KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, çok değerli Komisyon üyeleri, değerli milletvekili arkadaşlarımız, değerli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Uzun bir zaman, yaklaşık bir gün sonra söz hakkı elde etmiş bulunuyoruz.

Öncelikle bu Anayasa değişikliğinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Az önce Yusuf Bey kardeşim bahsettiler, ülkemiz zor bir dönemden geçiyor, dört bir yanımız ateş çemberi, her gün bir terör saldırısına maruz kalıyoruz. Şehitlerimiz var. Ben de hem bugün El Bab'da şehit olan askerlerimize, diğer terör saldırılarında olsun, teröristlerin saldırısıyla kaybetmiş olduğumuz şehitlerimize, rahmet diliyorum. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimindeki şehitlerimizi de buradan rahmetle anmak istiyorum. Bu değişikliğini tartışmış olduğumuz Anayasa'nın ve yapılan önceki değişikliklerin 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinde önemli etkisi olduğu kanaatindeyim. Özellikle yapılan değişiklikle, referandumla halkımızın seçmiş olduğu Başkomutanımız Cumhurbaşkanımızın önderliğinde güçlü bir hükûmet ve siyasi partilerimizin yoğun desteğiyle beraber bu darbe girişimi püskürtülmüştür. Ben 15 Temmuzdaki şehitlerimizi de buradan rahmetle anıyorum, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.

Söz istedik ama alamadık. Özellikle usul açısından ben de bir iki cümle söylemek istiyorum. Usul noktasında, çok tartışıldı ama ilk defa bir Anayasa değişikliği olmuyor, ilk defa bir komisyon toplantısı da olmuyor. O yüzden gerek açılış konuşması ve devamında da Anayasa'ya aykırılık önceden incelendiği için bu konuyla ilgili de verilen önergeler var. Bunlarla alakalı olan tartışmalarda da Anayasa'ya aykırılık önergesini veren milletvekili arkadaşlar gerekli açıklamaları yaptılar, ardından da oylamaya gidildi. Ben gerek o dönemde gerekse sonrasında tabii ki kimsenin söz hakkının kısıtlandığı kanaatinde değilim, asla ve kata da -bu Anayasa değişiklikleri önemli- söz haklarını hiç kimsenin kısıtlamama yönünde tüm çalışmalarımızı devam ettirmemiz lazım. Gerekirse günlerce burada otururuz, günlerce tartışırız, hep beraber en doğrusunu bulmamız lazım çünkü yapacağımız bu değişiklik sadece bugüne değil geleceğe dönük de etkileri olan bir değişiklik olacak. O yüzden usul açısından yapılan uygulamanın doğru olduğu kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, bir iki husus söylendi. Öncelikle "bir rejim değişikliği öngörüldüğü" söylendi. Bir de yapılan açıklamalarda "bu Anayasa değişikliği kişiselleştirildi." Tabii ki orda bir rejim değişikliği yok. Yani bu konudaki şey çok net. Bir Anayasa değişikliği var. Anayasa tümden de değişmiyor, var olan bir Anayasa var. Tabii, Anayasa değişikliğinden öte önemli olan Anayasa'nın ya da rejimlerin demokratik olup olmadığının tartışılması lazım. Temel hak ve hürriyetler konusunda da şu anda bir değişiklik öngörülmüyor. Bu anlamda da bunun yerinde olmadığı kanaatindeyim.

Bir de mevcut Cumhurbaşkanımız üzerinden olayın, değişikliğin kişiselleştirilmesi var. Bu da doğru bir yaklaşım değil çünkü nihayetinde biz bu değişikliği Parlamentoya getireceğiz. Parlamentodan sonra da halkımızın oyuna sunacağız ve arkasından da günü gelince seçimlere gideceğiz. Burada kişisel bir şey yok çünkü halkımız ne derse ben şahsen bir milletvekili olarak, bir AK PARTİ'li olarak her zaman halkımızın dediğine saygı duyduk. Eminim ki tüm milletvekili arkadaşlarımız da aynı düşüncededir.

Değerli Komisyon üyeleri, arzumuz, temennimiz -şahsen benim- yeni bir anayasadır. Çünkü 1980 ihtilali olduğunda ben ortaokula gidiyordum ama ondan sonraki dönemi, hem lise hayatını hem üniversite hayatını hem de siyasi hayatımın bütün dönemlerinde... Bütün siyasiler, bütün akademisyenler her kim bir platform bulup konuşmuşsa 1982 Anayasası'nın kötülüklerinden, insanı değil otoriteyi merkeze almasından tutun da hangi siyasi görüşü olursa olsun mutlaka değişmesi gerektiği yönünde beyanda bulunmuşlardır. 1982 Anayasası kabul edildiği günden beri de birçok değişikliğe uğramıştır. Bakanımız az önce söylediler, dünkü konuşmalarında da söylediler, 18 defa 112 maddede değişiklik yapılmıştır. Bu da şunu gösteriyor ki: Ülkemizin tümden yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Tabii ki anayasayı da hep birlikte yapmamız lazım, bu Parlamento olarak elbirliğiyle yapmamız lazım. Ama maalesef siyaset mümkün olanı yapabilmektir. Yani temenni olanı, ideal olanı istiyoruz ama sonuçta bir gerçek var ki mümkün olanı yapabiliyoruz. Bu anlamda da 2011 seçimlerini özellikle hatırlıyorum. 2011 seçimlerinin genel teması yeni bir anayasaydı. Hatta Bursa'daki mazbata alım töreninde hem AK PARTİ'li Bakan Sayın Bülent Arınç hem o zamanki CHP'de Genel Başkan Yardımcısıydı Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin yapmış oldukları konuşmalarda yeni bir anayasa için Parlamentoda çalışacaklarını söylemişlerdi, bunu hatırlıyorum. Ama bir Uzlaşma Komisyonu kurulmasına rağmen maalesef yeni bir anayasa yapılamadı. Hatta bütün partilerin ortaklaşa üzerinde anlaşmaya vardıkları metinlerle ilgili de bir değişiklik yapılamadı. Dolayısıyla, bir şeyi daha görüyoruz ki siyaset gerçekten mümkün olanı yapabilmek.

Ama bugüne geldiğimizde özellikle Milliyetçi Hareket Partisini ben tebrik etmek istiyorum çünkü yeni bir anayasa yapımı noktasında başta Devlet Bahçeli olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisinden özellikle Mehmet Parsak Bey'in adını burada zikretmek istiyorum çünkü görüşmelerinde bulundu. Var olan toplumsal bu talebi, ülkemizin, siyasi hayatımızın talebini taşın altına ellerine koyarak bu değişikliği hazırladılar. Bu değişiklik söylediğim gibi bir rejim değişikliği değil, daha önce yapılan değişikliklerden bir tanesi. Şunu özellikle belirtmek istiyorum ki: Bu değişiklikle beraber artık Türkiye'de istikrarlı bir döneme girilecektir, koalisyonlar dönemi de kapanmıştır.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - On dört yıldır istikrar yok muydu?

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - On dört yıllık istikrar sadece AK PARTİ'nin çok güçlü şekilde iktidara gelmesiyle sağlanabilmiş olan bir istikrardır.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Yok muydu?

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Ama bundan sonra sadece AK PARTİ'nin güçlü şekilde iktidara gelmesiyle sağlanabilecek iktidar değil de daha anayasal, oturmuş, her daim olan bir istikrara ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Tek kişinin istikrarına mı ihtiyaç var?

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Değerli Komisyon üyeleri, Türkiye'de 1982 Anayasası'na gelene kadarki döneme de bir bakmamız lazım, o da şu: Bizde modern anlamda anayasacılar anayasa tarihini başlatırken 1808 Senedi İttifak'la başlatırlar çünkü ilk defa sınırlamaların, yazılı metinlerin ortaya çıktığı dönemdir. Ardından tanzimat fermanları var ve yine 1876 Kanuni Esasi'miz var, bu, ülkemizde yapılmış olan anayasa ve onda sonra İkinci Meşrutiyetle yapılan değişiklikler var. Yine, 1921 Anayasası var, ki bir Kurtuluş Savaşı Anayasası, bir Meclis Anayasası; ben detaylarına girmeyeceğim. Arkasından, 24 Anayasa'mız var.

Tabii, ülke zor dönemlerden geçti, tek parti, tek şef dönemlerinden geçti. İlk defa 1946'da yapılan seçimlerde, tabii, birçok eksiği olmasına rağmen yapılan seçimlerde, ilk defa çok partili demokratik hayata geçmemizle beraber yapılan seçimlerden sonra da 1950 seçimleriyle beraber yeni bir döneme girdi. Tabii, yeri gelmişken ben çok önemsediğim için burada da zikretmek istiyorum, tutanaklara geçmesini istiyorum: Özellikle, 46 seçimlerinde yapılan hilelerden sonra kurulan Yüksek Seçim Kurulu, Türkiye'nin ondan sonraki demokratik hayatına önemli katkılar sağlamıştır. Ben, burada, bu Yüksek Seçim Kurulunun kurulmasında emeği geçenlere de teşekkür etmek istiyorum. Çok partili seçimle beraber iktidara gelen Demokrat Parti ülkeyi yönetirken ve arka arkaya girdiği seçimleri kazanmış olmasına rağmen maalesef ordu içinden bir cunta alçakça bir darbe girişiminde bulunarak halkın seçmiş olduğu Başbakanı ve bakanları maalesef astı ve ardından 1961 Anayasası'nı bu topluma dayattılar. Tabii, 1961 Anayasası'nın temelde özü "Olur ya bu halk bizim istemediğimiz birilerini seçerse biz onu bir şekilde hizaya getirelim."di. Seçimler sonunda seçilen Parlamento ve siyasi irade aslında birçok anayasal kuruluşla hizaya getiriliyordu. Bu da çare olmadı 1961 Anayasası ve sürekli olarak askerî ve idari vesayet Anayasa'da diri tutulmaya çalışıldı. Ama, ülkemizin yönetiminde bunlar da yeterli olmayınca maalesef 1980 darbesine giden yol açıldı. Bu, anayasa tarihimize baktığımızda ve 1982 Anayasası'na baktığımızda da özellikle ülkemizin muhtaç olduğu istikrar açısının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, hemen hemen her on yılda bir maalesef darbeye maruz kaldık. Yani, bu darbelerin etkileri yıllarca ülkemizden silinemiyor. Düşünün ki her on yılda bir bütün partilerin kapatıldığını, siyasi hayata müdahale edildiğini ve arkasından da yeniden "Buyurun, tekrar siyasi hayata dönün." Ama bu ayrıca sıfırdan başlamayı gerektirdiği için gerek bizim siyasi hayatımız gerekse demokrasi hayatımız sürekli kesintiye uğramıştır.

1982 Anayasası kabul edildikten sonra yapılan değişikliklerle özellikle 82 Anayasası'nın yapımında kullanılan ve özlenen askerî ve idari vesayet zayıflatılmaya çalışılmıştır. Hatta, AK PARTİ çoğunluk olmasına rağmen 2007 yılında 367 garabetiyle Cumhurbaşkanını seçememiştir. Bunun ardından da hepinizin bildiği gibi, referanduma gittik ve artık Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesine karar verdik. Gelinen noktada ülkemizin yeni bir anayasaya ihtiyacı olmuş olmasına rağmen, bu konuda yapılan bütün uzlaşmalara, kurulan uzlaşma komisyonlarına rağmen maalesef yeni bir anayasa yapılamamıştır. Ama, özellikle de Milliyetçi Hareket Partisinin Mecliste vermiş olduğu destekle, yapmış olduğu çalışmalarla şu anki bu değişiklik önümüze gelmiştir. Bu değişiklik önemli bir değişikliktir, artık yürütmeyi oluşturan Cumhurbaşkanımız halk tarafından seçilecektir, halkın dediği olacaktır. Bu, halkın seçmiş olduğunun meşruiyeti konusunda da hiç kimsenin itirazı olmadığı kanaatindeyim.

Yine, dengeli bir yapıyı öngörmektedir. Meclisimizde de ve yürütme ve Meclis arasında idare noktasında dengeli bir yapısı vardır. Bu yapılacak olan değişikliklerle artık ülkemizde bize çok zaman kaybettiren, demokrasimizin kırılgan noktasını oluşturan ve her darbe dönemine baktığımızda da özellikle askerî ve idari vesayetin öne çıktığı dönemler olan koalisyonlar dönemi artık tarihe karışmıştır, bundan sonra koalisyonlar dönemi olmayacaktır; istikrarlı bir dönem olacaktır çünkü pazar günü seçim yapıldığı zaman pazartesi günü artık ülkeyi kimin yöneteceği bellidir. Bu değişikliklerde...

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Allah bilir onu.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Koalisyondan bıktık.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Yani koalisyonların bir hayır getirmediğini hepimiz biliyoruz arkadaşlar.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Tamam, biz de bıktık koalisyondan.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) -Yani, koalisyonlar... Bakın, gerek darbe müdahaleleri gerek askerî vesayetler gerek yargı vesayetlerinin en çok olduğu dönemler koalisyonlar dönemi.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) -On dört yıldır koalisyondan bıktık.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Bakın, on dört yıldır...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - FETÖ koalisyonunu mu kastediyorsunuz, AKP-FETÖ koalisyonunu?

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Sayın milletvekilim, öncelikle on dört yıldır Türkiye'de güçlü bir AK PARTİ iktidarı var ve on dört yıldır bu ülkede AK PARTİ'nin bu ülkeyi nereden alıp nereye getirdiğini sadece...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Hepimiz her şeyi görüyoruz.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Binlerce ceset...

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - ...istatistiklere bakmanız yeterlidir.

Binlerce ceset değildir, asla ve kata öyle değildir. Çünkü, bakın, terör AK PARTİ'yle beraber başlamamıştır. AK PARTİ zamanında da teröre karşı en büyük darbeyi vuran parti de AK PARTİ'dir. Bakın, eğer etrafımız bu kadar yangın yeri olmuşken Suriye'de, Irak'ta, Gürcistan'da, Ukrayna...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Onun için bir haftada şehidimiz, polisimiz...

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - ...her tarafta savaş varken bugün biz bu anayasa değişikliğini konuşabiliyorsak, Meclisimiz, Parlamentomuz çalışıyorsa burada AK PARTİ'nin güçlü iktidarı olduğu kanaatindeyim.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Konuşamıyoruz bile, susturuyorsunuz bizi.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - En son 3 tane şehidimiz var beyefendi.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - 4 tane oldu, 4.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Takip edemiyoruz.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Bir diğer nokta da, özellikle Türkiye bugün, az önce konuşmamın başında da söylediğim gibi, 15 Temmuz darbe girişimini püskürtmüşse bunda seçmiş olduğu Cumhurbaşkanımızın önderliği ve güçlü bir Hükûmetimizin olmasının da etkisini göz ardı etmeyin.

Diğer bir nokta, askerî mahkemelerin kaldırılması hususu da çok önemlidir. Ben, darbe komisyonu üyesiyim, orada da çok tartıştık. Özellikle, askerî mahkemelerin ve askerî liselerin kapatılması noktası çok tartışıldı. Maalesef, darbe üreten bir sistemimiz var, bir yapımız var. Yani, sadece işte darbecilerin adı değişiyor ama cumhuriyetimizin kurulduğundan beri demokratik hayatımız, demokrasimiz sürekli darbelere maruz kalıyor, bu anlamda yeni bir düzenleme yapıldı. Öncelikle asker kaynağımızı oluşturan, subay kaynağımızı oluşturan askerî liseler yeni bir düzenlemeye gitti ve bu anlamda da maalesef, 28 Şubat sürecinde kendi yetkilerini de aşıp ve birçok alana müdahale edip ülkenin sivilleşmesi yönünde yargıda çift başlılık da yaratan askerî mahkemelerin kaldırılmasının doğru bir karar olduğunu düşünüyorum.

Yine, bu Anayasa'da 18 yaş önemli bir kriter çünkü seçme ve seçilme yaşı olması, mümeyyiz olması açısından da Türkiye'nin özellikle genç nüfusunu dikkate aldığımızda da bunların ülkenin siyasetine ve geleceğine oy kullanma açısından ve seçilmesi açısından da önemli bir değişiklik olarak buluyorum.

Kısaca, özetlediğim gibi, bu yeni Anayasa değişikliği mümkün olan veya yapılabilen bir değişiklik. Bu anlamda da özellikle, koalisyonları ortadan kaldırması, ülkemize istikrarı getirmesi ve demokrasimize yönelecek, siyasi hayatımıza yönelecek darbelerin engellenmesi noktasında da birçok değişikliği içermiş olmasından dolayı hayırlı olacağı kanaatindeyim. Yapılacak olan Komisyon çalışmalarımızın ve anayasa değişikliğiyle ilgili yapılacak olan çalışmaların ve yeni anayasa maddelerinin de hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum.