KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - ...burada öyle anlaşılıyor ki esasen bu işin gerçekten aydınlanmasını sağlayacak birçok tanığı dinlemeden bu Komisyonun işi bitecek.

Şimdi, arkadaşlar, eğer buraya otel sahibini çağırmış olsaydık, buraya diğer arkadaşları çağırmış olsaydık, elimizdeki dosyalarla, bilgi birikimiyle burayla ilgili daha çok sorular sorabilirdik.

Öncelikle tekrar en baştan şunu söyleyeyim ki Sayın Cumhurbaşkanına karşı o gece yapılan, eksiğiyle, fazlasıyla ama bir cinayet ve onu ortadan kaldırma teşebbüsünü lanetle, şiddetle kınıyoruz fakat o gece konusunda, biz, Sayın Cumhurbaşkanına da doğru bilgiler verildiği kanaatinde değiliz. Sizin bilgileriniz böyle. İşte onları burada çağırsaydık, sizin sorunuzla, bizim sorumuzla, sorgulama değil ama bir nevi çapraz sorularla gerçeği daha çok ortaya çıkarabilirdik. Mesela bana gelen bilgilerde Sayın Cumhurbaşkanının ertesi gün...

BAŞKAN - Yedi buçuk saat toplantı yaptık Aytun Bey, keşke orada olsaydınız. Yani yedi buçuk saat aynen böyle toplantı yaptık ve tamamı tutanaklarda, takip edebilirsiniz.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Şimdi bakınız, Sayın Başkanım, size bir şey söyleyeceğim -çelişkilerinizi önce ortaya koymak zorunda kaldım, şimdi buraya girmeyecektim- dediniz ki: "Bir, yürümekte olan davalar konusunda kimseyle konuşmayacağız." Bu adamlarla konuşmanız, yürümekte olan davalarla ilgili değil mi?

BAŞKAN - Açılmış bir dava var.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Yürümekte olan...

BAŞKAN - Hayır efendim. Bakın...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - ...açılmış olan davaların sanıklarıyla konuşmuyorsunuz...

BAŞKAN - Açılmış dava...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Bir dakika, bitireyim.

BAŞKAN - Ama yanlış bir şey söylüyorsunuz Aytun Bey.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Söylemedim, lafım bitmedi.

BAŞKAN - Hayır, dava açılmış. Ondan sonra devam edin. Açılmış dava, soruşturma devam etmiyor.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Muğla'da dava açıldı.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Tamam.

BAŞKAN - Dava açıldı.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Dava açıldı.

BAŞKAN - 20 Şubatta da ilk duruşması var.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Peki, o zaman şeylerin davası açıldığı zaman oraya gidecek miyiz? Bir ay uzatma süresini talep ediyorum şimdi. Bu darbe girişiminin esas aktörlerini hapishanede ziyaret edip dinleyecek miyiz? Dinlemek istiyoruz. Bir aylık uzatma süresi istiyoruz.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Ne alakası var?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Ha, şimdi bunlar dinlenir, onlar dinlenmez. Bu bir çelişkidir.

BAŞKAN - Peki, sözünüzü tamamlayın.

Buyurun.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Şimdi, izin verin, söyleyeyim.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının ertesi gün şöyle bir açıklaması var, 16 Temmuzda. Sayın Cumhurbaşkanı: "Bir gün önce -yani 15 Temmuzu kastederek- öğle saatlerinde hareketlenme başlamıştı." diyor Sayın Başkan ve bu, Sayın Cumhurbaşkanının ifadesi. Yani bir yandan akşamüzeri eniştesinden duyduğuna dair bir ifade var, bir yandan da muhtemelen ona verilen bilgi var sonradan ya da önceden, bilemem. Ona verilen bilgiye göre diyor ki: "15 Temmuz günü öğlen saatlerinde hareketlenme başlamıştı."

Ve ilginç bir şey, Sayın Cumhurbaşkanı oraya gittiğinde yaverleri orada mıymış? Yaveri var mıymış yanında hiç, Marmaris'te?

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Hayır, yok.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Yok.

Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanının yaversiz bir yere seyahat ettiği geleneksel olarak görülmüş değil. Bunu sadece dikkate sunuyorum.

İki: Sayın Cumhurbaşkanı için o gün cuma namazına gitmesi konusunda Çamlı köyü camisinde hazırlık yapılıyor. Çamlı köyü camisine Sayın Cumhurbaşkanı -ki cuma namazlarını ihmal etmez birçok Müslüman gibi- cuma namazına gitmiyor ve size gelen bilgiler böyle.

BAŞKAN - Aytun Bey, çok...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Bakın, bitireceğim lafımı.

BAŞKAN - Yani, değerlendirmeye girdiniz.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Değerlendirmeye girmiyorum. Ben aldığım bilgileri söylüyorum size.

BAŞKAN - Konuğumuz geldi.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, bu konuklar yüzünden Komisyon hiç çalışamadı ki zaten.

BAŞKAN - Hayır efendim, değerlendirme yapacağız da onun için.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Arkadaşlar, değerlendirme...

BAŞKAN - Tahlil ve analiz yapıyorsunuz, ona saygı duyuyorum ama...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Tahlil, analiz yapmıyorum. Ben diyorum ki, bana gelen bilgiye göre Sayın Cumhurbaşkanına yanlış bilgi verilmiş. Sayın Cumhurbaşkanı on-on beş dakika sonra oranın basıldığını söylüyor, basılıp bombalandığını ama bu bahsettiğiniz kuvvetler 03.15'te oraya ulaşıyor. 03.15'te ulaştığı gibi bir çatışma oluyor, hakikaten şehit veriliyor orada, bu sefer 04.00'te tekrar geliyorlar boş olduğu bilinen yere. Bütün bunların aydınlanması şart. Bu ülkede cumhurbaşkanlarına saygımız varsa, o makamların bir daha böyle şeylerle karşılaşmasını istemiyorsak bu karanlık noktaların aydınlanması lazım.

Bunları tutanaklara girmesi için söyledim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Şimdi, Sayın Başkanım, izin verin, tutanaklara bir şeyler geçirmemiz lazım.

BAŞKAN - Ya, keşke mesela... Sözünüze yine devam edin fakat "Cumhurbaşkanımız ile Başbakana sorulması gereken sorularınız varsa..." diye daha önce de ifade ettik, soru gelmedi arkadaşlarımdan, sizden de gelmedi. Mesela bu soruları iletseniz de bunları sorsak hemen. Çünkü Cumhurbaşkanının vereceği cevaplar soru olarak gelsin. Diğerleri mesela gelmedi, biz kendimiz hazırladık sorduk dikkat ettiyseniz.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Şimdi ben başka bir noktaya gelmek istiyorum izin verirseniz.

BAŞKAN - Evet.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Artık bizim hissiyatımız bu, yanılırsak seviniriz yani biz Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğunun bu Komisyona ek süre vermeme eğiliminde olduğunu gördüğümüz için artık bunları kayıtlara geçirme zamanı geldi.

Bakınız, bu Komisyonun, darbeden üç gün önce Amerika'ya gidip beş gün sonra gelen Sayın Kadir Topbaş'ı buraya davet etmemesini anlayamıyorum. İstanbul'a kadar gidip -hani biz gelmedik ama siz gittiniz- Sayın Kadir Topbaş'ı ziyaret edip bazı bunların perde arkasını, damadının ilişkilerini, çocuklarının ilişkilerini sormamanızı, bu Komisyonun, bu işlerin aydınlanmasında eksik kaldığını düşünüyorum. Ama çok daha önemli bir isme bir kere dikkat çekmiştim, davet edilmesini istemiştim, davet edilmedi; adı Avukat Rasim Kuseyri. Bu şahıs şimdi tutuklu arkadaşlar.

Şimdi, bu adamın -yine söyledikleri- Adil Öksüz kadar önemli bir adam olduğu söyleniyor; ben bilmiyorum, bu söylenen. Peki, bu adam kim? Bu adam, geçmişte, Sayın Sadullah Ergin'in Bakan olduğu dönemde, Sayın Veysi Bey'in, şimdiki Başbakan Yardımcısının bakan yardımcısı olduğu dönemde Adalet Bakanlığının en etkili danışmanlarından birisi, en etkili. O kadar etkili ki, Cem Uzan davası gibi önemli ve büyük davaların verildiği bir şahsiyet.

BAŞKAN - Tutuklu muymuş bu şahıs?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Tutuklu.

Şimdi, iddia şu ki, bu tutuklu şahsın evinde siyasilerin kripto listeleri bulundu; iddia bu.

Ondan sonra, bu Kuseyri Hukuk Bürosu, ilginç, bu MİT kayıtlarına göre Kuseyri... Bakın, hep bunlar iddia ama MİT kayıtlarına göre yargı, Emniyet kayıtlarına göre de Yargıtay imamı kabul edilen bu kadar önemli bir şahsiyet. Biz bunu dinleyemedik. Şimdi, bu şahsiyetin yanında...

BAŞKAN - Dinleyemediğimiz çok yani.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - İsmini vermiş miydiniz?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Evet.

Bunun yanında kim staj yapıyor, stajyeri kim? Sayın Veysi Bey'in oğlu stajyer. Sayın Bakan, Başbakan Yardımcısı.

Şimdi, Sayın Veysi Kaynak bütün bu ilişkilere rağmen Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan Yardımcısı ve Millî Güvenlik Kuruluna giriyor. Bunlar aydınlanmadan, milletin meselelerinin konuşulduğu... Kimseyi suçlamıyorum; somut, yalanlanmamış, açık bilgilerden söz ediyorum. Öyle istihbarat filan değil. İnternet'e girerseniz bu yalanlanmamış bilgileri köşe yazılarında dahi bulacaksınız.

Benim yine son aldığım bilgiye göre, bu tutuklandıktan sonra bütün davaları yine Adalet ve Kalkınma Partili bazı avukatlara devrediliyor. Severim, saygı duyarım şimdiki Adalet Bakanını fakat bu şahsı 17-25 Aralıktan sonra kendisine vekil tayin etti mi etmedi mi, bunu öğrenmek isteriz. Sayın Bekir Bozdağ bu Kuseyri'yi kendisine vekil tayin etti mi etmedi mi? Dolayısıyla, bunların aydınlanması gerekir Sayın Başkanım.

Şimdi hoşgörünüze sığınarak şunu söylemek istiyorum: Eğer Hulusi Akar'ı Sayın Başbakan buraya gönderseydi ben ona hangi soruları soracağımı yine kayıtlara geçirmek istiyorum.

Birincisi: 15 Temmuz 2016 günü MİT'ten bu konuda -yani kalkışma, isyan, darbe, adına ne diyorsanız- istihbarat geldiğine göre Genelkurmay Başkanı olarak Deniz, Hava ve Jandarma Genel Komutanlarına neden bildirmediniz anında? Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları İstanbul'da, Jandarma Genel Komutanı Ankara'da düğünde bulunmaktadır ve düğün yerinde rehin alınmışlardır. Genelkurmay Başkanının, çok zorlanırsa Genelkurmay İkinci Başkanının söz konusu kuvvet komutanlarına bu konuda doğrudan emir vermemesi ve karargâha getirtmemesi eşyanın tabiatına, TSK'nın emir ve komuta sistemine aykırı mıdır değil midir?

Soru iki: Bu kadar önemli bir istihbaratı ordu komutanları düzeyine kadar iletmeniz gerekmez miydi? Örnek olarak, Birinci Ordu Komutanının haberi olsaydı İstanbul'da tankların çıkışına izin verilir miydi verilmez miydi?

Bakınız, Sayın Fırat'ın kitabında Binbaşı H.A. MİT'e saat 14.45'te gelerek darbe bilgisini iletiyor. 15 Temmuz saat 16.00'da MİT Müsteşarına darbe bilgisi iletiliyor.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - MİT Müsteşarına yapılan operasyon, darbe değil.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Yani, Ümit Bey'e göre operasyon, hanımefendinin kitabına göre darbe. Ben kitabını söylüyorum yani kendi fikrim değil Selçuk Bey.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Hayır, hayır. Hanımefendi de burada "Öyle bir bilgi yok." dedi, kitabının tam tersi olarak.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Peki, ben olanı söylüyorum yani benim şahsi görüşüm değil bu. Bunu da eleştirmiyorum yani yanlış anlamayın. Bu doğru olabilir, o doğru olabilir; bunlar aydınlanmaya muhtaç konular.

Şimdi, MİT Müsteşarını arıyorsunuz, 17.30'da MİT Müsteşar Yardımcısı Genelkurmay Karargâhına gidiyor, MİT Müsteşarı da 18.00'de karargâha geliyor. MİT Müsteşarı karargâha gittiğinde Genelkurmay Başkanı, İkinci Başkan ve Kara Kuvvetleri Komutanı toplantı yapıyorlar ve bütün bunların tamamı, geri kalanlar... Şimdi, Sayın Hande Fırat'ın yazdıkları ile Sayın Genelkurmay Başkanının yaptığı basın bildirisinde tenakuz var, bunu sormak isterdim. Nedir o? Sayın Genelkurmay Başkanı basın bildirisinde "19 Temmuz 2016 Genelkurmay basın bildirisi, 15 Temmuz 2016 Cuma günü saat 16.00 sularında Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından verilen bilgi Genelkurmay Karargâhında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in katılımıyla değerlendirilmiştir." dediniz. "Bu değerlendirmeye bağlı olarak Genelkurmay Başkanı tarafından Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Merkezi Amiri Tuğgeneral İlhan Kırtıl aranarak Türk hava sahasında ikinci bir emre kadar hiçbir askerî hava aracının havalanmaması, havada bulunanların derhâl üslerine dönmesi, Kara Havacılık Komutanlığına gidilerek orada bulunan personel konuları ve hava araçlarının uçmaması dâhil gereken her türlü tedbirin alınması... c) Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığına gidilerek tank ve araçlar başta olmak üzere tüm araçların hareketlerinin durdurulması ve hiçbir şekilde dışarı çıkmamaları yönünde gereken tedbirlerin alınması emirleri verilmiştir." diyor, Sayın Genelkurmay Başkanının açıklaması bu.

BAŞKAN - Açıklaması mı, ifadesi mi, mağdur tanık sıfatıyla ifadesi mi?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - İlk açıklaması, ilk daha ifade vermeden.

"Türk hava sahasını askerî uçak ve helikopterlere kapatma ve havadakileri indirme emrini Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Merkezi Amiri vasıtasıyla verdiğinizi belirttiniz." diyor. Türk hava sahasının kapatılması emrini doğrudan Hava Kuvvetleri Komutanına ve Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı olan Korgeneral Mehmet Şanver'e neden doğrudan iletmediniz? Büyük bir zaman kazancı olacak özellikle Şanver'e iletilmesi. Bu denli önemli bir olayda doğrudan sorumlu komutanların aranmaması TSK'nın hiyerarşik yapısı ve emir komuta sistemi açısından mümkün bu? Bu soruyu sormak isterdim.

Şimdi, arkadaşlar, MİT Müsteşarımıza da sormak istediğim sorular vardı buraya gönderilselerdi.

Bir: İstihbaratı saat 16.00'da Genelkurmaya bildiren MİT doğrudan Başbakanlığa bağlıdır. Devletin hiyerarşik yapısı gereği istihbaratın saat 16.00'da Genelkurmay Başkanlığına bildirilmesinin ardından kısa bir durum değerlendirmesinden hemen sonra önce Başbakanı, sonra da Cumhurbaşkanını arayarak bilgi vermeniz gerekmez mi?

Kurumsal kimliğe sahip bir devlette devletin güvenliğini ilgilendiren istihbaratın Başbakan ve Cumhurbaşkanına bildirilmemesi eşyanın tabiatına aykırı değil mi?

İki: Böyle bir olayda Cumhurbaşkanının, Başbakanın can güvenliği önem kazanır. MİT Müsteşarının Başbakan ve Cumhurbaşkanını arayarak emniyetlerinin sağlanması konusunda alınan önlemleri bildirmesi gerekmez miydi?

15 Temmuz saat 18.00'de Genelkurmaya geldiniz, yaklaşık iki saat kaldınız. Bu kadar önemli bir olayı Genelkurmay Başkanıyla birlikte ya da değerlendirme sonrası neden Başbakan ve Cumhurbaşkanına bildirmediniz?

Soru dört: Başbakanın deyimiyle TSK'da subayların yüzde 70'inin, astsubayların yüzde 80'inin FETÖ'cü olduğu söylendi. General, amirallerin yüzde 70'inin FETÖ'cü olduğu ortaya çıktı. Devletin bekasının istihbaratından sorumlu bir makam olarak bu durumun farkına varmadınız mı? Farkında olduysanız Genelkurmaya bu bilgileri verdiniz mi? Çünkü, emekli Genelkurmay başkanları istihbarat almadıklarını ifade ettiler.

Eğer bunları çağırsaydınız burada bu soruları sorardık. Verdikleri cevaplara göre yeni sorular sorardık. İşte o zaman an an, an an, an an bu Cumhurbaşkanına suikast teşebbüsünün ve Türk milletine karşı yapılan isyan ve kalkışmanın, işgal girişiminin perde arkasını daha rahat aydınlatmış olurduk.

Bakınız, Sayın... "Sayın" demeyelim çünkü ne olduklarını bilmiyoruz. "Sanık" diyelim şu anda. Mehmet Dişli ifade vermiş, ifadesinde diyor ki: "Efendim, savcılığınıza da uzun uzun anlattığım gibi ben başından itibaren Sayın Genelkurmay Başkanının yanındaydım. Bu işin tarafı değil mağduruyum. Beraber başından sonuna kadar krizi yönettik. En son, kendisiyle Çankaya'ya Sayın Başbakanımızın talimatıyla gittik. Oradan da krizin kapanmasını birlikte yönettik." Yani, Sayın Başbakan tarafından çağrıldığını iddia ediyor. Darbe ya da kalkışma yapmaktan şu anda tutuklu, yanlış mı biliyorum?

BAŞKAN - Tutuklu.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Bütün bunları nasıl aydınlatacağız? Bütün bunları ancak -tekrar ediyorum- Sayın Başbakandan rica ediyorum, bu işin en başından beri söylüyorum; bakınız, byLock listeleri gelmedi, Eagle listeleri gelmedi, uçuş planları gelmedi, o gelmedi, bu gelmedi. Önce toplantı sayımızı üç güne indirdiniz, sonra da bu yerinde inceleme -şu ya da bu nedenle- stratejinizle burada bir günde 5-10 kişiyi dinleyebileceğimiz, 3 kişiyi, 4 kişiyi dinleyeceğimiz ve çok daha fazla aydınlatacağımız şeyi iki üç günlük gezi programlarıyla zamanı kötü kullanmış oldunuz. Bu nedenle, ben tekraren bu şahsiyetlerin, bu görevlilerin Komisyonumuza, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bombalanmış bu Gazi Meclisine gelip ifade vermelerini Başkanlığınızdan rica ediyorum.

Teşekkür ederim.