KOMİSYON KONUŞMASI

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Sayın Başkanım, şimdi burada şöyle bir sorun var: Yani, bu olup bitenleri hep beraber yaşadık zaten, biz de içerisindeyiz ve gerçekten ben de rahatsız oluyorum Komisyon üyesi olarak. Yani konuşmayacak mıyız, hiç mi konuşmayalım? Ne olduğunu hep beraber biliyoruz da. Şimdi, konuşunca da şöyle bir sorun oluyor: Yani, şimdi, mart, şubat ayında bunları konuştuğumuzda o zaman da anlatmaya çalıştık, şimdi de anlatmaya çalışıyoruz. Bizim bakış açımız sizden farklı; biz ilkesel ve temel olarak evrensel hukuk ve Türkiye'nin içerisindeki bugüne kadar olan birikimlerimizi de öne alarak açıklamalarımızı yapıyoruz. Öyle kafamızın arkasında bir şey... Sizin bir, işte, savaşınız var veya kavganız var birileriyle, hukukun -amiyane olacak ama- içine ettiniz yani son iki yıl içerisinde. Biz de burada ilkesel bazda birtakım şeyleri söylüyoruz.

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Turgut Bey, size yakışmıyor yani.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Ya Sayın Başkanım, bir dakika, ben iki gündür bir şey yaşıyorum. Bu konuşmaları yapıyoruz, bize, "trol" hesaplarınız var Twitter'da... Yani, ben o gün ne dediysem bugün de aynı şeyleri söylüyorum. Cemaatçi olduk, paralelci olduk yani burada bazı şeyleri anlatırken, sorgularken.

Şimdi, dün mesela, efendim, geçen gündü sanıyorum TRT'nin web sayfası Amerika'daki bir özel kanalın, HBO kanalının web sayfasıyla bire bir aynı, her şeyiyle aynı, kopyalanmış. Bununla ilgili bir önerge verdim, sen misin veren. Paralelci oldum, cemaatçi oldum, bir sürü "trol" hesaptan hakaretler, küfürler, şerefsizler, işte efendim, göstereyim sayısız.

Dün mesela, yine TRT, Cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle ilgili bir yayınla ilgili olarak TRT Türk'e ceza verildi. Yani, orada, işte, o zaman Başbakan olan şu anki Sayın Cumhurbaşkanının saatlerce programı var ama diğer adayların hiçbirine bir dakika, bir saniye dahi herhangi bir yayın ayrılmadığı için sanıyorum 6 kez yayın durdurma, 6 kez belgesel yayınlama cezası verildi. Bununla ilgili de sordum.

BAŞKAN - Ondan da istifade ederiz, belgesellerden.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Haydi yine cemaatçi olduk, paralelci olduk. Yani, bir şey soruyoruz, burada konuşuyoruz; konuşmayalım mı o zaman, susalım mı? Şimdi belki arkadaşlar şunu söyleyebilirler, ben de şimdi o zaman Ramazan arkadaşımıza tabii ki soruyorum: "Sen niye şubat ayında o mukayeseli olan kısımları orada anlatmadın, şimdi anlatıyorsun?" Yani, yaşadığımız sıkıntı bu. Konuşacağız, konuşmak zorundayız. O zaman da doğruları söyledik, şimdi de doğruları söylüyoruz. Ama birisi yanlış yapıyorsa bu sizsiniz. O gün işinize geldi öyle, bugün böyle. Yani, şimdi takipsizlik kararlarının itirazını dahi ağır cezadan alırken niye aldığınızı gördük, çok değil, on beş gün evvel niye alındığını gördük. Takipsizlikler verildi, bilmiyorum, ona itiraz edilecek mi, edildi mi, onu da bilmiyorum. Ama, arkadaşların da bizi anlaması lazım. Gelin hep beraber bu işi ilkesel bazda ve hukuk temelinde konuşmaya ve oturtmaya çalışalım. Ben Sayın Bakanın da çok rahatsız olduğunu görüyorum bu yaşananlardan, sürekli yasaları değiştiriyoruz, bire bir, birazdan yine geleceğiz diğer maddelere, orada da bunları konuşacağız. Ama arkadaşlar, ben göstereceğim hesapları, sayısız hakaret var ya, ben dava mı açacağım onlara yani? Sadece bir soru önergesi veriyorum, bir şey soruyorum, benim hakkımda sayısız küfür var, bir sürü.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bunların bizimle alakası ne, bu Komisyonla alakası ne?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - O zaman şu var, şunun için söylüyorum, o trol hesaplarını kim açıyorsa sizden, kim sahipse, kim ilgileniyorsa onlarla...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bu bir ithamdır, bu doğru bir şey değil.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Partide var yukarıda bu işlerle ilgilenen.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bizde öyle bir şey yok.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Var, var, arkadaşlar, var.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Böyle bir şey yok, buna itiraz ediyoruz Turgut Bey.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Belki sizin bilginiz olmayabilir.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Hayır, afaki bir konuşma bu, lütfen...

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Var, vallaha. Süleyman Bey'im ilgili onlarla.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Hayır, bunu bizimle ilgilendirmiş olmanız afaki bir husus ve kabul etmiyorum, reddediyorum.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Olur mu ya? Bunların hepsini biliyoruz arkadaşlar, o zaman bunları bunları konuşalım. Bu hesapları...

BAŞKAN - Bir saniye, bir saniye... Arkadaşlar, müdahale etmeyin.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Arkadaşlar, burada bize hakaret, küfür etmeye de kimsenin hakkı yok.

BAŞKAN - Elbette ki yok.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Görevimizi yapmaya çalışıyoruz ya.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bize Twitter'dan bir hakaret geldiğinde "CHP yaptı." diyebilir miyim ben? Böyle bir şey olabilir mi?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Nasıl? Vallaha ben kimseye küfür etmiyorum.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Ben de etmiyorum.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Bir anda, bakın, bir önerge veriyorum, yüzlerce küfür bir anda geliyor, ya, bir anda. Nereden geliyor bunlar? Sayın Başbakan veya Sayın Cumhurbaşkanını veya TRT'nin herhangi bir uygulamasını bizim dile getirmemiz kadar doğal bir şey olabilir mi Sayın Başkanım?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Elbette getireceksiniz.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Ama öyle bir baskıyla karşılaşıyoruz ki aman vermeyelim, aman yapmayalım, aman bunların yanlışını konuşmayalım. Öyle bir baskı altında da bırakılıyor. Arkadaşlarımızın bunu da görmesi lazım. Yani, ben ne cemaatçiyim ne paralelciyim, doğruları savunmaya çalışıyorum. Yani, savunurken de maalesef bunlarla karşılaşıyoruz. Belki sözlerimin içerisinde biraz hoş olmayan bir iki cümle de oldu ama Sayın Başkan yani gerçekten çok rahatsız oluyoruz. Burada susacağız ya da hiç gelmeyeceğiz, dışarıya çıkacağız, siz getirdiklerinizi tekrar düzeltin, işinizi görmüşsünüz, takipsizlik kararlarınızı almışsınız yani işte, efendim, o yolsuzluk dosyaları kapatılmış. Bugün tekrar, efendim, "Ya, işte, siz o gün bunu demiştiniz." Buna sığınırsanız, bu değişikliği yaparsanız çok -en basitinden- ayıptır yani.

BAŞKAN - Tamamlayalım.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - O gün biz makul şüpheyle ilgili bir şey konuşmuşuz, siz buna sığınıyorsunuz, diyorsunuz ki: "O gün böyle demiştiniz." Bunu da bilmek gerekir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, sağ olasın.