| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .11.2014 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Bana verdiniz mi söz hakkı?
BAŞKAN - Verdim, verdim.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Maalesef verdi. (Gülüşmeler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Şimdi, Sayın Başkanım ben yine geriye döneceğim.
BAŞKAN - Yani, beni tanımasanız vallahi bir kaşık suda boğarsınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Şu hüküm yani bu "makul şüphe" hükmü 2005 yılında yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 116'ncı maddesinde, orijinal hâlinde vardı. Yani, şimdi, getirdiğiniz şu değişiklik, noktasına virgülüne, o kaldırdığınız, mart ayında yürürlüğe giren bilmem kaç sayılı kanundaki kaldırdığınız hükümle aynı.
Şimdi, o hükmü o zaman neden kaldırdınız? Şimdi, bu hükmü neden tekrar koyuyorsunuz? O günden bugüne bana -sakın şunu söylemeyin: "Yahu, savcılarımızın ihtiyaçları varmış da, işte arama kararı veremiyorlarmış da, ondan." demeyin- bir tane somut örnek gösterin, hangi kamuoyunu ilgilendiren bir soruşturma oldu da, orada arama kararı vermek istedi de, o arama kararı şeyden reddedildi? Bingöl olayı dâhil buna. Ben, Bingöl olayında mahkemeden arama talebinin istenildiğini ve mahkeme tarafından reddedildiğine ilişkin bir kararını görmek istiyorum. O konu çok tartışıldı kamuoyunda.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Dinlemeyle ilgili.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Evet, o da olmadı.
Deminden Dilek Hanım aslında söyledi, şimdi, biz, eğer, gerçekten yasa yapma yöntemini böyle sürdürürsek, yazboz tahtasına çeviririz. Ben artık fazla konuşmak, söz istemiyorum, nedeni de şu: Çünkü yasa yapmanın da bir ciddiyeti kalmadı, kusura bakmayın, yani ciddiyeti kalmadı.
Şimdi, o gün bizim konuştuklarımız tutanaklarda var, arkadaşlarımızın konuştukları da var, özellikle Şuay Bey'in o tutanaklarda konuşması var. Ben merak ediyorum, şimdi, Şuay Bey, o zaman diyordu ki: "Ya, niyet okumayın." ve o düzenlemenin çok güzel bir düzenleme olduğunu savunuyordu biz şubat ayında görüşürken. Hatta, bu koruma tedbirlerindeki başvurulması için aranılan şüphe miktarının kademeli olması gerektiği konusunda ben çok uzun uzun -konuşmalarım o kadar uzun ki orada- hocaların görüşlerini de aktarmışım. Yani, gerçekten ceza hukukunda önemli olan, hatta Ceza Muhakemesi Kanunu'nun mimarlarından Adem Sözüer ve İzzet Özgenç'in de görüşlerini aktarmışım. Şimdi, bir bakıyorsunuz koskocaman Ceza Muhakemesi Kanunu siyasi iktidarın taleplerine ve ihtiyaçlarına göre değiştiriliyor, sistematiği bozuluyor, dokusu bozuluyor. Artık, o Ceza Muhakemesi Kanunu'nun da hakikaten Ceza Muhakemesi Kanunu olacak hâli kalmadı, orasından çekiştirdik, burasından dürttük ve bunun sorumlularından birisi de ne yazık ki iki dönemdir bu Komisyon üyesi olarak ben de o sorumluluklar içerisindeyim.
Ya bakın, Allah aşkına, Sayın Başkan, hep söyledim, benim kızımın yeni stajı bitti, öğrenciyken bana dedi ki: "Ya Baba, Allah aşkına, tam bir konu öğrenmeye çalışıyoruz okulda, bir bakıyorsunuz bir daha kanun değiştirmişsiniz, haydi biz geriye dönüyoruz, yapmayın böyle." Yani, şimdi, bu, ciddi bir olay.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Çocuklar iyi yetişiyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Yani, üç ayda, dört ayda aynı konuda yasa değişmez arkadaşlar.
Şimdi, ben, burada, mesela, demin de söyledim: Makul şüpheye ilişkin düzenlemenin kural olarak karşısında değilim bir hukukçu olarak ama şimdi bu içinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle bundan ürktüğümü söyledim. Çünkü, makul şüpheyi artık siyasi iktidarın da yönlendirmesi ve baskısı altında olduğunu hisseden sulh ceza hâkimleri tarafından nasıl uygulanacağı konusunda da çok ciddi kuşkularım var çünkü şimdi özel yetkili sulh ceza hâkimleri kuruldu. Yani, biz geçmişte öyle bir tehlike de yarattık. Dolayısıyla, o özel yetkili sulh ceza hâkimleri bu makul şüpheyi insanlardan insanlara farklı olarak değerlendirme tehlikesi vardır. O nedenle bu makul şüphenin burada belirlenmesi gerektiğini yani makul şüpheden ne anlaşılması gerektiğinin de en azından anlaşılır bir şekilde ifade edilmesi gerektiğini yani tümüyle mahkemenin takdirine bırakılmamasını gerektiğini ben düşünüyorum. Bilmiyorum, Sayın Hakkı Köylü ne diyor buna? Çünkü içinde bulunduğumuz koşullarda artık yargı da gözünü maalesef siyasete dikmiş vaziyettedir, buradan gelecek sese göre karar verme eğilimine girmiştir. Çünkü fırtınalar estirildi yargının üstünde. Bu aslında yargının suçu değil, bu bizim suçumuz siyaset olarak. Siyaset kurumu olarak biz bu konuda sınıfta kaldık.
O nedenle, bu "makul" kelimesinin ben belirli bir hâle getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.