KOMİSYON KONUŞMASI

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanını dikkatlice dinledim, ne yazık ki fikirlerine katılamıyoruz. Çok büyük bir heyecanla ve inanarak savunuyor getirilen değişiklik teklifini, ne kadar demokratik olduğunu savunuyor ama ne yazık ki başlangıç itibarıyla da izlenen süreç sebebiyle de hiçbir şekilde demokratik bir Anayasa değişikliğiyle karşı karşıya değiliz.

Bizlerin sorumluluk gereği, üzerimizdeki sorumluluk gereği, her hâlükârda doğru olana, hakikate çağrı yapmamız çok önemli ve tarihî bir sorumluluk olduğu için ben sözlerime bir kez daha bu çağrıyı yineleyerek başlamak istiyorum.

Anayasa değişikliği de anayasa yapımı da halkın tartışması esas alınarak, talebin halktan gelmesini sağlayacak ortamı yaratarak yapılır ve ancak bu sayede uzun ömürlü olabilir ve yine, ancak bu sayede meşruluk problemi yaşamaz. Türkiye halkları ve geleceğimiz için derhâl bu Anayasa değişikliği teklifinin tamamen çekilmesini sağlamalısınız. Esas tartışma, bu küçük salonda değil, dışarıda, halkın arasında yapılmalıdır. Şu an bu Komisyonda yapılan şey, kararı evvelce halk tarafından verilmiş bir sürecin sonucu değildir. "Halkın hakemliği kutsaldır." diyorsunuz ama halkın hakemliğine sürecin başında değil, en sonunda başvurmayı düşünüyorsunuz. Bu yöntem, açıkça, halkı yanıltmaktır, halka güvenmemektir. Netice itibarıyla, bu halk 7 Haziranda hakemliğini yapmıştı, bu sonucu kabul etmemek bile başlı başına anlayışınızın bir göstergesidir. Öncesine, başlangıcına dâhil etmeniz gerekir halkı. Bu sıradan bir kanun yapma mevzusu değildir, mevzubahis olan temel yasa, temel belge olan anayasa yapımıdır, Anayasa değişikliğidir.

Normal şartlarda, dün akşam önergeyle çekilen yedek milletvekilliği düzenlemesi hakkında konuşacaktım ben ama çekildi. Eğer bahsettiğim gibi, kararı halk tarafından verilmiş bir süreç izlemiş olsaydınız böyle bir değişiklik teklifi yoluna da gitmemiş olacaktınız. Halkın gündeminde yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, geleceğe dair güvensizlik varken bu mesele gündem olmazdı zira. Şimdi, mevcut ortamda, toplumun çok ciddi bir kesiminin gündeminde adaletsiz uygulamalar, tasarruflar var; tutuklamalar, yaftalamalar, onlarca yıl hapis cezası istenen ifade özgürlüğü davaları var.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen hatibi dinleyelim.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Yine, çok önemli, diğer bir kesimin gündeminde, kendisini tamamen ötekileştirilmiş, iradesi hiçe sayılmış, hesap sormak için sesini yükseltse tutuklanacağını bildiği bir ortamda yaşamanın yarattığı ağır baskı var.

Yine, başka bir halk kitlesinin gündeminde "Acaba otobüs beklediğim durakta bomba patlar mı?" düşüncesinin, "Bugün de ölmedim anne." ruh hâliyle yaşamasının verdiği travma var. Ve bu tabloda gördüğümüz yurttaş profili oldukça mutsuz, gülümsemeyi unutmuş, endişeli, kaygılı, işsiz, açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiş bir hâldedir. Daha önce de söyledim, şimdi de söylüyorum: Anayasa, yani toplum sözleşmesi yani hepimizin yol haritası olan temel belge bu gerçek sorunlara deva olmayacaksa neden var, kimin için var? Getirilen değişikliğin neresinde bu sorunlara çözüm üretilmektedir, sormak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin sorunu, yerli ve millî anayasa değildir; Türkiye'nin sorunu, yerli ve millî milletvekili değildir. Tek tip yurttaşlık, ırkçılık Türkiye'nin gerçekliği değildir. Anayasa'nın içinde olması gereken temel husus, bütün farklılıklarına rağmen, kimsenin birbirini incitmeden, bir arada, adil ve eşit yaşama koşullarını bulmasıdır. Yüzyıllardır bu toprakları yurt edinmiş, kültür yaratmış, emek vermiş, zenginliklerini, değerlerini nesilden nesle taşımış Anadolu halklarının, yine aynı zenginlikle adil ve eşit yaşamasına olanak tanıyan bir garantiye ihtiyacı vardır.

Değerli arkadaşlar, dün yedek milletvekilliğiyle ilgili düzenleme çekilmiş olmakla birlikte, mevcut madde teklifleri ve bir bütün olarak Anayasa değişiklik teklifinin bir kurgusu var ve ben bu kurguya dikkat çekmek istiyorum. Bu kurguda Parlamentonun hiçbir işlevi yoktur. Parlamentoyla birlikte halkın iradesi, hesap sorma gücü lağvedilmektedir. Bu kurguya bağlı olarak değişiklik teklifiyle düzenlenen başka maddeler de vardır. Kuvvetler ayrılığını yok eden her düzenlemenin üzerinde tekrar ve tekrar düşünmek gerekiyor.

Sayın Başkan, çok gürültü var, ben bağırmak zorunda kalıyorum.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen hatibi dinleyelim.

Siz de, lütfen, biraz toparlayın.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Halka ait olmayan Anayasa değişikliği kalıcı olmayacaktır, HDP olarak çeşitli vesilelerle açıklamaya çalıştığımız şey budur.

Sayın Başkan, müsaade ederseniz, fikrimi açıklamak için birçok konuya değinmem gerekiyor yani sınırlamayın lütfen, zaten çok uzun sürmeyecek.

Teklifin 6'ncı maddesinde yapılan düzenleme Meclis denetimi düzenlemesidir, daha uygun bir ifadeyle, Meclisin denetim yapamaması hatta feshedilmesi yapılmak istenmektedir. Teklif nedeniyle, parlamenter sistemin en güçlü unsuru olan yasama organı yani halkın seçtiği Meclisin içi boşaltılmaktadır. Başından beridir bahsettiğimiz kuvvetler ayrılığı ilkesinde, yürütmenin tasarrufları yasamanın denetimine bağlıdır ve bu sistemde tam bağımsız bir yargı vardır ama teklifle bu güçlü denge denetim, dengeleme mekanizmalarından hiçbirinin olmadığı ortadadır. Söz konusu düzenlemeyle yasama organının yürütme organını denetleme yetkisi sembolikleşiyor. "Meclisin bilgi edinme ve denetim yolları" başlıklı hükümde yapılan değişikle parlamenterlerin hükûmeti denetim faaliyetleri arasında olan soru önergeleri faslı daraltılmış ve parlamenterin sözlü soru yetkisi kaldırılmıştır. Parlamentonun denetim faaliyetleri sadece Meclis araştırması, genel görüşme ve yazılı soru önergesi biçiminde daraltılmıştı ancak böylelikle, son verdiğiniz önergeyle -tepkilerden olacak ki- kısmen yeniden düzenleme ihtiyacı duydunuz.

Şu anki teklifle belli bir konuda yazılı soru önergesini de içeren denetim faaliyetindeki sorular cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanlara sorulabilecek. Cumhurbaşkanına doğrudan soru sorma yöntemi yoktur. Mevcut hâliyle, Anayasa'mızda düzenlenen şekliyle başbakana soru sorma imkânı varken burada cumhurbaşkanına soru sorulamıyor.

Parlamentonun denetim faaliyetlerinden birisi olan genel görüşme... Evet, burası da düzenlendi, geçiyorum.

Değerli arkadaşlar, Meclis çoğunluğunu elinde tutan iktidar partisi, bugüne kadar gördüğüm kadarıyla her türlü yasama faaliyetini kendi takvimine göre yapıyor ve yaptırıyor. Bugüne kadar hiçbir yasa teklifi ya da tasarısı kamuoyunun talebi ve isteğiyle gelmedi. Demokratik ülkelerde talepler, ihtiyaçlar belirdikten sonra yasama sürecine dâhil olur ama bizde iktidar partisi bir düzenleme getiriyor; halkın, ilgili paydaşların çoğu zaman görüş bildirmesine dahi fırsat tanımadan, birkaç günde komisyonda, birkaç günde Genel Kurulda ve yine iktidar partisinin çoğunluğuyla kabul edilerek yasalaşıp yürürlüğe giriyor. Bu pratik sağlıklı bir yasama faaliyeti değildir. Genellikle sabahlara kadar da çalışsak, eleştirilerimizi de sunsak hiçbir katkı alınmadan kendi takvimini ve isteğini işleten bir yaklaşım sergileniyor.

BAŞKAN - Sayın Ertan, toparlayalım lütfen.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Daha on dakikayı geçmedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, on dakika oldu, niye müdahale ediyorsunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Herkes yirmi dakika konuştu.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, konuşma listemiz var. Daha fazla arkadaşa konuşma vermek istiyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ama, tamam da yani...

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Yani, meramımı anlatamıyorum. Eğer müdahale etmezseniz...

BAŞKAN - Sayın Ertan, geldiniz, konuşmak istediğinizi ifade ettiniz, biz size öncelik verdik listede.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Öncelik verilmedi, dünden beri ismi var Sayın Başkan.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Dünden beri söz...

BAŞKAN - Lütfen devam edin, toparlayın lütfen.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Evet, dediğim gibi, bir yıldır gördüğüm yasama faaliyeti bu şekilde işliyor. Ne komisyonlardaki katkılar ne de... Gerektiği mecrada olgunlaşıp yasalaşmadığı gibi, Anayasa değişiklik teklifi de aynı seyir izlenerek yapılmaya çalışılıyor. Yine bir takvim belirlenmiş, o takvime yetiştirmek pahasına tam bir dayatmacı mantaliteyle yine halkın bilgisinden kaçırılarak hızlıca katedilmeye çalışılıyor. Yine temel eleştirilerimizden biri, halka ait olmayan, bu hâliyle uygulamada da birçok yeni soruna yol açacak tüm düzenlemelere dair mantığa karşı çıkıyoruz ayrıca.

Tüm bunlardan öte, teklifin tümüne bakılınca -geneli üzerinde yaptığımız eleştirilerde de değindiğimiz gibi- bir rejim değişikliği ve mutlak otoriter bir rejim geliyor. Bu rejimde, halkı temsil eden Parlamento lağvediliyor, yasama organının işlevi yok ediliyor, milletvekillerinin denetim faaliyetleri elinden alınıyor, tamamen işlevsiz bir Parlamento dizayn ediliyor.

Değerli milletvekilleri, ne bu teklifin ne de Anayasa değişiklik teklifinin demokrasiyle, dünya örnekleri iddiasıyla bir ilgisi vardır. Meclisin iyi iş yapamaz hâle getirilmesini hükûmet sistemi değişikliği olarak görmek millet iradesini hiçe saymaktır. 10 Aralık tarihli Anayasa değişikliği teklifinin asıl hedefi Türkiye'de bir kuvvetler birliği sistemi kurmaktır. Bugün 28 Aralık, Roboski'de 34 sivil yurttaşın Türkiye'nin kendi savaş uçaklarınca bombalanarak katledildiği günün 5'inci yıl dönümü. Yargı daha bu olayın faillerini ortaya çıkaramamışken, o yargılamayla ilgili çok ciddi araştırma bariyerleri korunurken ve konulurken ve unutturmaya çalışılırken, öte yandan bağımsız ve tarafsız olduğu iddia edilen yargıya güven yüzde 3 seviyelerine düşmüşken kuvvetler ayrılığından geriye düşmek herkes için bir tehdittir. İktidar partisinin çoğunluğu elinde bulundurarak tüm yasal değişiklikleri yapabileceğini düşünmesi çağ dışı bir egemenlik anlayışıdır. Bu metin de bu zihniyetin bir ürünüdür. Kuvvetlerin birliğini getirmek ve onu tek elde toplamak gayretinin hiçbir yerde, dünyada örneği yoktur çünkü anayasa hukukunda böyle bir uygulama yoktur.

BAŞKAN - Sayın Ertan, lütfen toparlayalım.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Anayasa değişikliğiyle Türkiye'yi hukuk devleti ülkesi olmaktan çıkarma çabaları görülmektedir.

Genel olarak şu eleştirimi de sunacağım: 12 Eylül darbecilerinin ürünü olan Anayasa'yı, iktidar partisi bu yaklaşımıyla sahiplendiğini göstermiştir. "Darbe ürünü Anayasa'nın o yüzden değişmesi gerekir." diye açıklamalarda bulunuyor bir yandan ama bir yandan da toplum onayından geçmiş bir anayasa yapmak yerine darbe anayasası üzerine yama yapmayı teklif ediyor. Bu hâliyle artık 82 Anayasası iktidarı sınırlandıramayan, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini devlet karşısında korumayan bir kâğıt parçasından başka bir şey olmayacaktır yani Anayasa literatürü nezdinde bu, sahte bir anayasa olacaktır.

Değerli arkadaşlar, uygulamadaki mevcut durum, yasaklar ve karşılaştığımız, karşılaşabileceğimiz ihlaller sebebiyle, Türkiye'nin taraf olduğu ve Anayasa 90 gereği de iç hukuk sayılan uluslararası metinlerin, sözleşmelerin durumunu da sorgulamak gerekiyor.

BAŞKAN - Sayın Ertan, lütfen...

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Çok az kaldı Sayın Başkan, müdahale etmezseniz... Yani, kesmeseydiniz, şu ana kadar bitmiş olurdu zaten.

BURCU ÇELİK (Muş) - Hangi gerekçeye dayanıyorsunuz Sayın Başkan? Hangi gerekçeye dayanarak bunu yapıyorsunuz Sayın Başkan? İç Tüzük'e mi dayanıyorsunuz, Anayasa'ya mı dayanıyorsunuz?

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, burada...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, bir ifade eder misiniz? Birkaç üç gün önce bir ilke...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...

BURCU ÇELİK (Muş) - Çok ayıp.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ama her geçen gün siz konuşma sürelerini kısıtlıyorsunuz. Bunu kabul etmiyoruz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bugün dokuzuncu gün, görüşmeler bir düzene oturdu.

Lütfen toparlayın.... Sayın Ertan, lütfen toparlayın...

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - İşte, zaten eleştirdiğimiz şey bu mantık...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, görüşmeler bir düzene oturmadı.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, karşılıklı iyi niyetle, karşılıklı görüşmelerle...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ben biraz önce söz aldığımda da iktidar partisi milletvekilini uyararak bizi de uyaracağınızı işaret ettiniz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ama, biz, yaptığımız hazırlıkları, bu kadar ciddi bir tartışmayı beş dakikayla sınırlandırmanızı kabul edemeyiz.

BAŞKAN - Sayın Beştaş...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Böyle bir şey yok yani.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, lütfen karşılıklı...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Beş dakikadan sonra uyarmaya başlıyorsunuz. Ben süreye bakıyorum.

BAŞKAN - Lütfen devam edin...

GARO PAYLAN (İstanbul) - İnsicamı bozuyorsunuz ama ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - İnsicam bozuluyor..

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Sayın Başkan, netice itibarıyla eleştirdiğim mevzu da buydu yani zaten toplumdan kaçırılan bir değişiklik, çok önemli bir değişiklik. Burada bizlerin de sözünü keserek gerçekten bir yanlış daha yapmış oluyorsunuz ve uluslararası metinler karşısında bu değişiklikleri değerlendirmek çok çok önemlidir. Her sözümüzü aslında daha çok dinlemelisiniz, sizden ziyade bizler konuşmalıyız zaten. Ben de bunu eleştiriyordum ve anlatmaya çalışıyordum.

Evet, son kısma geliyorum. Lütfen insicamımı bozmadan, müdahale etmeden devam etmeme izin verirseniz... Dediğim gibi, mevcut yasaklar, OHAL uygulamaları, yürütmenin şu anki yetkisini, elinde barındırdığı yetkiyi kötüye kullanarak âdeta uyguladığı yasaklar zaten bir pratik ortaya koyuyor. Bu hâl karşısında, Türkiye'nin taraf olduğu ve Anayasa 90 gereği iç hukuk sayılan uluslararası metinlerin, sözleşmelerin karşısında yeni konum ne olacaktır? Hükûmetin, bence böyle bir açıklama yapmasına, bu konuya dair de bir açıklama yapmasına ihtiyaç var.

Tüm metinler temel hak ve hürriyetleri, ayrıca demokratik hukuk devletini, hukukun üstünlüğü prensibini, yargı bağımsızlığını esas alan... Uluslararası hukuk düzenine karşı yeni rejim bu değerlerden vaz mı geçiyor? Bu konuda acilen bir açıklamaya ihtiyaç var. OHAL ve yasakları kaldırılacak mı örneğin?

İktidar partisi hukuka güveni açıkça istismar ediyor, evrensel ilkeleri göz ardı ediyor, "Yaparım olur." mantığıyla çalışıyor. Bu, David Landau'nun tabiriyle "suistimalci anayasacılık" kavramının yakın dönemdeki en somut örneğidir. Landau, bu suistimalci anayasacılık kavramını açıklarken şöyle diyor: "Bazı ülkelerde demokratik rejimler anayasa değişikliği yoluyla adım adım ortadan kaldırılıyor. İktidardaki güçlü başkanlar ustaca planlanmış anayasa değişiklikleri yoluyla kendilerinin görevde kalmasını sağlayacak anayasal sistem kuruyorlar. Özelikle anayasa değişikliği yoluyla kendilerini denetleyecek organları etkisiz hâle getiriyorlar. Bu şekilde yeniden biçimlendirilen anayasanın tam anlamıyla otoriter olduğu söylenemez çünkü seçimler yapılmaya devam eder. Uzaktan bakıldığında, anayasa hâlâ demokratikmiş gibi görünür ama yakından bakıldığında anayasanın gerçekte demokratik düzeni yok etmek için anayasa değişiklikleri yoluyla yeniden tasarlandığı görülür."

BAŞKAN - Sayın Ertan...

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Bu Anayasa değişiklik metni Türkiye halklarının güvenini de suistimal etmektedir. Bu ülkede yaşayan Lazları, Kürtleri, Ermenileri, Rumları...

BAŞKAN - Sayın Ertan, hem gündeme davet ediyorum hem de toparlamaya davet ediyorum.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - ... Ezidileri görmezden gelen metnin imza sahipleri ve destekçileri 1 Kasım seçimlerinde başlatılan "yerlilik ve millîlik" vurgusunu hayata geçirmeye çalışmakta, tekçi, ırkçı bir anayasayı yaşamlarımıza dayatmaktadır. 7 Haziran seçimlerinde Türkiye halklarının barıştan, bir arada yaşama iradesi göstermelerinden dolayı bugün bu metinle karşı karşıyayız. Çünkü Anayasa değişiklik metni, çoğulculuğu, demokratik cumhuriyeti, halkın yönetime katılma arzusunu kabul etmiyor ve buna karşı hazırlanmış bir metindir. Değişiklik metni, değişikliğin genel gerekçesi, madde gerekçeleri istediği kadar demokrasiden, özgürlüklerden dem vursun, metni okuyan herkes, iktidar partisinin ve metne destek veren muhalefet partisinin üyeleri de dâhil görmektedir ki kendini denetleyemeyen, demokratik işleyişe son veren, özgürlükleri askıya alan bir düzeni getirmektedir diyorum.

Teşekkür ediyorum.