KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Şimdi, Sayın Başkanım, Ramazan Bey bizim alt komisyondaki ya da daha önceki konuşmalarımıza atıfta bulunarak yaptığımız muhalefet şerhinden alıntı yaptı.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ben yapmadım, ben söylemedim.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Recep Bey yaptı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Recep Bey yaptı.

Bakın, biz o söylediklerimizin arkasındayız ama arkadaşlarımız hâlâ şu çelişkinin içindedirler: Burada ana sorun kanun çıkmasında ya da kanun değiştirilmesinde değildir; kanunların ne şekilde düzenlendiği, neden çıkarıldığı ve neden değiştirildiği, bu sırada evrensel hukukun kurallarına uyulup uyulmadığıdır, temel sorun budur. O dönem biz düşüncemizi söylemişiz, net olarak defaatle söylemişiz. Tutanakların tamamını okurlarsa arkadaşlarımız ben burada onları tek tek okumayayım, okurlarsa kimin ne dediği orada çok somuttur. Tabii, Ramazan'a ben aslında teşekkür ediyorum, dolaylı olarak ikrarda bulundu, itirafta bulundu. Arkadaşlarımız şu çelişkiyi açıklamak zorundadırlar: Aynı arkadaşlarımız bir kanun teklifi veriyorlar, "Değiştirilsin.", aynıları "Kaldırılsın." diyorlar. Şimdi, ben bir soru sordum, efendim, uygulamada soruşturma sekteye uğradı, dolayısıyla bu değişikliği tekrar yapma gereğinde bulunduk." gibi şeye ben orada "Bir örnek verin bana." dedim. Şimdi, bakın, ben bunu okuyacağım, bu benim görüşüm değil. Sadece siyasetçiler olarak biz mi öyle düşünüyoruz, ya da Türkiye'de ceza hukukunun önemli hocaları nasıl düşünüyor, ona bakalım.

BAŞKAN - Ya, Hocam, Ali Rızacığım, o konuda kuşku var mı ya? Biliniyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Bir saniye, lütfen, bunun tutanaklara geçmesi lazım.

"Tasarının 5271 sayılı CMK madde 116'de düzenlenen arama, koruma tedbiri için bir koşul olarak somut delillere dayalı şüphe yerine makul şüphenin aranması planlanmaktadır. Bu değişiklik henüz 2014 Mart ayında yapılan bir değişiklikten geri adım atmak anlamını taşımaktadır. O dönemde, arama için somut delillere dayalı kuvvetli şüphenin aranmasının bu koruma tedbirini işlemez hâle getireceğini, böyle bir değişikliğin özgürlükleri koruma refleksiyle yapılmadığını, özellikle uygulamada çok ciddi aksamalara yol açacağını defaatle ve kararlılıkla ifade etmiştik. Bugün gelinen noktada ortaya koyduğumuz iradenin ne denli haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır ancak işin üzücü tarafı, CMK gibi temel bir kanunda bu ve benzeri reaksiyonel değişikliklerin yapılması ve daha sonra eski hâle geri dönülmesinin sistemde oluşturacağı duraksama ve yanılgılarla birlikte yurttaşlarda oluşacak güvensizlik duygusudur çünkü böyle bir geri dönüşten sonra herkes bir önceki değişikliğin yani somut delillere dayalı kuvvetli şüphe değişikliğinin belli kişi veya çevrelere yönelik başlatılan soruşturmalar için bir kalkan görevi gördüğü ve böyle bir ihtiyaç kalmadıktan sonra o kalkanın yasa koyucu eliyle iptal edildiği algısı oluşturmaktadır. Dolayısıyla, hukuk eliyle adil olmayan bir koruma alanı tesis edildiği ve bunun istenilen her an yapılabileceği güvensizliği ve hatta korkusu hâkim olmaktadır. Bir hukuk devletinde böyle bir korkuya yer olmamalıdır. Dolayısıyla, bu git gellerin hukuk devleti ilkesinin en önemli görünüm şekli olan hukuk güvenliğine verdiği zarar göz önünde bulundurulmalıdır.

Sonuç olarak CMK 116'da arama için makul şüpheye geri dönüş, olması gereken bakımından yerinde olmakla birlikte, bu değişikliğe bir bütün olarak bakıldığında bir hukuk devletinde suç ve suçluyla mücadelenin ilkesel tutarlılığını derinden sarsacak bir girişim olarak kabul edilmelidir." Biz de tam bunu söylüyoruz. Yani, o dönem başka şey söylememişiz, bu dönem de başka şey söylemiyoruz. Konuşmamda da söyledim. Makul şüphe, normal işleyen hukuk kuralı içerisinde evrensel hukuk kurallarına yapılan olayda yargının ve mahkemelerin korkusuz ve özgürce karar alabildikleri bir ortamda arama için yeterli olduğunu söyledik ancak onun yanlış olduğunu söyledik. Hâlâ bazı arkadaşlarda sanki biz yanlış yapmışız gibi bir olay var. Ya, siyasi iktidar olarak siz yanlış yaptınız ve siyasi iktidar partisinin mensupları olarak o arkadaşlarımız o yanlışı savunmakla o dönem yanlış yaptılar. Ben Ramazan'a teşekkür ediyorum, kısmen de olsa, çok açık yüreklilikle de olmasa -anlatabildim mi- kabul etmeye çalıştı. Buradaki doğru tavır şudur: "Evet arkadaş, biz o gün yanlış yaptık, şimdi doğrusunu yapıyoruz." demektir. Bu hem kuşkuları ortadan kaldıracaktır, yargının gerçekten belirli alana yönelik olarak, belirli kişilere yönelik olarak işletilmeyeceği ya da işletildiği şüphesini en azından ortadan kaldıracak. Burada önemli olan bizim nasıl yasa yaptığımız değildir, toplumun inancı önemlidir. Toplumda genel olarak bugün- isimlerini vermeyeceğim bu hocaların- bu hocaların çoğu da AKP yanlısı siyasal görüşlerle bilinen hocalar, çoğu da bu Komisyona gelip görüş veren hocalar ama böylesine önemli düzenlemeler yapılıyor...

FARUK BAL (Konya) - Bir bakalım, hocaların isimlerini duyalım.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Ceza Muhakemesi Kanunu'nun mimarları olan Adem Sözüer burada yok. Niye çağırmıyorsunuz Adem Sözüer'i o zaman? Yani, burada çok ciddi bir şey yapılıyor. Makul şüpheyi oraya yazan Adem Sözüer'dir, Hakkı Köylü biliyor ama şimdi burada Ceza Kanunu'nda değişiklik yapıyoruz, ben onu söyledim deminden, 2 milletvekili arkadaşımız öneri veriyor, teklif veriyor, ne Yargıtaydan adamlar doğru dürüst geliyor düşüncelerini anlatıyor ne de şey yapıyor, ondan sonra önergelerle, burada olmadı Genel Kurulda, orada olmadı bilmem nerede; e böyle olursa tabii ki biz üç ay önce yaptığımızı beş ay sonra geri kaldırırız Sayın Başkan. Yani, söylemek istediğim konu budur. Biz düşüncelerimizi söylerken Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımıza yönelik herhangi bir şey söylemiyoruz dikkat ederseniz ama bir yasa yapma konusunda... Aslında ben şuna samimi olarak inanıyorum: Buradaki Komisyondaki arkadaşlarımızın hepsi; AKP, MHP, hukukçu olan arkadaşlarımızın hepsi bu düzenlemelerin, bu şekildeki bir düzenlemenin yanlış olduğunu onlar da kabul ediyorlar ama iktidar partisine mensup olmanın verdiği sıkıntıyla, belki ben de öyle olabilirdim yarın iktidar partisi mensubu olsam, bunu anlayışla karşılıyorum ama en azından, ya arkadaş, sanki biz yanlış yapmışız gibi, böyle dolaylı da olsa, imalı da olsa konuşmalarda bulunmak doğru değildir. Biz doğru yaptık, düşüncemizi söyledik, bugün tekrar söylüyorum: Olması gereken bakımından makul şüphe aslında yerinde bir düzenleme iken ama ben şimdi o makul şüphe kavramına kuşkuyla, soru işaretiyle bakıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sağ olun.