| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Komisyon toplantısında söz isteyen tüm üyelere konuşma hakkı verilmesi ve bu konudaki usuli eksikliğin giderilmesi gerektiği hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .12.2016 |
MUHARREM İNCE (Yalova) - Evet, teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Başkan, baktım da salona Sayın Bozdağ ile birlikte 3 Kasım 2002'de geldik buraya, Bozdağ'ın bir beş altı ay arası var, on dört yıldır aralıksız bu Mecliste bulanan tek kişi benim bu salonda. İlk kez böyle bir şey görüyorum, böyle bir yönetim görüyorum, ilk kez. Yani ben komisyonda çalıştım sekiz buçuk sene, grup başkan vekilliği yaptım dört buçuk sene, komisyon üyesi olarak bulundum, farklı milletvekili olarak bulundum. Siz Meclis Başkanı değilsiniz. Meclis Başkanının bir milletvekilini dışarıya atma hakkı var ama sizin yok; İç Tüzük 46 çok net. Burada bir arbede olsa siz durumu bir yazıyla Meclis Başkanına bildirirsiniz, milletvekilini dışarı atamazsınız. Dolayısıyla, yönetim şekliniz Meclis Başkanıyla aynı dozda olamaz. Bir kere İç Tüzük'ü kendinize göre yorumlayamazsınız, böyle bir hakkınız yok. Yani Meclis Başkanı değilsiniz, o yetkilere sahip değilsiniz.
Eski milletvekiliyle yeni milletvekili arasındaki tek fark salonu girme konusundadır; salona giremez, oy kullanamaz yoksa rozet de takar, milletvekili olarak pek çok haklara sahiptir. Komisyon üyesi milletvekiliyle bizim aramızdaki tek fark, oy kullanamayız, önerge veremeyiz. Bütün haklara sahibiz, yok böyle bir şey. Yani eski köye yeni âdet mi çıktı? Ben sekiz buçuk sene Millî Eğitim Komisyonunda görev yaptım, kulakları çınlasın, o demokrat tutumuyla Tayyar Altıkulaç'ın o Komisyonu nasıl yönettiğini çok iyi biliyorum.
Şimdi, bunu yapmaya hakkınız yok; 31'e 2 çok net. "Söz verilebilir." demiyor "Söz alabilirler." diyor; sizin takdir hakkınız yok burada. Yani bir milletvekili, ister Komisyon üyesi ister hariçten bir milletvekili söz isterse siz bunu vermeye mecbursunuz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, şuraya bir gelelim, yani 145 sayfa konuşmuşsunuz. Çok üzüldüm buna; bu sözü söyleyen arkadaşımın, sayın milletvekilinin 1924 Anayasası'nın tutanaklarına bakmasını istiyorum. 1924 Anayasası tutanaklarından bir kısmını söyleyeyim size, bir kısmını. Atatürk'e, o günkü söylem biçimiyle söyleyeyim, Gazi Paşa'ya Meclisi fesih yetkisi verilme önergesi veriliyor. Dersim Mebusu Feridun Fikri Düşünsel kürsüye çıkıyor ve diyor ki: "Biz Gazi Paşa'yı çok severiz. Gazi Paşa'yla milletimiz arasında bir gönül bağı vardır. Gazi Paşa'yla bir problemimiz yoktur, onu yürekten severiz ancak Meclisi fesih yetkisini Gazi Paşa'ya veremeyiz, çoluk çocuğumuzun geleceğini, memleketimizin geleceğini o kişi Gazi Paşa dahi olsa veremeyiz." Bu, tutanaklarda var; gidin bakın, Meclis orada. Bu tutanak... Gazi Paşa'ya verilmeyen bu yetkiyi siz şimdiki bir başkana vereceksiniz, adından da utandığınız için "Başkan" demeyip "Cumhurbaşkanlığı sistemi" diyeceksiniz, sonra bizim söz hakkımızı kısıtlayacaksınız. Buna hakkınız yok, bunu yapamazsınız, bunu yapmamalısınız. Yani 1924'te savaştan yeni çıkmış, kurulmuş bir cumhuriyet, kurucusu ortada, Cumhurbaşkanı, ona verilmeyen bir yetkiyi bugün kime vereceğiz? Bugün siz Sayın Cumhurbaşkanını çok sevebilirsiniz, onun çok başarılı olacağına da inanırsınız ama sonunda bir fânidir, yarın başka fâniler kullanacak bunu. Bunları tartışmadan oldu bittiye getirerek böyle bir hakkınız yok. Komisyon üyesi olan, olmayan milletvekili; böyle bir ayrım yapamazsınız, buna hakkınız yok ve ben, bu Mecliste ilk kez böyle bir şeyi görüyorum. Önerge veremeyeceğimizi biz de biliyoruz, oy kullanamayacağımızı biz de biliyoruz. Bunu talep eden yok sizden ama ne zaman söz hakkı verilir? Bakın, bir saattir bunu tartışıyoruz. Arkadaşlarımıza söz verseydiniz zaten konmuş olacaklardı.
Türkiye'yi bir darlığın içine sokmaya çalışıyorsunuz, Mecliste bu tavrınızdan vazgeçin, Meclis Başkanı gibi değil, lütfen, Sayın Başkan... Bir de bir şey daha: Diplomaside mütekabiliyet esastır. Herkese "bey", "hanım" diye hitap ediyorsunuz oysa arkadaşlarımız size "Sayın Başkan"ı bile bırak "Sayın Başkanım" diyorlar. Yani "Başkanım" dememeleri lazım zaten de, "Sayın Başkan" demeleri lazım. Meral Hanım size "Sayın Başkan" diyor, siz ona "Meral Hanım" diyorsunuz. Bülent Bey size "Sayın Başkan" diyor, siz ona "Bülent Bey" diyorsunuz yani karşılıklılık esastır, "Sayın Başkan" diyorlarsa siz de "Sayın Tezcan" diye hitap ederseniz daha düzgün olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.