KOMİSYON KONUŞMASI

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdi bir yandan Darbe Komisyonu bir yandan Anayasa Komisyonu çalışmaları yürüyor ve yine bir torba yasa. Torba yasayla ilgili bütün geçmiş eleştirilerimizi paket olarak tekrar Hükûmete iletiyoruz ama Hükûmet Parlamentoyu çok umursamadığı için birbirinden farklı onlarca konu.

Birincisi şu: Yurt meselesi. Bu yurt meselesiyle daha önce herhâlde Yeşilay ve Kızılaya verilen bir hak var. Bu madde metninden doğru anlıyor muyum önce onu sorayım: "Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan ve öğrencilere yönelik eğitim, yurt temin faaliyeti bulunan vakıflardan...." Bu, daha önce kamu yararına vergi muafiyeti tanınan vakıfların bir listesi var benim bildiğim kadarıyla. Mesela Ensar, TÜRGEV bunların içerisinde, hatta Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile bu Silahlı Kuvvetlerle alakalı bir şey bu listede yok bildiğim kadarıyla. Doğru mu söylüyorum? Yani kamu yararına değil, politik felsefenin yararına bir liste oluşturuldu orada. Ki daha sonra her iki vakfında biz çeşitli olaylarla da biliyoruz ne işlerin içinde olduğunu.

Şimdi "...Gençlik Spor Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından müştereken belirlenen şartları sağlayanlar lehine, kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılmak üzere -çok büyük şartlar var burada- mülkiyeti Hazineye veya kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde kırk dokuz yıl süre ile bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilir." Arkadaşlar, zaten bunlara bir vergi muafiyeti vermiştiniz. Bunlar vakıf, özel amaçla bir şeyler bunlara vakfedilmiş. Şimdi, devletin malı kırk dokuz yıllığına -kırk dokuz yıllık zaten mülkiyet demektir zaten neredeyse- bunlara bilabedel veriliyor. "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde ise bunlar adına bedelsiz kullanma izni verilebilir. Bunlardan ayrıca hasılat payı alınmaz." deniliyor. Böyle bir şey yapamazsınız, böyle bir şey yapmamalısınız da. Yani devletin mülkiyetindeki bir şeyi vakıf... Ne ihale var ne bir şey var ne şartlar belli ne altyapı mevzuatı oluşturulmuş, bilmem ne olmuş. Bu, sizin politik destekçilerinize -ki o politik destekçilerin birçoğu laik cumhuriyete aykırıdır- devlet mallarını vermeniz demek oluyor. Yani her önüne gelen hükûmet kendi politik destekçilerine bu devlet mallarını verirse bu devletin hâli nice olur? Bu, Anayasa'ya aykırı bir durum olur. Anladığım doğru mu, tam bilemiyorum Sayın Maliye Bakanı. Bu durumda bu vakıflara bu devlet malları bedelsiz verilecek mi bu madde geçerse? Böyle bir şeyse korkunç bir tabloyla karşı karşıya kalırız. Hele bir de kamuoyunda daha Aladağ'da yanan çocukların acısı geçmemişken, Ensar hâlâ unutulmamışken, TÜRGEV'le ilgili bir sürü şaibeli şey varken son derece tartışmalı bir maddedir bu. Yani bir de burada bir sınır yok. Devletin malı mülkü deniyor, hazine deniliyor. Bütün devletin envanterindeki gayrimenkullerin geçirilme durumu söz konusu olabilir. Bu korkunç bir madde. Böyle üzerinden geçilerek gidiliyor ama...

Bir diğer mesele: Bu Kredi Garanti Fonu'yla ilgili bir şey okudum. Şimdi, buna daha önce hazine 1 milyar mı, 2 milyar mı koymuştu, şuradan maddeye bakayım da. Şimdi hazine buna 25 milyar lira nakit veya özel tertip şeyi koyacak. Kaynağı ne bunun? Ya, biz bütçeyi yaptık, geçirdik, böyle bir başlık yok. Buna ya bir yerden aktaracaksınız, ya ek ödenek koyacaksınız. Nereden keseceksiniz? Zaten bir sürü ek bir şey çıkardınız. Şimdi, bir de bu 25 milyar lirayı koyduğunuzda 10 katı, çarpı 11 kredi hacmi yaratılacak burada. Bu krediler batarsa ne olacak bir de? Bu risk ne olacak, kimin üzerine gelecek? Çünkü hazine bizim hazinemiz, hazine öyle bir köşede kralın hazinesi falan değil. Hazine dediğiniz bu insanlardan topladığınız vergiler. Bu, şu demek: Kaçınmaya çalıştığınız müstakbel ekonomik krizin faturasının geniş halk yığınlarına yansıtılacağı. Müstakbel ekonomik krizden de bu Kredi Garanti Fonu'na başvuran yandaş firmaların kurtulacağı anlamına geliyor. Bugün için dolar gerçi 3,5 lira ama 4,5 lira olduğunda gerçekten halk bunun hesabını sorar. Çünkü öyle bir durumdayız ki ekonomik yoksulluklar ilerledikçe, bu neredeyse ithalat yapamaz hâle doğru düşürüldükçe bugün kaynağı belli olmayan birtakım finansmanla bunun götürüldüğünün farkındayız biz. Umuyorum ki başımıza bela olacak illegal bir finansman yoktur ortada ama bir para geliyor, bunu görüyoruz; üstelik, Batı medeniyeti kökenli fonlar, yatırım fonları, hisse senetleri çıkarken geliyor. Ortalama 2 milyar dolar çıkış olduğu bir ülkede son hafta 4,5 milyar dolarlık bir giriş yani çıkışla birlikte hesapladığınızda bir giriş görünüyor. Sonuçta bu hepimizin ülkesi ve krize ilk girecekler de dar gelirliler, orta gelirliler. Ben de orta gelirli bir milletvekiliyim, herhâlde ben de krize gireceğim. Şimdi, bu Kredi Garanti Fonu'nun hazineden kaynağını göstermeniz gerekiyor bütçe disiplini içinde. Çünkü "Bir kere geçirelim de sonradan istediğimiz gibi deleriz..." Deliyorsunuz da hani teknik olarak, teorik olarak, anayasal olarak böyle bir şey değil. Normalde böyle bir yasayı getiriyorsanız bu 25 milyar lira kaynağın nereden geleceğini de söylemeniz lazım bütçe disiplini içerisinde.

Şimdi, bir de kredi verme işlerinde -anladığım kadarıyla- batık birkaç adam kredi istiyor. Bu batık birkaç adama da kamu bankaları veya özel bankalar kredi vermekten korkuyor. Şimdi, kanunla bir şey, kredi değerlendirme raporu düzenleniyor; önceden batmışsa, senedi gitmişse, bilmem ne olmuşsa bunlara diyorsunuz ki "Bunlara bakma, bunlara bakmasan da suçlu değilsiniz." anlamında bir madde var.

Ve bunları sadece yarım saat okuduğumda gördüm arkadaşlar. Ben bunları birkaç saat okusam belki başka şeyler de çıkacak. Şimdi, bunların hiçbiri Türkiye ekonomisine faydalı değil. Anlıyorum, kredi hacmi daralıyor, kredi hacminin daralması piyasada talebi daraltıyor, büyümeyi daraltıyor, yatırımları daraltıyor ama bu yöntemlerle kredi hacmini artırmaya kalkarsanız batmış kredileri de üzerinize alma riski doğar ortada. Bunun yolu bu değil ki, bunun yolunu on yıl önce düşünecektik tabii. Tasarrufları artırmamız gerekiyordu, biz tasarrufları artıracağımıza varlıkları sattık, gırtlağımıza kadar da borçlandık, şimdi kriz çıkınca da "Yabancılar bize kriz çıkarıyor." Hayır, kendi kendimize çıkardığımız bir kriz var, bu düzenlemelerle krizi derinleştiriyoruz. Bakın, bu ülkede hep şu söylenir ya: "Bankacılık sistemimiz çok sağlam." Bankacılık sistemimiz gittikçe eriyor, bir de kanun maddeleriyle çürütülüyor. Şimdi, bu madde çıktından sonra, demek ki bu maddeyle kredi verilemeyen yüksek miktarlı krediler var arkadaşlar. Daha sonra bu işlere dönülüp bakılacak, bu da delil olsun. Eğer ki bu kanun maddesinden sonra, bu kanun maddesine istinaden verilecek krediler batarsa sebebi de sizsiniz, o zaman gelip bu paraları da sizin mal varlığınızdan almak lazım çünkü bunu bile bile çıkarıyoruz. Ben bunu uyarıyorum. Bunu bile bile çıkarır da bu krediler batarsa bu kredi maddesini çıkaranların mal varlığından alınması lazım.

Teşekkür ediyorum.