayasa'da öyle bir şey mi yazıyor?

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - "Düşünce özgürlüğü" yazıyor. Anayasa tartışıyoruz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar... Değerli arkadaşlar...

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Ama size biat eden, siyasal iktidara biat eden sendikaları elbette devlet olanaklarıyla besliyorsunuz, büyütüyorsunuz çünkü sizin taşeronluğunuzu, çünkü sizin militanlığınızı yapmasını istiyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen, gündeme davet ediyorum.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bu kadar net, bu kadar açık bir durumla karşı karşıyayız.

Yoksulları kimse sormuyor mesela. Mesela yoksullar nerede, ne yapıyor? 12,5 milyon emekli ne yapıyor mesela; nerededir bunlar? "Alevi çalıştayı" dediniz, "Roman çalıştayı" dediniz. Alevi çalıştayından ne çıktı biliyor musunuz? Lütfen, bunu iyi dinleyin. Alevi çalıştayı sonunda Cumhurbaşkanınızın övündüğü Yavuz Sultan Selim katil köprüsü çıktı.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal... Sayın Sarıbal...

MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Saçmalama ya! Saçmalama ya! Ne demek "Yavuz Sultan Selim katil köprüsü?"

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Yine, Alevi çalıştayında Cumhurbaşkanı...

MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Sen ne konuştuğunu biliyor musun, sen? Doğru konuş.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Haddini bil, haddini bil!

ÖMER ÜNAL (Konya) - Sen haddini bil!

ORHAN SARIBAL (Bursa) - ...Başbakan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Ankara'nın en büyük arteri Yavuz Sultan Selim ismi çıktı. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, görüşmelerin insicamını bozuyorsunuz. Lütfen toparlayın.

MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Düzgün konuş, düzgün. Sen Yavuz Sultan Selim'e "katil "diyemezsin, "katil" diyemezsin, "katil" diyemezsin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sonuç ne? CHP muhalefet, CHP muhalefet.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Sensin katil.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Osman, Roman çalıştayından ne çıktı? (Gürültüler)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sen Yavuz Sultan Selim'e "katil" diyemezsin. Özür dile, özür.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen toparlayın.

MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Sana mı kaldı "katil" demek? Ne konuştuğunu biliyor musun sen?

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Roman çalıştayından ne çıktı, Roman?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Slogan at, slogan, DHKP-C sloganı at.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - IŞİD sloganı at sen de.

MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Düzgün konuş.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Roman çalıştayından ne çıktı?

BAŞKAN - Sayın Sarıbal...

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Roman çalıştayından sizin iktidarınızın büyüttüğü en büyük müteahhit TOKİ çıktı, TOKİ.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, gündeme dönün yapmadığım bir şeyi yapacağım.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Romanları mağdur ettiniz. Romanların arazileriyle TOKİ'yi zengin ettiniz. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, gündeme dönün, sözünüzü keseceğim.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - İşte, bu adaletsiz uygulamalarınız nedeniyle...

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, Sayın sözünüzü kesiyorum.

(Mikrofon Başkan cihaz tarafından kapatıldı)

Sayın Sarıbal, sözünüzü kestim.

MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Sen kimsin Yavuz Sultan Selim'e "katil" diyen? Kimsin sen?

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen, lütfen bitirin.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bitiriyorum, bir cümle, bitiriyorum.

BAŞKAN - Bitirin, bitirin ama lütfen.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Düzgün bir dille konuşmayan herkesi uyarıyorlar burada. Sen bu kadar milletin ecdadına laf söyleyemezsin.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen bitir.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Tamam, Sayın Başkan, bitiriyorum. (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen toparlayın.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan... (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, bunun böyle olacağı belliydi.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan... (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen bitirin, bitirin bitmez. Sayın Sarıbal, lütfen "Bitiriyorum." deyin, bitirin, lütfen.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan, bu telaş... (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, lütfen bitirin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Altmışaltı yıldır CHP muhalefet. CHP muhalefet.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - ...bu rahatsızlık...

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, teşekkür ediyorum.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Sen ecdadına laf söylediğin müddetçe muhalefette kalmaya devam edeceksin bu memlekette. Sözünü geri alacaksın.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan, bu telaş suskunluğun telaşıdır.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Asıl sen telaşlısın, bağırarak telaşlı olduğunu gösteriyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hadi canım, hadi!

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bu heyecan suskunluğun heyecanıdır. Biz sonuna kadar faşizmle mücadele edeceğiz. Elbette direnenler kazanacak. Elbette direnenler kazanacak. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, mikrofonunuzu kapatmak zorunda kalacağım.

Sayın Sarıbal, teşekkür ederim.